Gordion Antik Kenti
UNESCO Geçici Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Antik Gordion Kenti, Ankara’ya 94 km uzaklıkta olup, Polatlı’nın 29 km kuzey-batısındadır.
Neredeyse 60 yıl konakladığım Ankara’dan bir saat uzaklıkta bulunan bu antik kenti ziyaret etme fırsatı yakalayamamıştım.
Oysa, Anadolu Medeniyetleri Müzesi’ni gezip, Frigler bölümünü yazarken, ilk fırsatta Tarih kokan Polatlı’ya gitmeyi ve Gordion’da uğramayı aklıma koymuştum.
Gordion, M.Ö. 1200-700 yılları arasında hüküm sürmüş olan Frig Krallığının başkenti olup, adını ilk kralları Gordios’ tan almıştı.
Anadolu tarihine çok fazla ışık tutmakta olan Gordion Antik Kenti, Yassıhöyük Köyü sınırları içinde olup, 19. yüzyılda yapılan bir demiryolu inşaatı sırasında keşfedilmişti.
Sakarya Irmağı ile Büyük Menderes’in yukarı sınırları arasında kalan bölgenin antik çağdaki adı Frigya olarak bilinmektedir. Bu ad, Balkanlar’dan gelip bu bölgeye yerleşen Friglerden gelmektedir.
Frigler’ in asıl yerleşimleri, Gordion merkez olmak üzere; Sakarya bölgesine bağlı olan Afyon, Kütahya ve Eskişehir’dir.
Eskişehir, Kral Midas’ın altın şehirlerinden biridir.
Frigler denince aklıma ‘’Eşek Kulaklı Midas’’ miti geliyordu. Liseli yıllarımızda tarih derslerini sıkıcı olmaktan kurtarmak isteyen bazı öğretmenlerimiz senaryolar ve mitlerle derse girerlerdi.
Yalan söyleyen, adil davranmayan yöneticilerle politikacıların kulaklarının eşek kulağına dönüştürülerek cezalandırılacaklarını mitolojik kavramlarla anlatmaya çalışırlardı.
Telmessos ya da günümüzdeki adıyla Fethiye’den, Kral Yolu üzerinden Ankara’ya doğru eski bir araba ile yola çıkan Midas’ın yanında yaşlı annesi ile orman işçisi babası bulunmaktadır.
Fethiye ve liman kenti Patara’yı geride bırakalı günler olmuştur.
Bazen aç ve susuz kaldıkları bu zorlu ve acı yolculukta Bey Dağları ve Batı Torosları aşıp, Kuzey Frig ülkesine yönelmişlerdir.
Başkent Gordion’a ulaşmaları an meselesidir…
Tam da bu günlerde Frig Kralı Gordios ölmüştür. Halk çok üzgündür. Kralın yerine geçecek kimse yoktur.
Ülkenin ileri gelenleri toplanır ve kahinlerden yardım isterler. Kahinler toplanır ve bir süre sonra da kehanette bulunurlar. Şu andan itibaren Gordion’a arabasıyla ilk giren kral olacaktır. Derler…
Kehanetin gerçekleşmesi için zaman da geri sayım başlamıştır.
Zorlu bir yolculuktan sonra, kehanete uygun olarak, Gordion’a arabasıyla ilk giren Midas’tır. Gordion’lu kâhinlerin kehaneti uyarınca Frig Kralı seçilir. Midas Frig ülkesinin bilinen iki kralından bir tanesidir.
Midas miti bir yana, bazı tarihçilere göre Midas Gordios’un oğludur. Frigya en parlak dönemini Kral Midas’la yaşamıştır. Midas şüphesiz çağının en ünlü krallarından biridir. Döneminde Frigya güçlenmiş, zenginleşmiş, bolluk ve refaha ermiştir.
Öyle ki, mecazi anlamda da olsa, Kral Midas’ın dokunduğu her şey altına dönüşmektedir.
Frigler sohbetimiz sürerken, önce Yassıhöyük sonra da Kral Midas Tümülüsü levhalarını gördük. Kaptanımız Kadir arabayı park ettikten sonra Midas Tümülüsü önünde fotoğraflarımızı çekti.
Kadir ile annesi daha önce gördükleri Tümülüsü gezmek yerine civarda dolaşmak istediklerinden Merve, eşim Serap ve ben müze gişesinden biletlerimizi alarak tümülüse giriyoruz.
