Anılarımda Mavi Gözlü Kent Tekirdağ
21 Ağustos 2018 salı, Tekirdağ…
Bugün Kurban Bayramı’nın birinci günü. Mavi Gözlü Kent Tekirdağ’ı görmek istiyordum uzun süredir. Bir süredir bizde olan kayınvalidem, baldızım Serpil ve ailenin 4 numarası olan kayınbiraderim Ahmet’in de istekleri üzerine İstanbul Göktürk’ten yola koyulduk.
Konuklarımın birincil amacı Tekirdağ köftesi yemekti.
Trakya’nın kimlikli et mutfağının baş ürünleri arasında, şehrinin ismiyle şöhretine bilinirlik katan Tekirdağ köftesi geliyordu. Özellikle baldızım kentin adıyla ünlü bu köfteyi yemek istemişti.
Marka tescilli, ünü tüm Türkiye’ye yayılmış Tekirdağ köftesinin bir diğer ismi, Hacıköylü köftesidir.
Tekirdağ’da bu köfteyi özüne bağlı olarak yapıp, sahip oldukları mekanlarla da perçinleyen Özcanlar Köfte’nin sahiplerinin aktardığına göre, büyük enişteleri Hacıköylü Hüseyin Ağa, 1910 yıllarında bu işi günün şartlarında yapıyormuş.
Yemekten sonra sohbet etme fırsatını bulduğumuz mekanın sahibi Mestan Özcan, Hüseyin Ağa’nın deneyimlerinden edindikleri ile babası ve amcasının 1953 yılında meslek olarak ilk dükkanlarını açtıklarını ve bu lezzeti Tekirdağ’da, Tekirdağ’ın ismiyle katmerlediklerini anlatıyor.
Kullanılacak etten, etin işlenişine, köftenin hazırlanışındaki ayrıntılardan pişirilmesine değin bir dizi ayrıntı Tekirdağ köftesini kendine has yapmaktadır.
Özellikle Trakya’daki hayvanların etlerini öncelikli olarak seçmek gerekiyor. Seçilecek hayvanın etinin ne çok sert ne çok yumuşak olmaması gerekiyor. Bunun için bir buçuk yaşında, 250 kg’ya ulaşmış hayvanların eti tercih ediliyor. Hayvanın yaşı ilerledikçe etin sertliği ve nefaseti değişmektedir.
Yemekten sonra aile üyeleri çay kahve içerken ben de sahildeki Turizm ve Danışma bürosundan tanıtma broşürleri alarak göz gezdirdim.
Tekirdağ ili coğrafi konumu dolayısıyla stratejik önem taşıyan, Anadolu ile Balkanlar arasında geçit bölgesi, İstanbul’a yakınlığı, Boğazlar üzerinden geçen Asya ve Avrupa kavimlerinin ilişkileri Tekirdağ’ı İstanbul tarihine sıkı sıkıya bağlamıştır.
İstanbul’un zaman zaman saldırıya uğramasının etkileri ilimizde de görülmüş, topraklarının da verimli olması birçok kavimlerin hâkimiyetinde kalmasına sebep olmuştur. Tekirdağ İli M.Ö. 4000 yıllarına kadar uzanan tarihi boyunca çeşitli uygarlıkların etkisi altında kalmıştır.
Trakya uzun yıllar Roma hâkimiyetinde kalmıştır. M.S. 395 yılında imparatorluğun ikiye ayrılmasıyla Doğu Roma İmparatorluğu içinde kalan Trakya 1354 yılında Süleyman Paşa komutasındaki kuvvetlerin Gelibolu’ya çıkmasıyla Türklerin hâkimiyetine girmeye başlamıştır.
1356 yılında Şarköy ve Malkara ele geçirilmiş, 1357’de I. Murat Tekirdağ ve Çorlu’yu Türk hâkimiyetine almıştır. Bu arada Bizanslılar kısa bir süre Tekirdağ topraklarını geri almışlarsa da, I. Murat 1363’de buraları yeniden Osmanlı topraklarına katmıştır.
1912’de Balkan Savaşlarında Bulgar işgaline uğrayan Tekirdağ toprakları, 1913 yılında düşman işgalinden kurtarılmıştır. I. Dünya savaşından sonra Mondros Mütarekesi’nin verdiği imkânlardan faydalanan Yunan kuvvetleri 20 Temmuz 1920’de Tekirdağ’ı işgal etmiş ise de 13 Kasım 1922’de Yunan işgali de sona erdirilerek Türk yönetimine geçmiştir.
Tekirdağ’ın tarihçesini okuduktan sonra, sahil boyunca yürüyerek birçok fotoğraf çektim.