Floransa’da bir öğleden sonra
Kuzey İtalya’daki Toskana bölgesinin başkenti olmanın yanı sıra geçmişte İtalya Krallığı’nın başkenti de olan Floransa aynı zamanda bir açık hava müzesidir. Arno Nehri’nin kenarında M.Ö. 50 yılında kurulmuştu. Orta Çağ döneminde edebiyat, güzel sanatlar ve bilim alanındaki gelişmeler, yenilikler ve anlayışlar “Yeniden Doğuş” anlamında Rönesans’ın başlangıcı olmuştu. Bu nedenle Floransa Rönesans’ın Kalbi’ dir. Yeniden Doğuş oluşumundaki en büyük pay Medici ailesinindir. Rönesans’ın başlangıç hareketi burada, Medici Ailesi ile başlamıştır.
Aralarında doktorlar olduğu için ailenin ismi Medici idi. Zaten Madicina = Tıp ve Medicine = Doktor terimleri hep bu kökenden türemiştir.
Medici ailesi 13. ve 17. yüzyıllar arasında Floransa’da yaşamış güçlü, zengin ve etkin bir ailedir. Aile; 10. Leo, 7. Clement ve 11. Leo olmak üzere üç Papa, çok sayıda Floransa hükümdarı ve daha sonra Fransa kraliyet mensupları yetiştirmiştir. Ünlü Fransa Kraliçesi Catherine de Medici bunlardan biridir.
Çok zengin olan Medici Ailesi bankerlik ve ticaretten kazandıkları paranın büyük bir bölümünü şehirlerini güzelleştirmek için harcıyorlardı. Rönesans’ın başlangıç hareketi olan Hümanizma bu sebeple Floransa’ da yeşermiştir.
Mediciler Leonardo Da Vinci, Michael Angelo gibi büyük ressam, düşünür ve heykeltıraşları korumuşlardır. Böylelikle Rönesans’ın en ünlü ressam, heykeltıraş, sanatçı ve bilim adamları ve eserleri, Floransa’yı Rönesans’ın kalbi yapmıştır.
25 Kasım 2015 Çarşamba, Floransa…
Rönesans’ın Kalbi olarak tanımlanabilen Floransa, hızlı kentleşme ve büyüme hevesine yakalanmadığı için yüzyıllar öncesi gibi. Bütün zamanların en büyük ozanı Dante Alighieri, bugün tekrar yaşama dönse, evinde ve Floransa sokaklarında yabancılık çekmeden, aynı huzur içinde çalışabilir ve ünlü eseri ‘İlâhî Komedi’yi tekrar kaleme alabilir. Diyor Floransalı rehberimiz Songül Hanım.
Floransa muhteşem tarihî dokusunu bugünlere taşımasını, başta Medici ailesi olmak üzere, halkının zengin tacirler, din adamları ve asillerden oluşmasına ve bu kesimin sanata içtenlikle sahip çıkmasına borçlu. Yangın ve doğal afetlerden zarar gören yapı ve eserler sürekli onarılmış.
Duoma Meydanı’ndaki anıtsal yapılar ilk günkü gibi korunmuş. Aynı sonucu Signoria Meydanı’nda da buluyorsunuz. Meydanda neler yok ki… Kaffeler, restoranlar, tanınmış heykeltıraşlar tarafından yapılmış heykeller Neptün Çeşmesi ile tam bir açık hava müzesi Signoria ya da Senyörler Meydanı. Hepsinden önemlisi de Vecchio Sarayı. Vecchio Sarayı giriş kapısının iki yanında ressam, mimar ve şair Michelangelo’nun meşhur “David” ya da Davut heykelinin kopyası ile Heykeltıraş Baccio Bandinelli’nin Herkül yapıtları bulunuyor.
Senyörler Meydanındaki heykeller sadece Michelangelo’nun ve Bandinelli’nin heykelleriyle sınırlı değil. Giambologna’nın “Sabin Kadınlarının Kaçırılması” adlı heykelinin kopyası, Bartolomeo Ammannati’nin 1565’te yaptığı “Neptün Çeşmesi” heykeli, Cosmo Di Medici’nin at üstündeki heykeli bulunuyor. Orta Çağ’da şehrin kalbini oluşturan bu meydanda tiyatro eserlerini sunmak ve konserler vermek için güney tarafında bir açık hava sahnesi dahi bulunmaktaydı. Bu açık hava sahnesi günümüzde açık hava müzesine dönüştürülmüş.
Floransa’nın en önemli tarihsel resmi yapılarından biri olan Senyörler ya da Vecchio Sarayı 14. yüzyılda Floransa Cumhuriyeti Yürütme Konseyince kullanılmış. Ardından Medici ailesinden Toscana Grandüklerinin yönetim merkezi olmuş. 1865-71 arasında İtalya Krallığı Temsilciler Meclisini barındırmış. 1872’den beri belediye sarayı olarak kullanılmaktaymış. Floransa’ya 350 yıl hükmeden Medici ailesi yeni sarayları Pitti’ye taşınınca, Senyörler Sarayının adı da eski saray demek olan Palazzo Vecchio adıyla anılmaya başlanmış.