17 Ocak 2023 Salı, Ankara…
Arkeolojik bulgulara göre, M.Ö. 1360 yılında Anadolu ve Yunanistan çok şiddetli bir depremle sarsılır ve birçok kent yerle bir olur. Bu depremden sonra, Eski Yunanistan ve Makedonya’nın Trak Kavimleri topraklarını terk ederek yeni yurtlar aramaya başlarlar.
Söylenceye göre; bunlardan bir bölümü Karadeniz’in kuzeyine yönelir. Aralarında İran adlı bir kavmin de bulunduğu bu grup Kırım üzerinden Kafkasya’yı aşar ve bugün İran olarak anılan topraklara yerleşirler.
Diğer bir bölümü ise deniz yoluyla Mısır’a gider, ancak Firavun III. Ramses onları Mısır’a sokmaz, Anadolu’ya yönelirler.
Trakya’dan göç eden diğer bir grup da M.Ö. 1200 yıllarında boğazları geçerek Anadolu’ya girer ve zamanla Anadolu’daki Hitit hâkimiyetine son verir.
Frigler, başkenti Gordion olan bir krallık kurarak, kısa zamanda büyür ve Orta Anadolu’nun tümünü egemenlikleri altına alırlar.
Bir mitolojiye göre göre ilk Frig Kralı Gordios, tahta çıkışı sırasında, bir halatla arabasının boyunduruğuna bir kördüğüm atarak tapınaktaki sütunlardan birine bağlar.
Gordion’lu kâhinlerin “Tapınakta bulunan Kral Gordios’a ait arabayı sütunlara bağlayan halatın kördüğümünü çözebilen kişi, tüm dünyaya hâkim olur” şeklindeki kehanetini, yine Makedonya’dan gelen İskender, aklı ve kuvveti yoluyla çözümlemiştir.
Tek düşüncesi dünya hükümdarı olmak olan Makedonya’nın genç kralı İskender, o yıllarda Anadolu’ya hâkim olmanın, dünyaya hâkim olmak anlamına geldiğini biliyordu.
Gordion’a geldiğinde, tapınaktaki kördüğümü gördü, Gordion’lu kâhinlerin kehanetini öğrendi ve kılıcını kaldırdı, tüm gücüyle düğümün üzerine indirdi.
Kördüğüm çözülmüştü. Artık İskender’in Anadolu’ya sahip olması için hiçbir engel kalmamıştı.
FRİGLERDE YAŞAM SANAT VE TÜMÜLÜSLER
Friglere ait yazılı belgeler, M.Ö. 8.yüzyıl ile M.Ö. 4. yüzyıl arasındaki dönemden kalmadır.
Frigler’in siyasi yaşantıları ve sanatları, Erken ve Geç olmak üzere iki evrede gelişmiştir.
Frig sanatının Erken Evresi hakkındaki bilgiler az olup, asıl bilgiler M. Ö. 750 yıllarından sonraya aittir. Frig kültürünün en önemli özelliklerinden birisi Tümülüslerdir.
Tümülüsler, zengin ve kraliyet soyundan gelen isimler için yapılmış olan dönemin mezar komplekslerdi.
Kral Midas’ın Tümülüs’ü, Anadolu’da yer alan en büyük ikinci Tümülüs’tü. Yüksekliği 50 metre olup 100 metrelik bir tünelden geçilerek varılan ana mezar, Kral Midas ya da babası için yaptırdığı bir yapı olarak düşünülüyor.
Büyük olasılıkla Frigler, Avrupa’daki ölü gömme geleneklerini Frigya’ya yerleşince de devam ettirmişlerdi. Tümülüslerin içindeki oda mezar, ana zemin üzerine inşa edilmişti.
Antik dünyanın ikinci büyük Midas Tümülüsü’ nün en dikkat çeken yanı 3750 yıllık ardıçlarla desteklenmesidir.
Tünelde 80 metre ilerleyebildik. Yığma yapıyı destekleyen ardıçları gördük ama mezarlara kadar gidemedik. Görevlilerden aldığımız bilgilere göre, ahşap mezar yapısı da çam ağacından yapılmıştı.
Tümülüsün merkezinde yer alan bir mezar anıtında ise geometrik şekillerin bulunduğu ahşap panolar ortaya çıkarılmıştı.
Bu şekiller oymalı ve kakmalı bir şekilde yapılmıştı. Mezar odasının içerisinde yer alan mobilyalar oldukça çarpıcı olup, detaylı incelendiğinde, bu mobilyaların 2500 – 2800 yıllık tarihiyle dünyanın en eskilerinden biri olduğu düşünülüyor.
