Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Paleolitik Çağ

Yontma ya da Eski Taş Çağı olarak da adlandırılan Paleolitik Çağ günümüzden yaklaşık 2 milyon yıl önce başlamış ve 10.000 yıl önce son bulmuştur. İnsanlık tarihinin %99’u gibi çok büyük bir bölümünü kapsayan bu çağ, aynı zamanda ilk atalarımızın ortaya çıkışı ve ilk aletlerin üretimini de kapsar.

Belli ölçüde sosyalleşme sürecine girişi temsil etmesiyle de söz konusu tarihin gelişimi içinde çok önemli bir yer tutmaktadır. Doğanın acımasız, sınırlayıcı, belirleyici ve zorlu baskısı altında yaşayan Paleolitik Çağ’daki atalarımız ekonomik açıdan, avcı ve meyve toplayıcı toplulukları temsil ederler.

Besin üretmeyi bilmeyen atalarımız, yalnızca yaşadıkları ortamda bulunan yabani sebze, meyve ve kökler ile avlandıkları hayvanları yiyerek beslenmişlerdir. Geniş bir alana yayılmış olan meyve ve sebzeleri toplayabilmek, av hayvanlarını yakalayabilmek için kilometrelerce yürümek ve koşmak zorunda kalmışlardır.

İklim ve çevre koşullarının değişkenliği nedeniyle; yeni besin kaynakları aramak, av hayvanlarını izlemek ve grup halinde avlanmak için, küçük gruplar halinde konar – göçer bir tarzda yaşamışlardır.

Kaya sığınaklarının bulunduğu yerlerde mağara ve kaya altı sığınaklarında barınmışlardır. Kaya sığınaklarının bulunmadığı yerlerde ise açık havada ve ağaç dallarında kurdukları sığınaklarda yaşamışlardır.

Paleolitik Çağ, karakteristik çizgileri ve kültürleriyle Alt, Orta ve Üst olmak üzere 3 evreye ayrılır.

Doğanın sınırlayıcı ve belirleyici baskısı altında yaşayan Paleolitik Çağ insanları ekonomik açıdan, avcı ve meyve toplayıcı toplulukları temsil ederler. Avcı ve meyve toplayıcı toplum özelliklerinin bütün unsurları genlerimize işlenmiştir. Genlerimize işlenmiş olan bütün özellikler ‘’Fiziksel Beyin’’ tarafından yaşama geçirilmektedir. 

Paleolitik Çağ, karakteristik çizgileri ve kültürleriyle Alt, Orta ve Üst olmak üzere 3 evreye ayrılır. Alt Paleolitik devrin insanları, beyin kapasiteleriyle orantılı olarak kendilerini vahşi hayvanlardan korumak, beslenmek, avlanmak ve bazen de kendi aralarındaki kavgalarında kullanmak üzere birtakım basit taş aletler yapmaya başlamışlardır. 

Anadolu Medeniyetleri Müzesi 

Genellikle doğanın kendilerine sunduğu taşları, ya daha sert olan başka taşlarla yontarak işlemişler, ya da doğal halde çevrelerinde bulunan ve çok az bir rötuşla alet haline gelebilen parçaları kullanmışlardır. Alt Paleolitik süresince oldukça ılımlı geçen iklim Orta Paleolitik ’de kurumaya, sertleşmeye ve giderek bol kar yağışıyla belirgin yeni bir buzullaşmaya dönmesi, insanın yaşayışı ve teknolojisinde bir dizi değişiklikler meydana getirmiştir.

Bu teknolojik değişikliğin en belirgin yanı, yonga endüstrisinde kendini gösterir. Alt Paleolitik’ in kaba taş alet ve yongalarının yerini oldukça düzenli bir şekilde yontulmuş ve kenarlarda yapılan düzeltilerle ve uç kazıyıcı haline sokulmuş işlenik yonga aletler alır. Bu dönemin insanları olan Homo Neanderthal’lerin, eldeki kısıtlı alet teknolojisi ile mamut, gergedan, geyik gibi büyük hayvanları avlayabilmeleri bu insanların avcılıkta ne kadar ustalaştıklarının ve hayvanları avlayabilmek için birtakım av teknik ve yöntemlerini geliştirdiklerinin bir kanıtıdır. 

Ayrıca bu evrede, inançlarla ilgili birtakım belirtilerin de ortaya çıktığı görülüyor. Örneğin tek, ya da çift çukurlar şeklindeki mezarlar ve bunların yanındaki- belki de besin depoları olarak yorumlanabilecek eklentiler, Neanderthal’lerin ölü gömme eylemleri hakkında bilgi veren izlerdir. 

Anadolu Medeniyetleri Müzesi 

İklimin tekrar hissedilir derecede soğuduğu ve kuru hale geldiği Üst Paleolitik Çağda, Homo Neanderthal’lerin yerini modern insanın atası sayılan Homo Sapiens’ler alır. Homo Sapiens’ler becerili ve aktüel insana daha yakın olan insanlardır. Üst Paleolitik ‘de yontma teknolojisindeki gelişme dikkati çekecek bir düzeyde olup, taş işçiliği en büyük gelişmesine ulaşmıştır. 

