Kayaköy Fethiye
Antik çağda Karmylassos, geç Yunan döneminde ise Makri (veya Levissi) olarak da bilinen Kayaköy, Muğla ilinde Fethiye yakınlarında bulunan terk edilmiş bir köydür. Kasaba tarihle iç içedir ve Türkiye’nin en ilgi çekici hayalet kasabalarından biridir. 1923’te Yunanistan ile Türkiye arasındaki nüfus mübadelesine kadar bir zamanlar Yunanlıların yaşadığı gelişen bir topluluktu.
Kayaköy (Makri/Levissi) Tarihçesi:
-
Antik Dönem (Karmylassos): Köy aslen Likya döneminde kurulmuş olup Karmylassos olarak var olduğu bilinmektedir. Kalıntıları ve tarihi katmanları bugün hala görülebilmektedir.
-
Yunan Dönemi (Makri/Levissi): Osmanlı döneminde, taş evleri, okulları ve kiliseleri ile Makri olarak bilinen gelişen bir Yunan kasabası haline geldi. Rum Ortodoks cemaatinin önemli bir parçasıydı ve Yunanistan ile güçlü kültürel bağları vardı.
-
Terk Etme: Yunan-Türk Savaşı (1919-1922) ve ardından 1923’te Yunanistan ile Türkiye arasında yapılan nüfus mübadelesi anlaşmasından sonra, Yunan sakinleri ayrılmak zorunda kaldı. Köy, Türk aileler tarafından hiçbir zaman yeniden yerleştirilmedi ve sonuç olarak bakıma muhtaç hale geldi ve terk edildi.
Modern Kayaköy
Bugün Kayaköy, yüzlerce terk edilmiş taş evi, iki Rum Ortodoks kilisesi (daha büyük Panagia Pyrgiotissa Kilisesi ve daha küçük Taksiyarhis Kilisesi) ve Arnavut kaldırımlı dar sokakları ile bir hayalet kasaba ve açık hava müzesi olarak korunmaktadır. Ziyaretçiler, ürkütücü ama güzel kalıntılar arasında yürüyebilir ve bir zamanlar gelişen bu toplulukta hayatın nasıl olabileceğine dair bir fikir edinebilir.
Kültürel ve Tarihi Önemi
-
Kayaköy, nüfusun zorunlu göçünü ve Yunanistan ile Türkiye arasındaki çalkantılı tarihi dokunaklı bir şekilde hatırlatan çağrıştırıcı bir yerdir.
-
Köy, başta Louis de Bernières’in Kayaköy’ün kurgusal bir versiyonunda geçen Kanatsız Kuşlar adlı romanı başta olmak üzere birçok edebiyat ve sanat eserine ilham kaynağı olmuştur.
Yakındaki Aktiviteler
-
Fethiye: Muhteşem sahil şeridi, plajları ve canlı çarşısı ile tanınan hareketli Fethiye şehri sadece kısa bir sürüş mesafesindedir.
-
Ölüdeniz: Turkuaz suları ve ünlü Blue Lagoon ile Türkiye’nin en ünlü plajlarından biri de yakınlardadır.
Kayaköy’ün akıldan çıkmayan güzelliği, onu tarih, kültür ve mimariyle ilgilenenler için mutlaka ziyaret edilmesi gereken bir yer haline getiriyor.
Fethiye’nin büyüleyici hayalet köyü Kayaköy, önü deniz arkası dağ anlamında, Makri olarak da adlandırılmıştı Anadolu Rumları tarafından.
Eğimi oldukça büyük bir yamaçta, biri diğerinin önünü kapatmayacak şekilde, özenle dizilmiş yüzlerce evden oluşuyor. Eski bir Rum yerleşimi olan Kayaköy’de, 1923 yılından önce, Anadolu Rumları yaşardı.
Zorunlu olarak Yünanistan’a göçen köylüler, Atina’nın 25 km kuzeydoğusundaki Yeni Fethiye (Kayaköy) olarak Neo Makri sahil kasabasını kurmuşlar.
