İstanbul Pera Müzesi – Kahve Molası

Pera Müzesi hakkında

İstanbul Pera Müzesi

8 Haziran 2005’te açılan Pera Müzesi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın nitelikli ve geniş ölçekli kültür-sanat hizmeti vermek amacıyla kurduğu bir özel müzedir.

Suna ve İnan Kıraç Vakfı; Suna Kıraç, İnan Kıraç ve İpek Kıraç tarafından 27 Ekim 2003 tarihinde kurulmuştur. Türk toplumuna yararlı ve yurtsever vatandaşlar yetiştirilmesi için kişi ve kurumlara maddi ve manevi imkânlar sağlamak, toplumsal hayata katkıda bulunmak ve bu doğrultuda eğitim, kültür, sanat ve sağlık alanlarında faaliyetlerde bulunmak amaçlanmıştır.

İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi

Vakıf, eğitim alanındaki hedeflerini gerçekleştirmek üzere; yardıma ihtiyacı olan yetenekli öğrenciler ile eğitim ve öğretim kurumlarına gerekli görülecek her türlü yardımı yapmakta, burs eğitim ve araştırma gibi imkânlar sağlayarak destek vermektedir.

Vakıf, kültür ve sanat alanında; tarih, sanat, kültür ve bilim müzeleri ile her türlü sergi mekânları, araştırma ve uygulama merkezleri, kütüphaneler ve enstitüler açmaya ve işletmeye, koleksiyonlar oluşturmaya ve bunları sergilemeye yönelik faaliyetlerde bulunmaktadır. Vakıf’ın bu alandaki faaliyetleri arasında inceleme, araştırma ve kamuoyu yoklamaları yapmak veya yaptırmak, dünyadaki çeşitli müzeler, vakıflar, sergi merkezleri, araştırma ve uygulama merkezleri, kütüphaneler, enstitü ve kuruluşlarla işbirliği yapmak da yer almaktadır.

İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi

Pera Müzesi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı’na ait “Oryantalist Resim”, “Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri” ve “Kütahya Çini ve Seramikleri” koleksiyonlarını ve bu koleksiyonların temsil ettiği değerleri, ; sergiler, yayıncılık ürünleri, sözlü etkinlikler, eğitim etkinlikleri ve bilimsel çalışmalar aracılığıyla kamuyla paylaşmakta, gelecek kuşaklara aktarmayı amaçlamaktadır.

Kuruluşundan günümüze gerçekleştirdiği etkinliklerle Türkiye’nin en nitelikli, öncü ve sevilen müzelerinden biri haline gelen Pera Müzesi kentin bu çok canlı bölgesinde çağdaş bir müze-kültür merkezi olarak hizmet vermektedir.

Osmanlı’nın Sosyal Medyası: Kahvehaneler

Osmanlı’da geleneksel mekân algısını ve sosyal rolleri yeniden belirleyen mekânlar olan kahvehanelerin ilk örnekleri 16. Yüzyıl başlarında Mekke, Kahire ve Şam’da ortaya çıkmıştır. 16. yüzyılın ortalarında ise İstanbul’a gelmiştir. Macaristan doğumlu Osmanlı tarihçisi İbrahim Peçevi’nin hazırladığı Peçevi Tarihi’nde, 1554 yılında Halep’ten gelen Hakem ve Şam’dan gelen Şems adlı iki kişinin Tahtakale’de dükkân açıp kahve satmaya başladığından söz edilir.

Kısa zamanda, kahve satılan ve tüketilen yerler olarak yaygınlaşan kahvehaneler, farklı kültür seviyelerindeki insanları bir araya getiren önemli sosyalleşme mekânları haline gelmiştir. Şehrin her yerinde yaygınlaşan kahvehaneler, 16. yüzyılda; ev çarşı ve cami üçgeninde şekillenen gündelik hayatın değişiminde önemli bir rol oynamıştır. Kahvehaneler Ev ve Cami mekânlarına ciddi bir alternatif olmuş, her ne kadar erkek sosyalliğini barındırsa da, Osmanlı kamusal yaşamının önemli bir bölümünü oluşturmuşlardır.

Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri (8)Kahvehanelerde kendilerine yer bulamayan kadınlarsa, erkeklerin buralarda zaman geçirmesini fırsat bilmiş, erkekler özel alana dair pratikleri kamusal alana taşırken, kadınlar da evlerde kahve etrafında bir araya gelmişlerdir.

Anadolu Ağırlık ve Ölçüleri (10)

Önceleri sadece bir yenilik olarak görülürken, herkesin bir arada bulunduğu bu erkek egemen mekânlar, çok geçmeden toplumun ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçlarını karşılayan merkezi bir konuma gelmiştir. Sosyal olaylar, ekonomi ve politika bu mekânlarda tartışılmaya başlanmış, siyasi önemi giderek artan kahvehaneler iktidarların dikkatini çekmeye başlamıştır. Siyasi otorite, düzene bir tehdit olarak gördüğü kahvehaneleri zaman zaman yasaklama yoluna gitmiştir. Ortak bir tipoloji olanağı vermeyen kahvehanelerde; mahalle, esnaf, yeniçeri, tulumbacı, âşık ve semai kahvehaneleri en geniş grubu oluşturur.

Kıraathaneler ise Tanzimat sonrası gündelik hayata girmiştir. Batılılaşma sürecinde toplumsal değişime paralel olarak kahvehaneler de değişmiştir. Geleneksel yapıları, hem şekil hem de içerik olarak yerini zaman içinde batılı örneklerine bırakmıştır.

 

Kütahya Çini ve Seramiklerinde Kahvenin Serüveni

İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi

Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu tematik bir seçki ile yenilendi.

“Sihirli Meyve” olarak Etiyopya’da keşfedilen ve 15. yüzyılda Yemen’den Osmanlı topraklarına ulaşan kahve, kısa zamanda yaygınlaşmış, itibarlı bir içecek olarak sarayda ve zengin evlerinde yerini almış, etrafında ritüeller şekillenmeye başlamış ve sosyal hayatın gelişmesinde önemli bir rol oynamıştır. Suna ve İnan Kıraç Vakfı Kütahya Çini ve Seramikleri Koleksiyonu’ndan yapılan bu seçki, kahve etrafında şekillenen çeşitli rutinleri, ritüelleri, ilişkileri ve kamusal alan, toplumsal rol, ekonomi gibi modernizmle bağdaştırılan kavramları, kahve kültürü ve bu kültürün gelişmesine katkıda bulunan Kütahya seramik üretimi ekseninde inceliyor.

İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi

Osmanlı döneminde İznik’ten sonra en önemli seramik üretim merkezi olan, Frig, Helenistik, Roma ve Bizans dönemlerinde de yoğun biçimde seramik üretimine sahne olan Kütahya, bu sanatı geleneksel yöntemleriyle günümüze dek yaşatmış bir kenttir. 17. ve 18. yüzyıllarda en yetkin örneklerini veren, daha sonra üretim ve çeşitliliğin azalmasıyla gerileyen Kütahya çiniciliği, 19. yüzyıl sonlarında yeniden canlanmış, İznik ve Çanakkale çiniciliği arasında bir çizgide “kent sanatı” olarak, zengin ürün yelpazesi ve sürekliliğiyle Osmanlı sanat mozaiğinin önemli parçaları arasında yer almıştır.

İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi

İstanbul Pera Müzesi

Kaynaklar:

Share Button