Bu mobilyalar arasında koltuklar, sehpalar, paravanlar ve masalar yer alıyor. Ayrıca fibulalar (çengelli iğne) ve metal eşyalar Frig uygarlığına dair detaylı bilgiler aktarıyordu.
Sayıları yüz civarında olan Tümülüsler, M.Ö. 8. yüzyıl ile M.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısı arasında yapılmış yapay mezarlardır. Friglerden önce bu yapılar Anadolu’da görülmemiştir.
Yapılan Tümülüs kazıları, ağaçları geometrik motiflerle resimleyerek, eşsiz mobilyalar yaptıklarını göstermiştir. Tahtadan küçük boğa – aslan boğuşması, at heykelcikleri, mitolojik sahnelerin yer aldığı ahşap kabartma levhaların yanı sıra kendi sanat üsluplarını yansıtan fildişinden figürler de yaptıklarını ortaya koymuştur.
Ana tanrıça “Kybele” heykel ve kabartmalarında ve “Kybele” kült yerlerindeki betimlemelerde de küçük buluntulara paralel stil özellikleri görülür.
Frigler’in baş tanrıça olarak kutsadıkları Kybele, M. Ö. 2. binde Hitit Panteonunda “Kubaba” olarak yer almıştır.
Bereketi, çoğalmayı temsil eden, genellikle yanlarında aslan ve leoparlarla betimlenen ana tanrıça, daha sonra Frigler aracılığıyla Sardis üzerinden batı dünyasına, Helenistik ve Roma çağlarına geçmiştir.
Anadolu medeniyetleri Müzesindeki Kibele heykel ve kabartmaları Boğazköy’de, Ankara ve Gordion da bulunmuştur.
Gordion, güçlendirilmiş surlarla çevrili ve korunaklı bir kenttir. Resmi yapılarında; dikdörtgen planlı, taş temel üzerine kerpiç ve ağaçla inşa edilmiş “Megaron” denilen yapı tipi kullanılmıştır.
Megaron yapı tipi, Batı Anadolu’da M. Ö. 3. bin yılından beri kullanılan yapı tipidir.
Frigler bu yapıların ön cephelerini; Batı Anadolu gelenek ve göreneklerine göre pişmiş toprak bezekli levhalarla kaplamışlardır.
Bazı yapıların tabanlarını da geometrik motifli renkli mozaiklerle süslemişlerdir. Bu levhalardaki motifler; savaşçılar, aslan – boğa boğuşmaları, insan başlı at gövdeli veya kuş başlı varlıklar, hayat ağacının iki yanındaki keçileri gösteren figürler gibi konuları içermektedir.
GORDİON MÜZESİ
Ankara Polatlı ilçesi Yassıhöyük Köyü’nde, 1963 yılında kurulan Gordion Müzesi, 1990’lı yıllarda eklenen depoları, laboratuvarı, görüntü ve bilgilendirme salonu, açık ve kapalı teşhiri ile Türkiye’nin önemli müzelerinden birisidir.
Başta Gordion kazılarından elde edilenler olmak üzere, Polatlı ilçesi civarından derlenen eserleri kronolojik olarak sergilemeye sunan müze 2000 yılında Avrupa’da Yılın Müzesi yarışmasında finale kalmıştır.
Üç vitrinde Eski Tunç Devri eserleri, bunu takiben Kral Midas ile son bulan Erken Frig Dönemine ait eserler yer almaktadır.
Bu eserler içinde Erken Demir Çağına ait el yapımı çanak-çömlekler, Erken Frig Çağına ait Demir aletler, tekstil üretim aletleri sergilenmektedir.
Yeni sergi solonunda Panoramik vitrin içinde M.Ö. 700 yıllarına tarihlenen tahrip katına ait tipik bir yapı sergilenmektedir.
Yeni salonun geri kalan kısmında M.Ö. 6 – M.S. 4. yüzyıla ait ithal edilmiş Yunan seramiği, Hellenistik Çağ ve Roma Dönemine ait malzemeler sergilenmektedir.
Son bölümde ise ziyaretçiler Gordion’da ele geçen mühür ve sikke örneklerini izleme imkânı bulmaktadırlar.
DOKUNDUKLARINI ALTINA ÇEVİREN MİDAS
Söylencelere göre Şarap tanrısı Dıonısos’un yoldaşı Satıros, Frigyayı gezerken günlerden birinde, Midas’ın sarayının gül bahçesinde uyuyakalır.
