Kemerburgaz Uzun Kemer
‘’Yaşam Sağlıkla Güzelleşir, sağlık ise sabah yürüyüşleriyle gerçekleşir’’ özdeyişini kendime rehber edindiğim için, kendimi bildim bileli, günde ortalama 5 km tempolu yürümeye çalışırım. Bunun içindir ki, 73 yaşını bitirip 74 yaşına ayak basarken, geriye dönüp baktığımda sağlık problemiyle karşılaşmadığımı görüyorum.
Göktürk Köyü’nde Özgecan Aslan Sağlıklı Yaşam ve Yürüyüş Parkuru hizmete açılmadan önce, İstanbul Caddesi üzerinde, evimden 2,5 km uzaklıktaki Göktürk Kemerburgaz Uzun Kemerlerine kadar tempolu olarak gider gelirdim. Böylece her gün ortalama 5 km yürümenin kolay yolunu bulmuştum. Bulmuştum çünkü İstanbul Caddesi’nin iki tarafı Kemer Country projesi kapsamında yapılan ağacı, yeşili ve çiçekleri bol sitelerle doluydu. Ki bisiklet yolu da vardı caddenin iki tarafında. Her gidişimde de ‘’Uzun Kemer’’ bütün görkemiyle karşıma çıkar, hayranlıkla izler ve fotoğraflarını çekerdim. Araştırınca gördüm ki Mimar Sinan’ın ‘’Kırk Çeşme Suyolu’’ projesinin bir parçasıydı Uzun Kemer ile 3 km güneyindeki Kırık Kemer… Göğsüm kabardı, daha fazla araştırma gereğini duydum.
Su bulunmayan birçok kente su getirmek bu kentlere sanat eseri niteliğinde kemerler kazandırılmıştır. Çoğu kemer ve tonoz, inşasında oldukça usta olan Romalıların eseridir ve bu kemerlerden günümüze kadar gelmiş olan çok güzel örnekler bulunmaktadır. Kentlere su getirmek için coğrafi koşullar uygunsa taş, kurşun veya pişmiş toprak künklerin birbirine eklenmesi yoluyla yapılan su yolları kullanılmıştır. Fakat arazi koşulları buna uygun değilse, bir ya da birden fazla katlı su kemerleri inşa edilmiştir. Kilometrelerce uzunlukta suyolları bulunmaktadır. Avrupa’nın birçok yerinde Romalıların inşa ettiği bu mühendislik harikası kemerlere rastlamak mümkündür. Ülkemizde günümüze kadar gelen en güzel örnekleri batı Anadolu da ve İstanbul da yer almaktadır.
Su kemeri bir Roma buluşu olduğu kabul edilmekle birlikte daha önce Mezopotamya, Fenike, Suriye, Filistin, Mısır, Peru ve Yunan yarım adasında çeşitli örneklerinin var olduğu havuz ve çeşmeleri besleyen su kanallarının oldukça yaygın görüldüğü bilinmektedir. Babil, Asur ve Mısır’da Dicle, Fırat ve Nil ırmaklarının suyunu tarım alanlarına götüren sulama kanalları kullanılmaktaydı. “Roma su kemerlerine benzediği bilinen ilk örnek M.Ö. 691’de Asurluların Niniveye su getirmek amacıyla inşa ettikleri kireç taşından su kemeridir
Kanuni Sultan Süleyman’ın İstanbul’a su getirmek amacıyla Mimar Sinan’a inşa ettirdiği Kırk Çeşme Suyolu projesinin ilk kemeriydi Uzun Kemer… Peki, uzunluğu 55 kilometreyi aşan bu sistem nasıl çalışıyordu?
Kırkçeşme Su Yolu’nun doğu hattından gelen sular Kovuk Kemer’den (Kırık Kemer), batı hattından gelenler ise Uzun Kemer’den geçerek Havz-ı Kebir olarak bilinen Baş Havuza ulaşıyordu. Baş Havuz ’da birleşen iki kol, günümüzde Alibeyköy Baraj Gölü’nün bulunduğu vadiyi Mağlova Kemeri sayesinde aşarak Güzelce Kemer’den geçiyordu. Cebeciköy Deresi’nin sularıyla güçlenen Kırk Çeşme hattı, Balıklı Havuz ve irili ufaklı birçok kemeri aşarak Ayvansaray’daki Eğrikapı’dan İstanbul Suriçi ’ne giriş yapıyordu. Bu noktadan sonra görev İstanbul’un güzelim Klasik Dönem çeşmelerine ve suları çeşmelerden evlere dağıtan sakalara düşüyordu.
