Papalık Devleti Vatikan

Grekçe pappas kelimesinden türetilen, ”baba” anlamındaki  ”Papa” , Katolik kilisesinin en yüksek ruhanî reisi ve Vatikan Devleti’nin başkanı olan şahsa verilen dinî-siyasî unvandır.

756-1870 yılları arasında ve 1929’dan bu yana bağımsız bir devlet halinde ayakta kalan papalık; Stato della Citta del Vaticano, Stato Pontificio, Santa Sede gibi isimlerle de anılmaktadır.

Roma Tiber nehrinin batı yakasından 63 metre yükseklikteki bir tepedeki papalık sarayının adı olan Vatikan, dünyadaki en küçük şehir devletin resmî adı olarak benimsenmiştir.

Hristiyan dünyasında ilk dönemlerde her cemaat kendi piskoposlarının ruhanî liderliği altında bulunuyordu. Bu cemaatler içinde havariler devrine kadar uzananlar genel bir saygınlık kazanırken Kudüs, Antakya, Efes ve İskenderiye gibi yerler ayrıca cemaatlerinin çokluğuyla öne çıkmıştı.

Milâdî I. yüzyılın sonlarında Roma Başpiskoposu I. Clement kilise düzenini yeni esaslara bağladı. Doğu Roma’nın başkenti Konstantinopolis’in kurucusu İmparator Konstantin imparatorluğun birliğini koruyabilmek için Hristiyanlığı imparatorluğun resmi dini olarak ilan etti.

Kilise, İmparator Konstantin ile beraber Roma devlet kilisesi olarak gelişme olanağı buldu. M.S. 325 yılında, İznik Konsili’nde yapılan düzenlemeler sonrasında Roma Başpiskoposu’ nün Latin-Batı dünyasında (İtalya, İspanya, Galya, İllirya ve Afrika) üstünlüğü tanındı.

İskenderiye, Antakya ve Konstantinopolis karşısında yargı yetkisi bakımından üstün konumunu korudu, 451’de toplanan Kadıköy Konsili’nde bu durum Konstantinopolis için de tanındı.

Kadıköy Konsili’nde Roma, Aziz Petrus ve Aziz Pavlus gibi havarilerin vatanı olduğu için öncelikli kutsal şehir sayılmış ve Roma başpiskoposu (papa) Aziz Petrus’ un halefi kabul edilmiş, söz konusu tartışma, konsil kararlarının papalık tarafından onaylanması ile yürürlüğe girebileceği şeklindeki genel kilise kabulü ile sona ermiştir.

Roma piskoposu olan papa XI. yüzyıla kadar bütün Hristiyanlığın en yüce şahsiyeti kabul edilmiştir. Bu yüzyıldan itibaren meydana gelen bölünmeden sonra Doğu Ortodoks kilisesi papanın evrensel otoritesini reddetmiş, böylece papa sadece Roma Latin Katolik kilisesinin başını temsil etmeye başlamıştır.

27 Kasım 2015 Cuma, Roma…

Roma’da ikinci molamız Papalık Devleti Vatikan oldu. Ortaçağlarda Papalık İtalya’nın ortasında kuvvetli ve zengin bir devletti. Sadece siyasi ilişkileri ve Katolik dünyasındaki hâkimiyeti ile değil İtalya’da ve dört bir bucaktaki kilise vakıfları ve emlakları ve Hz. İsa’nın bir numaralı naibinin yani Papa’nın diğer rahipler üzerindeki mutlak hâkimiyeti Vatikan’ın kudreti ve geliriydi.

Roma İtalya

Papalığın bu gelirlerine Cem Sultan’ın rehin parası da eklendi. Fatih Sultan Mehmet’ten sonraki varislerden II. Bayezid ile Cem Sultan arasındaki taht kavgasında, Cem Sultan’ın Rodos’a sığınmasıyla Rodos Şövalyeleri’ne ve Vatikan’a Osmanlı’dan alınan haraç da eklendi. Rehin parası Papalık devletinin cari masraflarının önemli bir kısmını karşılayacak kadar yüksekti.

Zamanla Avrupa değişti. Türklerin Protestanları desteklemesi, Fransa krallığının Katolik de olsa eski başıbozukluğu ve Fransa’nın Türklerle arasının iyi olması, VIII. Henry’nin İngiltere’de bağımsız bir Katolik kilisesi kurması, Papalığın diplomatik kudreti yanında asıl önemlisi gelir kaynaklarını kuruttu.

