Küçük Çamlıca Korusu İstanbul

Çamlıca tepelerinden seyretmediyseniz İstanbul’u yeterince tanıyamadınız demektir. İstanbul’un neden 1 000 yıl süreyle Bizans ve Osmanlıya başkentlik yaparak dünyaya hâkim olduğunun ayırdına varmak için Çamlıca tepelerinden İstanbul’u seyretmelisiniz.

Çamlıca Tepeleri, İstanbul’un Anadolu yakasındaki ilçelerinden Üsküdar’daki deniz seviyesinden oldukça yüksek iki tepenin üzerinde yer almaktadırlar. 

Tanıtmaya çalıştığım Küçük Çamlıca tepesinin deniz seviyesinden yüksekliği 229 metre, Sefa Tepesi olarak da bilinen Büyük Çamlıca Tepesi denizden 268 m yüksekliktedir.

Koru içindeki araç ve yaya yolları bin bir çeşit çiçeklerle donatılmış. Koru gelin gibi süslenmiş. Görsel bir şölen konuklarını karşılıyor.

Küçük Çamlıca Korusu üzerinde Su Köşkü’nün yanı sıra Sofa, Cihannüma, Topkapı köşklerinden oluşan yapılar  bulunmaktadır.

Su Köşkü’ne giden yolun iki tarafındaki Erguvan ağaçlarının kokusu sizi kendinizden geçirebilir, bir cennet duygusu yaratabilir. Erguvan, İstanbul’u, özellikle de İstanbul boğazını bahar aylarında kendine has mor rengine büründürür. İstanbul’un bir rengi var ise bu erguvandır diyor erguvan sevenler. Bizans ve Hristiyanlığın önemli imgelerinden biridir erguvan ağaçları ve çiçeklerinin renkleri.

Büyük Çamlıca Tepesi kadar olmasa da Küçük Çamlıca Tepesi de kartal yuvası gibidir. 270 derecelik görüş alanı içinde Kadıköy, Marmara Denizi, Tarihi Yarımada, Eminönü, Üsküdar ve Beşiktaş bütün güzellikleriyle sıralanmışlardır. 

Self servisin olduğu sosyal tesislerin dış mekanlarındaki satış yerlerinde fiks menü yok. Ne yerseniz onun ücretini ödüyorsunuz 

4 Nisan 2014, İstanbul…

2014 yılı Nisan ayının ilk haftasında Büyük Çamlıca Korusu içindeki Büyük Çamlıca tepesine çıkmış, Marmara Denizi ve İstanbul Boğazı’na baktığımda karşılaştığım manzara karşısında, kendimi rüyada zannetmiştim. Arkasından da ”İstanbul’un neden 1 500 yıl süreyle Bizans ve Osmanlıya başkentlik yaparak dünyaya hakim olduğunun bir kez daha ayırdına vardım.” Demiştim.

İstanbul’u gezip, tanıdıkça bu duygu iyice pekişiyor ve biraz daha seviyorum İstanbul’u.

Küçük Çamlıca İstanbul

Küçük Çamlıca İstanbul

Büyük Çamlıca Korusunu gezdikten bir hafta sonra da Küçük Çamlıca Korusu içindeki sosyal tesisler ve köşkleri görmek için harekete geçtim. Bildiğim yol, en kestirme yoldur diyerek önce Üsküdar’a geçtim Beşiktaş’tan. Tadı damağımda kalmış olmalı ki, önce Büyük Çamlıca Tepesine çıkıp, Boğaziçi’nin büyülü manzarasını bir kez daha görmek istedim. Üsküdar’daki Mihrimah Sultan Camisi önünden kalkan 15C numaralı Üsküdar-Ferah Mahallesi hattında çalışan otobüsle son durağa kadar gittim.

Önce Zarif Sokak, sonra da Dik Bayır Sokak’ta oldukça zorlu bir yürüyüş yaptım. Yöreyi daha iyi tanımanın yöntemi yürüyerek gezmek. Yolların eğimi oldukça fazlaydı. Eğimli yollarda taşıdığım bedenim, spor salonlarındaki ağırlık çalışmasının tam karşılığı oluyor. Böylelikle hem geziyor, hem de bedenimi terbiye ediyorum. Avcı ve meyve toplayıcı atalarımızın yolundan giderek, bedenime ve fiziksel beynime bahar sinyalleri gönderiyorum.

Küçük Çamlıca İstanbul

Böyle bir yaşam tarzını seçtiğim için de hastalık ve yorgunluk nedir bilmiyorum. Bedenimizi yöneten Fiziksel beynimiz, yalnız ve yalnız kendisine gönderilen sinyallere bakarak ortamı değerlendiriyor. Her iki yokuşu da nefes nefese tırmandıktan sonra Turistik Çamlıca Caddesi karşıma çıkıyor ki, oransal olarak daha az yokuşlu, beni Büyük Çamlıca Sosyal Tesislerinin girişine götürüyor. Bir saate yakın bir zaman diliminde Büyük Çamlıca Tepesini geziyorum. Büyük keyif aldığım bu tepeden masalımsı bir görüntü oluşturan Boğaziçi’nin panoramik fotoğraflarını çekiyorum.

