Madrid’e Panoramik Bir Bakış

Madrid’de sokakların ruhunu yaşamak için mutlaka şehrin yürüyerek gezilmesi gerekiyor. İyi bir başlangıç ​​noktası, şehrin güney tarafında merkezi bir konumda bulunan Puerta del Sol’dur. Oradan, El Corte English gibi büyük mağazaların bulunduğu bir yaya bölgesi olan Preciados Caddesi de dahil olmak üzere çeşitli sokakları keşfedebilirsiniz.

Ayrıca 17. yüzyılda inşa edilen ünlü Plaza Mayor’u da ziyaret edebilirsiniz.

Prado Müzesi , dünyanın en büyük müzelerinden biridir. Her şeyi tek bir ziyarette görmek zor. Sergilenen 3.000 resim arasında Velazquez ve Goya’nın eserleri var. Diğerlerinin yanı sıra Murillo, El Greko, Rubens ve Titian’ın da eserleri var. Salıdan cumartesiye 09: 00-19: 00 ve Pazar günleri 14: 00’e kadar açıktır.

Kraliyet Sarayı sadece bazı resmi işlevler için kullanılmaktadır. Pazartesiden cumartesiye 09: 00-18: 00 ve Pazar günleri 15: 00’e kadar ziyaret edebilirsiniz. Giriş, rehberli bir tur içerir. Erken gelmelisiniz.

Plaza Mayor’ un güneyindeki Patika , şehrin eski kesimindedir. Her Pazar sabahı El Rastro’ya, hayal edebileceğiniz her şeyi çoğunlukla ikinci el olarak satan tezgahların bulunduğu bir pazara katılabilirsiniz.

                                                                       

 4 Nisan 2008 Cuma, Madrid…

Cennetten önce Madrid olarak tanımlanan İspanya’nın başkentinde ikinci günümüz. Madridliler ”Madrid’den sonra Cennet” diyerek övüyorlar şehirlerini. Kappa Tur ailesinden Rehberimiz Kağan’ın uyarısıyla erken kalktık. Madrid Şaheserleri turuna katılacağız. Kişi başına 30 Euro ödediğimiz bu turda Madrid’in mutlaka görülmesi gereken yerlerini ziyaret edeceğiz. 

Otelimizdeki mükemmel bir kahvaltıdan sonra tur otobüsünde yerimizi aldık. Yarım saatlik bir yolculuktan sonra turumuza Madrid’in en önemli, en büyük, en geniş ve en uzun bulvarının, Paseo de la Kastillana’nın güney ucunda bulunan Plaza de Kastillana (Kastillana Meydanı) dan başladık.

Meydanın kuzeyinde Modern Madrid siluetini tanımlayan ve Avrupa kapısı olarak adlandırılan ikonik yapılar,  ikiz kuleler bulunuyordu. Avrupa Kapısı olarak tanımlanan ikiz kulelerin yüksekliği 114 metreymiş. Kulelerdeki eğim %15 olup, Amerikalı mimarlar tarafından tasarlanmış.

Yapımına 1989 yılında başlanmış ve 1996 yılında bitirilmiş. Google haritalarda Kio Kuleleri olarak verilmiş. Hemen fotoğraf makinesine sarılıyor ve eşimin ikiz kuleler önünde fotoğrafını çekerek, ölümsüzler arasına sokuyorum.

Plaza de Kastillana

Paseo sözcüğü, seyir ve eğlence anlamında kullanılıyormuş. Paseo de la Kastillana Bulvarı, gerçekten de seyirlik ve eğlenceli bir bulvar olmanın yanı sıra çok sayıda anıt ve tarihi eserle birlikte, heykel gruplarına da bulunduğu bir bulvar. Hatta rehberimiz Kağan, Salvador Dali ve Picasso’nun oturup, sohbet ettiği kafeterya ve restoranların da bulvar üzerinde bulunduğunu söylüyor. Bizdeki, Ankara’daki Atatürk Bulvarı biraz benziyor, ancak Kastillana Bulvarına göre oldukça küçük kalıyor.

