Kraliyet Yazlık Sarayı Madrid
5 Nisan 2008 Cumartesi, Madrid…
Madrid’de üçüncü günümüz. İlk iki gün, rehberli ve rehbersiz olarak Madrid’in görülmesi gereken meydanları, bulvarları, caddeleri ve sokakları gezildi. Madridliler şehirlerini tanımlarken, Madrid’den sonra görülebilecek en güzel yerin cennet olduğunu belirtmek için, “Madrid’den sonra cennete” diyorlar. Madridliler biraz abartmış olsalar da şehir kendine has tadıyla ziyaretçileri büyüsü altına alıyor. Bizi de büyüleyen Madrid’in yılda 65-70 milyon ziyaretçisi bunun en büyük kanıtı…
Bu gün kişi başı 60 Euro ödediğimiz Segovia merkezli ekstra turumuz var. Önce, Madrid’in yaklaşık 80 km kuzeyindeki Royal Palace of La Granja of San Ildefonso olarak bilinen Kralın yazlık sarayına sonra da sarayın 15 km kuzey-batısında bulunan Segovia ’ya gidilecek. Saat 7.30 civarında yapılan güçlü bir kahvaltıdan sonra otelimiz Barcelo’dan ayrılarak tur otobüsümüzde yerimizi aldık. Yoklama yapan rehberimiz işaret verince yolculuk başladı. Yolculuk boyunca Kappa Tur ailesinden Demir Bey, önce İspanyollar ve İspanya tarihi hakkında özet bilgi verdi.
Bilindiği gibi Endülüs, bugün İspanya’nın güneyinde bir bölge olmaktan çok öte kadim bir medeniyet ve kültür mirasıdır. Tarihte ise Endülüs, İslam, Katolik ve Musevi kültürlerinin aynı potada eriyip mükemmel bir karışım oluşturduğu yerdir. Endülüs dönemi 750 yıl boyunca İber Yarımadasına hükmetmiş, birçok ilklere imza atmış, dünya kültür ve bilim mirasına önemli eserler bırakmış bir medeniyet olarak biliniyor.
711 yılında, Kuzey Afrikalı berberi komutan Tarık Bin Ziyad’ın, bugün adını verdiği, Cebel-i Tarık boğazından geçerek fethettiği İber Yarımadası, tarihte görülmemiş gelişmişlikte bir dönemin doğuşunu başlattı. İber Yarımadasında Endülüs Döneminin başladığı yıllarda, Büyük İspanya İmparatorluğu çalışmaları da başlamıştı. İspanya Yarımadasından Müslüman Emevilerin kovuluşu olan Reconquista, yani Yeniden Doğuş süreci, Kastilya’daki iç savaşı kazanarak tahta çıkan Kastilya kraliçesi Katolik I. İsabel ile Aragon kralı Katolik II. Fernando’nun evlenmesi ve iki hanedanın birleşmesiyle sonuçlandı. Bundan sonra da Endülüs’teki Ronda, Seville, Kordoba ve İspanya’nın manevi başkenti Toledo gibi şehirler iki hanedan tarafından ele geçirildi.
İspanya, ”Yeniden Fetih” rüyasını gerçekleştirdikten sonra, 16. yüzyılda Avrupa’daki en büyük güçlü imparatorluk olmuş. Bu dönemden 18. yüzyıla kadar Avrupa’daki meselelerle oldukça yakından ilgilenmiş. İspanya kralları Avrupa’nın birçok yerine yayılmış eyaletlere hükmetmiş. İspanyol İmparatorluğunun, evrensel bir imparatorluk olduğunu ve birçok yerde, özellikle de Amerika’da koloniler kurarak yayıldığını anlattı. Öyle ki İspanyolcanın, bugün bile, İspanya sınırları dışındaki 200 milyonun ana dili olduğunu hatırlattı. Rehberimizin tarihi bilgilerini dinlerken zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmamıştık. Oysa 45 dakikalık bir yolculuk yapmıştık ve dışarıda da kar yağıyordu. Madrid’den ayrılırken, hava günlük güneşlikti. Hayretler içinde kalmıştık.
Demir bey, sormamıza meydan vermeden tekrar açıklamalara girişti. Ankara Beypazarı’nın 50 kilometre kuzeyinde, denizden 1600 metre yüksekte; sarıçam, karaçam ve köknar ormanları arasındaki ”Eğriova Yaylası” Ankaralıların yaylasıdır. Madrid ve Madridlilerin yaylası da Segovia ve 7 kilometre uzağındaki Granja kasabasıdır. Madrid günlük güneşlik iken, Granja ‘da kar olabilir. Diyen rehberimiz Demir Bey, öncelikle, Granja kasabasına uğrayacağımızı bir kez daha söyledi.
