Dolmabahçe Sarayı Bahçeleri
T.C. Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki Milli Saraylar İdaresi Başkanlığına bağlı Dolmabahçe Sarayı, otuz birinci Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır. Yapımına 13 Haziran 1843 tarihinde başlanan Saray, çevre duvarlarının tamamlanması ile birlikte 7 Haziran 1856 tarihinde kullanıma açılmıştır.
Saray’ın ana yapısı; Mabeyn-i Hümayun (Selâmlık), Muayede Salonu (Tören Salonu) ve Harem-i Hümayun olmak üzere üç bölümden oluşur. Mabeyn-i Hümayun devletin yönetim işleri, Harem-i Hümayun Padişah ve ailesinin özel yaşamı, bu iki bölümün arasında yer alan Muayede Salonu ise; Padişah’ın devlet ileri gelenleriyle bayramlaşması ve Devlet Törenleri için ayrılmıştır.
Ana yapı denize paralel bölüm boyunca bodrumla birlikte üç katlıdır. Harem dairelerinin bulunduğu kara tarafına uzanan bölümde ise tavan arası katlarıyla birlikte dört katlı bir yapı özelliği kazanmaktadır.Biçimde, ayrıntılarda ve süslemelerde gözlenen belirgin Batı etkileri, İmparatorluğun son döneminde değişen estetik değerlerin bir yansımasıdır.
Dolmabahçe Saray ve bahçeleri, I. Ahmet devrinden itibaren pek çok değişiklikler geçirerek gelişmiştir. Son saray yapıtı olan Dolmabahçe ise 19. yüzyılın ikinci yarısında Abdülmecit devrinde, Neo-klasik ve Barok stilleri karışımında yapılmıştır. Bina ile bahçenin tasarımında birbirine yakın mimari stiller kullanılmıştır. Sarayın bahçeleri; saraylar kompleksinin ön, arka ve yan cephelerini kavramaktadır.
Bahçeler yalnızca ön cephede bütün halinde, arka cephede ise duvarlarla bölünmüş, kapıları birbirine bağlantıları olan mekanlar dizisi halinde düzenlenmiştir. Bahçeler, deniz tarafından mermer kaplı bir rıhtım ve parmaklıklarla, diğer tarafta ise günümüzdeki Dolmabahçe Caddesi olan yolla, kalın ve yüksek duvarlarla sınırlanmıştır. Bu belirlenmiş sınırlar nedeniyle sarayın bahçeleri, saraylar kompleksini çevreleyecek şekilde, olanak bulunan yerlerde, kurulmuştur. Bu nedenle, tüm çevrede benzer fakat birbiriyle ilintisiz biçimsel bahçeler uzanmaktadır.
Bahçelerde bir başlangıç, gelişim ve bitiş düzeni görülmemektedir. Bahçe, genel düzeni ile bir dereceye klasik Fransız Barok bahçe üslubunu yansıtmaktadır. Bu üslupta sanat doğayı taklit etme değil, aksine onu biçimlendirme olarak anlaşılmıştır.Bu dönemde yapılan barok sarayları, fıskiyeli havuzları, görkemli heykelleri, bahçeleri, süslü ve muazzam salonları, duvar işlemeleri, tanrı ve mitoloji konulu resimleri bu dönemin mimarisinde yer alan temel unsurlardı.
Bununla birlikte Muayede Salonu arkasındaki Kuşluk binasının yer aldığı bahçe kesimi ise doğal görünümdedir. Dolmabahçe Sarayı bahçesinin kendi düzeninde görülen kesintiler ise, içe dönük avlu anlayışı ve Beşiktaş yolu boyunca çok yüksek bir duvarla çevrili olması, sarayın dışa karşı emniyeti ile o dönemin saray yaşantısına özgü mahremiyetinin zorunlu bir sonucudur. Bu durum, Selamlık, Muayede ve Harem Daireleri’nin arka bölümlerinde yer alan yüksek duvarlarla birbirinden ayrılmış, yalnızca kapıyla geçiş bağlantısı olan bahçelerde görülmektedir.