Günümüzde Vecchio Sarayı hâlâ belediye sarayı olarak kullanılmakla birlikte büyük bölümü müze olarak hizmet veriyor. Müze saraydaki ‘’Beşyüz Salonu’’ndan söz ediyor rehberimiz. Floransa Cumhuriyeti’nin 1 100 metrekarelik Büyük Konseyi salonunun 500’den fazla üyesi varmış. Günümüzde müzenin en önemli teşhir salonlarından birini oluşturuyormuş. Zaman darlığından ötürü müzeyi gezme olanağımız yok. Yok, ama günün birinde tekrar Floransa’ya gelirseniz Vecchio Sarayı’nı gezmelisiniz diyor rehberimiz. Bilgilendirme nedeni de ileriye yönelik… Bu nedenle anlatmaya devam ediyor rehberimiz.
Beş Yüz Salonu’nun duvarlarının bir tarafı Leonardo da Vinci diğer tarafı Michelangelo, tavanı ise Giorgio Vasari tarafından resmedilmiş. Salonda “Herakles’in Görevleri” adlı 6 dinamik (devimsel) heykelin üçü salonun sağında üçü de solunda yerini almış. Vecchio’da değişiklikler yapan Giorgio Vasari adını sarayın hemen her bölümünde görmek mümkün. Vasari, Vecchio Sarayı’na damgasını vurmuş. 1565 yılında Floransa’nın yöneticisi Grandük l. Cosimo, mimar Giorgio Vasari’den bir geçit yapmasını istemiş.
Cosimo’nun yaşadığı Pitti Sarayı ile kenti yönettiği, çalışma ofisinin olduğu Vecchio Sarayı arasında güvenli geçiş amacıyla gizli bir geçit yapılmalıymış ki kentin yöneticileri halka görünmeden eski saraydan yeni saraylarına gidebilsinler. Vasari, Mediciler için, kendi adıyla anılan bir koridor da yapmış. Vasari Koridoru, Floransa’da Palazzo Vecchio’yu Palazzo Pitti’ye bağlayan, yaklaşık bir km uzunluğunda kapalı bir geçiş yoludur. Medici isminin kökeni tıp ve doktorluktur. Zaten Medicina = Tıp ve Medicine = Doktor terimleri hep bu kökenden türemiştir.
Aile mütevazı bir başlangıçtan sonra ilk defa bankacılık ile güç kazandı. Medici Bankası Avrupa’nın en başarılı ve saygın bankalarından biri olmuştur. Cosimo de’ Medici 1434 yılında Grand Maestro olarak Floransa şehir devletinin gayri resmi başı oldu. Alessandro de’ Medici 1537’de ilk Floransa dükü unvanını aldı. İşleri büyüdükten sonra, Mediciler bu sarayın yanına, Arno Nehri kıyısına, ticari ofislerini yapmışlar. Bu ofisler şu anda “Uffizi Müzesi’’ ya da ‘’Ofisler” sanat müzesine dönüşmüş durumda. Uffizi’ye Giorgio Vasari tarafından Floransa Sulh yargıçları ofisi olarak başlanmış.
İç avlu çok uzun ve dar olup, Arno Nehri’ne açılıyor. Avlunun iki tarafında anıtsal heykeller yer alıyor. Müzenin iç avlusundaki heykelleri hayranlıkla izleyip, fotoğraflarını çektikten sonra Arno Nehri’ne ulaşıyoruz. Ponte Vecchio, yani Eski köprüye doğru yürüyoruz. Vecchio Köprüsü, Floransa’nın ilk ve en eski köprüsüdür diyor rehberimiz. Roma İmparatorluğu Döneminde Arno Nehri’nin iki yakasının birbirine en yakın olduğu noktaya kurulmuş. Genelde köprülerin görevi iki kıyıyı birbirine bağlamaktır; ama Vecchio Köprüsü’nün özellikleri de var. Sanki köprü değil de şirin bir köprü sokak…
Üzerinde dükkânlar olan ve dükkân sahiplerinin aileleriyle kalabildikleri evlerini de barındıran bir sokak-köprü ya da çarşılı köprü Ponte Vecchio. Dünyada pek az örneği olan bir durum… Venedik’teki Rialto Köprüsü de aynı özellikleri taşıyordu. Rehberimiz, köprüdeki alış veriş dükkânlarının üzerinde uzanan Vasari Koridoru’nu bir kez daha gösterdi. Eski köprüden kuzeye yönelerek Piazza della Repubblica olarak bilinen Cumhuriyet Meydanı’na doğru yürümeye başladık. Roma döneminden bu yana Floransa’nın en önemli meydanı olan Piazza della Republicca tüm tarihi görüntüsünün yanı sıra içinde rengârenk bir dünya barındırıyor.
Meydanın en görkemli yapısı olan kemerin hemen önünde, meydanın ortasında rengârenk bir atlıkarınca var. Piazza della Repubblica aynı zamanda Caffé Gilli, Caffé Paskowski ve Caffé delle Giubbe Rosse gibi tarih boyunca sanatçılar tarafından buluşma noktası olarak gelinen kâffelere de ev sahipliği yapıyor. Cumhuriyet Meydanı gezildikten sonra yerel rehberimiz Songül Hanım ilgimizden dolayı gruba, grup da kendisine teşekkür ediyor.
Rehberimiz Erdem Bey bir saat serbest zaman bırakarak bizden ayrılıyor. Saat 20,00’de Duomo Meydanı’nda toplanan grubumuz, yaklaşık 1,5 km uzaklıktaki otobüs terminaline doğru harekete geçti. Saat 23,30 civarında Montecatini şehrindeki Hotel Da Vinci’ye ulaşmıştık. Odalarımıza yerleşmemiz saat 24,00’ü bulmuştu ve bir bardak çay içmek için sıcak suyumuz yoktu…