Sinan, Roma ve Bizans dönemlerinde kullanılan, büyük ölçüde tahrip olmuş suyollarını izleyerek muhteşem kemerlerini bu hat üzerine inşa etmiştir. 1554 yılında başlayan Kırk Çeşme Suyolu inşaatı 1563 yılında tamamlanmıştır. O dönemde suyun debisini ölçmeye yarayan lülelerden geçen su miktarı ayda 180 bin metreküpe yaklaşmaktadır. Bu rakam diğer su sistemlerinin de eklenmesiyle 650 bin metreküp/aya ulaşmıştır. Dört yüzden fazla yapının, tasarımından yapımına kadar başında duran Mimar Sinan’ın en yüksek bütçeli işi, İstanbul’un su sorununu çözen 50 milyon akçelik bu büyük projedir.
İşletmeye açılmasından yaklaşık bir yıl sonra, büyük bir sel felaketi özellikle Uzun Kemer ve Mağlova Kemeri’ne büyük zarar verir. Sinan 1564 yılında bu iki kemeri onararak bugünkü görünümlerine kavuşturur.
Belgrad Ormanı’ndan İstanbul’a ulaşan bu uzun suyolunun onlarca yapısı arasında beş tanesi var ki boyutları ve güzellikleriyle diğerlerinde ayrılır. Kaynaktan kente doğru sıralayacak olursak: Uzun Kemer, Kırık Kemer, Baş Havuz, Mağlova Kemeri ve Güzelce Kemer.
711 metrelik uzunluğuyla Uzun Kemer, Kırkçeşme sisteminin en heybetli kemeridir. İki katlı olarak inşa edilen kemerin yüksekliği ise 26 metredir. Alt katında 47 kemer üst katında 50 kemer olmak üzere toplamda 97 kemerden oluşmaktadır. Üst gözleri alt gözlere göre daha kısa olarak tasarlanmıştır. Roma dönemi su kemerinin altyapısını kullanılarak inşa edilen kemer ilginç mimari özellikler taşır. Roma ve Bizans dönemlerinin su kemerleriyle Sinan’ın inşa ettiği 16. yüzyıl su kemerlerini cephelerine dikkatli bir şekilde bakarak ayırabilirsiniz. Sinan öncesine tarihlenen su kemerlerinin, temel noktasından tepe noktasına kadar duvar kalınlıkları aynıdır.
Buna iyi bir örnek olarak Unkapanı’ndaki 4. yüzyıla tarihlenen Bozdoğan Kemeri verilmektedir. Mimar Sinan kemerlerin direncini arttırmak için Roma geleneğini değiştirmiştir. Onun su kemerlerinin duvarları temelde geniş başlar, tepe noktasına doğru incelir. Sinan, topografyanın ve eski altyapıların izin verdiği yerlerde bu kuralı uygulamış, aksi hallerde ise su kemerlerinin mansap tarafına, yani suyun aktığı yöne bakan cephelerine eklediği payandalarla su kemerlerini güçlendirmiştir. Göktürk’teki Uzun Kemer gezilecek olursa, Sinan’ın ikinci seçeneği, 1553 yılında gerçekleşen selin kemere verdiği zarardan sonra, ustalıkla kullandığını görülecektir.
Kırk Çeşme Suyolunun beş güzeli olarak bilinen kemerlerden, en güzeli hiç kuşkusuz Mağlova Kemeri’dir. Mimar Sinan bu kemerde olağanüstü bir tasarım gerçekleştirerek eşine rastlanmayan bir esere imzasını atmıştır. Beş anıtsal piramidal ayak, ayakların yükünü hafifletmek için her bir ayağa üçer tane koyduğu hafifletme gözleri, selyaranlar, yaklaşık 17 metrelik açıklıkların geçildiği kemerler… Her biri, Sinan tarafından inanılmaz bir incelikle planlanmış ve hayranlık verici bir ustalıkla uygulanmış.