İstanbul’da küçük bir Boğaz Turu 3

Emirgan İskelesi’nden kalkan İstanbul Deniz Otobüslerine  ait deniz otobüsümüz; önce İstinye, sonra da Kanlıca ve Anadoluhisarı kıyılarına yakın bir rota izleyerek muhteşem bir görsel görüntü şöleni sağladı. Sonra da İstanbul Boğazının inci gerdanlıklarından biri olan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü altından geçtik. Köprünün ayakları dibinde yer alan iki ünlü yalıdan, Hekimbaşı Salih Efendi Yalısı ve Amcazade Hüseyin Paşa Yalısı ile tarihin gizemli yolculuklarından birini yaptık.

1816’da İstanbul’da doğan Salih Efendi, bebeklikten çocukluğa, çocukluktan ergenliğe geçerken Osmanlı İmparatorluğu, Sultan II. Mahmut’un yönetiminde her alanda uygar bir ülke olma yolunda ilerliyordu. Yapılan yeniliklerden biri de, 14 Mart 1827’de, İstanbul’da, Batılı anlamda ilk tıp okulu olan Mekteb-i Tıbbiye-i Şahanenin kurulmasıydı. Fransızca eğitim verecek olan “Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahane”, 1839’da Sultan II Mahmut tarafından açıldı. Açılış yılında eğitime başlayan öğrenciler arasında asıl adı Mehmet Salih olan Salih Efendi de vardı.

Mekteb-i Tıbbiye-i Adliye-i Şahanenin ilk mezuniyet sınavı da, dört yıl sonra, Sultan Abdülmecit’in huzurunda yapıldı. Dört yıllık Fransızca eğitimi başarıyla tamamlayarak 1843’te mezun oldu.  Okulu bitirdikten bir yıl sonra Doçent, ertesi yıl da Profesör olan Dr. Mehmet Salih Efendi’nin serbest hekimlikte gösterdiği başarısı kısa sürede kulaktan kulağa ulaşarak ünü yayıldı. Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa, çocuklarına öğretmenlik yapmasını isteyince de, Salih Efendi Mısır’a gönderildi.

Bir yıl Kahire’de kaldıktan sonra İstanbul’a döndü ve Saray’da, Abdülhak Hamit’in dedesi Hekimbaşı Abdülhak Molla Efendi’nin yanında, İkinci Hekimbaşılık görevine atandı. Çok geçmeden, gene aynı yıl içinde Sultan Abdülmecit’in Başhekimliğine getirildi.

Hekimbaşı olduğu dönemde Avrupa’da ve Osmanlı topraklarında müthiş bir veba salgını oldu. 1866 da bütün Avrupalı hekimleri de toplayarak Galatasaray Lisesinde geniş çapta bir konferans düzenledi ve Uluslararası Karantina kurallarının belirlenmesinde en önemli rolü üstlendi.

 

Fatih Sultam Mehmet Köprüsü-Hekimbaşı Yalısı

Fatih Sultam Mehmet Köprüsü-Hekimbaşı Yalısı

Bana göre Dünyanın Sekizinci Harikası olan İstanbul Boğazının iki yakasında yer alan yalılar ve içinde yaşayanların ilginç yaşamlarıyla ilgi çekmeye devam ediyor. Yerli ve yabancı turitlere özel turların da düzenlendiği Boğaziçi, İstanbul’un ve Dünyanın en büyüleyici ve masalımsı mekanlarından biridir. Ölmeden önce mutlaka görülmesi gereken yerler listesinin ilk sırasına alınmalıdır. İstanbul’a yolu düşen yerli ve yabancı konukların yanı sıra, ülkemizi ziyaret eden devlet ve hükümet başkanlarının da mutlaka görmek ve gezmek istedikleri bir Cennet’tir Boğaziçi…

