Roma İmparatorluğu

6 Nisan 1962 Cuma, Çapa…

Sınıf defteri ve yoklama kağıdını imzalayan Tarih Öğretmenimiz Niyazi Akşit ‘’Geçen hafta 2000 yıllık hayali bir yolculuk yaparak Dünya’da ilk demokratik Roma Cumhuriyeti’ni gözden geçirmiştik. Bugün Roma İmparatorluğu’na giriş yapalım.’’ Dedikten sonra ‘’Akıncı, ne oldu da cumhuriyetten imparatorluğa geçiş yapıldı. Kısa bir özet yapar mısın?’’ dedi.

‘’Elbette öğretmenim.’’ Diyerek ‘’Roma Cumhuriyeti olarak teşkilatlanan ülke; Romalı asker, politik bir lider, aynı zamanda iyi bir hatip ve güçlü bir yazar olan Jül Sezar iç savaşta bütün hasımlarını saf dışı bırakıp Romanın tartışmasız lideri oldu. M.Ö. 49 yılında güçlü bir hakimiyet kurduğu Senato tarafından ömür boyu diktatör ilan edilince cumhuriyet fiilen sona ermişti.’’ Dedim.

‘’Teşekkür ederim Akıncı.’’ Deyip tahtaya astığı oldukça büyük bir tarih atlası üzerinde Roma ve imparatorluk sınırlarını gösterdikten sonra devam etti.

”Jül Sezar sadece 5 yıl süren diktatörlüğüyle, neredeyse 5 asırlık koskoca Roma Cumhuriyeti ‘ni imparatorluğa dönüştürmüştü. Dünya tarihinin en etkili insanlarından biri olarak kabul edilirken, Roma İmparatorluğunun da kurucusu olarak anılmaktadır.

Jül Sezar ağır baskı kurduğu Senato ve diğer devlet kurumlarını devre dışı bırakarak devlet emretme gücünün tamamını üstüne aldı. Bunu içine sindiremeyen ve Roma’nın geleceği için büyük tehlike olarak gören senato üyeleri ve üvey oğlu Brutüs’ ün düzenlediği komplo ile M.Ö. 44 yılında öldürüldü.

Suikastın ardından başlayan yeni bir iç savaş, suikasttan önce evlatlık aldığı vârisi Gaius Oktavianus’un Roma dünyası üzerinde baskın bir diktatör haline gelmesine yol açtı. Oktavianus’un ‘’kutsal, güçlü’’ anlamındaki Agustus ismini alarak başlattığı askeri, kurumsallaşma ve imar faaliyetleri doruk noktasına çıktı. Üvey babasını da unutmadı, Sezar, suikasttan iki yıl sonra, M.Ö. 42 yılında Senato tarafından resmen kutsanarak, Roma Tanrılarından biri olarak ilan edildi.

Agustus’un kurduğu devlet-ordu düğümü ve vergi ödeme döngüsü M.S. 5. yüzyıla kadar Roma İmparatorluğu’nun temel ayırt edici özelliğini oluşturmuştur. Askerlere ve yurttaşlara dağıttığı yüksek meblağların, büyük inşaat ve tapınak projeleri için yapılan harcamalar ancak süreklileşmiş bir savaşla karşılanabilirdi.

Bu dönemde tüm ordular sınırlarda bulunmuş ve kazanılan topraklar bakımından Agustus, Roma’nın en büyük imparatorluk kurucusu olmuştur. M.S. birinci yüzyıl başlarında imparatorluk en yüksek noktasına ulaşarak doğal sınırlarını kazanmıştır.

İlk beş Roma imparatoru Agustus, Tiberius, Kaligula, Kladyus ve Neron için kullanılan Iulius-Claudius hanedanı döneminde saray içi hizipleşmeler ve entrikalar sonucu değişen imparatorlar İmparatorluğa büyük zararlar vermiştir.  Hiziplerin ortadan kaldırılması, ordunun ve sarayın aşırı lüks tüketimlerinin karşılanması için düzenlenen yeni seferlerin başarılı olmaması Iulius-Claudius hanedanı uçuruma giderken Roma İmparatorluğu’nu da peşinden sürüklemiştir. M.Ö. 27 yılından M.S. 68’e kadar Roma İmparatorluğu’nu yönetmiş olan hanedanın sonu Neron ’un intihar etmesiyle gelmiştir. 

İmparatorluktaki 66-70 krizi Flavius Hanedanı’nın düzen ve disiplini ile aşılmıştır. Ancak M.S. 80’lerin ortalarında Daci Kavmi’ nin Roma’yı yenmesi ve Roma topraklarını istilasıyla devletin tekrar iç çekişmelere düşmüştür.

M.S. 97’de imparator olan Traianus ve ardılları Hadrianus ve Antonius Pius dönemlerinde imparatorluğun başarıları kısa bir altın çağ yaşanmasına neden olmuştur.

M.S. 255-329 yılları arasında Marcus Aurelius, Commodus ve Septimus Severus dönemlerinde İmparatorluk aşırı genişlemiş, artık daha fazla savaş ve yağmayla beslenemeyen, küresel jeopolitik dengede ağır ağır çöken ve Hannibal zamanından bu yana görülmemiş ölçekte bir istila hareketiyle karşı karşıya kalmıştır.

Kuzey’den gelen barbar akınları ve Doğu’da Sasaniler’in doğuşuyla jeopolitik güç dengesinde önemli değişikler olmuş, bu gelişmelerle bağlantılı olarak 293 yılında İmparator Diokletianus imparatorluğun idaresinde köklü bir reform yaparak Roma İmparatorluğu’nu Batı ve Doğu olarak ikiye böldü.   Tetrarşi sistemini oluşturdu. İmparatorluğun her bir parçası bir ‘’Agustus’’ tarafından yönetilecek ve onun tayin edeceği bir “Sezar” tarafından desteklenecekti. 

Hristiyanlığın, İmparator Konstantin tarafından Roma’nın resmi dini kabul edilmesiyle birlikte birlik korunmuş, Doğu Roma ve Batı Roma olarak ikiye ayrılmıştı. Yeni Roma ya da Doğu Roma’nın başkenti Konstantin’in şehri anlamında Konstantinopolis olarak değiştirilmişti.

Roma’nın son imparatoru Theodosius iki oğlu arasında imparatorluğu paylaşmıştı. Doğu’nun imparatoru Theodosius’un oğlu Arcadius, Batı’nın imparatoru ise Theodosius’un diğer oğlu Honorius olmuştu.

M.S. 395 yılında Theodosius’un ölümüyle bir daha birleşmemek üzere Doğu ve Batı Roma olarak ikiye bölünen, Germen ve Hun akınlarıyla siyasi, askeri, ekonomik, psikolojik ve demografik güç kaybeden Batı Roma’nın M.Ö. 753 yılında Roma Krallığı ile başlayan hikâyesi, M.S. 476 yılında yine Roma’da sona ermişti. ”

Dedikten sonra soluklanan Niyazi Akşit ” Çocuklar, Roma İmparatorluğunun başkentini Doğu Roma’ya taşıyan ve İstanbul’a adını veren Konstantin hakkında bilgi edinmenizi ve önümüzdeki hafta sınıfınıza sunum yapmanızı istiyorum.” dedi ve zil sesiyle birlikte sınıftan ayrıldı.

Share Button