Cote Azur da Bir Orta Çağ Kale Köyü Gourdon
Görkemli lavanta tarlaları ve muhteşem kanyon manzaraları eşliğinde, deniz seviyesinden 500 metre ile 700 metre yükseklerde, Orta Çağ kale köylerinde, zamanın durduğu yerlerdeyiz.
Cote D’Azur olarak bilinen Güney Fransa’nın dağ köylerini gezmeyi sürdürüyoruz. Bu kez bir kale köy olan Gourdon’dayız.
Alp dağlarının yüksek kesimlerinden doğan, Akdeniz’e doğru derin bir vadi oluşturarak yoluna devam eden Loup Nehri’nin 500 üstünde bir kale köy Gourdon.
Loup Nehri, yatağı boyunca şelaleler ve diğer doğal güzellikler nefes kesici manzaralar sunar. Göz alıcı kırlar, yamaçlara kurulmuş göz alıcı köyleri taçlandırır. Taçlandırılan bu köylerden biri de Gourdon Köyü’dür…
Mimar olan eşim Serap Akıncı ile beni zamanda 500 yıl geriye götüren bu dağ köylerini, hayranlığımızın yanı sıra, biraz da kıskançlıkla geziyoruz.
Milyonlarca gezginin ziyaret ettiği ve milyonlarca Avro’nun Fransızlara bırakıldığı bu dağ köylerinde doku korunmuş. 500 yıl önceki yapılar, ilk günkü gibi…
Gezginlerin bu köylerde, zamanda yüzlerce yıl geriye gittiği gibi sakin yaşam, sonsuz bir lezzet zenginliği, yürekleri okşayan soylu mirasların bulunduğu Provence’ın masalsı ruhunu yakalamakta.
Gezimizde bu ruhu biz de yakaladık.
26 Mayıs 2015 Salı, Gourdon Nice…
Konaklama yerimiz Villenuve Loubet’ten rehberimiz ve kaptanımız Alex ile Grasse ve Galimard Parfüm Üretim fabrikası gezildikten sonra Gourdon’a doğru yola çıkıldı. Grasse’dan 4 km uzaklıktaki bir Ora Çağ köyü olan Chateauneuf geçildikten sonra D3 karayoluna girildi. Kıvrılarak giden yollarda gittikçe yükselirken, Grasse’nin arkasındaki Pre-Alplerde doğan ve Akdeniz’e doğru derin bir vadi oluşturarak yoluna devam eden Loup Nehri iyice aşağılarda kalıyordu. Tırmanma işlemi Gourdon Kanyonu kıyısına kadar devam etti
Bölgenin en yüksek noktasında mola veren rehberimiz ve kaptanımız Alex bize önce bir kartal yuvasını andıran tepedeki Gourdon Köyü’nü göstermeye çalıştı. Manzara harika olup tepenin üstüne elle konmuş gibi bir köy var kanyonun karşısında. Devasa bir vadiye bakıyor Gourdon. Etrafındaki yüksek tepelerden yamaç paraşütü yapıldığını da söylüyor Alex. Bir süre kendimizden geçerek çevreyi izledikten sonra tur arabamıza geri dönüyor ve Gourdon’a doğru gidiyoruz… Alplerden doğan Loup Nehri az önce gördüğümüz kanyonda akışını sürdürüyor. Akdeniz’e ulaştığı yer konakladığımız Milleneuve-Loubet olan Loup Nehri Grasse’nin arkasındaki Pre-Alplerde doğar ve Akdeniz’e doğru derin bir vadi oluşturarak yoluna devam eder. Nehir yatağı boyunca şelaleler ve diğer doğal güzellikler nefes kesici manzaralar sunar. Göz alıcı kırlar yamaçlara kurulmuş göz alıcı köyleri taçlandırır. Taçlandırılan bu köylerden biri de Gourdon Köyü’dür…
Çevreden izole edilmiş bu kaya sığınağı 961 yılında Gourdon ailesine verilmiş. Köyün adı bu aileden gelmektedir. Gourdon, Loup Nehri’nden yaklaşık 500 m yüksekte bir yamaç kenarındaki eski bir Sarazen Kalesinin yerine yapılan 13. Yüzyıldan kalma Cheteau de Gourdon ’un etrafındaki tarihi evler olduğu gibi korunmuş. Korunmuş ve kullanılmakta olan bu yapılar yerli ve yabancı turistleri cezp etmeye devam ediyor. Bal rengi kesme taştan yapılan evleri ve kilisesi ile çok hoş küçük bir köy Gourdon. Kartal yuvası gibi bir tepenin üzerinde kurulmuş olan köyden kilometrelerce ötesinin görüldüğü muhteşem bir manzarası var. Ayrıca aşağıda 15. Yüzyılda yapılmış St. Pierre Kilisesi bulunuyor.
Köyde Ortaçağ evleri, dar sokakları ve parfüm mağazaları bulunmaktadır. Gourdon ailesi ve varislerinin yaşadığı yapı müze haline getirilmiş. İnternetten edindiğimiz bilgilere göre yapının taraçalı bahçelerini, Paris’teki Tuileries Bahçelerini de düzenlemiş olan Le Notre düzenlemiştir. Müzesinde, aralarında Henry Rousseau’nun bir eserinin de yer aldığı, çocuksu bir basitlik taşıyan bir sanat türü olan naif sanat koleksiyonu da vardır. Nitekim köyde sanat atölyeleri bulunmakta olup, onlardan birini ziyaret etme fırsatı da buldum. İstihkâmlı Tourette-sur-Loup köyünün dışındaki evler sur vazifesi görür. Çevredeki tarlalar parfüm ve şekerlemelerde kullanılan menekşelerle rengârenk olup, görülmeye değer.
Tarihi dokusu korunmuş, 961 yılından beri neredeyse aynı kalmış bu köyü gezip içimize sindirdikten sonra yemek için en uygun yer olan Provencale Bar seçildi. Nefes kesen Alplerin görüntüsü eşliğinde yemeklerimizin yanı sıra şarabımızı da söyledik. Yemekler doyurucu ve lezzetliydi. Servis hızlı ve mükemmeldi.