Bitez Bodrum
Bitez ‘in dillere destan olan adı ‘’Çökertme’’ türküsüyle özdeşleşmiştir bir bakıma. ‘’Çökertme’ den çıktım da Halil’im, Aman başım selamet, Bitez de yalısına varmadan, Aman koptu kıyamet.’’ Türküsünü duymayan yoktur.
Bitez, aynı zamanda Çökertme türküsünde de geçen yalısıyla özleşmiştir. Dediğime bakmayın, İstanbul Boğazı’ndaki tarihi yapılara benzer bir görüntü düşünülse de Bitez Yalısı, sadece beldenin sahil kesimine verilen adıdır.
Bodrum Bitez’i ilk kez 1979 yılında görmüştüm. Bitez Koyu’nun çevresinde tek tük yapılar vardı. Kumsalında ve denizinde ince kum bulunmaktaydı, onlarca metre ilerlediğiniz halde boyunuzu geçmiyordu. Tam da çocuklu aileler için biçilmiş kaftandı. Yanımızda 2 yaşındaki kızımız vardı. Kumsaldan yaklaşık 10 metre içinde matkot adı verilen raketle tenis benzeri bir oyun oynamakta olan iki genç aklımda kalmıştı o yıllardan.
Bodrum’un yaklaşık 10 km güney batısında yer almakta olan Bitez, Bodrum yarımadasının en popüler tatil beldelerinden birisi konumunda ve Bodrum’un en güzel koylarından birisidir. Üstelik İstanbul ve Ankaralıların büyük çoğunluğunun tatillerini geçirdiği, sahillerinde adım atacak yerin bulunmadığı yaz aylarında bile Bodrum’un en sakin beldesi durumundadır.
Çok katlı betonlaşmadan kendini kurtarabilmiş nadir tatil yörelerinden biri olan Bitez Koyu kıyısında yaklaşık 2 km’lik yürüyüş yolu bulunmaktadır. Yürüyüş yolunun bir tarafında lokanta ve barlar, diğer tarafında yüzlerce şezlong ve şemsiyeleriyle işletmeler konuklarını ağırlamaktadırlar.
Bitez Koyu, rüzgâr şartları ve güzelliğiyle her türlü su sporları için oldukça uygun. Türkiye’de deniz sörfü denildiğinde ilk akla gelen ve en popüler yer Bitez ‘dir demişti bizi buraya getiren rehberimiz. Başta rüzgâr sörfü olmak üzere deniz bisikleti, kano ve diğer su sporlarını rahatlıkla yapabilirsiniz. Bitez koyu aynı zamanda Bodrum yarımadasının en uzun koyudur. Çok soğuk olmayan suyu, kumlu plajı ve derin olmayan denizi özellikle çocuklu tatilciler için ideal bir yer.
Akşamları güneş battıktan sonra farklı bir hava ve sahil kıyısıyla karşılaşırsınız. Yürüyüş yolunun iki tarafında yer alan lokanta ve barların konuklarını ağırlama mekânları rengârenktir. Birçoğunda canlı müzik vardır ve masalımsı bir atmosfer yaratılmıştır. Bitez kendi başına Bodrum gibidir…
13 Eylül 2018 Perşembe, Bodrum Bitez…
Çökertme türküsüyle özdeşleşmiş Bodrum’un bir mahallesi konumundaki Bitez’i yıllar sonra tekrar görebilmenin heyecanıyla İstanbul’dan Çarşamba akşamı saat 21,15’te hareket ettik. Perşembe sabahının erken saatlerinde Bafa Gölü civarında mola verip, hem kahvaltı yaptık hem de bacaklarımızın açılmasını sağladık.
Bafa Gölü çevresinde bacaklarımı açmak için yürürken 1967-68 yıllarına, göl çevresindeki köylülerin toprak ağalarına karşı direnişine, direnişi örgütleyen Deniz Gezmiş ve arkadaşlarına bir sanal yolculuk yaptım. Ardından, 14 saatlik bir yolculuktan sonra saat 11,00’de, Bitez Garden Life Otelin bahçesine giriş yaptık. Otelin inanılmaz güzel bir bahçesi vardı. İlk izlenim bizi çok memnun etti.
Yolculuğumuzun ilk saatlerinde rehberimiz Bitez ’in, Bodrum’un yaklaşık 10 km güney batısında yer almakta olduğunu söyledikten sonra, Bodrum yarımadasının en popüler tatil beldelerinden birisi konumunda ve Bodrum’un en güzel koylarından birisidir. Demişti. Üstelik İstanbul ve Ankaralıların büyük çoğunluğunun tatillerini geçirdiği, sahillerinde adım atacak yerin bulunmadığı yaz aylarında bile Bodrum’un en sakin beldesi durumundaydı.
