Kuzey İtalya’nın Başkenti Milano

Roma’dan sonra en büyük şehir olan Milano, İtalya’nın kuzeyindeki Lombardiya bölgesinin başkenti olup, dünya modasının merkezi olarak biliniyor. Sanat, tasarım, ticaret, moda, gösterim dünyası bir aradadır.

Hem tarihi hem de modern dünyayı bir arada yaşayabileceğiniz Milano şehir merkezinde dünyanın en büyük gotik katedrali Duomo di Milano, dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biri olan Galleria Vittorio Emanuele II ve dünyanın en büyük tiyatrolarından biri olan La Scala yer almaktadır.

Şehrin tarihi yüzyıllar öncesine gidiyor. Milattan önce üçüncü yüzyılda Romalılar buraya yerleşmiş, M.S 4. yüzyıla gelindiğinde Roma İmparatorluğu’nun başkenti olmuştu. 

Orta Çağ boyunca ünlü Visconti ve Sforza ailelerinin etkisinde kalan Milano, Rönesans’la Yeni Atina olarak adlandırılmış antik bir şehirdir.

İtalya, Ortaçağ boyunca ünlü Visconti ve Sforza ailelerinin etkisinde ve yönetiminde kalmış.

M.S. 1277-1440 yılları arasında Milano yönetimde söz sahibi olan Visconti ailesi şehirde imar hareketleri başlatmıştır. Dumo Kilisesi bu dön bir tanesidir. M.S. 1440-1535 yılları arasında da Milano ve Lombardiya’ yı  Sforza Ailesi yönetmiş.

Fortezza Kalesi olarak da bilinen Sforzesco Şatosu Francesco Sforza tarafından 15. yüzyılda yaptırılmış ve yönetim merkezi olmuş. Dört kenarlı heybetli bir kırmızı tuğla bloğundan oluşan kale, kare planlı 240 metre uzunluğunda dört kale duvarı tarafından sınırlanmaktadır. Kale duvarlarının kalınlığı yaklaşık 36 metredir.

Günümüzde; Antik Çağ Sanatları Müzesi, Müzik Aletleri Müzesi ve Resim Galerisi gibi bölümlerde sergilenen çeşitli sanat koleksiyonlarını barındırmaktadır.

Michelangelo’nun yarım kalan son yapıtı “Rondanini Pietası” da buradadır. Son nefesine kadar taşa hükmeden İtalyan Rönesansı ‘nın önemli ismi Michelangelo’nun  tamamlanmamış olmasına rağmen, en kırılgan ve en şiirsel heykel çalışmasıdır.

Figürlerden hangisinin diğerini desteklediğini anlamak mümkün değildir diyor bu konudaki uzmanlar.

Bedensel sarılmadan çok, tinsel bütünlüğün izlendiği taş heykelde, İsa’nın yeniden doğuşunu göstermek istercesine Meryem’in bedeninde İsa büstünü şekillendirmiştir.

Sanatçı, İsa’yı annesini sırtında taşıyormuş duygusu uyandıracak biçiminde tasarlamıştır.

Ana ve oğul arasındaki ilişkinin hüzün dolu yoğunluğunun izleyicide uyandırdığı sevgi ve merhamet hissi, birçok eleştirmen tarafından heykelin “bitmemiş” olarak nitelendirilmesine neden olmuştur.

İnsanlık tarihinin en önemli dâhilerinden biri olan Leonardo da Vinci’nin ”Son Akşam Yemeği” freski de Milano’da. Yağlıboya bir tablo olduğunu düşündüğümüz bu ünlü fresk, Milano’daki Santa Maria delle Grazie kilisesinin yemekhanesinin tüm bir duvarını süsleyen dev bir yağlıboya tablo görünümündedir.

Hristiyanlık inancına göre bu fresk, İsa’nın çarmıha gerilmeden önce 12 havarisiyle yediği son akşam yemeğini betimlemektedir.

Dünyanın en önemli fresklerden biri de İstanbul Kariye Müzesi duvarları ve tavanlarındadır. Bu fresklerle, adeta fotoroman gibi, İsa ve Meryem’in   hayatları anlatılmıştır.

İkinci Dünya Savaşı’nda ağır bombardımana uğrayan kent, enkaz haline gelmiş olmasına rağmen, İtalyanların başarılı restorasyon çalışmalarından sonra günümüzdeki mhteşem haline kavuşmuş.