Bu görüş ile saray, arka cepheden birdenbire bir Osmanlı sarayı karakteri kazanmaktadır. Dolmabahçe Sarayı’nın bahçeleri, beş bölüm halinde düzenlenmiştir. Hazine Kapısı ile Selamlık girişi arasında simetrik olarak gelişmiş Hasbahçe’yi köşeleri yuvarlatılmış fiskiyeli bir havuz ve çeşitli yabancı türde bitkiler süslemektedir.
Muayede Salonu’nun arka tarafından yer alan Kuşluk Bahçesi’nde bir havuz yer almakta, boylu ıhlamur ve at kestanesi ağaçları ile gölgelendirilen bahçenin zemini yer yer Osmanlı çimi ile kaplı bulunmaktadır. Güneşli bir mekan olan ve manolya ağaçlarının süslediği Harem Bahçesi’nin ortasında fıskiyeli bir havuz bulunmaktadır. Kıyı boyunca uzanan ve genellikle biçimsel düzende gelişen, yine köşeleri yuvarlatılmış, ancak bu kez fiskiyesiz iki havuzun bulunduğu ön bahçe , bahçeler kompleksinin son parçasını oluşturmaktadır.
Hasbahçe ya da Selamlık Bahçesi
Hazine Kapısından saraya girildiğinde, öncelikle küçük mefruşat dairesi bahçesi karşımıza çıkar. Bu bahçedeki havuzun çevresinde, fıskiyesinden hoş bir sesle suların döküldüğü yuvarlak bir havuz ve havuzu çevreleyen Barok stilinde düzenlenmiş bitki ve çiçek adacıkları bulunmaktadır. Buradan Selamlık Dairesi’nin Ön Bahçesine geçtiğimizde, Hasbahçe ya da Selamlık Bahçesi ile karşılaşırız.
Selamlık Bahçesi, Batı etkisinin en belirgin izlerini ve Barok tarzını bir dereceye kadar yansıtmaktadır. Bu tipik Fransız bahçe tarzının temel ilkeleri mükemmele yakın düzenlemeler yaratmayı içeriyordu: Kanallar, havuzlar ve dik açılı patikalarla oluşturulan ana ve ikincil eksenli geometrik ayrımlar. Barok bahçenin en güzel yanı, yine de, arabesk düzendi. Dekoratif şekilli tarh düzenleri özellikle küçük şimşir çitlerle oluşturuluyordu. Aralarındaki alanlar için beyaz çakıl taşları kullanılıyor, böylece çim zeminde oluşan karşıtlık büyülüyordu.
Tarhlara genel bir canlılık duygusu veren yaz çiçekleri şeklindeki renk dokunuşlarıyla ayrı bir yaşam sevinci oluşturuyordu.Ancak bu etkinin izleri, bitkisel kullanımlardan çok, bahçe ortasındaki havuzdan çevreye doğru ışınsal şekilde yayılan yollar ve bitki adacıklarında görülmektedir. Denize paralel uzanan ana eksen üzerinde bulunan havuz ve çevresinde dairesel formda oluşturulmuş mevsimlik çiçek tarhları düzenlemenin ana ögeleri olmuştur. Bahçenin ortasındaki bu havuz, köşeleri yuvarlatılmış sekizgen planlı bir yapıya sahiptir.
Barok stilini içermektedir. Osmanlılar için bahçelerinde su ögesi bulunmasının çok önemlidir. Boğaziçi gibi büyük bir denizin bu kadar yakınında bulunması bile olsa, Hasbahçe’nin orta eksenine böyle bir havuzun yapılmasını gerektirmiştir. Hazine kapısından saraya girer girmez, takip eden ikinci kapıdan ilk gözümüze çarpan öge, havuz ortasındaki kaskat olarak tanımlanan anıtsal fıskiye sistemi ve üzerindeki su fışkırtan kuğulardır. Arka planda Selamlık Dairesi görülür.
