Dolmabahçe Sarayı Anıtsal Giriş Kapıları

T.C. Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki Milli Saraylar İdaresi Başkanlığına bağlı Dolmabahçe Sarayı, otuz birinci Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır. İnşasına 13 Haziran 1843 tarihinde başlanan Saray, çevre duvarlarının tamamlanması ile birlikte 7 Haziran 1856 tarihinde kullanıma açılmıştır.

Saray’ın ana yapısı; Mabeyn-i Hümayun (Selâmlık), Muayede Salonu (Tören Salonu) ve Harem-i Hümayun olmak üzere üç bölümden oluşur. Mabeyn-i Hümayun; devletin yönetim işleri, Harem-i Hümayun; Padişah ve ailesinin özel yaşamı, bu iki bölümün arasında yer alan Muayede Salonu ise; Padişah’ın devlet ileri gelenleriyle bayramlaşması ve Devlet Törenleri için ayrılmıştır.

Dolmabahçe Saray? Müzesi

Dolmabahçe Sarayı’nı ilk kez 2011 yılının Mart ayında ziyaret etmiş ve hayran kalmıştım. Özellikle ”Muayide Salonu”unu gezerken Ayasofya esintileri  hissetmiştim. Aslında Bayramlaşma Salonu olan Muayide Salonu, yabancı elçiler ve imparatorlar için düzenlenen törenlerde de kullanıldığından, Tören Salonu olarak anılıyor.Tören Salonunun büyüklüğü, yüksekliği ve iç bezemeleri aklımı başımdan almıştı. Daha sonraları da defalarca ziyaret ettim. Dolmabahçe Sarayı, Beşiktaş’taki Osmanlı Saraylarından en önemlisi ve en muhteşem olanıdır.

Milli Saraylar, kasırlar ve köşklerde fotoğraf çekimlerinde kısıtlamalar var. Işıktan zarar gören tarihi eserlerin korunması açısından bu kısıtlamalar gerekli. Bu nedenle, dış mekanlarda fotoğraf çekimi yapabiliyorduk, ancak iç mekanlarda buna izin verilmiyordu. 2014 yılı Mart ayının üçüncü haftasında yaptığım bir ziyarette, TBMM Milli Saraylar Genel Sekreter Yardımcılığı’na dilekçe verdim. Dilekçemde; amatör blog yazarı olduğumu ve blogumun ziyaretçi ortalamasının 20 000 000 civarında olduğunu belirterek, iç mekanda flaşsız fotoğraf çekmeme izin verilmesini istedim. 3 Nisan 2014 tarihinde arandım. Yardımcı olacaklarını söylediler. 4 Nisan 2014 tarihinde Dolmabahçe’ye tekrar gittim. İlgili ve görevli olan arkadaş Suat bey, iç mekanda fotoğraf çekilmesine izin verilmediğini, ancak kendi arşivlerinde bulunan fotoğraflardan bazılarını, yalnız blog ve sitelerimde kullanmak kaydıyla, verebileceğini söyledi. Selamlık Dairesi, Harem ve Muayide Salonu ile ilgili bazı arşiv fotoğraflarını bir diske kaydederek bana verdi. Ticari amaçla kullanmayacağıma dair bir de sözleşme imzaladım.

Dolmabahçe Sarayı

Muhteşem ve anıtsal giriş kapıları bulunan Dolmabahçe Sarayı, otuz birinci Osmanlı padişahı Sultan Abdülmecit tarafından yaptırılmıştır. Yapımına 13 Haziran 1843 tarihinde başlanan Saray, çevre duvarlarının tamamlanması ile birlikte 7 Haziran 1856 tarihinde kullanıma açılmıştır. Saray’ın ana yapısı; Mabeyn-i Hümayun yani Selamlık, Muayede ya da Tören Salonu ve Harem-i Hümayun adlarını taşıyan üç bölümden oluşur.