Otele giriş işlemlerini beklerken ben Bitez Koyu ve kıyısını keşfetmek istedim. İstedim çünkü 1979 yılından bir şeyler kalmış mıydı? Kapıdaki güvenlik görevlisinin tarifiyle kıyıya ulaştım. Hayal kırıklığına uğramamıştım. Çok katlı betonlaşma olmadığı gibi Bitez Yalısı olarak da tanımlanan sahil yemyeşildi. Karanın içlerine doğru da mandalina ve portakal bahçeleri yer alıyordu. Bitez Koyu sahilinde yaklaşık 2 km’lik yürüyüş yolu oluşturulmuştu. Bir bölümünü de çökertme caddesi oluşturuyordu. Yürüyüş yolunun bir tarafında lokanta ve barlar, diğer tarafında da işletmelerin yüzlerce şezlongları ve şemsiyeleri bulunmaktaydı.
Yürüyüş yolunda yaklaşık 200-250 metre gezindikten sonra nevigasyonu çalıştırarak otele döndüm. 350 metre yürümüştüm. Otelimiz denize yakındı. Yakın olmasına yakındı ama denize nerede ve nasıl girecektik? Sorumuzun yanıtını resepsiyondaki görevli olanlardan öğrendik. Kıyıdaki Ambrosia otelden yararlanacaktık. Ambrosia Hotel denize sıfır konumu ve mavi bayraklı plajıyla bizlere de şezlong ve şemsiye hizmeti verecekti.
Saat 12,00’de giriş işlemleri tamamlanmış, bileklerimize her şey dâhil statüsünde olduğumuzu gösteren bilezikler takılmış ve bize ayrılan 58 numaralı odamıza girmiştik. Otelin inanılmaz güzellikteki giriş bahçesine bakan, üstelik küçük bir de balkonu bulunan bir odaydı odamız. Yüksek perdeden müzik çalınan animasyon alanı, havuz ve yemekhaneden de biraz uzaktaydı. Müzik ve diğer gürültülerden rahatsız olmayacaktık. Odamızı sevmiştik.
Odamıza yerleştikten sonra havuz başında konuşlandırılmış olan yemekhaneye gittik. Konuklar sıraya girmişlerdi, biz de girdik. Yaklaşık 20 metrelik açık büfede, başta balık olmak üzere, herkesin damak tadına uygun yemekler vardı. Yemekleri harika bulmuştuk. Çalışanlar güler yüzlü ve her konuda yardımcı olmaya çalışıyorlardı. Yemekhanenin iç kısmında da salatalar ve tatlıların onlarca çeşidi vardı. Yemekler, içecekler, salatalar, tatlılar ve sunum umduğumuzdan daha iyi çıkmıştı. Üstelik hafif yiyecekler ile alkollü ve alkolsüz içkiler sunan yer olarak tanımlanabilecek snack bar da günün 18 saati hizmet vermekteydi.
Öğle yemeğinden sonra eşimle birlikte Pomelan Caddesi üzerinden sahile indik. Plajlarla turistik işletmeler arasında kalan yürüyüş yolunda batıya yöneldik önce. Sunsen Long ile Toloman Restoran’ı geçince Bitez Yalısı Zeytin Ağacı Tabiat Anıtı karşımıza çıktı. Korumaya alınmış anıt zeytin ağacının 300 yaşında, 3,5 metre uzunluğunda ve 7,60 metre çevre genişliğine sahip olduğunu öğrenmiştik. Büyüleyici bir görüntüsü olan 300 yıllık zeytin ağacını görmek bizi mutlu etti. Fotoğraflar çekildikten sonra geri dönerek sahilin batı bölümünde bulunan Ambrosia oteline doğru yürümüştük.
Sağımızda yer alan Bitez Koyu, rüzgâr şartları ve güzelliğiyle her türlü su sporları için oldukça uygun görünüyordu. Türkiye’de deniz sörfü denildiğinde ilk akla gelen ve en popüler yer Bitez ‘dir demişti rehberimiz. Benim aklımda ise Çeşme Yarımadasındaki Alaçatı kalmıştı. Başta rüzgâr sörfü olmak üzere deniz bisikleti, kano ve diğer su sporları için uygundu.