23 Kasım 2015 Pazartesi, Milano…

Milano’daki gezimizi sürdürüyoruz. Rehberimizin açıklamaları eşliğinde Milano’ya girmiş ve saat 15,00 civarında da Piazza della Scala’ya ulaşmıştık. Piazza della Scala kare şeklinde düzenlenmiş bir meydan olup, adını kuzey-batı tarafındaki ünlü La Scala Opera binasından almaktadır.

Piazz del Scala ve Leonardo Vinci

Meydanın tam ortasındaki anıt dikkatimizi çekiyor. Grubu çevresinde toplayan rehberimiz Erdem Şükrü Ergün anıtla ilgili özet bilgi veriyor. Heykeltıraş Pietro Magni tarafından yapılan anıtın en üstünde Leonardo Vinci’nin heykeli bulunmaktadır. Leonardo Vinci, Rönesans döneminde yaşamış İtalyan hezârfen, döneminin önemli bir düşünürü, mimarı, mühendisi, mucidi, matematikçisi, anatomisti, müzisyeni, heykeltıraşı, botanikçisi, jeologu, kartografı, yazarı ve ressamıdır.

En tanınmış yapıtları Mona Lisa ve Son Akşam Yemeği’dir. Rönesans sanatını doruğuna ulaştırmış, yalnız sanat yapısına değil, çeşitli alanlardaki araştırmaları ve buluşlarıyla da tanınan, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük sanatçılarından ve dehalarından biri kabul edilir. Pizza del Scala ve çevresi hakkında bilgilenip, fotoğraflar çekildikten sonra bizi Pizza del Duoma’ya götürecek olan Galeria Vittorio Emanuela II’ ye giriyoruz.

İtalya Milano

Galeria aslında zamanında Duomo meydanından La Scala’ya kolay ulaşım için yapılmış olan tüneldir diyor rehberimiz. Dünyanın en eski alışveriş merkezlerinden biridir. Modanın kalbi olan Milano’nun da simgelerinden biridir. Yapı demir çatı üzerine cam çatı tasarlanarak inşa edilmiştir.

Alışveriş merkezi 1867 yılında, İtalya’nın ilk kralı Vittoria Emanuele II tarafından açılmıştır. Yüksek tavanı ferah ve rahat bir hava yaratırken tarih kokan mimarisi ile cam tavanı etkileyici bir görüntü yaratıyor. Ortada, yerde gördüğünüz mozaik o dönemde birleşen İtalyan şehirlerinin sembollerini içeriyor. Galeria’yı hayranlıkla izleyip, Duoma Meydanı’na geçiyoruz.

Bu kez de bir başka hayranlık uyandırıcı bir yapı, Katedral Duoma di Milano  karşımıza çıkıyor. Adını verdiği Duomo meydanında yer alan Duoma Katedrali büyüklüğü ve göz kamaştıran gotik yapısı ile kendisini görmeye gelenleri adeta büyülüyor. Fosforlu beyaz Duomo Katedrali görüp görebileceğimiz en güzel gotik yapılardan biridir.

Katedral Duomo di Milano

Avrupa’nın 4. en büyük katedrali olan Duomo Katedrali aynı zamanda Milano’nun en önemli simgelerinden biri oluyor. Rehberimizin söylediğine göre, katedralin üst kısmında, sürekli devam eden küçük bir inşaat görüntüsü vardır. Göremediğimiz bu yarım kalmış inşaatın nedeni ise, varsayılan bir antlaşmaya göre, yapının inşaatı bitince yapı tüm dünyanın olacaktır. Bu nedenle İtalyanlar katedralin inşaatını sürekli devam ettirmektedirler.

Katedralin yapımına 1386 yılında başlanmış olup, yapımı 500 yıl sürmüştür. Duomo katedrali gerçekten müthiş bir sanat eseridir. Diyor rehberimiz. Diğer bir adı ile Milano Katedrali olan bu yapının dışı oldukça ince bir işçilikle detaylandırılmış. Bütün figürler son derece özenli bir şekilde, dantel gibi işlenmiş. Birçok meydan gezdik ama benim en beğendiğim, en unutamadığım meydan, Duomo’nun durduğu, aydınlığıyla gözlerimi kamaştıran Milano meydanı oldu.

Milano

Hayran olduğumuz Gaudi’nin Barcelona’daki Sagra Da Familia’sı, Vatikan ve nice kiliseler, katedraller bir yana, Duomo’nın eşsiz zarafeti kesinlikle başka diyor rehberimiz. Zaten yapıyı yakından incelerken bunu anlayacaksınız. Katedralin dışı o kadar büyüleyici ki içine girdiğinizde aynı etkilenmeyi yaşayamıyor ve hayal kırıklığına uğruyorsunuz. Biz hayal kırıklığına uğramadık, çünkü içine gezecek yeterli zaman olmadığı gibi katedral de kapalıydı.  Katedralin kapısında yer alan İsa ve havarilerinin resimlerini yakından inceledim.