Estadio Santiago Bernabeo Madrid

Kastillana Meydanında fotoğraflarımızı çektikten sonra otobüsümüzle Kastillana Bulvarı üzerinde bulunan Real Madrid’in ünlü stadı Estadio Santiago Bernabeo’yu görmek üzere harekete geçiyoruz. Rehberimizin verdiği bilgilere göre stadyum 1947 yılında yapılmış. Stadyumun ev sahibi takımı Real Madrid olup, İsmi efsane başkan Santiago Bernabeu Yeste’den gelmektedir. Stat yapıldığından beri, Real Madrid maçlarının yanı sıra, çok önemli uluslararası turnuvalara ve final maçlarına ev sahipliği yapmıştır.

Metro bağlantısı mevcut olan stat Madrid’in iş ve ticaret bölgelerinden birinde bulunmaktadır. Stat kapasitesi değişkenlik göstermektedir. İlk yapıldığında 70.000 kapasiteli olan stadyum, 1953’te kapasitesi 120.000’e ulaşmıştır. Sonraki yıllarda Stadın yenilenme çalışmaları esnasında kapasitesi azaltılmıştır. Bunun nedeni UEFA standartlarındaki statların tamamen koltuklu olmasıdır. Kapasite 80 000’e düşmüştür.

Estadio Santiago Bernabeo Madrid

Estadio Santiago Bernabeo’yu gezecek zamanımız yok. Çevresini dolaşıp, fotoğraflar çekildikten sonra, yine bulvar üzerinde bulunan Plaza de Colon’a gidiliyor. Meydanda ünlü kâşif Kristof Kolomb ‘un anıt heykeli bulunuyor.

Ünlü kâşif Cristof Kolomb, Amerika kıtasının bulunmasına ve Avrupa’ya açılmasına öncülük etmiş.  Amerika’nın keşfine yol açan böyle bir yolculuk için büyük bir gemi, yeterince tayfa, yiyecek ve paraya ihtiyaç vardı. Diyor rehberimiz. Portekiz ve İngiltere krallıklarına yapılan yardım başvuruları kabul görmemiş. Başlangıçta İspanya da başvuruyu kabul etmemişti. Kraliçe İsabel Aragon Kralı II. Ferdinand ile evlenip, Büyük İspanya İmparatorluğu kurulduktan sonradır ki dünyaya açılıp, yeni koloniler kurma girişimleri üzerine Kristof Kolomb akla gelmiş.

Plaza de Colon Madrid

Sonunda ilk başvurudan yedi yıl sonra, 1492’de, İspanya kraliçesi Isabella, Kolomb’a yardım edeceğini bildirerek ona amiral ünvanlıyla birlikte tüm istediklerini vermiş. Böyle bir yolculuğu tasarlayan ilk insan Kolomb değildi, ne var ki, o zamanki gemilerin küçüklüğü ve yeterli donanıma sahip olmayışı yüzünden böylesine uzun ve tehlikeli bir yolculuğa çıkmayı kimse göze alamıyordu. İspanya yeterli donanıma sahip gemi ve mürettebat verince yolculuk başladı. Kolomb ‘un amacı doğudaki baharat ve ipek gibi değerli malların batıya getirilebileceği güvenli bir ticaret yolu bulmaktı.

12 Ekim 1492’de Bahama adalarından birine çıktığında da bu düşüncesini gerçekleştirmiş olduğunu sandı. Amerika kıtasını bulan Cristof Kolomb, yepyeni bir kıta keşfettiğinin farkına varamamıştı. 1492’de Atlantik Okyanusu’nu aşarak Kuzey Amerika’ya ulaşan ilk Avrupalıdır. Bu yolculuğunu İspanyol bayrağı altında yapmıştır.

Bir taraftan rehberimizin verdiği tarihi bilgileri dinlerken, diğer taraftan da Kolomb Meydanında, Cristof Kolomb anıtının fotoğraflarını çekiyoruz.

Plaza de Cibeles Madrid

Rehberimizin uyarısıyla otobüste yerlerimizi alarak Kastillana Bulvarının devamı olan Roceletos Bulvarına yöneliyoruz. Bir süre sonra Kibele Meydanına ulaşıyoruz. Meydanın ortasında ise, Tanrıça Kibele’sin heykeli bulunuyor. Kibele, bilindiği gibi Eros ’un annesi, bereket tanrıçasıdır. Bu heykel Madrid şehrinin en sevilen sembollerinden biridir. Anıtta, Bereket Tanrıçası Kybele iki aslan tarafından çekilen arabada otururken tasvir edilmişt. Fotoğraf makinesine sarılarak,  eşimin fotoğrafını çekiyor ve ölümsüzler arasına katılmasına katkıda bulunuyorum.

