Çeşme’de Bir Osmanlı Kalesi
21 Temmuz 2014 Pazartesi…Çeşme İzmir
Yolunuz düşerse, Çeşme’ye ulaştığınızda karşınıza çıkacak ilk şey Osmanlı döneminde yapılan ve bugün müze olarak kullanılan Çeşme Kalesi’dir. Limanda yer alan kale, ticaret ve savaş gemilerini olabilecek saldırılara karşı korumak amacıyla yapılmıştır.
Günümüzde Çeşme Arkeoloji Müzesi’ni de barındıran kalede, Erythrai, Alaçatı ve Kalemburnu bölgelerinden çıkarılan eserler sergileniyor. Bu nedenle, önce, Kale ve Marina çevresinde panoramik bir tur attıktan sonra Çeşme Kalesi Müzesi’ni gezdim. Bir taraftan müzedeki tarihi buluntuları gözden geçirirken, bir taraftan da Çeşme’nin tarihi ile ilgili bilgileri de okumaya çalıştım.
Ege Denizi içine girmiş olan, Urla ya da Çeşme Yarımadası olarak anılan bu yarımadanın kuzey-güney doğrultusunda uzanmakta olduğunu öğreniyoruz. Yarımadanın kuzey kısmı Karaburun olarak bilinmektedir. Batısında ise yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta Yunanistan’ın Sakız Adası bulunmaktadır. Sakız Adası’nın coğrafi olarak bu kadar yakın olmasına karşın, beşeri olarak uzakta olduğunu görüyoruz. Neden böyle oluyor sorusunun yanıtı ise bölgenin tarihi geçmişinde yatmaktadır.
Urla ya da Çeşme Yarımadası tarihi ile doğrudan bağlantılı olan Çeşme’nin kuruluş tarihi, kesin olmayan bilgilere göre, M.Ö. 5000 yılına kadar uzanmaktadır. Çeşme yöresi, M.Ö. 3000’li yıllarda Erythoros komutasındaki kolonistler tarafından keşfedildi ve yerleşim yeri oldu. Erythrai ismini alan yerleşim bölgesi, bugünkü Çeşme’ye 27 km. uzaklıkta bir koyda kurulmuştu. Şehir, ilk dönemlerinde krallıkla yönetiliyordu.
Cyssus adıyla anılan Çeşme, o dönemde Erythrai’nin en güvenli ve korunaklı limanlarından biriydi. Erythrai, Chios /Sakız adasıyla birlikte köle ve şarap ticaretinden önemli bir pay alıyordu. M.Ö. 494 yılında şehir, Pers’lere karşı yapılan ve yenilgiyle sonuçlanan Lade Deniz Savaşı’na katıldı. Ardından Antik-Delon Deniz Birliği’ne üye oldu.
M.Ö. 334 yılında Büyük İskender, Erythrai’yi alarak şehre bağımsızlığını verdi. Çeşme ile ilgili otantik bilgiler, M.Ö. 190 yılında Romalıların 3. Antiokhos’un donanmasını bu sularda mağlup etmeleri ile başlar. Bu zafer üzerine Romalıların Anadolu ve Yakın Doğu’nun işgaline, Çeşme Yarımadası’nda başladıkları kabul edilmektedir. Makedonya İmparatorluğunun parçalanmasının ardından Bergama Krallığı da, M.Ö. 130 yılında Bergama Kralı Atlalas’ın ölümü ile Roma İmparatorluğunun hâkimiyetine geçmiştir. Roma İmparatorluğunun M.S. 395 yılında, Doğu ve Batı olmak üzere, ikiye bölünmesiyle Erythrai, Doğu Roma ya da Bizans İmparatorluğu topraklarında kalır.
Çeşme yöresinde Türk Egemenliği, Alparslan’ın 1071 yılında Malazgirt’te Bizans İmparatoru Romenos Diogenes’i mağlup ve esir etmesi ile başlar. Bu zafer ile bütün Anadolu Türk hükümranlığına açılmıştır. Türk’ler zaman kaybetmeden Anadolu’ya yayılmış ve bu arada, Selçuk Komutanı Kutalmışoğlu Çeşme’ye ulaşmıştır. M.S. 1080 yılında Çeşme Yarımadası Türklerin mutlak hâkimiyeti altındadır.