İsa’nın resminin olduğu bu bronzdan kapının birçok ziyaretçi tarafından ellendiğini gördüm.  Rehberimize göre bunun nedeni, ellenen bronz kapının kişiye iyi şans getirdiğine inanılıyormuş. Aklıma Eyüp Sultan Türbesi ve ona yüz sürenler geldi.  Duoma Meydanı ve çevresinde yer alan Milano Katedrali ile Galeria Vittoria Emanuel II’nin fotoğrafları çekildikten sonra, rehberimiz tarafından serbest bırakıldık bir saat süreyle. Elimdeki notlardan Milano’da görülmesi gereken yerlerden birinin de Fortezza Kalesi olduğunu görüyoruz.

Milano

Piazza del Duoma’nın kuzey-batısında, meydandan 1,5 km uzaklıktaki bu şatoya gitmeye karar veriyoruz eşimle. Böylelikle, ünlü şair Dante’nin adını alan sokak da görülüyor tarafımızdan. Via Dante olarak bilinen bu yürüme yolu, Ünlü şair Dante’nin adını alan sokak, yayalar için harika yürüme alanlarına sahip. Sokak sanatçıları, kaldırım üstü kaffeleri, sokak sanatının renkli dünyasına teslim olmuş duvarlarıyla dinamizm ve rahatlık sunuyor.

İtalya Milano

Piccolo Teatro denilen çok ünlü yerel bir tiyatro da burada. Özel günlerde, Milano’nun uğranması gereken sokaklarından bir Dante. Sokak dediğime bakmayın, aslında bir keyif bulvarı bence Dante. Piazza del Mercanti, Piazza Cordusio ve Piazza Castello geçildikten sonra Sforza Şatosu’na ulaşıyoruz. İtalya, Ortaçağ boyunca ünlü Visconti ve Sforza ailelerinin etkisinde ve yönetiminde kalmış.

Fortezza Kalesi olarak da bilinen Sforzesco Şatosu Francesco Sforza tarafından 15. yüzyılda yaptırılmış. Bu yapı dörtkenarlı heybetli bir kırmızı tuğla bloğundan oluşmaktadır. Kare planlı 240 metre uzunluğunda dört adet kale duvarı tarafından sınırlanmaktadır. Kale duvarlarının kalınlığı yaklaşık 36 metredir.

İtalya Milano Sforza Şatosu

Büyük bir avlusu, (90mx70 m) boyutlarında silah meydanı, Ludovico il Moro tarafından inşa ettirilen ve Erken Rönesans Mimarı Bramante’ye atfedilen harikulade bir sundurması ya da koridoru bulunmaktadır.  Günümüzde Antik Çağ Sanatları Müzesi, Müzik Aletleri Müzesi ve Resim Galerisi gibi bölümlerde sergilenen çeşitli sanat koleksiyonlarını barındırmaktadır.

Michelangelo’nun yarım kalan son yapıtı “Rondanini Pietàsı” da buradadır. Andrea Mantegna, Giovanni Bellini, Fra Filippo Lippi, Correggio ve Pontormo gibi Rönesans ve 17. yüzyıl İtalyan ustalarına ait yapıtların yer aldığı Resim Galerisi’nde, Fransız ve Felemenk yapıtlarından oluşan güzel bir koleksiyon da vardır. Şatoyu boydan boya geçiyoruz. Piazza del Cannone’den Milano’nun en büyük parkına bakıyoruz. Parco Sempione olarak bilinen “Simplon Park”  büyük bir şehir parkı olup, 1888 yılında kurulmuş.

İtalya Milano Parco Sempione

386.000 m²’lik bir alana sahip olan park, şehrin tarihi merkezinde yer almaktadır. Parkın bir tarafında Sforza Kalesi, diğer tarafında Barış Kemeri, Milano’nun iki ana bölgesi olarak biliniyor. Mimar Emilio Alemagna  tarafından tasarımı yapılırken, parkla birlikte anıtları kapsayan panoramik manzaralı bir görünüm amaçlanmış. Arkamıza parkı alarak fotoğraflar çekildikten sonra Piazza del Scala’ya dönüyoruz. Bize ayrılan serbest zaman da dolmuş olduğundan, tur otobüsüne binerek, gece konaklayacağımız, Milano’dan 300 km-Venedik’ten 33 km uzaklıktaki 4* lı Roy Otele gidiyoruz. Çünkü yarın turumuzun Venedik ayağı var…

Share Button