Şanzelize Bulvarı’nda Bir Öğleden Sonra
Paris’in Ayrıcalıklı Bulvarı olan Şanzelize ya da Fransızların söylemiyle Champs Elysees Fransa’ya gelen her gezginin mutlaka görmek isteyeceği mekânlardan biridir. Fransızlar, Zafer Takı’nın bulunduğu Charles de Gaulle Meydanı ile Placa de la Concorde adıyla bilinen Konkord Meydanı arasındaki bu ulaşım aksına ‘’Dünyanın En Güzel Bulvarı’’ diyorlar. Onlara katılmamak elde değil…
İki meydan arasındaki uzaklık yaklaşık iki kilometre… Adını, mitolojide cehennem olarak bilinen, Elysion ovalarından alan Champs Elysees dünyanın en ünlü ve en canlı bulvarlarından biri… Bulvarın Placa de la Concord’dan sonraki devamı, Louvre Sarayı’nın eklentilerinden biri olan Tuilleries Gardens ve sonrasında da Louvre Müzesi ile ünlü Rivoli Caddesi. Biz öncelikle, iki meydan arasındaki bulvarı yürüyerek keşfetmek istedik bir öğleden sonra eşimle…
Haydi, siz de katılın Şanzelize’deki bu gezimize… Bu kez hareket noktası olarak ünlü Zafer Takı ya da diğer adıyla Arc de Triomphe’un bulunduğu Charles de Gaulle Meydanı’nı seçelim. Harekete geçmeden önce de anıta alıcı gözüyle bakalım ve fotoğraflarla ölümsüzleştirelim. Arc de Triomphe, yani özgürlük anıtı devasa görüntüsü ile göz dolduruyor. Öyle ki Konkord Meydanı’ndan bile rahatlıkla görülebiliyor. Boyu 45 metre, eni 22 metre ve yüksekliği 49 metre olan Özgürlük Anıtı, Fransa için savaşanlar adına dikilmiş.Kemerli anıtın iç kısmında ve üst kısmında generallerin adı ile savaşların adı yazılı. Anıtın altında ise I. Dünya Savaşından kalan meçhul bir askere ait mezar bulunuyor. Vikipedi’den edindiğim bilgilere göre, Özgürlük Anıtı Napolyon Bonapart’ın Paris’e armağanıdır diyebiliriz. Napolyon Bonaparte, Austerlitz savaşında galip gelen Fransız askerlerine seslenmiş ve ‘’Evinize zafer taklarının altından geçerek döneceksiniz.’’ Demiştir. Askerlerine verdiği sözün üzerine de, 18 Şubat 1806 tarihinde, Zafer Takı inşaatının başlamasını emretmiştir.
Napolyon Bonapart’ın ilk düşüncesi, Zafer Takı’nı Louvre Müzesi ve Bastille Meydanı’ndan geçen uzun bir caddenin başlangıç noktası yapmaktı. Anıtın yapımına başlanmış, ancak, Napolyon Bonaparte’ın 1810 yıllarında Rusya İmparatorluğu’na karşı savaşması nedeniyle, ara verilmiştir. Bu tarihi bilgiyi notlarımız yardımıyla hatırladıktan sonra Zafer Takı’nın çevresinde 360 derece dolanarak onlarca fotoğrafını çekiyorum. Eşimle bir taraftan Zafer Takı’nın tarihçesini konuşuyor, diğer taraftan da Şanzelize Bulvarı’nda Placa de la Concorde doğru ilerliyoruz.
Elimdeki notlara göre, Louis-Philippe’in Fransa Kralı olmasıyla, Zafer Takı inşaatı 1832 yılında yeniden başlamış ve 1836 yılında bitirilmiştir. Napolyon Bonaparte’nin askerleri değil ama 15 Aralık 1840 tarihinde, Napolyon Bonapart’ın cenazesi Zafer Takı’nın altından geçirilmiştir. Zafer Takı’nı arkamızda bırakarak ilerliyoruz. Kaldırımlarında mahşeri bir kalabalığın olduğu Şanzelize Bulvarı’nın 400 yıl önce büyük bir tarla olduğunu öğrenmek oldukça ilginç olsa gerek. Zamanla bulvarın kenarları ağaçlarla bezeli bir gezinti yeri haline getirilir.
Louvre Sarayı’nın bir eklentisi olan Tuileries Gardens yeniden düzenlenirken de bu cadde genişletilir, zenginleştirilir ve keyif bulvarı haline getirilir. O zamanlar sade bir gezinti yeri olan bu yer 1709 yılında Avenue des Champs-Elysees adını alır. 1838 da bulvar sokak lambaları ile aydınlatılır. Günde 800 bin İnsanın üzerinden geçtiği kaldırımları, Paris’in uzak köşelerinden Şanzelize’ye kadar ulaşan metro istasyonlarının yapılmasıyla, Paris’in az gelirli insanlarının da gezebildiği bir merkez olur. Lüks butiklerin yanında orta halli bütçelere de hitap eden dükkânlar da bu caddede yerini almaya başlar.Kemerli anıtın iç kısmında ve üst kısmında generallerin adı ile savaşla
Bulvarda çok sayıda sinema, restoran ve kafenin olması insan akışını artırmakta… Bulvarın güney kaldırımlarında Lancel, Lacoste, Hugo Boss, Louis Vuitton, Nike gibi dünyaca ünlü markaların dükkânları bulunuyor. İnsan kalabalığı ise caddenin kuzey tarafındaki yaya kaldırımında yoğunlaşmış. Hafta içi her gün ortalama 500 bin, hafta sonu ise 800 bin kişi bu kaldırımı kullanıyormuş. Podyumdan fırlamış gibi bakımlı ve şık insanları görüyoruz etrafımızda… Farkına varmadan Franklin D. Roosevelt Meydanı’na ulaşıyoruz.
Meydanı geçtikten sonra sağ kolda, III. Alexandre Köprüsü’ne çıkan cadde üzerindeki Grand Palais ve Petit Palais müzelerinin fotoğraflarını çekiyoruz. Mimari yapılarına hayran kaldığımız bu yapıları geride bırakarak tekrar bulvara çıkıyor ve Placa de la Concorde ulaşıyoruz. Paris’in en meşhur ve en büyük meydanlarından biridir Concorde… Şanzelize Bulvarı ile 250 bin metrekarelik Tuileries Bahçeleri arasında kalan bu sekizgen meydan, Fransızca adıyla Place de la Concorde, Bordeaux’ta bulunan Quinconces Meydanı’ndan sonra Fransa’nın en büyük ikinci meydanıdır.
Meydanın dört bir yanına ülkenin önemli geçim kaynağı olan su taşımacılığını/Seine Nehri taşımacılığını simgeleyen altın yaldızlı heykellerin süslediği fıskiyeli çeşmeler bulunmaktadır. Meydanın göbeğinde ise Mısır’dan hediye gelen Luksor Dikilitaşı bulunuyor. Bir sonraki yazı dizisinde Place de la Concorde’u anlatmak üzere…