Kızıl Şehir Bologna

Kuzey İtalya’da bulunan Bologna’ya İtalyanlar “Kızıl Şehir” adını vermişler.

Marsilya kırmızısı olarak adlandırılan tuğla duvarlı yapılar şehre kızıl bir hava katmış.

1088 yılında kurulan Avrupa’nın en eski üniversitesini barındırmasının yanı sıra Orta Çağ mimarisinin birçok örnekleriyle doludur Bologna. Dante, Erasmus ve Kopernik Bologna Üniversitesi’nin ünlü öğrencilerinden bazılarıdır.  

Şehrin merkezi olan Piazza Maggiore Meydanı; İkiz kuleler, Neptün Çeşmesi, Bologna’nın en büyük, dünyanın ise en büyük kiliseleri arasında da beşinci sırada yer alan San Petronio Bazilikası, Belediye Meclis Dairesi ve sadece özel etkinlikler için kullanılan Belediye Sarayı ile çevrelenmiş durumdadır.

İkiz Kulelerden yüksek olanı Asinelli Kulesi olup, 1109-1119 yılları arasında inşa edilmiş. Kule 97,20 metre yüksekliğinde olup, 498 basamakla çıkılıyormuş. Elbette asansör yok. Hemen hemen aynı tarihlerde inşa edilen diğeri ise Garisenda Kulesi. Yüksekliği 47 metre.

Asinelli ailesinin saygınlık adına yaptırdığı kuleler özellikle savunma ve askeri amaçlı olarak kullanılmış.

O dönemlerde Bologna’da 100’den fazla kule varmış ama zaman içinde yangınlar ve savaşlar nedeniyle bugün için yaklaşık 20 tanesi ayakta kalmış.

Sadece bu meydanda bile saatler geçirilebilir; çünkü bu meydanda gittiğiniz döneme göre muhakkak etkinlik, eğlence ya da festivaller kapsamında organizasyonlar düzenlenmiş oluyor.

İtalya Bologna

Neptün Çeşmesi Bologna

25 Kasım 2015 Çarşamba

Venedik’ten Floransa’ya geçerken rota üzerinde bulunan Bologna’ya da uğrama şansını yakaladık.

“Kızıl Şehir” olarak da anılan Bologna turistik rehberlerde pek fazla yer almayan bir şehir.

Ancak, 1088 yılında kurulan Avrupa’nın en eski üniversitesini barındırmasının yanı sıra Orta Çağ mimarisinin birçok örnekleriyle doludur.

Kızıl şehir ismini de binaların çoğunun kırmızı tuğlalı olmasından almıştır.

Bologna İtalya

Dante, Erasmus ve Kopernik Bologna Üniversitesi’nin ünlü öğrencilerinden bazılarıdır.

Rehberimiz panoramik olarak Bologna’yı tanıtırken, ‘’Şehirde en çok ilginizi çekecek olan mimari özelliklerden birini oluşturan kızıl yapının yanında 60 km’yi bulan revakları olacaktır.’’ Dedi.

Saat 13,00 sularında Bologna’ya giriş yapmıştık.

İtalya Bologna

Gerçekten de Marsilya kırmızısı olarak adlandırılan tuğla duvarlı yapılar şehre kızıl bir hava katmışlardı.

Rehberimize göre,  İlk tuğla veya kiremit üretim tesisi belki de insanlar tarafından yapılan ilk evdir diyebiliriz.

Bu evler özellikle nehir kıyılarında ve deltalarda yer alan yerleşim bölgelerinde, kurutulmuş kil tabletlerle, yapılacak evlerin yanında oluşturulan basit bir üretim düzeneği ile gerçekleştirilmiş.

Pişmiş tuğlanın endüstriyel anlamda ilk üretimi ise M.Ö 4. Yüzyıla, Babil Kulesi yapımına denk düşmektedir.

Tarihçiler Babil Kulesinde 85 milyon adet tuğla kullanıldığını hesaplamışlardır.

Bugün bu rakamda tuğlayı ancak 5-6 gelişmiş teknolojili fabrikanın bir yıllık çalışmaları ile üretebildiğini düşünürsek, burada yapılan üretimin gerçekten de teknolojik açıdan değer taşıdığını kabul etmek gerekir.

Bologna İtalya

Rehberimizin bilgileri ışığında kırmızı tuğlalı yapıları gözden geçirirken, tur otobüsümüz şehrin Piazza Malphighi meydanında durdu.

