Koronolu günler ve Yüksek Öğretmen Okulları

4 Nisan 2020 Ankara…

Sabah 06,30’da kalktım. Yaklaşık büyük bardak su içtikten sonra koridorda biraz yürüdüm. Tıraş olup, giyindikten sonra site içinde yürüyüşe çıktım. Telefona bağlı kulaklıktan müzik dinlerken bir taraftan da karantina zamanını nasıl verimli ve yararlı kullanabilirim diye düşünüyorum.

Dün akşamki haberler karantina sınırlarını genişletti. 60 yaş üstü ve 20 yaş altı da eklendi. Açık alanlar, marketler, alışveriş merkezleri ve benzeri yerlerde 3 adım mesafesi kuralı da getirildi. Bu önlemler için geç kalındı. Yöneticilerimiz başlangıçta umursamadılar. Kendimizi korumalıyız. Bağışıklık sisteminin güçlendirilmesinde etkili yöntemlerden biri, elveriyorsa, en az yarım saat yürümek.

Konakladığımız site 90 000 metrekarelik bir alan üzerine kurulmuş. Her birinde 64 dairenin olduğu 10 bloktan oluşuyor. Her blok önünde çiçek bahçesinin yanı sıra küçük birer orman oluşturulmuş. Ayrıca bloklar arasında çağlayanlı, fıskiyeli havuzların yanı sıra yürüyüş yolları ve çocuk bahçeleri bulunuyor.

Sabahın erken ve akşamların geç saatlerinde en az yarım saat yürüyüş yapıyorum. Bu zaman dilimlerinde birkaç kişi yürüyüş yapmakta. Kulaklarında müzik, herkes kendi dünyasında yürümekte. Bugün de öyle oldu.

Yürüyüş sonrası banyomu yaptıktan sonra çay suyu koydum elektrikli çaydanlığa. Kaynamasını beklerken bulaşık makinesinde yıkanmış olanları boşaltmaya başladım. Ahır ömrümüzden kalan zamanı verimli kullanmalıydım. Selman Erdem öyle derdi. Ankara Yüksek Öğretmen Okulu meslek dersleri öğretmenimiz rahmetli Selman Erdem aklıma gelmişti.

Zamanı sonsuz bölümlere ayırabilir ve genişletebilirsiniz. Böylelikle verimliliğiniz artar. Derdi. Üniversitelerimizin akademik kadrolarının yanı sıra dekan ve rektörlerinin çok büyük bir bölümünün Yüksek Öğretmen Okulları çıkışlı olmasını da Selman Erdem sağlamıştı.

Yüksek Öğretmen Okulları, yalnızca liselerin değil, fen ve edebiyat fakültelerinin öğretim üyesi ihtiyacını karşılayan gür bir kaynak da oldular.

Ankara Yüksek Öğretmen Okulu ilk mezunlarını vermeye başlamıştı. Üniversitelerden gelen listelerde 30’u aşkın mezunumuzun kendi fakültelerinde görevlendirilmeleri için Bakanlık’tan izin isteniyordu. Selman Erdemin kendisinden dinleyelim.

”O yıllarda Öğretmen Okulları Genel Müdürü idim. İlgili arkadaşlarla sorunu enine boyuna irdeledik ve isteğe olumlu yanıt verilmesini gerektiren gerekçeleri saptadık. Müsteşar Nuri Kodamanoğlu’nu bilgilendirdikten sonra listeyi onaylaması için Bakan İbrahim Öktem’e sundum.

İbrahim Öktem ileri görüşlü bir kişiydi. Listeyi inceledikten sonra başını kaldırdı ve bana: “Selman, biz bu okulları liselere öğretmen yetiştirmek için mi yoksa üniversitelerin asistan ihtiyacını gidermek için mi açtık?” diye sordu.

Ama sonuç olumluydu. Gerekçelerimiz gerçekçi bulunmuş, Yüksek Öğretmen Okullarının geleceği için bir güvence oluşturacak liste onaylanmıştı”.

Selman Erdem’in katkılarıyla sağlanan bu gelişme, daha 1960’lı yıllarda bile sonucunu göstermeye başlayacak, Yüksek Öğretmenliler birer birer Üniversitelerin Fen ve Edebiyat Fakültelerinin akademisyenleri olmak üzere asistan olarak kürsülerde yerlerini alacaklardı. Birkaç on yıl sonra ise onlar Üniversitelerin profesörleri, dekanları ve hatta rektörleri oldular.

Share Button