Dolmabahçe Sarayı Müzesi

Mabeyn-i Hümayun ya da Selamlık; devletin yönetim işleri, Harem-i Hümayun; Padişah ve ailesinin özel yaşamı, bu iki bölümün arasında yer alan Muayede ya da Tören Salonu ise; Padişah’ın devlet ileri gelenleriyle bayramlaşması ve kimi önemli devlet törenleri için ayrılmıştır. Sarayda Ana yapı; denize paralel bölüm boyunca bodrumla birlikte üç katlıdır.

Harem dairelerinin bulunduğu kara tarafına uzanan bölümde ise tavan arası katlarıyla birlikte dört katlı bir yapı özelliği kazanmaktadır. Biçimde, ayrıntılarda ve süslemelerde gözlenen belirgin Batı etkileri, İmparatorluğun son döneminde değişen estetik değerlerin bir yansımasıdır. Öte yandan mekân örgütlenmesi, oda ve salon ilişkileri açısından, geleneksel Türk Evi plan tipinin çok büyük boyutlarda uygulandığı bir yapı bütünüdür. Beden duvarları taştan, iç duvarları tuğladan, döşemeleri ahşaptan yapılmıştır. Çağın teknolojisine açık olan Saray’a, 1910-1912 yıllarında elektrik ve kalorifer sistemi eklenmiştir.

Dolmabahçe Sarayı Müzesi

Dolmabahçe Anıtsal Kapıları

Dolmabahçe Saray kapıları anıtsal olup, Osmanlı İmparatorluğunun görkeminin simgesi olmuştur. Dolmabahçe Sarayı’na gösterilen özen ve önem, kapılarında da görülmektedir. Çok süslü ve heybetli bir görünüme sahip kapılar sarayla bütünlük sağlar.Gerek yerli, gerekse yabancı ziyaretçilerin en çok dikkatini çeken ve fotoğraf çektirilen yerlerden biri de sarayın giriş kapılarıdır. Dolmabahçe Sarayına ; kara tarafından iki ana, yedi yardımcı giriş kapısı bulunurken, deniz tarafında da beş yalı kapısı bulunmaktadır. Kara tarafındaki anıtsal kapılardan biri, saat kulesi ile Bezm-i Alem Camisi’ne bakan Hazine kapısıdır. Diğer anıtsal kapı Beşiktaş Dolmabahçe yoluna açılmaktadır. Deniz tarafında bulunan yalı kapıları da anıtsal özellik taşırlar.

Hazine Kapısı

Dolmabahçe Sarayı Müzesi

Hazine Kapısı, Sarayın en önemli giriş kapılarından biridir. Camiye ve saat kulesine bakar. Muhafızlar ve Eski Mefruşat Dairelerinin arasındaki anıtsal görünümlü bu kapı sultanların ziyaretçileri tarafından kullanılırdı. Kapı; üçlü bölümlenmesiyle Roma zafer taklarını hatırlatır. Ancak Roma taklarının üçlü kemerli bölümleri açık iken, Hazine Kapısında ortadaki bölüm açıktır. İki yandakiler daha küçük ve yuvarlak kemerli kapalı girintiler şeklindedir. Dolmabahçe Hazine Kapısının görkemli zafer kemerlerine benzemesinin yanı sıra süslemelerinde de Barok ve Ampir motifler vardır.

