Ankara Atatürk Bulvarı 2

Kent parklarının kullanımı bireysellikten çok sosyal bir davranıştır ve kamusallığın oluşmasına olanak sağlar. Gerek yerel yönetimler, gerekse ülkesel yönetimler bu kamusallığın oluşmasını ve gelişmesini sağlamakla yükümlüdür. Gerçek demokrasilerde buna özen gösterilir. Ülkemizde ise, özellikle son yıllarda, tam tersi bir uygulama sergilenmektedir. İstanbul’daki Taksim Gezi Parkı uygulaması bunun en somut örneğidir. Kamusal bir alan olması gereken Gezi Parkı Kamuya yasaklanmaktadır türlü gerekçelerle.

Oysa bu alanlar, kentsel mekanda sağladığı sağlık, sosyal iletişim, psikolojik rahatlama, çevresel kalitenin artırılması gibi yararları ile tercih edilmeli ve değer kazandırılmalıdır. Çok az kimse parkları, boşa harcanan kent mekanları olarak algılamaktadır. Bu alanların toplumun her kesiminden ve her sınıftan insanın cinsiyete dayalı bir ayırım olmaksızın kullanabilir ve erişebilir duruma getirilmesi, kent yaşamı, kamusallık ve çevresel kalitenin artırılması için kaçınılmaz bir durumdur.

Eğer bu alanlar, insanlar arası ilişkileri kurma görevini yerine getiremiyorsa, kentli ve kent arasında iletişimden söz edilemez. Dolayısıyla, kent yaşamında katılımcı kentli olabilmek için bu alanların her kesimden birey tarafından özgürce kullanılması sağlanmalıdır. Aksi takdirde kentli, bu isteklerini yerine getirebilecek yeni mekanlar bulma yoluna gidecektir. Diğer taraftan, kentlerin ana damarlarını oluşturan bulvarlar da keyif bulvarları haline getirilmelidir. İstanbul’daki İstiklal Caddesi bunlardan biridir.

Bir zamanlar Ankara Atatürk Bulvarı da bunlardan biriydi. Atatürk Bulvarı’nın büyük bir bölümü bir gezinti ve keyif bulvarı olmaktan çıkıp, bir otobana dönüştü. Diğer kentlerimizde olduğu gibi Ankara da, her geçen gün gittikçe plansızlaşıp, tatsız yapılaşma örneğine dönüşüyor. Bütün bunlara rağmen, Atatürk Bulvarı’na komşu olup, hala işlevini sürdürmekte olan ve Ankaralıların büyük bir bölümünün farkın varamadığı ”Kent Cennetleri”nin bir kısmını daha tanı(t)maya çalışacağım. Keşfedilmeyi bekleyen bu cennetlerden bazılarını bir önceki yazı dizimizde tanı(t)maya çalışmıştım. Bu kez Kızılay Meydanı’nda bulunan Güvenpark ile başlamak istiyorum.

Güvenpark Ankara

Ankara kenti için, 1927 yılında, Hermann Jansen tarafından hazırlanmış nazım plan uyarınca Atatürk Bulvarı bir keyif bulvarıydı. Yaya ağırlıklıydı. Yayaların keyfini taçlandırmak için de, Ulus’tan Çankaya’ya kadar, çevresi parklarla donatılmıştı.  Bunlardan en önemlisi de üç katlı Kızılay Binası önündeki parkın devamı niteliğinde olan Güvenpark’tı.

Gazi Mustafa Kemal Bulvarı’ndan İsmet İnönü Bulvarı’na kadar uzanan bölgedeki yeşil alan Güvenpark’ın ilk alt yapısını oluşturmuştu. Güvenpark, Jansen planında önerilen açık yeşil alan sisteminin bir parçasıydı. Günümüzde Güvenpark Atatürk Bulvarı ile Müdafaa Caddeleri arasında sıkışıp, kalmıştır. Yaklaşık 25 000 m2′lik bir alan kaplamaktadır. Park Ankara’nın en merkezi noktalarından biri olan Kızılay Meydanı’nda yer almaktadır. Merkezi konumu nedeniyle daha çok bir Meydan-Park niteliği taşımaktadır.

Güvenpark özellikle çalışanların öğle tatillerini geçirdiği ve günlük gidiş gelişler arasında hemen hemen tüm kentlilerin içinden geçtiği bir uğrak noktasıdır.İnsan zekâsını ve çiftçilerin tarım çalışmalarını betimleyen kabartmaların yer aldığı parktaki anıt, ‘’Güvenlik Anıtı’’ olup, 1935 yılında bugünkü yerine konulmuştur. Güvenpark Anıtı olarak bildiğimiz Güvenlik Anıtı’nın kaidesinin uzunluğu 37 metre, orta blok uzunluğu 8 metre, yan kanatlar 2 metre ve bronz figürlerin boyu 6 metredir.

Güvenlik Anıtı’nın kaidesine Türk Ulusunun polis ve jandarmaya olan güvenini, Atatürk’ün Kurtuluş Savaşı ve sonrasındaki uygulamalarda beraber bulunduğu arkadaşlarını temsil eden heykeller ve kabartmalar/rölyefler yerleştirilmiştir.Güven Park, Ankara`nın Cumhuriyetin ilk yıllarında yapılan ilk bütüncül planın parçalarından biridir. Park, adını bu anıttan almıştır.