Hasbahçe’nin yaya yolları, bahçenin orijinal çizgilerine bağlı ve görsel yönden güçlüdür. Selamlık Dairesi basamaklarında odaklaşır biçimde düzenlenmiştir. Yaya yolları zemini genellikle çakıl ile döşenmiştir. Havuz ortasındaki kaskata sonradan yerleştirilen kuğular, mekanda vurgulayıcı özellik göstermektedir. Bu meydan ve havuz, Hazine Kapısı tarafından girişte, görsel bağlantının doğrudan Selamlık Kapısı’na olmasını engellemekte, dikkati üzerine toplamaktadır.
İlk kez eski Roma bahçelerinde uygulanan bir budama sanatı olan ”topiary sanatı” Dolmabahçede, kısmen de olsa, kullanılmıştır. Süslü ve geometrik şekillerde budanmış bitki ve çalılara topiary deniyor. Zarif yapılı çalılar bu iş için en uygundur. Çok ilginç ve değişik budamalarla, bitki ve çalılara herhangi bir hayvanı, kuşu ya da cansız bir başka nesneyi andıran şekiller verilebiliyor.
Bizim kültürümüzde pek rastlanmayan, batıya özgü bir sanattır. Bahçedeki bitkisel düzenlemede herhangi bir bitkisel tasarım kriteri belirgin olarak kullanılmamış. Adacıklar içinde bitkilerle birlikte ağaçların da yer alması, Türk bahçelerinde aranılan gölgelik koşulunun bir kalıntısıdır. Bu nedenle Selamlık Bahçesi’ne, tam olarak Batı stilinde tasarlanmış bir bahçedir, denilemez. Bütün olarak bakıldığında, açık bahçe özelliği görülür.
Sahil Ön Bahçesi
Saraylar kompleksi ile Boğaziçi arasındaki bölümde kalan Sahil Ön Bahçesine Yalı Bahçesi de diyebiliriz. Yalı bahçesinde ilk karşılaştığımız öge, oldukça büyük bir daire içinde çiçek ve bitki adacıklarıyla, merkezde anıtsal sayılabilecek bir aslan heykeli. Eski Türk bahçelerinde serbestçe dolaşan hayvanların yerini, Dolmabahçe de aslan heykelleri alarak sarayın bahçesinde noktasal vurgu etkisi yaratmıştır.
Heykele yakından baktığımızda, bir timsah ya da ejderin, aslanın pençeleri tarafından sıkıca yakalanmış olmasıdır. Arkasında da bütün manzarayı kaplayan devasa sayılabilecek bir manolya ağacı yer almakta. Rıhtım boyunca uzanan Yalı Bahçesinde de Türk bahçelerinde aranılan gölgelik koşulunun uygulandığı görülüyor. Büyük gölgelikler sağlayan ağaçların arası Osmanlı çimi ile kaplanmış. Bahçeyi tanımaya çalışırken Bayramlaşma ya da Muadiye Salonunun önüne kadar geliyoruz.
Burada, Muayede Salonu eksenine göre simetrik bir düzenleme yapılmış. Resmi Daire ile Hususi Daire önünde birer oval bitkisel adacık oluşturulmuş. Ayrıca, Muayide Salonu’nun önünde, simetrik olarak oval sayılabilecek fıskiyeli havuzlar yer almakta. Havuzlara uzaktan bakıldığında, güzel boyanmış bir dudak resmine benzediği düşünülebilir. Osmanlı bahçelerinde su, hayatta bağlantının temeli sayılmış, hayatın su ile mümkün olduğu düşüncesi savunulmuştur.
Dolmabahçe Sarayı bahçesinde havuzlara büyük ölçüde yer verilmiştir. Sarayın hemen her bahçesinde yuvarlak, elips, biçimsel olmayan tipte 11 adet havuz bulunmaktadır. Deniz tarafındaki ön bahçede üç adet, bina ve duvarların çevrelediği bahçelerde sekiz adet havuz bulunmaktadır. Deniz tarafındaki havuzların üçü de biçimsel olmayan tarzda, yani biçimsel olmayan tarzda düzenlenmiş olup, fıskiyeye sahip bulunmaktadır. Yalı kapıları ve saray kompleksini Boğaziçi’nden ayıran parmaklıklar Sahil Ön Bahçesine masalımsı bir hava katmaktadır.