Küçük Çamlıca Korusu

Küçük Çamlıca İstanbul

Küçük Çamlıca İstanbul

Küçük Çamlıca Korusu’na gitmek üzere Büyük Çamlıca tepesinden ayrılıyorum. Turistik Çamlıca Caddesi üzerinden önce Alemdağ Caddesi’ne sonra da Bulgurlu Caddesi’ne giriyorum. Bulgurlu Caddesi de beni Küçük Çamlıca Caddesi’ne taşıyor. Oldukça uzun bir yürüyüşten sonra Küçük Çamlıca Korusu’na giriyorum. Muhteşem ve insana yaşama sevinci veren bir ortamla karşılaşıyorum. Mis gibi çiçek kokuları karşılıyor beni.

Küçük Çamlıca İstanbul

Küçük Çamlıca İstanbul

Koru içindeki araç ve yaya yolları bin bir çeşit çiçeklerle donatılmış. Koru gelin gibi süslenmiş. Görsel bir şölenle karşılaşıyorum. Fiziksel beynim ve bedenim bu durumu bahar olarak algılıyor. Meyve ve av bol, yağ ve besin depolamak gerekmiyor. Tepelerde dolaşırken yaralanmalara önlem olarak bağışıklık sistemini güçlendirmek gerekiyor. Fiziksel beynim üzerine düşeni yapıyor. Bu gezintiler sonrasında filinta gibi oldum yine ve bağışıklık sistemim de güçlendi. İç kısımlara doğru ilerliyorum. Levhalardan birinde Su Köşkü yazıyor ve gitmemiz gereken yeri de okla gösteriyor.

Küçük Çamlıca İstanbul

Küçük Çamlıca İstanbul

Su Köşkü’ne giden yolun iki tarafındaki Erguvan ağaçlarını görünce kendimden geçiyorum. Bir cennet havası katmış koruya. Neredeyse korularının büyük bir bölümünü gezdim İstanbul’un, ancak bu korudaki erguvan ağacı yoğunluğunu hiç birinde görmedim.Erguvan, İstanbul’u, özellikle de İstanbul boğazını bahar aylarında kendine has mor rengine büründürür.İstanbul’un bir rengi var ise bu erguvandır diyor erguvan sevenler. Bizans ve Hristiyanlığın önemli imgelerinden biridir erguvan ağaçları ve çiçeklerinin renkleri.

Küçük Çamlıca İstanbul

Küçük Çamlıca İstanbul

Erguvan ağaçları 10 metreye kadar boylanabilen, tek gövdeli, yaprak döken, dalları çalı görünümünde bir ağaçtır. Erguvan ağaçlarının çiçeklendiği günler, bayram günleridir İstanbul için. Erguvani renkteki çiçekleri, ilkbaharda belirmeye başlıyor. Yaza girmeden de o olağanüstü gösteri sona eriyor. Baharda eflatundan pembeye doğru süzülen erguvan çiçekleri, kısa süren renk cümbüşü ani ve hüzünlü kayboluşuyla, edebiyatçılara göre Boğaziçi’nin utangaç süsü olarak anılıyor. Benim gibi, erguvanlardan etkilenen ”Abdullah Kartal” adındaki bir şairimizden bir dörtlüğü aşağıya alıyorum.

İstanbul baştan başa hayallerle dolsun…
Kız kulesi boğaza karşı selama dursun,
Ellerin ellerimde özlemler son bulsun,
Gönül Gönül’e yürüyelim seninle bu yolu,
Erguvanlar açtığında yeniden dolaşalım İstanbul’u…

Küçük Çamlıca İstanbul

Küçük Çamlıca İstanbul

Erguvan moru Bizans hükümdarlarının kıyafetlerinde kullanılan bir renktir. Doğal yollarla üretilen en zor renk olduğu için, bir zenginlik ve güç belirtisiydi; imparator dışında hiç kimsenin mor pelerin takmasına izin verilmezdi. Küçük Çamlıca Korusundaki çiçek kokuları ve erguvanların baştan çıkarıcı renkleriyle kendimden geçmiştim ki, aynı mekanda iki çocuklu bir aile gözüme ilişti. Erguvanları fon olarak kullanıp fotoğraf çekmeye çalışıyorlardı.

Küçük Çamlıca İstanbul

Küçük Çamlıca İstanbul

Ancak, ailenin tamamı aynı fotoğraf karesine giremiyorlardı. Yardım amacıyla aileye ”Merhaba” diyerek yaklaştıktan sonra, ”Ailecek fotoğrafınızı çekeyim” dedim. Ben onlarınkini çekersem, benimkini de isteme hakkım doğacaktı. Teklifimi memnuniyetle kabul ediyorlar. Erguvanların fon olarak kullanıldığı fotoğraflarını çekiyorum.Emekli fizik öğretmeni olduğumu söylüyor ve ailenin erkeği ile tanışıyorum.Kendisi ve eşi de öğretmenmiş. Mehmet Cizrelioğulları olarak tanıtıyor kendini. Çok memnun oluyorum. Adaş olduğumuzu söylüyorum.

