Antik Galata & Karaköy 1
Boğaziçi’nin Avrupa tarafında Haliç’in ağzında yer alan Karaköy, İstanbul’un Beyoğlu ilçesine bağlı bir semt olup, Antik Galata semtinin modern adıdır. Karaköy ya da Antik Galata, tarih boyunca bir liman ve ticaret merkezi olma özelliğiyle ön plana çıkmıştır. Karaköy, İstanbul’un en eski tarihsel bölgelerinden biridir. Bankaları ve iş hanlarıyla ünlü en eski ticaret merkezlerinden biridir. Karaköy bölgesi 19. yüzyılda Galata Bankerlerinin, Bankalarının ve sigorta şirketlerinin toplandığı bir merkez idi. 19. yüzyılın son çeyreğinde Osmanlı Devletinin finans merkezi haline gelmişti. Bugün ise önemli bir turizm, ticaret ve ulaşım merkezidir.
Karaköy, Bizans zamanından beri bir liman alanına sahip olup, günümüzde de İstanbul’un dünyaya açılan en önemli kapılarından biridir. Bölge, kendisini çevreleyen semtlere Karaköy Meydanından bağlanır. Güneybatıdaki Galata Köprüsü, Karaköy’ü Eminönü’ne bağlar. Tersane Caddesi ile batıda Azapkapı’ya, Voyvoda ya da Bankalar Caddesi ile kuzeybatıda Şişhane’ye, Yüksek Kaldırım Caddesi kuzeyde Beyoğlu’na, Kemeraltı ve Necatibey Caddesi kuzeydoğuda Tophane’ye açılır. Biz, öncelikle Galata Köprüsü ve Karaköy ayağında bulunanları tanımaya çalışalım.
Galata Köprüsü ve Karaköy ayağı
Galata Köprüsü’nün Karaköy’deki bağlantı ayağı trafik akışı ve tramvay güzergahı ile yeni ve hareketli bir görünüme sahiptir. Bu hareketli ve karmaşık yapı içerisinde, Karaköy Meydanının en güzel taraflarından biri de karşımıza çıkar. Meydandan karşıya, Tarihi Yarımada’ya doğru bakmak, İstanbul’un dillere destan siluetinin karşımıza çıkmasını sağlar. Galata Köprüsü Karaköy’ü Eminönü’ne ve Osmanlı Padişahlarının 600 yıl, Bizans İmparatorluğunun 1 000 yıl konuk olduğu Tarihi Yarımada’ya bağlar.
Köprünün Eminönü ayağının solunda Valide Sultan Camii, sağında ise bütün haşmetiyle Mimar Sinan’ın kalfalık eserim dediği Süleymaniye Camii ve Külliyesi yer alır. Aralarında da Mısır Çarşısı ve Kapalı Çarşı bulunur. Galata Köprüsünün üstü balık tutanlarla cıvıl cıvıl dır. Eminönü’ne yanaşan şehir hatları gemileri ortamı renklendirir. Köprü altından aniden çıkan bir römorkör sizi eski yıllara götürürken, Kadıköy’e çalışan dolmuş motorlarının yanı sıra Haliç’e giriş çıkış yapan diğer tekneler de önünüzden geçer giderler. Haliç’e giriş yapan büyük gemiler de olur ama onlar belirli günlerde köprünün gece açılış saatlerini beklerler.
Köprünün Karaköy ayağında oturacak çeşitli meyhane, restoran, fast food türü büfeler, nargileciler de vardır. Köprü altı ise bambaşka bir dünyadır ve uzun bir yazının konusudur. Galata Köprüsü’nün Karaköy bağlantı ayağının altında, toprak seviyesinin altında da bir başka dünya yaşanır. Karaköy alt geçidi ve çarşısı apayrı bir dünya ve ticaret merkezidir. Hem taşıt ve tramvay, hem de yaya trafiğinin çok yoğun olduğu bu bölgede İstanbullu Karaköy alt geçidini kullanır. Tersane Caddesinden gelenler raylı sistem istasyonuna, Necatibey Caddesi tarafına ve Karaköy rıhtımına bu geçit ile geçer durur. Karaköy alt geçidi de Eminönü geçitleri geçişlerinde olduğu gibi deniz seviyesinin altına inildiği ender yerlerden biridir. Telefon, butik, parfüm, bahçe malzemesi, müzik seti, televizyon ve her şey satıcıları ile doludur. Karaköy alt geçidinden Tersane Caddesi’ne çıkalım ve Azap Kapı’ ya doğru kısa bir yolculuk yapalım.
Tersane Caddesi ve Perşembe Pazarı
Perşembe Pazarı Caddesi olarak da bilinen Tersane Caddesi, taşıt ve insan trafiğinin en kalabalık olduğu caddelerden biridir. Cadde ve çevresi Unkapanı’na doğru alet edevat, hırdavat, banyo, mutfak aksesuarları satanlarla doludur. Dükkânlar, çarşılar, işporta tezgâhları, ilginç testereler, tornavida, matkap uçları, çekiçler, klozetler, mutfak dolapları, kilit çeşitleriyle doludur. Banyo küvetleri de vardır, iş eldiveni, tel kafesler, kürek sapları da. Kısacası her eve lazım bir şeyler mutlaka bulunur, üstelik zevke ve isteğe uygun çeşitleri de boldur.