Roma İtalya

Gelir kaynaklarının kurumasının yanı sıra İtalya’nın birleşmesi de Papa’ya karşı bir devrim niteliğinde olmuştu. Devrimi yapan iki adamın birisi Katolik bir cumhuriyetçi olan Giuseppe Mazzini, diğeri de hepimizin bildiği Giuseppe Garibaldi’dir. Roma hiç kuşkusuz ki Papalığın değil İtalya’nın başkenti olacaktı. 9 Ekim’de de Roma’nın Birleşik İtalya’nın başkenti olduğu ilan edildi.

Mussolini ortalama İtalyanlara göre birkaç dil bilen, İtalyancayı güzel kullanan, iyi ve rahat yazan ve etkili nutuklar atan bir gazeteciydi. Sosyalistti. Kesinlikle kilisenin çok karşısında olmasa da yürekten bağlı bir üyesi değildi. Roma yürüyüşünden sonra iktidara geçtiğinde bu tavrına rağmen gerçekçi oldu. Kendisini bağlı olan İtalya’yı daha çok bağlamak istiyorsa Katolik kilisesiyle bağdaşmalıydı.

Roma İtalya

1929’da İtalya Devlet’iyle Kilise arasında Laterano Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmayla ülkenin resmi dininin Katolik dini olduğu ve Roma’nın kutsal bir şehir olduğu ilan edildi.

Vatikan, resmî adıyla Vatikan Şehir Devleti Roma’da Hristiyanlık dininin Katolik mezhebinin yönetim merkezi olan bağımsız devlettir. Ülkedeki yerleşik nüfus yaklaşık 1000 civarındadır. 50 hektar gibi küçücük bir alana kurulmuş Vatikan, Papalığın da resmi ikametgâhı aynı zamanda.  St. Pietro Bazilikası ve Castel Sant’Angelo Kalesi dışında surlarla çevrili olup, Roma’yla iç içedir

Aziz Petrus Meydanı (Piazza San Pietro)

Vatikan’da gezilecek yerler dendiğinde; San Pietro ya da Aziz Petrus Meydanı, San Pietro Bazilikası, Şistine Şapeli ’ni de içine alan Vatikan Müzeleri ve Vatikan Bahçeleri akla gelmektedir. Ne var ki zaman darlığından ötürü biz San Pietro Meydanı ile San Pietro Bazilikasını görebileceğiz. Saat 17,30’da Piazza San Pietro olarak bilinen Aziz Petrus Meydanı’na ulaşıyoruz. Aziz Petrus Meydanı, Vatikan Devleti ve şehrinde yer alan devletin en ünlü meydanıdır. Meydanı Roma’dan ayıran ise, düzenli kalabalıklardan oluşan ve Pietro Bazilikasına girmeye çalışan insanların oluşturduğu bir sıra…

Bu sıra bir yandan da İtalya ile Vatikan arasında bir hudut çizgisi görevi görüyor. Aziz Petrus Bazilikası ’nın önünde yer alan meydan Napolili sanatçı, heykeltıraş ve mimar Gian Lorenzo Bernini tarafından Papa VIII. Alexander için 1656-1667 yılları arasında yaptırılmış. Meydanın sağ ve solunda 284 adet dev sütun yer alıyor. Bernini’ nin, aralarında 196 cm uzaklık bulunan, 284 adet sütun dizisi buraya gelen ziyaretçileri kucaklamak ister gibi iki yana açılmaktadır. Bu sütunların üzerinde de 140 Aziz heykeli var. Uzaktan çok da büyük görünmeyen bu heykellerin heybeti yaklaştığınızda ortaya çıkıyor, her biri 3 metre boyunda…

Gerçekten de bu düzenleme meydana gelenleri kucaklamaktadır. Ben de bu duyguyu tattım. Her yıl binlerce Katolik’in ibadet için geldikleri Aziz Petrus Meydanı dünyanın en büyük meydanlarından biridir. Meydanın yapımına başlandığı dönemde, bazı Papalık yasakları nedeniyle, düzenleme kilise yetkililerince ön görülen biçimde yapılmış. Eliptik bir yapıya sahip meydanın ortasında 25 metre yüksekliğindeki Mısır’daki İskenderiye’den getirtilen 4 000 yıllık dikili taş bulunmaktadır. Her iki tarafında da anıtsal sayılabilecek fıskiyeli havuzlar yer almaktadır. Üzerinde Çapraz bir Hac bulunan dikili taş, aynı zamanda Güneş Saati işlevi de görmektedir. Papa her yılbaşında meydanda toplanan Katolik ve diğer mezhepten olan dinleyicilerine seslenerek, değişik ve güncel konularda mesajlar vermektedir.