Otobüsümüzün yanaştığı tarafta, kuzey-batıda kızıl bir kilise ile eklentileri dikkatimizi çekti. San Francesco, Bologna Bazilikası ve eklentileri olduğunu öğreniyoruz. Bizim tarafımızda Bologna Tombe dei Glossatori olarak bilinen Glossatori Mezarları bulunuyordu.

İtalya Bologna

Rehberimize göre Bologna’nın en benzersiz ve unutulmaz eserlerinden biridir diyor rehberimiz.

Glossatori Mezarları ince sütun üzerine yerden yükseltilmiş küçük Piramit çatılar oluşturmaktadır.

Geleneksel olarak, Gotik Kiliselerde mezarlar kilisenin arkasında bulunmaktadır.

Glossatori Mezarları yüzlerce yıldır ünlü Bolonya âlimlerine ev sahipliği yapmaktadır.

Mezarların bulunduğu San Francesco, Bologna Bazilikası 13. Yüzyılda kurulan tarihi bir kilisedir. 13. yüzyıl başlarında Assisili Aziz Francesco’nun kurduğu Hristiyan tarikatı tarafından oluşturulmuştur.

Kilisenin fotoğrafları çekildikten sonra Şehrin kalbinin attığı yer olan Maggiore Meydanı’na doğru harekete geçiyoruz.

İtalya Bologna

İtalya Bologna

Rotamız üzerinde Piazza Malphighi ve Ugo Bassi yolu ya da caddesi var. Ugo Bassi yolunun bitiminde, yolun ya da caddenin güneyinde Piazza del Neptüno ve Maggiore Meydanı bulunuyor.

Rehberimizin daha önce uyardığı gibi, caddeler boyunca İlk gözünüze çarpan Bologna’nın bir ‘Revak’lar şehri olduğu gerçeği…

Neredeyse, ‘’Old City’’ olarak bilinen eski şehirdeki tüm binaların önünde, sırtı bağlı bulunduğu binaya dayalı, ön cephesi açık, üstü örtülü, sütunlar ve payelerle taşınan revak geçitler yer alıyor.

Bologna İtalya

60 kilometreye yayılan bu üstü kapalı kaldırım geçitler, yürüyenler için kışın yağmur ve karda doğal şemsiye görevi görüp rüzgârdan korunmayı sağlıyor. 

Yazın sıcak günlerinde ise doğal gölge ve serinlik sunuyor. Neredeyse bütün eski şehri ve sokakları bu revakların altından yürüyerek  keşfedebileceğimizi söylüyor rehberimiz.

Her binanın revaklarının ayrı bir karakteristik özelliği var. Bazılarının sütunları ve payeleri farklı olurken bazılarının tavan süslemeleri muhteşem, bazılarının ise yer döşemeleri çarpıcı.

Yüzlerce yıllık bu revaklar şehirliler için doğal koruma sağlarken, şehirde yaşayan yaşlıların sıcakta soğukta yağmur çamurda sokağa çıkabilmesine imkân tanıyarak müthiş bir kolaylık sunuyor. 

Revakların bu koruyucu özelliklerinden yararlanarak önce Piazza del Neptüno’ya ulaşıyoruz.

İtalya Bologna

Şehrin en önemli meydanı olarak kabul edilen Maggiore’ye bitişik olan bu meydanın tam ortasında Neptün Çeşmesi yer alıyor. 1563-1566 yılları arasında yapılan bu heybetli çeşme Papa’nın gücünün simgesi olarak inşa edilmiş.

Neptün ÇeşmesiBologna

Neptün nasıl denizleri yönetiyorsa Papa’da Hristiyanları yönetiyor tarzı bir şey. Alt tarafında yer alan küçük melekler o dönemde keşfedilmiş olan dört farklı nehri simgeliyormuş.

Çeşmenin bir tarafında belediye binasının uzantısı ve Sala Borsa olarak bilinen eskinin borsası şimdinin çoklu ortam kütüphanesi yer alırken diğer tarafında Palazzo del Re Enzo bulunuyor.

Sala Borsa’nın ön cephesindeki üç farklı panelde Alman istilasına karşı direnen ve öldürülen vatanseverlerin küçük resimleri asılı.

Bu küçük resimlerle Neptün Çeşmesi fotoğrafları çekildikten sonra şehrin kalbinin attığı yer olan Maggiore Meydanına geçiyoruz.

İtalya Bologna

13. yüzyıla tarihlenen dikdörtgen şeklindeki Maggiore Meydanın en önemli yerlerinden birisi hiç kuşkusuz batı bölümünde yer alan belediye binası.