2017 yılında bir hafta konakladığımız Golden Coast Tatil Köyünden, 3 km güneyimizde kalan bu şirin sahil kasabasına özel olarak düzenlenmiş bir yürüyüş parkurundan gitmiştik defalarca.
Yunanistan’da hangi şehrin önünde ”Nea” sözcüğü varsa bilin ki, mübadelede göçmek zorunda olanlar, Türkiye’de yaşadıkları şehrin benzerini Yunanistan’da kurmuşlar.
Anadolu Rumları zanaatkâr olmanın yanı sıra iyi tarımcı da olduklarından, ekilir dikilir araziye ev kurmazlardı.
Evler çevredeki kayalık, taşlık alanlara kurulurdu. Kayaköy de bu anlayışa uygun kurulmuştu.
Oldukça eğimli bir yamaca konuşlanmış olan Makri-Kayaköy’ün geçmişi M.Ö. 3 binlere kadar gitmekte olup, Fethiye’nin ilk çekirdeğidir.
1923 yılındaki nüfus mübadelesi gereği boşaltılan bu taş evler; dikdörtgen biçimli konut basitliğindeki yapılardan, gelir düzeyinin yükselmesiyle, avlu ve ana mekândan oluşan daha gelişmiş bir yapıya doğru gelişme göstermişti.
Evlerin tamamı koruma altına alınmış, kadim adı Levissi olan köyde iki kilise, 14 şapel olarak adlandırılan küçük kilise vardı.
Mübadele ile gelen ve çoğu çiftçi olan Türkler, arazi yapısına uyum sağlayamadılar. Tarım yapabilecekleri başka yerlere göçtüler. Ardından köyde gömü var söylentisiyle Kayaköy yağmalandı.
1957 yılında yaşanan 7,3 şiddetindeki depremevlere büyük zarar vermiş, defineciler tarafından evler iyiden iyiye yağmalanmıştı.
Yağmalanan ve bakımsız kalan Kayaköy, iyice suskunlaşmış ve bütünüyle terkedilerek Hayaletköye dönüştü.
Gelin, bana katılın…
Tarihin derinliklerine bir yolculuk yapalım Kayaköy kalıntılarını gezerken…
11 Haziran 2019 Salı, Kayaköy…
Tarihi eski Rum Evlerini barındıran Antik Kayaköy adını ve 1923 mübadelesi ile bu köyden Atina yakınlarına iskân edilenleri 26 Mayıs 2017’de gerçekleştirdiğimiz Yunanistan Atina merkezli gezimizde duymuş ve hüzünlenmiştik.
Konaklama yerimiz Golden Coast Tatil Köyünün 3 km güneyinde bulunan Nea Makri beldesinde tanıştığımız bazı Rumlar atalarının Fethiye Kayaköy’den geldiklerini söylemekteydiler. Yeni Kayaköy’ü kurmuşlardı… Yeni Kayaköy Nea Makri idi. Attiki Yarımadasının kuzey-doğusunda, Ege Denizi kıyısında, Rafina Limanının kuzeyinde çok güzel bir sahil kasabası olarak karşımıza çıkmıştı Nea Makri… Önünde deniz, arkasında dağlar…
Her gün gerçekleştirdiğim sabah yürüyüşlerinde ulaştığım Nea Makri sakinlerinden Stefani Attık Yarımadasını bizi arabasıyla gezdirmiş, üstelik rehberimiz de olmuştu. Nea Makri sakinlerinin ataları 1923 mübadelesinde Fethiye Kayaköy’den gelmek zorunda kalmışlardı… Konaklama yerinden Nea Makri ’ye gidip gelirken rastladığımız yöresel ürün satıcılarından da duymuştuk bu zorunlu göç halini. Eşimle söz vermiştik onlara Kayaköy’ü ziyaret edeceğimiz konusunda. Ziyaretimiz 11 Haziran 2019 Salı gerçekleşecekti. Ölüdeniz ile Fethiye arasında olduğunu öğrenmiş ve rotamızı düzenlemiştik.