Plaza de Cibeles Madrid

Madrid’in en önemli nirengi noktalarından biri Plaza de Cibeles olarak bilinen Kibele Meydanıdır. Cibeles ismi bize oldukça tanıdık bir isim. Meydana ismini veren ve meydanın tam ortasındaki aslanların çektiği arabalı heykel, Yunan mitolojisindeki Cibeles, yani bildiğimiz ismiyle “Bereket Tanrıçası Kibele” dir. Meydanın ortasındaki Cibeles çeşmesinin yapım tarihi ise 1782 olarak belirtilmiş.

Madrid’in ana noktalarından biri olan Cibeles Meydanı‘nın en önemli özelliğinin çevresinde bulunan harika mimari eserlerdir. Meydanın çevresinde göreceğiniz saray benzeri büyük beyaz bina Palacio de Cibelestir. Bu anıtsal bina son yıllara kadar Madrid merkez postanesi olarak kullanılmış. Yenilenmeden sonra belediye binası olarak hizmet vermeye başlamış. Meydana bakan harika mimari eserlerden biri de ünlü Banco de Espana binasıdır.

Madrid Kibele Çeşmesi (Plaza de Cibeles Madrid)

Eşimin arkasında; solda Kibele çeşmesi ve tahtında oturan ”Ana Kraliçe ”ile arabayı çeken aslanlar, çeşmenin sağında ise telekomünikasyon binası görülüyor. Telekomünikasyon binası ile Kibele çeşmesinin ” İspanyol sermayesinin en önemli sembollerinden biri olduğu ifade ediliyor meydanla ilgili yazılarda. Kibele ile ilgili olarak, tarih kitaplarında; kuzey ülkelerinde, Akdeniz çevresinde, Anadolu ‘da, Asya’da ve birçok uygarlıkta, değişik adlarla anılan bir Ana Tanrıçadan söz edilir.

Ana tanrıça; heykellerinin bir bölümünde doğum yaparken görülür, böylelikle dişiliği ve üremeyi temsil eder. Bazı heykellerinde de oturur ya da ayakta iken, yanında iki leopar bulunur. Madrid Kibele meydanındaki heykelinde ise, aslanların çektiği bir arabada, tahtta otururken görülmektedir. Ana Tanrıça Kibele’nin kutsal hayvanları olan leopar ve aslanların her zaman yanında yer alması, ”Hayvanların kraliçesi olduğunu ve hayvanlar üzerindeki sınırsız hâkimiyetini anlatır.

Plaza de CibeeleKibele Meydanı Madrid

İyi bir başlangıç noktası olarak seçilen Kibele Meydanı iki önemli ulaşım aksının birleştiği yerdedir. Kuzey-güney aksını Kastillana ve Prado Bulvarları oluştururken, doğu-batı aksını Calle de Alcala 0luşturmaktadır. Her ikisi de, özellikle Kastillana Bulvarı, keyif bulvarıdır.

Meydandan kuzeye doğru harekete geçilirse, Paseo de Recoletos’in bitim noktasında Plaza de Colon karşımıza çıkar. Sonra Paseo de la Castellano devam eder. Plaza de Castillano’ya ulaşıncaya kadar ünlü Estadio Santiago Bernabeu stadının yanı sıra her iki yanında tarihi binalar, müzeler ve keyif mekânları kendini gösterir. Bitiminde de Puerta Europa olarak bilinen İkiz Kuleler sizi karşılar. Toplam 5 500 metre yürümeniz gerekmiştir.

Madrid Tren İstasyonu

Kibele Meydanından güneye yönelirseniz, diğer bir keyif bulvarı olan 1 500 metre uzunluğundaki Passeo del Prado ile bitim noktasında Madrid tren istasyonu karşınıza çıkar. Prado Bulvarının doğusunda Prado Müzesi ile Kraliyet Parkı olarak da bilinen Retiro Park bulunmaktadır.