Küçük Çamlıca İstanbul

Küçük Çamlıca İstanbul

Tanışma ve sohbet faslından sonra, Cizrelioğulları da, erguvan ağaçlarının eşliğinde benim bir hayli fotoğrafımı çekiyor. Böylece, başımı döndüren renkleri ve albenileriyle birlikte aynı fotoğraf karesinde yerimizi alıyoruz. Fotoğraflarımı çeken Mehmet Cizrelioğlu izin isteyerek ailesinin yanına dönüyor. Ben de fotoğraflarımın çekilmiş olmasının neşesiyle, mutlu mesut, tabelalardaki okları izleyerek Su Köşkü’nü buluyorum.

Küçük Çamlıca Su Köşkü

Küçük Çamlıca İstanbul

Küçük Çamlıca İstanbul

Yaz aylarında kafeterya olarak kullanılan Su Köşkü; havuzları, şelaleler zinciri ve havuzlarındaki kazları ve kuğuları ile, özellikle küçüklerin ilgi odağı olmaktaymış. Televizyonlarda yayınlanmakta olan ve büyük ilgi gören Muhteşem Yüzyıl dizisinde av köşkü olarak kullanılmış Su Köşkü. Şehzade Mustafa’nın, Kanuni’nin eşi Hürrem’den gizlice, kardeşlerini ava götürmek için saraydan çıkarıp götürdüğü Av Köşkü, Su Köşkü’nden başkası değilmiş. Su Köşkü’nün havuz ve şelalelerinde yenileme çalışmaları vardı.

Küçük Çamlıca Köşkleri

Küçük Çamlıca Köşkleri

Şelaleler çalışmıyordu. Görmek için, sonraki günlerde tekrar ziyaret edeceğim. Köşke ulaştığımda saat öğleden sonra üçü gösteriyordu ve karnım acıkmıştı.Servis yapan genç bir arkadaşın tavsiyesiyle Su Köşkü’nün açık alandaki restaurantında mantı yedim. 12 TL ödediğim mantıyı damak tadıma uygun buldum, beğendim ve tavsiye eden arkadaşa teşekkür ettim. Su Köşkü’nden ayrılarak, yine oldukça dik yollardan nefes nefese, Küçük Çamlıca Köşkleri’ nin bulunduğu tepeye ulaştım.

Küçük Çamlıca Köşkleri

Küçük Çamlıca İstanbul

Küçük Çamlıca İstanbul

Büyük Çamlıca Tepesi kadar olmasa da, Küçük Çamlıca Tepesi de kartal yuvası gibiydi. 270 derecelik görüş alanım içinde Kadıköy, Marmara Denizi, Tarihi Yarımada, Eminönü, Üsküdar ve Beşiktaş bütün güzellikleriyle sıralanmışlardı. Deniz seviyesinden 229 metre yüksekte olan bu tepede Büyükşehir Belediyesinin Sosyal Tesisleri bulunuyor. Büyükşehir Belediyesi Sosyal Tesisleri’nin en genci ve en albenilisi diyebileceğimiz Çamlıca Köşkleri, korunun tepesinde üç ayrı köşkten oluşmaktadır.

Küçük Çamlıca İstanbul

Küçük Çamlıca İstanbul

Sofa, Topkapı ve Cihannüma Köşkleri. Prens Adaları’nı da içine alan Marmara Denizi ve Boğaz ile zenginleşen manzarası muhteşem. Küçük Çamlıca Köşkleri içinde, en güzel manzaraya Cihannüma adını verdikleri köşkün sahip olduğunu görüyorum. Topkapı Sarayı’nın Sofa-i Hümayun bölümünde bulunan ve Haliç’e bakan İftariye Köşkü’ne benzettiğim bir kameriye da Marmara Denizi’ne bakmakta.  Önündeki görüş alanında öyle geniş ve güzel bir İstanbul manzarası vardı ki bayıldım.

Küçük Çamlıca Köşkleri

Küçük Çamlıca Köşkleri

Restoran ve kafeterya hizmetlerinin verildiği köşklerde, özellikle hanımların günleri ve hafta içi iş toplantıları için kullanılabilecek ayrıcalıklı bir mekan olma özelliği varmış. Bir hayli panoramik fotoğraf çektikten sonra, Kadıköy ve Tarihi Yarımada görüş alanım içinde olacak şekilde açık alan kafeteryalarından birine oturdum ve kendime bir çay söyledim. Tavşan kanı çayımı yudumlarken de adaların bile görüş alanım içine girdiği doyumsuz manzaranın seyrinin keyfini yaşadım. Bedeninizi ve fiziksel beyninize bahar sinyalleri göndermek istiyorsanız Çamlıca Tepelerine uğramalısınız. İstanbul dışında iseniz parkları tercih ediniz lütfen.

Share Button