İnsanlık tarihinde günümüzden 70 000 ile 30 000 yıl önce ortaya çıkan yeni düşünce ve iletişim biçimleri Bilişsel Devrim olarak adlandırıldı.

Aradaki 40 000 yıllık sürede atalarımız (Sapiens) daha önce sahip olmadıkları biçimde düşünmeleri ve tamamen yeni dillerde iletişim kurmaları biçiminde evrildiler.

Bu oluşuma Bilgi Ağacı Mutasyonu denildi.

Bilgi Ağacı Mutasyonu sonrasında atalarımızın sahip oldukları DİL, tüm Dünyayı fethetmelerini sağlayan bir güç kazandırdı.

Nitekim günümüzde de gerek liderlerin, gerekse reklamların dili toplumları ve Dünyayı yönlendirmektedir.

Belagat olarak adlandırılan iyi konuşma yeteneğine sahip liderler dünyayı yönetmekte ve Hitler’de olduğu gibi bazen de batırmaktadırlar.

Bedenimizin en güçlü ve en esnek kaslarına sahip olan ”dil”, sınırlı sayıda sesi ve işareti kombine ederek, her biri farklı bir anlama sahip sonsuz sayıda cümle üretebilir.

Atalarımızın ve giderek bizim dilimizi bu kadar özel kılan budur.

Bütün hayvan türlerinin de dilleri ve farklı iletişim biçimleri vardır.

Arılar ve karıncalar salgıladıkları özel kimyasallarla iletişim kurmakta ve ihtiyaçları olan gıdanın yerini bildirmektedir.

Tüm maymun türleri ile yunus gibi balıkların kısıtlı sayıda sesli dilleri vardır.

Köpekler havlayarak, kuyruk sallayarak ve koklaşarak iletişim kurarlar.

Diğer taraftan papağanlar da bütün konuşmaları taklit edebilirler.

Tüm dünyayı hayvanların değil de atalarımızın  fethetmesinin özünde ne var?

Sorusuna yanıt aradığımızda, hayvanlarda sınırlı sayıda Sapiens de ise sınırsız sayıda cümle üretebilme ve dedikodu yapabilme özelliği karşımıza çıkar.

Dilimizin olağanüstü esnek ve güçlü olması sayesinde, etrafımızdaki dünya hakkında devasa miktarda bilgi algılanmakta, depolanmakta ve iletilmektedir.

Etrafımızdaki dünya ile ilgili devasa miktarda bilgi edinmenin birincil yolu ”dedikodu” yapmaktır.

Bazı evrim bilimcilere göre dilimiz ”dedikodu” yapmak için evrilmiştir.

Homo Sapiens yani atalarımız sosyal birer hayvandır.

Sosyal işbirliği, hayatta kalma ve üreme için ”dedikodu” kritik öneme sahiptir.

Dedikodu sayesinde kimlerle sosyal işbirliği yapacağına ve kiminle birlikte olarak üremeyi sağlayıp, çoluk çocuk sahibi olacağına karar verir.

Var olmayan şeyler hakkında konuşabilme yeteneğine sadece sosyal bir hayvan olan Sapiens, yani atalarımız sahiptir.

Böylelikle var olmayan mitler, efsaneler, öbür dünya, cennet ve cehennem kavramları üzerinde konuşmuşlar, hayallerindeki kurguları gerçeğe dönüştürmüşlerdir.

Öyle ki yer merkezli evren modelinin geçerli olduğu Orta Çağ Avrupa’sında, yer’in gök kubbesinde parsellenmiş olan cennet arsalarının satışı yapılmıştır. Var olmayan şeyler hakkındaki konuşmalar, hayallerin gerçeklere dönüşmesini sağlamıştır. Bilişsel devrimin sonuçlarıdır bütün bunlar.

Günümüzde, hayatımızın vazgeçilmez araçlarından biri olan kredi kartları da bunlardan biridir. Kazanmadığımız, var olmayan paraları temsil eden kredi kartları ile alış veriş yapabilir, seyahate çıkabilir, araba ve ev alabiliriz.

Bilişsel Devrimin uzantısı olan ”dedikodu” sayesinde efsaneler ve mitler üretilmiş, tanrılar ve dinler ortaya çıkmıştır. Başlangıçta ”nehir kıyısında aslan var” diyebilen atalarımız evrilmiş olan dilleri sayesinde zamanla ”aslan kabilemizin koruyucu ruhudur.” Diyerek ilk dini imgeleri ortaya koymuştur. Atalarımız yine dil ve dedikodu sayesinde kurgular, hayali gerçeklikler ve görmedikleri ve bilmedikleri hakkında konuşabilme becerisi kazandılar.

Dedikodu yapamayan ve var olmayan şeyler hakkında konuşamayan bir maymunu, ölümünden sonra gideceği maymun cennetindeki sınırsız muzla kandırarak elindeki muzu alamazsınız. Ancak Sapiens’in uzantısı olan insanlardan muz dahil, her şeyini alabilirsin.

Semai dinler kötü niyetli kişilere bunu sağlamaktadır.

Not: Yazımı kaleme alırken Yuval Noah Hararı’nın ”Hayvanlardan Tanrılara-Sapıens” adlı kitabından esinlendim.

Share Button