Ölüdeniz ile Fethiye arasındaki Hisarönü Köyü’nü geçip çamlar arasından 5 km daha ilerlerseniz bir “hayal-köy” göreceksiniz demişlerdi daha önce köyü ziyaret edenler. Gerçekten de bir hayal köydü gördüklerimiz… Eteklerindeki yerleşim yerinden tırmanmaya başladığımızda bir hayalet köyle karşılaştık. Köyde kimse yaşamıyordu. Bütün yapılar kayalar arasına yapılmıştı. Üstelik bütün evler kayalardan elde edilen taşlardan yapılmıştı. Adını hak ediyordu. Buranın adı Kayaköy ’dü.
Yamaca doğru biri diğerinin önünü kapatmayacak şekilde, özenle dizilmiş yüzlerce evden oluşan bu köy eski bir Rum yerleşimiydi 1923 yılından önce. Anadolu Rumları yaşardı bu köyde. Anadolu Rumları zanaatkâr olmanın yanı sıra iyi tarımcı da olduklarından, ekilir dikilir araziye ev kurmazlardı. Evler çevredeki kayalık, taşlık alanlara kurulurdu. Kayaköy de bu anlayışa uygun kurulmuştu.
Antik dönemde Karmylassos olarak bilinen Kayaköy’ün geçmişi filolojik verilere göre, M.Ö. 3 binlere kadar gitmesine rağmen mevcut kalıntılarda M.Ö. 4. yüzyıldan daha eskiye giden buluntu henüz ele geçirilememiştir. Kentin yamacında kurulmuş olan evler 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk çeyreğinde yapılmış olan o yıllardaki adı Levissi olan Rum yerleşimine aittir. 1923 yılındaki nüfus mübadelesi gereği boşaltılan kentteki yapılar dikdörtgen biçimli konut basitliğindeki yapılardan, gelir düzeyinin yükselmesiyle, avlu ve ana mekândan oluşan daha gelişmiş bir yapıya doğru gelişme göstermiştir.

Eski evler bütünüyle koruma altına alınmış. Eski adı Levissi olan köyde iki kilise, 14 şapel olarak adlandırılan küçük kilise vardı. Taksiyarhis ve Katopanayi kiliseleri harap durumda.
Mübadele’ den önce kız ve erkek ilkokulları, doktor ve eczaneleri, matbaası ve çok sayıda dükkânı ile çok canlı bir yerleşim yeriymiş. Gazete bile yayınlanırmış.
Mübadele ile gelen Müslümanların çoğu çeşitli nedenlerle, başka yerlere göçmüş. Buradan Yunanistan’a gidenler de Atina yakınlarında bir yere iskân edilmişler. Burayı mamur edip adına Nea Makri demişler. Yani “Yeni Meğri”yi kurmuşlar. Bu nedenlerden ötürü Kayaköy ’ün sokaklarını dolaşırken evlerinin önünde sohbet eden Eftalya’nın, Maria’nın, Eleni’nin sesleri duyulmuyordu. Tarlasına giden Kostas’ın, Yorgo’nun ve Aleksis’in sesi de yoktu artık. Ne nalbant Lakis ne de marangoz Manolis’le karşılaştık sokaklarda. Atina yakınlarında kurdukları Nea Makri’ de seslerini duymuştuk.

Kayaköy ‘ün eteklerinde çeşitli yeme içme tesisleri bulunuyor. Yemek yiyebilir, bir şeyler içebilirsiniz. Köylü kadınlar evlerinin önünde hamur tahtasının başında gözleme açıyorlar. Gözlemeler esmer undan, ıspanak, peynir, maydanoz ve çevreden topladıkları çeşitli otlarla yapılıyor, lezzetli ve doyurucu. Ayrıca kendin pişir – kendin ye tarzında restoranlarda, asma ağaçları altında bu. Biz cinbal kebap salonuna gittik. Tandır kebabı yedik, lezzetliydi. Memnun kalmıştık. Ancak hesap öderken pek etik davranmadılar. Giderseniz hesap kontrolü yapın derim.

Kayaköy ‘de dolaşırken yön levhalarıyla karşılaştık. Ölüdeniz ve Likya yollarını gösteren iki levha özellikle dikkatimizi çekti. Bir ara yolu 5 km yürüyerek Ölüdeniz’e çıkabileceğimiz öğrendik.