Palazzo Communale ya da diğer adıyla Palazzo D’Accursio olarak adlandırılan bina 1336 yılından itibaren belediye binası olarak kullanılıyormuş. İki ana bina var. Saat kulesi ile Meryem ve Hz. İsa heykeli 15. yüzyılda eklenmiş.

Ön cephesinde Bologna’lı Papa 13. Gregory’nin de heykeli var. Maggiore Meydanının bir diğer simgesi ise San Petronio Bazilikası.

İtalya Bologna

Bologna’nın en büyük, dünyanın ise beşinci büyük bazilikası olan San Petronio, şehrin baş azizi San Petronio’ya adanmış.

132 metre uzunluk ve 47 metre yükseklikle gerçekten büyük bir yapı. Aslında hiçbir zaman tamamlanamamış.

Roma’daki St. Peter Bazilikasından büyük olması planlanmış ama Papa 4. Pius, inşaat başladıktan 169 yıl sonra 1561’de buna izin vermeyerek doğu bölümünü üniversiteye çevirtmiş.

İtalya Bologna

Maggiore meydanı gezildikten sonra Francesco Rizzoli Caddesi üzerinden Bologna’nın simgesi olarak kabul edilen meşhur “İkiz Kuleler”in yani Le Due Torri’nin bulunduğu Porta Ravegnana Meydanına ulaşıyoruz.

İki kuleden yüksek olanı Asinelli Kulesi olup, 1109-1119 yılları arasında inşa edilmiş. Kule 97,20 metre yüksekliğinde olup, 498 basamakla çıkılıyormuş. Elbette asansör yok. Hemen hemen aynı tarihlerde inşa edilen diğeri ise Garisenda Kulesi. Yüksekliği 47 metre. Asinelli ailesinin saygınlık adına yaptırdığı kule özellikle savunma ve askeri amaçlı olarak kullanılmış. 

İkiz KulelerBologna

Kulelerin hemen ön tarafında şehrin azizi San Petronio’nun 1670 yılına tarihlenen heykeli var.

Kuleleri ile aslında Bologna bir nevi dünyanın ilk gökdelenler şehri, hatta bir tarihçi şehri ‘Ortaçağ’ın Manhattan’ı olarak tanımlamış.

Statü sembolü olan bu kuleler, yaptıran aile ne kadar zengin ise daha da yükseğe ulaşıyormuş. 12. Yüzyılda, şehirdeki asilzadelerinin yaptırdığı 100’e yakın kule yer alıyormuş. 

19.yüzyılda kilise baskısı ile çoğu yıkılan kulelerden sadece 20 tanesi ayakta kalmış.

İtalya Bologna

İkiz Kuleler de görüldükten sonra rehberimiz bizi serbest bırakıyor.  Zamboni Caddesi üzerinden Universita di Bologna olarak bilinen Bologna Üniversitesi kampüsüne doğru yürüyorum.

Bologna’nın bir başka önemli özelliği de özgür düşünceye ev sahipliği yapmış olması. 11. yüzyılda kurulmuş Avrupa’nın en eski üniversitesine ev sahipliği yapan Bologna, hala önemli bir üniversite şehri ve 100.000’ yakın öğrencisi varmış.

Sayısal olarak bu büyüklükteki öğrencinin şehirdeki varlığı Bologna’ya canlı, dinamik ve özgür bir ruh katmış.

Bilimsel doğru ve hukuk arzusu 11. yüzyılda üniversitenin temellerini oluşturmuş.

Dürüst ve açık kalpli malzemeler yöre mutfağının, eşitlikçi ve adil sosyalist yaklaşım ise yaşam biçiminin temelini oluşturmuş.

Çok yakın bir zamana kadar belediye yönetiminde İtalyan Komünist Partisi yer almaktaymış.

Özgür düşünce ve sol görüşün ağırlıklı olması şehirde kilisenin baskın olmasını engellediği için şehrin yaşam alanları ve tarzında baskılardan arınmış bir doğallık ve rahatlık hissediyorsunuz.

İtalya Bologna

Bologna Üniversitesinde dil bilim profesörü olarak 30 yıl çalışmış yazar Umberto Eco, dünyaca ünlü romanı ‘Gülün Adı’nı şehrin bu gerçeğin peşindeki ruhundan aldığı ilham ile yazmış.

2000 yılında ‘Avrupa Kültür Şehri’ seçilmiş olan Bologna’nın belki assolist bir anıtı olmaması daha çok şehri yaşamaya imkân tanıyor. Bologna, İtalya’daki yaşam kalitesi koşullarında üst şehirlerden biri olarak sıralanmaktadır.  

Share Button