Dolmabahçe Sarayı Müzesi

Ampir; geometrik, akılcı, temiz form ve kalıplar içinde hareketsiz, statik ve dengeli bir üsluptur. Yeni Roma ve Yeni Yunan’dır. 1800-1830 yılları arasında Fransa’da görülen Ampir üslupta Roma ve Mısır mimari öğelerine yer verildi. Yuvarlak kemer, kilittaşının belirginliği, kabartmaların geometrik formlar içine alınışı, anıtsallık, korint sütun başlıkları, girland motifleri, yuvarlak motifler, üçlü gruplar, yazı, bezeme ve kabartmanın bloklanmış olması, podyum üzerindeki sütunlar gibi ampir öğelere bu yapıda da rastlanır. Kemerin iki yanında ikişer yivli sütunların başlıkları korint tarzındadır. Sütunlar yüksek bir kaide üzerindedir. Kemerli açıklığın iki yanındaki nişlerin her iki yanında da küçük sütuncuklar bulunur. Kemerli nişlerin içinde akantus motifleri sıralanır. Nişli bölümlerden kuleli içbükey kanatlara geçilir. Kanatlarda birer kapı bulunur. Girişin üst kısımlarındaki taçlandırılmış alandaki oval madalyonda altın yaldızlı olarak Abdülmecit’in 1853 tarihli tuğrası bulunmaktadır.

Tuğranın altındaki dikdörtgen panoda ise şair Ziver’in 1857 tarihli yazıtı yer alır. En üstte vazo şeklinde bir tepelik vardır. Bu bölümün iki tarafında birbirinin aynı iki küçük kulecikte rozet, tepelik ve girlandlı süsleme görülür. Giriş ajurlu demirden iki kanatlı kapı ile örtülür. Demir kapıda da geometrik ve bitkisel bezemelerden oluşmuş süslemelerle karşılaşılır. Giriş kemerinde örgü motifi ve onun üzerinde Yunan ve Roma mimarlığında görülen yumurta silmesi, köşelerde ise yuvarlak ve çerçevesi yaprak motifli kartuşlar görülür. Girişin iki yanında, üstte rozet motifleriyle süslü bir korniş, onun üzerinde yine dekoratif bir saçaklık ve vazo şeklinde bir tepelik bulunur. İçbükey kısımlarda da duvarlarda kare formlar içinde süslemeler dikkat çeker. Derzli taş örgünün üst kısmındaki bölümdeki girlandlar ve üzerinde dikdörtgen formlar içinde tekrarlanan bezemeli alanlar ampir süsleme özellikleridir. “Hazine Hassa kapısının üst kısmını taçlandıran bölümün bezemesi kapının avluya bakan kısmında da aynıdır.

Ancak ön yüzdeki tam Korint sütunlar, arka yüzde aynı yerlerde ve aynı düzende yivli ve yivsiz pilastırlara dönüştürülmüştür. Diğer bezemeler arkaya geçirilmediği için bu cephe çok sade bir görünüm kazanmıştır. Hazine Kapısı’nın kemer içinde çiçek motifleri alçak kabartma kasetleri oluşturmaktadır. Kapıdan Hasbahçe’ye giderken küçük bir avludan geçilir. İki tarafında kapıyı dik olarak kesen yandaki iki binaya geçişi sağlayan iki adet kemerli geçitle karşılaşılır. Sadece ön avluya bakan cepheleri bezenmiş olan bu geçitler oldukça sade bir görünüme sahiptir”(2). Kapının iki yan kanatlarındaki kuleler kare bir taban üzerinde yükselir. Altta dikdörtgen bir kapı açıklığı üzerinde yuvarlak alınlık ve üzerinde motifler üzerinde boncuk dizisi, üstte yuvarlak kemerli pencereler iki yanında korint sütun başlıklı pilastrlar, üzerinde ortası bezeli kıvrımlı kesik alınlık, daha üstte girlandlar ve tepelik yer alır. Bu düzenleme şekli Batı’daki rokoko tarzlı yapılardan alınmıştır.

 Saltanat Kapısı

Saltanat Kapısı, sarayın diğer anıtsal girişidir. Merasim Kapısı adıyla da anılan Saltanat Kapısı, Sultanların kullandığı kapı olup, Beşiktaş Dolmabahçe yolu üzerindedir. Kapı Hazine kapısından daha büyük ve daha fazla dekoratif öğelere sahiptir. Hem içte hem de dışta içbükey yani konkavdır. İki bükey duvar arka arkayadır. Eğri kısımların bitiminde kare bir plan üzerinde, birbirinin aynı içte ve dışta ikişer olmak üzere dört küçük kule yükselir.Kapının dört tarafındaki dört kulede; altta yuvarlak kemerli pencerelerin iki yanında korint başlıklı pilastırlar, üzerinde yuvarlak alınlık yer alır. Bu bölümün üzerindeki çok küçük boyutlu korint sütunlar, konsollar, yumurta frizi, diş kesimi, boncuk dizisi, girland, alınlık ve volütler Barok düzenlemeler içindedirler. Antik öğeler Barok ve Rokoko özelliklerle birlikte kullanılmıştır.