350 hektarlık bir alana yayılmış olan Retiro Park içinde 20 dönümlük bir alanı olan Kraliyet Botanik Bahçesi yer almaktadır. Dünyanın en büyük botanik bahçelerinden biri olarak biliniyor. Bahçede; yaklaşık 30 000 çeşit bitki ve çiçek çeşidiyle 1 500 ağaç çeşidinin varlığı biliniyor. Flora ve beş ayrı kıtadan gelen ağaçlar, özel bir plan ve peyzaj uygulamasıyla, teraslara yerleştirilmiş.

Madrid el Retiro

Bitki örtüsünün zenginliği ile kaplı alanlar, kuş seslerinin huzurunu yaşayacağınız ve şehir gürültüsünün hissedilmediği yürüyüş yollarının uzayıp gittiği enfes koca bir alan burası. Retiro Park içerisinde kayıklarla gezebileceğiniz kocaman bir gölet her bir yerde dinlenme alanları ile seyir terasları ve dinlenip zaman geçireceğiniz kafeler bulunuyor.

Bütün bunlar Madrid’in ortasında Retiro Parkı adeta bir ruhsal yenilenme alanı haline getirmiş. 19. yüzyıl sonlarına kadar İspanyol Kraliyet ailesine ait olan bahçelerin halka açılmasıyla yeni haline bürünen park günümüzde 1,4 kilometrekarelik bir alan kaplıyor.

Madrid el Retiro

Büyük şehir kültürünün ne olduğunu ve krallıklar yaşamış bir ülkenin büyük şehirlerine ne gibi miraslar bıraktığını ve buna nasıl sahip çıkıldığını Madrid’de gayet net bir şekilde görebiliyorsunuz. Madrid Tren istasyonu da Avrupa’nın en meşhur botanik bahçelerinden biri. Madrid tren istasyonunun geniş alanı aynı zamanda botanik bahçesi, arka kısmı hızlı tren istasyonu…

Puerta de Alcala-Kraliyet giriş kapısı

Kibele Meydanının doğu-batı ekseninde Calle de Alcala olarak biline Alkala Caddesi yer almaktadır. Alcala ismi Arapça kökenli bir kelime olup “el-kale” yani “kale” kelimesinden gelmektedir. Doğu bölümünde Plaza de la Independencia Meydanı ve Puerta de Alcala anıtı yer alır.

Puerta de Alcala, Madrid’de bulunan sembolik bir şehir kapısıdır. Bu anıta Alcala denmesinin nedeni ise üzerinde bulunduğu bu yolun Madrid’in batısındaki Alcala de Henares Şehri’ne gitmesidir. 18. Yüzyıl’da Madrid henüz bakımlı ve gelişmiş bir şehir değilken dönemin Kralı XII. Alfonsso şehre yeni ihtişamlı eserler kazandırmak istemiş ve sadece bir patika olan Alcala de Henares Yolu’nu 1778‘de genişleterek üzerine bu Neo-Klasik anıtsal kapıyı koydurmuştur.

Kurtuluş Kapısı olarak da bilinen Puerta de Alcala Kraliyet Bahçelerinin giriş kapısına da yakındır.

Madrid Metropolis

Tekrar Kibele Meydanına döner ve Alkala Caddesi üzerinde batıya doğru yaklaşık 400 metre yürürseniz, Madrid’in sembollerinden biri olan Metropolis anıtsal yapısı karşınıza çıkar. Mimarları Jules ve Raymond Fevrier binaya geçmiş yüzyıllar havası yaratmayı amaçlayan Fransız Beaux-Arts tarzını uygulamışlar. İnşaatın bittiği 1910 yılında olağan dışı bir yapı olarak görüldü. Sade zemin üzerinde, kubbeli ilk iki kat sütunlarla çevrili olan Korint bir destek çifte saçakları alegorik 4 heykeli ile kaide ticaret, tarım, sanayi ve madencilik sektörü temsil edilmektedir. Üzerindeki yuvarlak kule 24 ayar altın 30 000 yaprak ile kaplanmış.