Güvenpark, Ankaralıların toplumsal belleğini oluşturan bir park olarak, özgün nitelikleriyle korunması gereken bir kent imgesidir. Aynı zamanda, sahip olduğu yeşil dokusu ile kent merkezindeki en önemli nefes alma ve dinlenme noktasıdır. Güven Anıtı ile bütünleşmiş olan park yeni Başkent düşüncesi ile özdeşleşmiş, simgesel niteliği ile öne çıkan bir kent parkıdır. Ankaralıların toplumsal belleğini oluşturan bir park olarak, özgün nitelikleriyle korunması gereken bir kent imgesidir.

Aynı zamanda, sahip olduğu yeşil dokusu ile kent merkezindeki en önemli nefes alma ve dinlenme noktasıdır.Cumhuriyetin vitrini olarak tanımlanan ve Ankaralı olmanın simgesi haline gelen Güven Park’ın bir bölümü dolmuş duraklarına ayrılmıştır. Bu nedenle özgün yapısını kaybetmiştir. Hiç olmazsa kalan bölümlerinin korunması gerekmektedir. Ankaralılar anımsayacaktır. Bir dönemin Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Güvenpark’a ve Zafer Parkı’na otopark yapmak istemişti.

Hatta, bu amaçla Zafer Parkı’ndaki bazı ağaçların kesilmesi için girişimde bile bulunulduğu anlatılır. Ankara Büyükşehir belediyesi Kızılay’daki otopark sorununa “en uygun çözüm” olarak Ankara’nın ortasında kalabilmeyi her nasılsa başarmış küçük iki yeşil alanı da gözden çıkarmıştı. Neyse ki sonuçta başarılı olamadılar ama vazgeçmediler de. Şimdilik geri çekilerek, Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığı’na bağlı ekiplerin yaptığı çalışmalar sonucunda, anıtın önündeki havuz bakıma alındı ve modern aydınlatma direkleriyle donatıldı.

Güvenpark, artık hem gün boyunca hem de akşam saatlerinde rengârenk, gökkuşağı renkleriyle Ankaralıların ilgisini çekmeyi sürdürüyor. Havuzlardaki fıskiyelerden çıkan sular, o esnada çalmakta olan müziğin ritmine uyarak, renklerle dans etmekte ve görsel bir şölen sunmaktadır Ankaralılara. Güvenpark’ın kalabilen bölümü bile Kızılay ve Bakanlıklarda çalışanların öğle tatilleriyle mesai sonrası gerginliklerini giderdikleri bir yer olmayı sürdürüyor.

Sıhhiye  Zafer Anıtı ve Parkı

Kızılay Meydanı’ndan Sıhhiye/Lozan Meydanı yönüne giderken Atatürk Bulvarı üzerinde, Sıhhiye Orduevi karşısında Sıhhiye zafer  Anıtı yer alır. Mareşal Mustafa Kemal’in bu anıt heykeli dikdörtgen bir kaide üzerinde tasvir edilmiştir. 1927 yılında tunçtan yapılan heykel İtalyan heykeltıraş Pietro Canonica’ya aittir. Atatürk kaput giymiş olarak ayakta ve kılıcına dayanmıştır. Uzaklara bakan mağrur, gururlu bir yüz ifadesi, zafer kazanmış bir kumandan olarak görülür.

Heykelin kaidesinde zafer çelenkleri vardır. Heykel 4 Kasım 1927’de İsmet İnönü tarafından açılmıştır. İtalya’nın Torino kentinde yapılan anıtın kaidesi 2 metre yüksekliğinde olup, dikdörtgen prizma şeklinde bir mermer kaidedir. Kaidenin alt bölümünde bronz oymalarla çevrili sade zafer çelenkleri vardır. Bu kaide üzerinde de 1.70 m yüksekliğinde bronz heykel bölümü yer almaktadır.

Benim Ankara’ya öğrenci olarak geldiğim 1963 yılı ve sonrasında, bu heykelin iki yan tarafında da küçük birer cep parkı niteliğinde Zafer Parkları yer alırdı. Bulvar gezintisine çıkanların ya da bulvar üzerinde işi olanların çokça oturup dinlendikleri bu parklar, özellikle yaz aylarında tüm Ankaralıların zevkle kullandıkları, ortasında fiskiyeli havuz olan ve ışınsal yollarla çevresine bağlanan yeşil odacıklardan oluşturulmuştu. Şimdi altında Zafer Çarşısı bulunan bu park, özellikle kavak ağaçları ile bulvardan ayrılır, Atatürk Bulvardaki karmaşa ve insan yoğunluğunda bir ‘vaha’ görevi yapardı. Şimdilerde, üzerinde mezbelelik olan Zaferpark’taki çay bahçesi yer almaktadır. Tam karşısındaki diğer Zaferparkı başından pek çok olumsuz olay geçmesine rağmen ayakta durmaktadır.Ankaralılar arasında bu parklar Zafer 1 ve Zafer I2 olarak anılırlardı.

Ankara Belediyesince, Atatürk Bulvarı’ndaki trafik yoğunluğuna çözüm olarak, Zafer Parklarının yeri otoparka dönüştürülmek isteniyordu. 1980’li yıllarda, belediye başkanı Mehmet Altınsoy’un ilk yıkım projesi Zaferpark’ın Danıştay yönündeki bölümünde uygulanmak istendi. Danıştay tarafındaki ağaçların bir kısmı da kesilmişti. Bunu gören Danıştay üyelerinden bazıları bölge idare mahkemesine başvurarak yürütmenin durdurulması isteminde bulunmuşlar ve parkın bu günkü kısmı kurtulmuştu.

Share Button