Kral Midas’ın adamları, Satıros’u bulurlar ve Midas’ın yanına getirirler. Midas, Satıros’u uzunca bir süre sarayında ağırlar, izzet ikramda bulunur.
Midas’ın konukseverliğinden çok etkilenen Şarap Tanrısı Dıonisos, kralın kendisinden bir dilekte bulunmasını ister. Kral Midas ”dokunduğum her şey altına dönüşsün, böylece daha zengin olayım” der.
Midas’ın dileği, Şarap Tanrısı tarafından kabul edilir. Ancak aynı gün akşam yemeğinde, dokunduğu yiyecek ve içeceklerin altına dönüştüğünü görünce, Tanrı Dıonısos’tan, bu uğursuz gücü geri almasını ister.
Midas’ın durumuna acıyan tanrı, krala Paktalos ırmağında yıkanmasını söyler. Bu ırmakta yıkanan Midas, tuttuğu her şeyin altına dönüşmesinden kurtulur.
O günden beri de, bu ırmakta bulunan altın parçacıkları, bu efsaneye bağlanır.
KRAL MİDAS’IN EŞEK KULAKLARI
Mitolojide; müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin tanrısı Apollon ile kır tanrısı Pan arasında, bir çalgı yarışması düzenlenir.
Dağ Tanrısı Tmolos ile Kral Midas da hakem olurlar.
Önce Pan kavalını inletmeye başlar. Gerçekten güzel sesler çıkarır, dinleyenleri büyüler.
Daha sonra Apollon gümüş lirini çalmaya başlar. O kadar güzel çalar ki, dinleyenler ve doğadaki bütün canlılar susup büyük bir hazla onu dinler.
Hakemlerden Dağ Tanrısı Tmolos, Tanrı Apollon’ u yarışmanın galibi ilan eder ve başarı çelengini ona verir. Ancak Midas Tanrı Tmolos’ unun tersi bir kararla Pan’ın daha güzel çaldığını iddia ederek oyunu ondan yana kullanır.
Midas’ın bu kasıtlı kararı Apollon’u çok kızdırır. Apollon Midas’ı adil davranmamakla, yalancılıkla suçlar ve kralı cezalandırmaya karar verir.
“Güzel müziği ayırt edemeyen kulak insan kulağı olamaz, sana eşek kulağı yakışır” diyerek Midas’ın kulaklarını eşek kulağına dönüştürür.
Kral Midas kulaklarını halkın görmemesi için, çaresiz kocaman bir külah giyer.
Midas’ı sürekli külahla gören halk büyük bir merakla, ‘’Midas neden külah takıyor?’’ Sorusunun peşine düşer. Midas’ın berberi kralın külah takmasının sırrını bilmektedir ancak bu sırrı kimselere söyleyemez. Söylediği zaman kralın kendisini öldürteceğini bildiği için susmak zorunda kalır.
Günler ilerledikçe bu sırrı saklamakta zorlanmaya başlar. Bir süre daha dayanır ama sonunda bu sırrı daha fazla tutamayacağını anlar, tenha bir yerdeki kurumuş bir kuyuya bağırarak sırrı söyler, “Midas’ın kulakları eşek kulakları” diye bağırır ve rahatlar.
Berberin sesi kör kuyudan tarlalardaki sazlara, sazlıklara yayılır. Rüzgâr esince sazlıklardan yankılanan sesi bütün insanlar duyar.
Zor durumda kalan Kral Midas kulaklarını kestirir. Ama kulaklar kısa zamanda yeniden büyüyerek eski haline döner. Bunun üzerine Midas Apollon’a yalvarır. ‘’Bütün servetimi al ama benim kulaklarımı düzelt’’
Apollon onu bağışlar ve eski kulaklarını geri verir ama onun canını alır. Kral Midas adil olmamanın, kurallara bağlı olmamanın cezasını böyle çeker.
Bütün bunlar bir söylence.
İşin aslı Kral Midas adil ve çalışkan birisidir. M. Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısında Kral Midas ile Frig Devleti büyük güç kazanmıştır.
Ancak M. Ö. 7. yüzyılın başlarında Kimmer akınları ile zayıflamış; daha sonra Lidya egemenliğine girmiştir. 550 yıllarında da Pers istilası ile bağımsızlığını tamamen yitirmiştir.