Plaza Mayor Madrid
4 Nisan 2008 Cuma, Madrid…
Madrid’e gidenlerin mutlaka görmek isteyecekleri ya da rehberlerinin göstermek isteyecekleri en büyük meydanlardan birisidir Mayor.
Kralların taç giyme törenlerinin yanı sıra, festivaller, boğa güreşleri ve hatta Engizisyon Mahkemelerinin idam uygulamaları da bu meydanda gerçekleştiriliyordu Antik dönemde.
Ünlü Engizisyon Mahkemeleri’nin gerçekleştiği bu meydanda temize çıkmak pek mümkün olmadığı gibi, suçlananların hemen hepsi yakılarak idam ediliyordu.
Plaza Mayor, Ortaçağda, site surlarının hemen dışında kurulan bir pazar yeriydi. Yapımına 1560 yıllarında başlanmış, 1617 yılında tamamlanmışı.
Tarihinde, üç kez yangın geçirmiş olan Mayor Meydanı ve çevresi, 1790 yılında bu günkü yapısına kavuşmuş.
120 metre uzunluğunda, 90 metre genişliğinde dikdörtgen şeklinde bir alan olup, 50 000 kişiyi alabilme kapasitesine sahiptir Mayor Meydanı.
Meydanın merkezinde heykeli bulunan Kral Philip III, İspanya’daki Müslüman ve Yahudilerin sürülmesine önayak olmuş birisi olarak tanıtılıyor tarih kitaplarında.
Granada-Gırnata bölgesi, Extramadura ve Mürsiye’den yaklaşık 52 bin Müslüman sürgün edilmişti. Bir süre sonra çıkarılan bir kararla Aragon bölgesindeki Müslümanların sürülmesine başlanmış, onları da 4 bin Katalonya bölgesi Müslümanı izlemişti.
Böylelikle, 1609-1614 yılları arasında tahminen 330 bin Müslüman çok ağır ve insanlık dışı şartlar altında İspanya’dan sürülmüş oluyordu. Osmanlı İmparatorluğu 500 yıl önce sürülen Yahudilerin bir bölümüne kucak açmıştı.
Eski Madrid’in, yani Orta Çağlardan kalan yapıların yer aldığı bölümün ortasındaki Plaza Mayor, sütunlarla bezeli antik binalarla çevrili bir alan olarak karşımıza çıktı.
Plaza Mayor, sokak sanatçıları ya da taştan heykeller gibi duran sokak girişimcileriyle de ünlü meydanlardan biridir. Önlerine koydukları kaplara para atıldığında, hareketleniyor ve büründükleri kılıkların özelliklerine göre, hünerlerini sergiliyorlar.
Mayor Meydanı’nda, güzel bir deniz ürünleri salatası ya da paella eşliğinde, sayıları 150′ye ulaşan işlemeli cepheye sahip dükkânları oturduğunuz yerden tek tek inceleyebilirsiniz. Biz de öyle yaptık.
İşlemeli cepheye sahip kafelerden birine oturarak, deniz ürünleriyle birlikte sunulan sandviçlerden alıp, kolalı içeceklerle birlikte açlığımızı bastırdık.
İspanyolların meşhur yemeği ”Paella”yı bir başka mekânda yemek üzere, kafeden kalktık ve ilgimizi çeken dükkânları gezmeye başladık.
Yüzlerce yıl yaşındaki binaların alt katları, yani bodrumları labirent gibi. Kimisi bar veya gece kulübü, kimisi ise hediyelik eşya satılan yer olmuş. İçlerinde gezinmek heyecan verici.
Mayor Meydanını çevreleyen yapılarda daracık geçitler, sağında ya da solunda bir kaç basamakla çıkılan, iki kişinin sığabildiği hücreler, insana bir eğlence yerinde değil de Engizisyon işkencelerinin yapıldığı bir mahzende olduğu duygusu veriyor.
Meydanın çevresinde tamamen antik binalar var. Bunların en ünlüsü ise Plaza de la Villa’daki 600 yıllık Torre de Lujanes adlı yapıdır.
Vaktiyle savaşı kaybetmiş bir Fransa Kralının bu binaya hapsedilmiş olduğunu öğreniyoruz.
Mayor Meydanın gezilip, görülmesiyle günü sonlandırıyor ve konaklama yerimize dönüyoruz.