Osmanlı İmparatorluğu’nun bu yöreye hâkimiyetinden önceki dönemde, iki büyük Türk Beyi, Çaka Bey ve Umur Bey, çok önemli faaliyetleri ile bölgeye yeni bir hayat getirmişlerdir. Alparslan’ın komutanlarından Çaka Bey, Ege Denizi’ne açılan İlk Türk komutanıdır. İzmir’de inşa ettirdiği hafif filo ile 1085 yılında Ege adalarına akınlar yapmış ve Bizans deniz hâkimiyetine karşı başarılı deniz savaşları vermiştir.
Bu deniz harekâtında Çaka Bey Çeşme’yi üs olarak kullanılmıştır. Bu nedenle, Türklerin Ege Denizi harekâtında Çeşme’nin önemli bir yeri vardır. Ancak bu önem tamamen askeri amaçlı ve stratejiktir. Bu askeri ve stratejik nedenler, Çeşme’nin bir yerleşim merkezi olarak da gelişmesine yol açmamıştır. Çaka Beyin ölümünden sonraki dönemde Umur Bey, büyük bir ileri görüşle, deniz ticaretini ellerinde tutan Cenevizliler ile anlaşmış, Cenevizlilerin Sakız Adası’nda yerleşmelerini ve buradan Anadolu ile ticari ilişkilerini devam etmelerini kabul ve himaye etmiştir.
Sakız Adası’nın bu suretle Batı’ya açılan bir ticaret merkezi durumuna gelmesi, Çeşme’nin süratle gelişmesinde büyük bir etken olmuştur. Çeşme askeri ve stratejik önemi yanında, ilk kez, ticari bir önem kazanmıştır. Bunun sonucu olarak XIV. Yüzyıl ortalarından itibaren Çeşme’de bir yerleşim merkezi oluşmaya başlamıştır.14. yüzyıl sonlarında Yıldırım Beyazıt Çeşme’yi işgal ederek Osmanlı İmparatorluğu’na katmıştır.
Ankara Savaşı’nda Yıldırım Beyazıt mağlup olup Timur’a esir düşünce, 1402 de Timur’un kuvvetleri İzmir Liman Kalesi’ni ele geçirmişlerdir. Bu nedenle deniz ticareti tekrar Çeşme limanına kaymıştır. Çeşme limanının hem ticari hem lojistik öneminin yanı sıra Sakız Adası’na olan yakınlığı, özellikle Venedik Cumhuriyeti’nin ilgisini çekmiş ve iştahını kabartmıştır. Çeşme’nin Osmanlı Deniz Harp Tarihi’nde büyük acılarla dolu bir de anısı vardır.
1770 yılında, “Çeşme Deniz Savaşı” olarak bilinen olayda, Ege’deki Rus Donanması tarafından yakılmasıyla sonuçlanmış ve sonrasında da kale ve şehir yağmalanmıştır. Bilgilendirme levhalarından edindiğim bu olayı kısa tarihçesini de hatırla(t)mak istiyorum. İlk olarak Mora Yarımadası’nda isyan çıkarmak için ulaştıkları Koron çıkartmasından sonuç alamayan Ruslar, orayı bırakıp Navarin üzerine yürümüşler ve ele geçirmişlerdi.
Ardından vire ile teslim aldıkları İcontari’deki Türk muhafızları, teslim antlaşmasında söz verdikleri halde, yakmaktan çekinmediler. Daha sonra ise Modon’u kuşattılar. İçerideki az sayıda Osmanlı askeri şiddetle direnmeye devam ederken, Serasker Muhsinzade Mehmet Paşa’nın yardım gönderdiği 7 000 kişilik birliğin yetişmesi üzerine düşmana büyük bir darbe vuruldu.
Böylece Ruslar Mora’da daha fazla tutunamadılar. Üstelik Mora’nın yerlileri tarafından kendilerine 100 000 kişilik silahlı adamın beklemekte olduğu söylenmiş olmasına rağmen, hiçbir askeri özelliği olmayan yerli isyancılar da kendilerine yardımcı olmamıştı. Rusların komutanı aldatılmış olduklarını düşünmüştü. Moralılar da kendilerinin oyuna getirildiklerini, Ruslar tarafından isyana teşvik edildiklerini düşünüyorlardı. İki tarafın da birbirine güveni yoktu. Bu durum Muhsinzade Mehmet Paşa komutasındaki Osmanlı kuvvetlerinin Mora’daki temizlik hareketini kolaylaştırdı.