Perşembe pazarı adıyla bilinen Haliç’e paralel sokaklara girilirse, hiç aklınıza gelmeyen pratik ev malzemelerine de rastlama olanağı vardır. Ben de dört yıl önce çim biçme makinesi için gitmiş ve oldukça hesaplı bir fiyata almıştım. Hırdavatla işniz yoksa elektrik ve elektronik aletler için de bu caddeye gelebilirsiniz. Buradaki dükkanlarda kesenize uygun aspiratör çeşitleri, lambalar, aplikler, büro malzemeleri, deniz malzemeleri, şişme botlar ve olta takımlarının her çeşidini bulabilirsiniz.
Tersane caddesi üzerindeki yolculuğunuzu Azap kapıya doğru sürdürürseniz, sağda Perşembe Pazarı otobüs durağının tam karşısındaki Nafe Sokak içine girilirse Arap Camii karşınıza çıkar. İlk dikkatimizi çeken, dikdörtgen bir kule ve üzerindeki sivri külahıdır. Bir alt geçitten camiye girilir. İstanbul’un fethi için gelen Emevi Kumandanlarından Mesleme Bin Abdülmelik tarafından 715 tarihinde yapılmıştır. Mesleme ve ordusu İstanbul’da kalmış oldukları yedi sene içinde burada ibadet etmişlerdir. 1232 tarihinde Dominiken papazları tarafından sivri külahlı minare olarak görülen ön kulesi yapılmış ve kiliseye çevrilmiş. İstanbul’un fethinden sonra, 1475 yılında yeniden camiye dönüştürülen bu eser günümüze dek bir çok onarmalar ve eklemeler görmüştür.
Dünyanın ikinci metrosu Tünel
Londra’dan sonra dünyanın en eski ikinci metrosu olan Tünel’in oluşum hikayesi Fransız mühendis Eugene Henri Gavand’ın girişimiyle başlar. Gavand, dönemin ticaret ve bankacılık merkezi olan Galata ile sosyal hayatın kalbinin attığı Pera arasında sürekli mekik dokuyan insanları gözlemler ve Yüksekkaldırım Yokuşu ile Galip Dede Caddesine alternatif bir yol düşünür. Bu iki merkezi birbirine bağlayacak asansör tipinde bir demiryolu projesi için Osmanlı Padişahı Sultan Abdülaziz Han’ın huzuruna çıkar, 10 Haziran 1869’da Tünel yapım imtiyazını alır.
İşletme süresi 42 yıl olarak belirlenen Tünel `yap-işlet-devret` modeliyle inşa edilir. Tünel yapım çalışmaları 30 Haziran 1871’de başlar. Temmuz 1872’de İngiliz uyruklu “The Metropolitan Railway Of Constantinople From Galata to Pera” adlı şirketin tescili yapılır. 05 Aralık 1874’de yapımı tamamlanan Tünel’de hayvan taşımalı deneme seferlerinin ardından 10 para yolculuk ücreti karşılığında insan taşımacılığına geçilir. Tünel, 17 Ocak 1875’te yerli ve yabancı muteber davetli topluluğunun katıldığı görkemli bir törenle hizmete alınır. İlk yapım maliyeti 180 bin Osmanlı Lirası olan Tünel tesislerinin enerjisi 150 beygir gücünde iki buhar makinesiyle sağlanır. Tünel, sefere başladığında iki tarafı açık olan vagonlar elektrik olmadığı için gaz lambalarıyla aydınlatılır.
1910’da elektrikli tramvaylara geçiş çalışmaları başlayınca, şirket, 1911 yılında Osmanlı uyruğuna geçer ve “Dersaadet Mülhakatından Galata ve Beyoğlu Beyninde Tahtel’arz Demiryolu” unvanını alır. Daha sonra devlet tarafından 175 bin Türk lirasına satın alınarak 01 Mart 1939’da millileştirilen Tünel, 16 Haziran 1939’da 3645 sayılı yasa ile kurulan İstanbul Elektrik Tramvay ve Tünel İşletmeleri (İETT) Umum Müdürlüğü’ne devredilir. İkinci Dünya Savaşında; bazı malzemeleri satın alınamadığı için üç buçuk ay yolcularından ayrı kalan Tünel, Fransız Eletctro Enterprise şirketi tarafından 33 Milyon Lira harcandıktan sonra tamamıyla yenilenerek şimdiki halini alır. Tünel’in elektrifikasyon çalışmaları 1968 yılında başlar, 2 Kasım 1971 tarihinde yeni haliyle törenle hizmete açılır. 350 beygir gücGalaündeki elektrikli sistemiyle 573 metrelik mesafeyi 90 saniyede aşan Tünel, 16 metre boyunda iki vagonuyla bir seferde 170 kişiyi taşır. Osmanlı döneminde ve Cumhuriyet’in ilk yıllarında İstanbullular’ın vazgeçilmezi olan Tünel, her gün sessiz adımlarla Karaköy’le Beyoğlu’nu birbirine bağlarken yolcularına en kısa, en keyifli ve en samimi yolculuğu sunar.
Kaynaklar:
1) tr.wikipedia.org/wiki/Karaköy,_Beyoğlu
2) tr.wikipedia.org/wiki/Arap_Camii
3) tr.wikipedia.org/wiki/Tünel_(füniküler)