Boğazı süsleyen bembeyaz bir kültürel yapı ile kara tarafından çeşitli Batı stilde mimari süsleme motifleriyle, yoğun bir şekilde süslenmiş kapıları ile Osmanlı mimarisinden farklı bir görünüm sergilemektedir . Parmaklıklar, asimetrik ve çizgisel desenleri ile şeffaf, hafif ve rokoko bir perde oluşturmaktadır. Barok özellikli iri kıvrımlardan oluşan kolonlar üstüne ise metalden karpuz lambalar yerleştirilmiştir.
Harem Bahçesi
Batı anlayışının, bahçe düzenleme yönünden etkilenen diğer kısımları sarayın arka bahçeler dizisinde yer alan Harem Bahçesidir. Kuşluk Bahçesinin aksine formel/biçimsel stilde düzenlenmiş olup, Barok bahçe stilinin izlerini taşımaktadır. Dolmabahçe Sarayı bahçesinde Batı stilinin en önemli özelliklerinden biri olan görsellik ve alanın tümüyle bir bakışta kavranması gerekliliğinin büyük ölçüde uygulanmasıyla Barok stilinin yansıtılmasıyla sağlanmıştır.
Tek bir düzlem üzerinde bakışın hakim olduğu, abartı ve ihtişamın sergilendiği Barok stili, bu saray bahçesinde büyük ölçüde gözlenmektedir. Ancak yine de Osmanlı kültürü ve yaşam biçimine uygun alanlar düzenlenerek tamamıyla biçimsel stilde bir Batı bahçesi görünümünü sergilemekten uzak kalmaktadır. Aksiyalite ve bir bakışta kavrama özelliği en çok saray girişinden sonra ilk karşılaşılan yer olan Hasbahçe’de kendini göstermektedir.
Kuşluk Bahçesi
Kuşluk Bahçesi Muayede Salonu gibi yüksek bir yapının arka tarafında yer almış ve büyük ağaçların gölge etkisi nedeniyle kapalı ve karanlık bir atmosfer içinde doğal bir ortam oluşturmuştur. Bu bahçe hafif eğimli bir sahada yapılmış olması nedeniyle, simetrik düzenlemeye gidilmemiştir. Barok tarzında yuvarlak bir havuz ve gruplar halinde bitkilendirme ile tasarım sonlandırılmıştır. Dolmabahçe Sarayı’nın “Kuşluk Bahçesi” son dönemde yeniden ele alınmış, içindeki “Kuşluk” canlandırılmaya çalışılmış, “Kuşluk Köşkü” ve “Kuş Hastanesi” de bu amaçla onarılmıştır.
Osmanlı saray kuşluklarından bugüne ulaşabilmiş en büyük örnek olan Dolmabahçe Sarayı Kuşluk’u, Saray’ın Sanat Galerisi’yle birlikte gezilebilen ayrı ve ilginç bir bölümüdür. Bu özgün birim bir dinlenme mekânı olarak saray bütünü içinde yer almaktadır. Zaman içinde arşiv belgelerinin de vereceği ipuçlarıyla Kuşluk eski işlevine kavuşacaktır. Bu süre içinde kuşlarla ilgili bir kitaplık oluşturulmakta, poster, kartpostal gibi tanıtım malzemesi üretilmekte, ilginç bir sürekli sergi düzenlenmekte, çocuklar bu yolla eğitilirken, büyükler de bu tarihi ve doğal zenginlik içinde dinlenme olanağı bulmaktadırlar.
Kaynaklar:
www.tbmm.gov.tr
www.asa.com.tr
www.millisaraylar.gov.tr
www.ibb.gov.tr
Büyük Larousse Ansiklopedisi
Fahri Mutlu