Disiplinsiz ve çapulcu isyancılar kolaylıkla dize getirildi. Gerek Ruslar ve gerekse isyancılar büyük kayıplar vererek, ele geçirdikleri bütün kale ve şehirlerden çekildiler. Böylelikle, Mora’da asayiş ve düzeni sağlayan Musinzade Mehmet Paşa, başarılarından ötürü, ‘’Mora Fatihi’’ unvanıyla ödüllendirildi. Rusların Akdeniz’e inmeleri ve Mora isyanı İstanbul’daki Osmanlı yönetimini bir takım tedbirler almaya yöneltti. Donanma güçlendirildi ve 1770 yılının Mayıs ayı başlarında Ege Denizi’ne açıldı.
Kaptan-ı Derya Hüsamettin Paşa yönetimindeki donanma Mora Yarımadası civarına ulaştı. Benefşe önlerinde Rus donanması ile karşılaştı. İlk karşılaşmada yenilgiye uğrayan Osmanlı Donanması Anapoli’ye çekildi. Kendisini takip eden Rus Donanması ile tekrar savaşan Osmanlı küçük başarılar elde ettiyse de istediği sonuçları alamadı. Koyun adaları önündeki çarpışma da bir gösteriden öte gidemediği gibi, yanlış bir kararla, Osmanlı Donanması Çeşme Limanı’na girdi. Donanmaya göre oldukça küçük olan Çeşme Limanı’nda Osmanlı Donanması manevra yeteneğini kaybetti.
Rus Donanması bu fırsatı iyi değerlendirerek, Çeşme Limanı ağzına geldi ve Osmanlı Donanması’nı topa tuttu. Osmanlı Donanması’nın verdiği karşılıklar yeterli olmadığı gibi kendi savaş gemilerine de zarar veriyordu. Top ateşlerinin ortalığı dumana boğduğu ve görüş mesafesinin ortadan kalktığı bir anda, Rus Amirali Kont Aleksey Orlov 4 gemisini limana sokarak Osmanlı Donanması’nı ateşe vermeyi başardı. Böylece 14 kalyon, 6 fırkateyn ve 50 adet değişik gemiden oluşan Osmanlı Donanması’nı tamamen yok etti. 10 000 Osmanlı askerinin kaybına neden olan ve Rus Donanması ile birlikte hareket eden İngiliz Amiralinin planı ile gerçekleşen bu yenilgi Rus Amiraline ‘’Çeşme Fatihi’’ unvanını kazandırdı.
Çeşme yenilgisi Osmanlının Akdeniz hükümranlığını yok ettiği gibi Çanakkale Boğazı ve İstanbul’u da savunmasız bir duruma soktu. Çeşme Savaşındaki başarının paylaşım kavgası bir süreliğine Ruslar ile İngilizleri uzak tuttu. Ancak, Venedik Cumhuriyeti’ne bağlı olarak Akdeniz’de dolaşan Venedik donanması 1472 yılında Çeşme limanını ele geçirme girişiminde bulunmuştur.
Osmanlı Sultanı II. Beyazıt döneminde, 1499 yılında Venedik ile başlayan deniz savaşlarında, Adriyatik kıyılarında önemli başarılar elde edilmiştir. Aralıklarla Venedik savaşları 30 yıl devam etmiştir. Bu nedenle de Çeşme liman kentine bir kale yapılması gereği doğmuştur. Sonunda kalenin yapımı için çalışmalar başlamıştır. Çeşme Kalesi Sultan II. Beyazıt döneminde, 1508 yılında inşa edilmiş. Aydın Valisi Mir Haydar tarafından Mimar Ahmet oğlu Mehmet’e yaptırılmıştır.
Kaynaklar:
1) tr.wikipedia.org/wiki/Çeşme,_İzmir
2) www.kulturvarliklari.gov.tr › … › İzmir İli Müzeleri