Alt Paleolitik’te, kısmen de Orta Paleolitik’te görülen klasik iki yüzeylilerin (el baltası) yerini çakmaktaşı yonga ve delgilerin üzerine yapılmış, çeşitli tipteki aletler almıştır. Ön kazıyıcılar, taş delgiler, taş kalemler, yaprak biçimli uçlar, mekik aletler bunlardan bazılarıdır.

Üst Paleolitik ’in son evrelerinde ise sırtı devrik delgilerin ortaya çıktığı görülüyor. Taş aletlerin yanı sıra kemik ve boynuzdan yapılmış aletlerde de büyük bir artış gözlenmektedir. Esasen bu evrede taş aletler, büyük bir çoğunlukla kemik aletleri şekillendirmek için yapılmışlardır. Bu ise Üst Paleolitik’te artık alet yapan aletlerin üretildiğini göstermektedir. 

Anadolu Medeniyetleri Müzesi Ankara

Üst Paleolitik Çağın önemli gelişmelerinden biri de insanların entelektüel hayatlarıyla ilgili birtakım sanat eserlerini yapmaya başlamalarıdır. Mağara duvarlarına ve çeşitli objeler üzerine yapılan boyalı resim, gravür, alçak kabartmalar ile heykelcikler, Paleolitik sanatın, Sanat Tarihi içinde oynadığı rolü ortaya koyar. 

Üst Paleolitik’te süslenme merakı da açıkça görülür. Balık kemiği, kavkı, çeşitli hayvan kemiği, diş ve kabuklarından yapılan süs eşyalarının Üst Paleolitik’te insanlar tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Ayrıca bu devirde artık insanlar ölülerini sistemli bir biçimde gömmeye başlamışlardır. Anadolu Paleolitik ’ine günümüze değin yapılan kazı ve yüzey araştırmalarının ışığında bakıldığında, yeterince araştırılmamış olmasına karşın, Alt, Orta, Üst Paleolitik dönemlere ait taş ve kemik endüstri, fauna, flora ve insan kalıntıları ile sanat yapıtlarının ele geçmiş olması, Anadolu’nun ne denli yoğun bir biçimde iskân edildiğini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. 

Bugünkü bilgilerin ışığında, Anadolu Paleolitik Çağ’ın tüm evrelerini, stratigrafik süreklilik içinde veren tek mağara Karain’dir. Antalya’nın 30 km. kuzeybatısında yer alan bu merkez; Alt, Orta ve Üst Paleolitik evrelere ilişkin çeşitli “oturma tabanları” vermektedir. Sözü edilen evrelere ait çok sayıda yontma taş ve kemik aletin yan ısıra, taşınabilir sanat eserleri, Homo Neandertal ve Homo Sapiens’lere ait diş ve kemik kalıntıları, yine çok sayıda yanmış ve yanmamış kemik kalıntıları da vermiştir. 

Karain Mağarası, buluntularıyla, yalnız Anadolu değil, aynı zamanda Yakın Doğu Paleolitik için de büyük önem taşımaktadır. Anadolu Paleolitik Çağındaki en büyük boşluk, salt yaşlandırmanın henüz yapılamamış olmasından kaynaklanmaktadır. Bununla birlikte, son yıllarda Aşağı Fırat Havzasında yapılmış olan kazı ve sistemli yüzey araştırmaları ile Karain ve Yarımburgaz mağaralarında yeniden başlatılan kazılarda elde edilen buluntular üzerinde sürdürülmekte olan incelemeler, Anadolu Paleolitik ’inin henüz çözümlenmemiş olan stratigrafik ve kronolojik sorunlarına çözüm aramaya yöneltilmiş bulunmaktadır.

Müzede Yontma Taş Çağı eserlerinin en güzel örnekleri Güney Anadolu sahillerinde, Antalya civarında yer alan Karain Mağarası buluntularıdır. Burada yaklaşık 10,5 metre kalınlığındaki dolgu malzemesi içinde Yontma Taş Çağı’nın bütün evrelerine ait kültür tabakaları ortaya çıkarılmıştır. 

Bu tabakalar içerisinde çeşitli taşlardan yapılmış aletler arasında el baltaları, kazıyıcılar, uçlar ele geçmiştir. Kemikten yapılmış aletlerden bızlar, iğneler, süs eşyası gibi kalıntılar da bulunan eserler arasındadır. İnsanlık tarihinin %99 unu oluşturan bu çağ genlerimize kazınmış olup, fiziksel beynimiz hala Paleolotik Çağ koşullarında yaşadığımızı sanmakta ve modern yaşam tarzını algılayamamaktadır. Tıpkı bir aslanın alışveriş merkezlerini algılayamaması gibi…

Müzelerimizi gezerken olayın bir de bu yönünün görülmesinin yararlı olacağını düşündüm.

 

Share Button
3322 cevaplar

Yorumlar kapalı.