Dolmabahçe Sarayı Müzesi

Saltanat Kapısı, 19. yüzyıl İstanbul Rokokosuyla süslenmiştir. Saltanat Kapısı; çelenkli, kompozit başlıklı çift sütunlar, kabuklar, eğri bitki sapları, rozetler, yumurta dizisi, inci motifleri, madalyonlar, çiçek demetleriyle göz alıcı bir bezemeye sahiptir. Kapının orta kısmındaki tek kemerli açıklığın iki tarafında yivli ve kompozit başlıklı birer sütun bulunur. Sütunların yanında madalyonlar, onun üzerinde ise bloklanmış dikdörtgen form bulunur. Bu kısmın üzerinde oval altın yaldızlı bölüm içinde Sultan Abdülmecit’in tuğrası vardır. Kapının taçlandığı bölümde ve kulelerde kıvrımlı kesik alınlıkların ortalarının motiflerle bezenmesi, yüzeylerin hareketlenmesi, yan kanatların oval olarak açılması Barok özelliklerdir. Kemerin iki yanındaki sütunların çıkıntıları üzerinde Dor tapınaklarındaki gibi triglifler görülür. Kemerin iç bölümüne alçak kabartma triglif madalyonlar yerleştirilmiştir. Kapının iç tarafı zarif bir şekilde bahçeye eğilir. Yan kanatların duvarları derzlidir ve ikişer sütunla bölümlenmiştir. Sütunların arasında yuvarlak içinde rozet motifleri vardır. Üst kısımda iç içe geçmiş geometrik kabartmalı korkuluktaki sütunların üstüne gelen kısımlarda ikişer konsol üzerinde yuvarlak alınlık ve üzerinde tepelik yer alır. Tepeliklerin arasında çiçek motifleri sıralanır.

Yalı Kapıları

Deniz tarafındaki beş kapının en büyüğü olan Yalı Kapısı, Muayede ya da Tören Salonu’nun önündedir. Deniz tarafının tüm kapılarında olduğu gibi taçlı ve ajurludur. Diğer dört kapı birbirinin aynıdır ve ön ve arkadaki cepheleri de benzerdir. Sadece pilastırlar deniz tarafındaki cephede yarım sütunlar haline gelmiştir. Pilastır ve sütun kaidelerinin hemen üzerlerinde yaprak motiflerinden oluşan bezemeler vardır. Kapılar arasındaki dilimli payelerin üstlerinde köşe konsollarının arasında girlandlar bulunur. Bu payeler birbirine demir parmaklıklarla bağlıdır. Büyük Yalı kapısı, bezemeleri açısından diğerlerinden daha görkemlidir. İki yanında yivli, kompozit başlıklı dörder sütun kare payeler üzerinde yükselir ve yukarıdan bir lentoyla bağlanır. Sütunlardan sonra sırasıyla arşitrav, daha sonra kartuşlu bitkisel bezemeler, üstünde yuvarlak alınlığın iki tarafında akroterler, daha üstte köşe konsollarına asılmış girlandlar/çelenkler, onların üstünde de tepelik göze çarpar. Antik ögeler Barok motiflerle birlikte kullanılmıştır. Demir kapı kanatları dantel görünümlü bezemesiyle Art Nouveau özellikler gösterir. Madalyonlar içinde çiçekler, köşelerde yaprak motifleri, bitkisel, eğrisel ve kıvrımlı dalların olduğu bezemeler görülür.

Share Button