Vatikan’a ulaştığımızda meydan ana baba günü gibiydi. Sanki herkes oradaydı. Binlerce kişi Aziz Petrus Bazilikasına girmek için kuyruklara girmiş, sıra bekliyordu. Biz de sıraya girdik. Bazilikaya girebilecek miyiz? Sorusunu sordum kendime. Biraz kuşkulandığım gibi, sıra beklerken oldukça üşüdüm de. Yine de duruma biraz da olumlu tarafından baktım. 

Petrus Meydanı ve çevresini tanımak için çok fazla zamanımız vardı. San Pietro, 12 havariden birisi olup, ilk Papa olarak kabul edilen azizmiş… San Pietro Bazilikası da onun mezar yeri olarak kabul ediliyormuş. Rehberimize göre Bazilika kelimesinin üç farklı anlamı varmış. Birincisi Roma kamu binası, ikincisi haç şeklinde orta alanı ve koridorları olan kilise ve son olarak resmi törenler için Papa tarafından yetkilendirilen büyük kilisedir.

Dünyanın en küçük devleti olan Vatikan ve Papa İsviçreli muhafızlarca korunuyor. 110 kişilik bir ordu olan İsviçreli Muhafızlar, 22 Temmuz 1506’dan beri aktif olarak Vatikan’da görev yapmaktadırlar. Görev yeri sadece Aziz Petrus Bazilikasıdır. Üniformalarının rengi sarı, mavi ve kırmızıdır. İsviçreli muhafız olmak için Katolik, bekâr, İsviçre vatandaşı olunması, askeri görevini yapmış, üniversite ya da liseyi bitirmiş, 19-30 yaşları arasında ve en az 174 cm uzunluğunda olunması gerekmektedir.

Aziz Petrus Bazilikası

Petrus Meydanı’ndaki sırada yaklaşık 1,5 saat bekledikten sonra Aziz Petrus Bazilikasına giriyoruz. İçeriye girer girmez yerden metrelerce yukarıya uzanan parlak mermer duvarlar, sanki mermerden değil de hamurdan yapılmış gibi duran heykeller, ucundaki püsküllerden kırışıklıklara kadar en ince ayrıntısı düşünülmüş mermerden halılar ziyaretçileri adeta kendinden geçiriyor. Bazilikanın derinliklerine doğru çekiyor. Öyle ki, San Pietro Bazilikasını gezerken, bu muazzam zenginliğin yüzyıllar boyunca milyarlarca insanı nasıl etkilediğini daha iyi anlıyorsunuz.

San Pietro Bazilikasında çok da göz önünde olmayan cam duvarlar arkasında korunan bir heykel herkesin ilgi odağı oluyor. Kemiklerinden, bakışlarından, elbisesinin kıvrımlarına kadar sanki günü geldiğinde canlanacak gibi duran Michelangelo’nın Pieta heykelidir ilgi odağı olan. Kucağında ölü İsa Mesih’i tutan Meryem Ana heykeli, Pieta heykelidir. Bizleri hayrete düşürecek gerçeklikte detaylar sahip bir şaheser Pieta Heykeli… Bu şaheseri inceledikten sonra diğer ayrıntılara odaklanmaya çalışıyoruz.

San Pietro Bazilikası ’nda yürürken, tam da kubbenin altına geldiğimizde, Bernini tarafından yapılan,  oldukça ilgi çekici mihrap karşımıza çıkar. 1600’lü yıllarda tasarlanan ve sanki bronzdan değil de esnek plastikten yapılmış gibi kıvrımlı çardak benzeri mihrap bazilikaya adını da veren, çarmıha gerilen St. Peter’in mezarının üzerinde duruyor. Bazilikanın altındaki Le Grotte Vatikan denilen yeraltı odalarında ise Aziz Petrus ’un mezarı kadar gösterişli olmasa da önceki Papaların mezarları bulunuyormuş. Saat 19,15 civarında girdiğimiz bazilikadan saat 20,00 civarında ayrılabiliyoruz.

Roma İtalya

Share Button