Fatih Parkı İstanbul

Fatih Parkı-Boğaziçi  İstanbul

Fatih Parkı-Boğaziçi  İstanbul

Fatih Parkı-Boğaziçi  İstanbul

Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün altından  geçiyoruz. Anadoluhisarı kıyılarına yöneliyor vapurumuz. Anadoluhisarı Kulelerinin solunda bulunan Otağtepe, İstanbul Boğazının panaromatik fotoğraflarının çekilebileceği en iyi mekânlardan biridir. Cemile Sultan Korusunun tam karşısında yer almaktadır.Tema Vakfı’nın düzenlediği Fatih Gezi Parkı; 30 bin metrekarelik yeşil alan üzerinde 711 ağaç 89 çalı, ve 8500 farklı bitkiyle muhteşem bir manzara eşliğinde sizi adeta büyülüyor. Fatih Parkından bakıldığında Boğaziçi adeta masalımsı bir göle dönmektedir. Baktıkça kendinizi bir masal diyarında olduğunuzu hissediyorsunuz.

Anadoluhisarı -Göksu Deresi

Anadoluhisarı -Göksu Deresi

Anadoluhisarı, İstanbul’un Beykoz ilçesinin bir mahallesi konumundadır. Kuzeyinde Kanlıca, güneyinde Kandilli bulunur. Adını 1395′te Yıldırım Bayezit tarafından yaptırılan Anadolu Hisarından alır. Hisar, Osmanlılar tarafından Boğaz’da yapılan ve geçişleri kontrol altına almayı hedefleyen ilk hisardır. Büyük Zağanos Kulesi ile Küçük Zağanos Paşa Kulesinde yer alan iki kitabeye göre hisar, takriben dört ay gibi kısa bir sürede yapılmıştır. 60.000 m² alanı kapsayan anıtın kargir hacmi yaklaşık 57.700 m³ tür.

 

Göksu Deresi Anadoluhisarı İstanbul

Göksu Deresi Anadoluhisarı İstanbul

Dağ Kapısı, Dizdar Kapısı, Hisarpeçe Kapısı ve Sel Kapısı olmak üzere dört esas ve Mezarlık Kapısı adında bir tali kapısı vardır. Saruca Paşa, Halil Paşa ve Zağanos Paşa adlarında üç büyük ve küçük Zağanos Paşa adında bir ufak toplam dört kulesi; 13 adet irili ufaklı burcu bulunmaktadır. Yapıldığı yer boğazın en dar noktası olup, boğazın Rumeli yakasına 660 metre uzaklıktadır.

 

Göksu Deresi Anadoluhisarı

Göksu Deresi Anadoluhisarı

Anadoluhisarı Kulelerini geçiyoruz.Kandilli kıyılarına ve Cemile Sultan Korusu’na baktığımızda, ilk gözümüze çarpanlar Sabancı Öğretmen Evi, Küçüksu Kasrı ve Kıbrıslı Yalısı oluyor. Sabancı Öğretmen Evi’nin sol tarafında İstanbul Boğazı’na ulaşan Göksu Deresi’nin ucu görülüyor. Fasıllı sandal sefaları ile ünlü Göksu Deresi şiirlere ve şarkılara konu olmuştur. Anadoluhisarı Kalesi’ni gezdikten sonra, nehir üzerindeki köprüden Göksu deresine baktığımda ‘’Aman Allah’ım! O ne muhteşem görüntü. Kendimi bir an için Hayaller ve Âşıklar Kenti Venedik ile gondolların dolaştığı kanallarda bulduğumu sandım.’’ Demiştim.

 

Sabancı Öğretmenevi

Sabancı Öğretmenevi

Sabancı Öğretmen Evi’ne yoğunlaşıyorum. Geçmiş aylarda bahçesine girmiş ve çay içmiştim. Muhteşem bir çevre düzenlemesinin olduğu Sabancı Öğretmen Evi bahçesine oturduğunuz anda ufkunuzda Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, sağ tarafında Otağtepe ve sol tarafında da Rumelihisarı Kalesi bütün haşmetiyle beliriverir. Daha önce “Anadoluhisarı Özel Eğitim İlkokulu” olarak hizmet vermekte olan bina 1988 yılında Sabancı Vakfı’nın katkılarıyla Sabancı Öğretmenevi ve Akşam Sanat Okulu’na dönüştürülmüştür. Venedik kanalı havasında bulunan Göksu Deresi’nin Boğaziçi’ne döküldüğü yerde konuşlandırılmış. Sabancı Öğretmenevi bahçesi, panoramik fotoğraf çekebileceğiniz eşsiz bir manzaraya sahip.