Metropolis ’in bulunduğu yerde cadde ikiye bölünür. Kuzey-batıya yönelen cadde, Madrid’in en ünlü caddesi Calle Gran Via olup, yaklaşık 1 500 metre keyifli bir yolculuktan sonra sizi ünlü İspanya Meydanına ulaştırır. Mağazalar, oteller, bankalar, restoranlar, barlar, sinemalar ve tiyatroların bulunduğu bu cadde şehrin en önemli ticaret bölgelerinden biri olup, bitiminde Cervantes, Donkişot ve Sança Panço heykel gurubunun olduğu alan ile gezginlerini taçlandırır.

Madrid İspanya Meydanı

Önceki yıllarda, İspanya İç savaşında, ordu tarafından karargâh olarak da kullanılmış olan bu meydan şimdilerde en dikkat çekici yerdir. Cervantes, Donkişot ve Sança Panço heykel gurubunun olduğu alandır. Meydandaki anıt heykel kompleksinin üstünde Cervantes, oturmuş olarak betimlenmiştir. Altında ise, onun hayal kahramanları Don Kişot ve yardımcısı Sancho Panza heykelleri görülüyor.

Hemen ön taraflarında, küçük bir havuz, arka tarafta ise oldukça büyük ikinci bir havuz var.Anıtın bulunduğu yer ise, oldukça büyük ve asırlık ağaçların bulunduğu bir park. Genellikle, birçok parkta, devlet adamlarının heykelleri bulunurken, bu parkta, Cervantes ve hayal kahramanlarının heykelleri görülüyor ve şehrin ziyaretçileri tarafından ilgi çekiyor.

İspanyol edebiyatından edindiğimiz bilgilere göre; İspanya’nın Le Mancha bölgesinde yaşayan Alonso Quijano, okuduğu romantik çağ şövalyelerinin romanslarından etkilenerek, bu müessesenin yeniden canlandırılması için yola çıkar.

Ancak, ideali ile kendi gerçekliği arasındaki görüntüsel uçurum bile komiktir. Kafasında bir tas, elinde bir sopa, üzerinde paslı bir zırh ve cılız atı ile o, bir şövalye karikatürüdür. Maceralarını adamak için seçtiği güzel, yakınlarındaki bir köylü kızıdır. Önemsizdir bütün bu ayrıntılar. Her şey Don Kişot adını alan Alonso’nun kafasında olup bitmektedir zaten. Gördüğü nesneleri büyü nedeniyle asıllarından farklılaştığına inanınca mesele de kalmaz.

Şövalyelik töreni bir şato olarak varsaydığı köhne bir handa yapılır. Dönüş yolunda -bol vaatle kandırdığı- Sancho ile karşılaşınca ekip tamamlanır. Bundan böyle maceralar, yel değirmenlerine, koyun güden çobanlara, makinelere, şarap tulumlarına saldırılar başlayacaktır. Bölümün sonunda, akrabaları ve köyün papazı tarafından kandırılarak evine -biraz da zorla- getirilir.

İspanya Meydanı da gezildikten sonra Madrid Şaheserleri turu sona eriyor. Rehberimiz tarafından serbest bırakılıyoruz. İsteyenlere yardımcı olacağını da söylüyor. Eşimle ben gruptan ayrılarak gezmenin daha rahat olacağını düşünüyor ve Gran Via Caddesine girerek Madrid’i bir başka yüzüyle tanımaya çalışıyoruz.

Bütün dünya markalarının bulunduğu caddenin iki yanında yer alan anıtsal sayılabilecek yapıları ve markalı alış veriş yerlerini gezerek, yarım saat sonra Metropolis anıtsal binasının önlerine ulaşıyoruz.

Puerta del Sol (Güneş Kapısı)

Metropolis anıtsal binasından güney-doğuya devam eden cadde Alkala Caddesinin devamıdır. Yaklaşık 650 metre sonra sizi Güneş Kapısı olarak tanımlanan Puerta del Sol’a götürür.

Madrid gezilecek yerler nereler diye sorduğunuzda size ilk olarak tarif edecekleri yerlerden biri Madrid’in kalbi sayılan Güneş Kapısı Meydanı olacaktır. Sol Meydanı tam anlamıyla yaşayan bir meydan olup turistik kalabalıkların da en fazla ilgi gösterdiği yerlerden biri. Ancak Sol meydanının sadece turistik değil Madridlilerin de uğrak noktalarından biri olduğunu söylemişti rehberimiz. Sol meydanı Madrid gezisinin olmazsa olmazlarından biri.