Bitez koyu Bodrum yarımadasının en uzun koylarından biri olup, çok soğuk olmayan suyu, kumlu plajı ve derin olmayan deniziyle, özellikle çocuklu tatilciler için, ideal bir yer.
Dediğim gibi Çökertme türküsüne konu Bitez, Bodrum’un en uzun sahil şeridine sahip bir belde… Ne var ki turistik işletmelerce parsellemiş. İşletmelerin denetimindeki sahil boyunca sıralanan plajlara yaklaşık 50 TL harcama sözü ile girip şezlonglarını ve kumsalını kullanabiliyorsunuz.
Sahil şeridinin arka kısımlarının mandalina ve turunç ağaçları ile çevrili olduğunu görmüştük sahile gelirken. Biz ulaştığımız Ambrosia Otelin denetimindeki plaj alanında güneşlenip, denize gireceğiz.
Ambrosia Otelin plajında kendimize gölgeli iki şezlong bularak yerleşiyoruz. Arkamızda yeşilliklerden oluşan bir çitin yanı sıra yürüyüş yolu ile çit arasında otelin konukları için koyduğu rahat koltuklar ve sehpalar bulunuyor. Otele bitişik Temple Bar’dan ücretini ödeyerek yiyecek ve içecek alabiliyorsunuz. Oldukça ünlü bir işletme Temple Bar. Önümüzdeki Bitez Koyu bütün güzellikleriyle kendini gösteriyor. Koyun derinleştiği yerde iskele var. İskeleye ulaşmadan önce denizin içine iki tane de salıncak yapılmış. Özellikle çocukların oldukça ilgisini çektiğini görüyoruz.
Bir süre güneşlendikten sonra, sırasıyla denize giriyoruz. Başlangıçta biraz soğuk gelse de, yüzmeye başlayınca alışıyorsunuz. Deniz temiz ve berrak… Kıyıdaki ince kum dalgaların etkisiyle kıyıyı biraz bulandırıyorsa da önemi yok. Yaklaşık 15 dakika yüzdükten sonra eşimin yanına geliyor ve denize girmesini sağlıyorum. Eşim yüzerken ben de Osman Balcıgil’in İpek Sabahlık adlı romanından birkaç paragraf okuma fırsatı buluyorum. Avrupa’ya ilk muhabir olarak giden, gazeteci, ilk basın sendikası kurucularından ve ilk başkanı, Devrimci kadınlar Birliği kurucusu Suat derviş anlatılıyor okuduğum romanda. Kadın hakları ve demokrasi için çetin bir mücadele vermiş bir aktivist Suat Derviş.
Eşim denizden çıktıktan sonra Bitez Koyunun doğusuna, marinaya doğru gitmek istiyorum. Ambrosia Otelinin sınırlarından, kuru bir dere üzerinden geçerek çıkıyorum. Sağ tarafımdaki sahilde halk plajı var. Kıyısı oldukça sınırlı olup, denize girmek isteyenler sandalyeleri ve şemsiyeleriyle gelmişler. Sol tarafımda ise Salash Restaurant ile birlikte tenis kortları, bir mini futbol alanı, spor yapmak için aletler, yelken ve sörf okulları bulunuyor. Sezon sona erdiğinden olsa gerek, hepsi kapalıydı. Biraz daha ilerleyince Bitez Marina ve marinadaki onlarca tekne ve kotra fotoğraf karelerime giriyor. Marinaya bakan belediyenin işlettiği İskele Kafe de soluklanacağınız bir yer olarak duruyordu.
Marinadan geri dönerek Ambrosia Otelinin plajına, eşimin yanına döndüğümde, Osman Balcıgil’in İpek Sabahlık romanını bitirmek üzereydi. Akşam yemeğinden sonra Bodrum’a gitmeye karar verdik. Konaklama imkânları bakımından da zengin bir belde olan Bitez’den Bodrum’a ulaşım çok kolaymış. Bodrum Bitez arasında sıkça dolmuş seferleri yapılmakta ve Bodrum Bitez arası yaklaşık 20 dakika sürmekteydi. Bitez otelleri, Bitez apart otelleri ve Bitez pansiyonları tatilcilere kaliteli ve eğlenceli bir tatil ve konaklama imkânı sunmaktadır.
Akşamları güneş battıktan sonra farklı bir hava sahil kıyısı ile karşılaşırsınız. Yürüyüş yolunun iki tarafında yer alan lokanta ve barların konuklarını ağırlama mekânları rengârenktir. Birçoğunda canlı müzik vardır ve masalımsı bir atmosfer yaratılmıştır. Bitez kendi başına Bodrum gibiydi…