Sabancı Öğretmenevi

Sabancı Öğretmenevi

Kuzey batısında Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, Boğaziçi’nin nadide incilerinden biri olarak alır götürür sizleri. Batıda, Boğaziçi’nin Rumeli yakasında Rumelihisarı Kalesi ve Aşiyan kendini gösterir. Rumelihisarı’ndan biraz güneye kayarsanız Bebek Koyu ile arkasındaki Bebek sırtları görüş alanınıza girer. 360 derecelik bir görüş alanı ile bir şölene dönüşür Boğaziçi. Eşiniz, çocuklarınız ve sevgilinizle gidebileceğiniz romantik köşelerden biridir. Üstelik oldukça da hesaplıdır.

Küçüksu Kasrı İstanbul

Küçüksu Kasrı İstanbul

Sabancı Öğretmen evinin sağ tarafında; Göksu Çayırı’nda, Küçüksu Deresi kıyısında boğaz kıyısı kasırlarının en muhteşemi olan Küçüksu Kasrı yer alır. Küçüksu Kasrı’nı gezdiğimde, anlatılamayacak güzellikte ve zenginlikte olan, sarayların küçüğü olarak tanımlanan bu kasır için yapılan harcamalar nedeniyle, kasrı yaptıran Padişah Abdülmecit’e önce içimden sitem etmiş, sonra da iyi ki yaptırmış demiştim. Mimarı Nikogos Balyan olan Küçüksu Kasrı’nın uzun kenarı denize paralel, dikdörtgen planlı bir yapıdır. Yerden 3m kadar yüksekteki bir alt bölüme oturan iki kattan oluşmuş. Deniz cephesi üç düşey parçaya ayrılmıştır. Bunlardan ortadaki düz, yanlardaki dışbükeydir. Orta bölümde bulunan kapıya, at nalı biçimli, iki kollu görkemli bir mermer merdivenle ulaşılır.At nalının iki kolu arasında fıskiyeli mermer bir havuz yer alır.

 

 

Küçüksu Kasrı İstanbul

Küçüksu Kasrı İstanbul

Kasrın hemen yanı başında da Küçüksu Çeşmesi olarak da bilinen Mihrişah Valide Sultan Çeşmesi bulunur. 3. Selim, annesi Mihrişah Sultan için 1807′de yaptırmış.Pitoresk üslupla yapılan bu çeşme Boğaziçi resimlerini en çok süsleyen çeşmedir. Göksü ve Küçüksu dereleri arasındaki ünlü mesirenin varlığına bağlı olarak, İstanbul literatüründe özel bir yer taşır. Barok ve Ampir üsluplarının geçiş döneminde yapılmış.

ANADOLU HİSARI VE KÜÇÜKSU KASRI

Mihrişah Valide Sultan Çeşmesi

Dikdörtgen planlı olan çeşme, deniz kenarında olduğu için yüksek bir sofa üzerine yerleştirilmiş. Küçüksu Kasrı’nın bulunduğu Göksu Çayırı eskiden mesire yeriymiş. Çimler üzerine yer sofraları kurulmakta ve geleneksel Türk tiyatrosunun en güzel örnekleri buralarda sergilenmekteymiş. Boğaziçi ve Fatih Sultan Mehmet Köprülerinin yapım çalışmaları sırasında şantiye alanı olarak kullanılan Göksu Çayırı büyük zarar görmüş ve çayır olmaktan çıkmış. Çayırın bir bölümü de 1982 yılında Marmara Üniversitesine verilmiş. Yeşillendirme ve eski günlerine geri döndürülme çabaları devam ediyor.