Puerta del Sol (Güneş Kapısı)

Madrid’in gezilecek yerlerinin başında meydanlar geliyor. Madrid meydanlarını korumuş. Onları sergilemeyi seven bir şehir. Güneşin Kapısı da sergilenen meydanlardan biri. Ortaçağda Madrid’i çevreleyen surların güneye açılan kapısı da aynı ismi taşıyordu. Kapının üzerinde bu ismi simgeleyen parlayan bir güneş figürü vardı. Bugünkü meydan surlar yıkıldıktan sonra, bu tarihi kapıya atıfta bulunarak, yarım daire ve parlayan bir güneş biçiminde tasarlanmış. Meydandan Gran Via’ya doğru çıkan sokaklar bu güneşin ışınlarını simgelemektedir. Bugünkü halini 18. Yüzyılda alan meydanın etrafı 18. ve 19. Yüzyıllardan kalma binalarla çevrilidir.

Madrid

Madrid’in diğer bir önemli simgesi de, Puerta del Sol’da kocayemiş ağacına tırmanıp yabani çilek yiyen ayı figürüdür. Bu simge Madrid’in tarihteki flora ve faunasına gönderme yapmaktadır. Meydanın Alcala Caddesi yakınındaki şehrin sembollerinden biri olan ünlü Ayı ve Kocayemiş Ağacı Heykeli, her turistin önünde fotoğraf çektirdiği Madrid’in birincil sembolüdür. Puerta del Sol aynı zamanda tarihsel olarak İspanya’nın sıfır noktası sayılır. Meydan 18. Yüzyıl’da Madrid’in En İyi Belediye Başkanı Unvanını taşıyan III. Carlos tarafından inşa ettirilmiştir. Meydanın ortasında III. Carlos’un bir Heykeli bulunmaktadır.

Plaza Mayor madrid

Sol Meydanında (Puerta del Sol) geçirdiğiniz zamandan sonra yürüyerek ulaşabileceğiniz bir meydan daha var yakınlarda. Yaklaşık 600 metre daha güney-batıya giderseniz Plaza Mayor’a ulaşırsınız. Madrid’e gidenlerin mutlaka görmek isteyecekleri ya da rehberlerinin göstermek isteyecekleri meydanlardan birisidir Mayor.

Plaza Mayor, Ortaçağda, site surlarının hemen dışında düşünülen bir pazar yeriymiş. Kral Philip II döneminde, 1560 yıllarında yapımına başlanmış, Philip III döneminde, 1617 yılında tamamlanmış.120 metre uzunluğunda, 90 metre genişliğinde dikdörtgen şeklinde bir alan ortaya çıkmış. Eski Madrid’in, yani Orta Çağlardan kalan yapıların yer aldığı bölümün ortasındaki Plaza Mayor, sütunlarla bezeli antik binalarla çevrili bir alan. Ünlü Engizisyon Mahkemeleri bu meydanda yapılırmış. Bu mahkemelerde temize çıkmak pek mümkün olmadığı için, suçlananların hemen hepsi yine burada yakılarak idam edilirlermiş.

Plaza Mayor Madrit İspanya

Plaza Mayor, sokak sanatçıları ya da taştan heykeller gibi duran sokak girişimcileriyle de ünlü meydanlardan biri. Önlerine koydukları kaplara para atıldığında, hareketleniyor ve büründükleri kılıkların özelliklerine göre, hünerlerini sergiliyorlar. İspanya’nın büyük şehirlerinin meydanlarında sanatlarını halka sunan birçok sokak sanatçısı halktan büyük ilgi görüyor.

Özellikle başkent Madrid’de sayıları her geçen gün artan sokak sanatçıları çalışmalarında yaratıcılık sınırlarını zorlarken, krizden dolayı meydanları dolduran yeni sanatçılar da halkın daha çok ilgisini çekebilmek ve kendilerine yer edinebilmek için rekabeti artırıyor. Meydanda çeşitli akrobatik gösteriler yapan gruplar, oldukça yaratıcı işler çıkaran heykel adamlar ve fotoğraf çektirerek turistlerden para kazanmaya çalışan ortalıkta kostümle dolaşan bin bir çeşit film-masal kahramanları ve elbette sokak müzisyenleri Sol meydanında sürekli rastlayabileceğiniz görüntüler.