 

Cemile Sultan Korusu-Kıbrıslı Yalısı

Cemile Sultan Korusu-Kıbrıslı Yalısı

Küçüksu Deresi geçilip, Cemile Sultan Korusu eteklerine ulaşıldığında karşımıza Küçüksu Çayırı ile Kıbrıslı Yalısı çıkar.Üç değişik padişaha sadrazamlık yapmış olan Kıbrıslı Mehmet Emin paşa tarafından yaptırılmış. Eski Küçüksu plajının hemen yanında yer alan Kıbrıslı Yalısı’nın kıyıda 64 metrelik bir rıhtımı bulunmaktadır. Kandilli yamaçlarında bulunan Cemile Sultan Korusu’nun tarihçesine bakalım. Abdülhamit, Kandilli İskelesi’nin yanındaki Sahil Sarayını koru ile birlikte satın alarak kardeşi Cemile Sultan’a hediye etmiş. 1914 yılında Cemile Sultan’ın ölmesi ve vergilerin ağırlığı nedeniyle Sahil Sarayı yıkılmış. Koru içindeki üç katlı ve 27 odalı köşk de bir yangında yok olunca, koru kendi haline terk edilmiş. Virane haline gelen koru, İstanbul Ticaret Odası tarafından satın alınmış. İstanbul Ticaret Odası ve Sosyal Hizmetler adı altında canlandırılmış. Kurumakta olan yüzlerce ağaç kurtarılmış, 2 000 adet yeni ağaç dikilmiş ve çevre düzenlemesi yapılmış.

 

Kont Ostrorog Yalısı

Kont Ostrorog Yalısı

Korunun eteklerinde bulunan ve göz kamaştıran bir diğer yalı da Kont Ostrorog yalısıdır. 19. yüzyıl başı. Polonya doğumlu, şeriat hukukunun batılı uzmanı Osmanlı’nın Hukuk danışmanı Léon Ostrorog burayı 1904 yılında satın almıştır. Karısı önde gelen Levanten ailelerden birinin kızıydı. Ostrorog’un kişisel eşyaları ve kitapları hala yalıda sergilenmektedir. Yalı Rahmi Koç tarafından satın alınmıştır. Günümüzde, arkasındaki ana caddeden uzun bir merdivenle inilen yalının çiçekli bir bahçe içinde olduğu söylenmektedir. Bahçeden, oldukça geniş bir kapıdan salona geçilmektedir. Salonun bütün kapıları açıldığında ise önden deniz, arkadan da bahçe ve koru ile bütünleşmektedir. Yalının 15 odası olduğu söylenmektedir.

 

Kandilli İskelesi İstanbul

Kandilli İskelesi İstanbul

Cemile Sultan Korusu eteklerinde yer alan diğer bir mekân da Kandilli Vapur İskelesi’dir.Kandilli adı, Kandilli Kız Lisesi ile özdeşleşmiş durumda olup, bir efsanedir. Lisenin ve adını aldığı Kandillinin hafızalardan silinmeyen önemli bir tarihi kimliği vardır. Bu tarihi kimlikte öncelik Adile Sultan Sarayı’na aittir.  Kandilli Kız Lisesi’nin 1916 yılında açıldığı Adile Sultan Sarayı’nın yanı sıra, sahil boyunca sıralanan Kıbrıslı Yalısı, Abud Yalısı, Kont Ostrorog Yalısı, Hadi Semi Yalısı ve Edip Efendi Yalısı Kandillinin mücevherlerinden bazılarıdır. Yalıların dışında, Kandilli İskelesinin hemen arkasındaki Kandilli Camisi, 18. yüzyılda I. Mahmut zamanında yaptırılmış. Oldukça sade görünümlü, taş minareli ve iki katlı ahşap bir yapı. Hepsi birer tarihi yapı olarak karşımıza çıkıyor. Bu nedenle Kandilli, korunması gereken önemli bir Tarihi Sit Alanıdır.  

İskele ufkumuzda beliriyor ve vapurumuz yavaşça iskeleye yanaşıyor bazı yolcularını indirmek ve yeni yolcular alabilmek için. Kandilli İskelesi Şirketi Hayriye zamanında yapılmış, 1916 yılında yangın geçirmiş ve yenilenmiştir.

Sonraki yazımda Kandilli’den Bebek İskelesi’ne  olan yolculuğumu anlatacağım.

Share Button
1407 cevaplar

Yorumlar kapalı.