Madrit Mayor İspanya

Başta pantomim olmak üzere resim ve müzik gibi sanat dallarında gösteriler sergileyen sokak sanatçıları, ünlü film ve roman kahramanlarını da gösterilerinde kullanıyor. Sanatçılar zaman zaman da fizik kurallarını zorlayacak nitelikte ilginç gösteriler sergiliyor.  Sokak sanatçılarının kimisinin gösterileri, kostümler ve kullanılan diğer malzemelerle bazen aylar süren, uzun uğraş gerektiren çalışmalar sonucu hazırlanıyor. Sanatçılar, gösteri öncesinde makyaj ve kıyafet gibi hazırlıklar için kimi zaman saatler harcıyor.

Arenal Caddesi Madrit İspanya

Sokak sanatçılarıyla bir hayli fotoğraf çektirdik. Şimdi, Mayor Meydanından Puerta del Sol’a geri dönerek Calle del Arsenal’e giriş yapmalıyız… Yapmalıyız çünkü Cadde baştanbaşa yaya ve bisiklet yolu olarak düzenlenmiş. Motorlu taşıt trafiğine kapalı… Tertemiz, gerçekten de güneş ışınlarından biri gibi parlıyor. Puerta del Sol Meydanı’ndan çıkan 10 caddeden biri olduğu gibi Madrid’in en işlek caddelerinden biridir. Arenal Caddesi’nden yürüdüğünüzde Opera Meydanı’na ve devamındaki Kraliyet Sarayı’na ulaşırsınız. Saray artık müze ve Kraliyetin protokol toplantılarında da kullanılıyormuş.

İspanya’nın bu bölümünü 8. yüzyıldan 12. yüzyıla kadar Hristiyanların yaşadığı bölgeymiş. Daha sonraları zengin sakinler için bir yerleşim alanı olmuş. Arenal’de de bir hayli sokak sanatçısı var. Calle de Arenal üzerinde bulunan kilisenin ön tarafındaki sokak sanatçıları dikkatimizi çekiyor. Klasik müzik eserlerini çalıyorlar. Önlerine 1 Euro bırakıyor ve çekinerek fotoğraflarını çekiyoruz. Devam ediyoruz.  Cadde üzerinde hediyeler ve hediyelik eşyalar da dâhil olmak üzere çeşitli mağazalar bulunuyor. Mağazaların yanı sıra, mola verilebilecek birçok kafe ve restoran ile ayrıca otel, apartman daireleri ve geceleme için hostaller bulunuyor.  Madrid’in en merkezi yerleşim bölgelerinden biri Arenal. Caddenin adı, “kum” anlamına gelen “arena” kelimesinden türetilmiş. Ortaçağda bu rotada akan küçük bir derenin kumlu kıyılarına atıfta bulunmaktadır. 

Arenal Caddesi sonundaki Opera Madrid’e ulaşıyoruz. Meydandaki Teatro Real-Royal Theatre ya da sadece El Real Madrid, İspanya’da bulunan önemli bir opera evidir. 1818’de kurulmuş ve 19 Kasım 1850’de açılmış. 1925 yılında kapanmış ve 1997’de yeniden açılmış. Bugün Teatro Real operası Avrupa’nın en büyük tiyatrolarından biridir. 1 746 koltuk kapasitesine sahiptir.

Opera Madrid’i geride bırakarak, Plaza de İsabel II üzerinden, Değerli Madrid ticari cadde Calle de Preciados’a geçiş yapabilirsiniz. Biz de öyle yaptık. Plaza del Callao’da başlayıp, 350 metrelik bir yolculuktan sonra Puerta del Sol’da biten dünyanın en pahalı ticari caddelerinden biridir Preciados. El Corte Angles, Fnac, Zara, Camper gibi birçok ünlü markalar bulunmaktadır. Madrid’in ana alış veriş merkezidir.

Caddenin sonundaki Puerta del Sol’a ulaştıktan sonra Panoramatik Madrid gezimizi sonlandırıyoruz. Bir başka gün ve zaman diliminde Prado Müzesi’ne gitmek ve Retiro Parkı gezmek istiyoruz.

Share Button