Ganja’da, Fransa’daki Versallais Saraylarının bahçelerinin örnek alındığı İspanya’nın Kraliyet yazlık sarayı ve bahçesinin mutlaka görülmesi gerektiğini anlattı. Bu arada, Granja kasabasına da gelmiştik. Yolculuğumuz, havanın yağışlı olması nedeniyle, umulandan fazla olmuş ve bir buçuk saati bulmuştu. Granja kasabası da kar altındaydı, ancak, kar yağışı durmuştu. Ben ve eşim, böyle bir hava beklememiştik. Özellikle, eşimin ayakkabıları spor ve yazlıktı. Granja’daki gezi boyunca, ayaklarından ısı kaybederek üşüdü. Bereket hastalanmadı.
Granja’nın; çam ormanlarıyla kaplı, 2 bin metrelik Guadarrama Sıradağlarının eteklerinde, pınarların ve eriyen karların beslediği Eresma ve Clamores ırmaklarının buluşma noktasındaki dev bir kaya kütlesinin üzerine kurulmuş bir kent olduğunu öğreniyoruz. Granja adı da ”Çiftlik” ya da ”Çiftlik Evi” kökeninden gelmiş. 1450 yıllarında, Kastilya Kralı Enrique IV tarafından, San Ildefonso adındaki din adamı Ganja’ya Başpiskopos olarak atanır ve bu yörede bir şapel inşa etmesi istenir. 1477 yılında, ülke yönetimine hâkim olan Katolik Monarşi, Şapel için arazi bağışlarken, rahiplerin yaşam alanlarını oluşturmak için de oldukça geniş arazisi olan bir ”Çiftlik” yeri ayrılır. İspanyolca ‘da, ”Çiftlik” sözcüğünün karşılığı ” La Granja” ve Başpiskopos, San İldefonso’ya ayrıldığından, San İldefonso’nun çiftliği anlamında ”La Granja de San Ildefonso” adını almış yerleşim bölgesi.
Yazlık saraya en yakın olan meydanda park eden otobüsten inerek, rehberimizin peşinden yürümeye başlıyoruz. Rotamız üzerinde bir kiliseye rastlıyoruz. Eşimin, kapısında durup, içeri girdiği kilisenin kökeni, San Ildefonso tarafından kurulması istenen Şapel olsa gerek. Kilisede panoramatik bir ziyaretten sonra, kiliseyi geçiyoruz. Kraliyet sarayına ulaşmadan önce, yoğun karla kaplı, çam ağaçları arasında, oldukça geniş bir cadde yürüyor ve fotoğraflar çekiyoruz. Rehberimiz Demir Bey, Fransa’daki Versallais ve Marly le Roi bahçelerinden söz ediyor biraz.” Fransa’nın bir sömürge imparatorluğu kurduğu, Güney Amerika’dan Afrika’ya kadar uzanan bir coğrafyanın zenginliklerinden yararlandığı zamanlar.” diyor Demir Bey. Fransa’da, Kralların adının güneşle birlikte anıldığı zamanlar. Kendilerini Tanrı mertebesinde gören, gösterişin çılgınlık haline geldiği, altının renginin sarayın duvarlarına vurduğu, yani, her şeyin altından yapıldığı bir dönem. 1668’de XIV. Louis babasının mütevazı av konağını 20 000 kişilik bir saraya dönüştürmek için emir verir.
İlk olarak 1660’larda Louis de Vau’nun inşa ettirdiği kanat yapılar, teraslar, salonlar eklenerek göz kamaştıracak bir saraya dönüşür. 1770’de XIV. Louis Opera Evi’ni yaptırır. Sarayda renkli mermer, taş ve ahşap oymalarla dolu; kadife, gümüş ve yaldızla kaplı mobilyalarla süslü mekânlar ve devlet daireleri oluşturulur. Olympos tanrılarına adanmış özel odalar yaptırılır. Tanıtımına devam ediyor Demir Bey; Sarayda,17 dev aynanın kapladığı Aynalı Salon dillere destandır. Taç giyme törenlerine, Kraliçe’nin doğumlarına, düğünlere bu muhteşem yapısıyla, Aynalı Salon ve Versallais sarayı tanık olmalıdır. Ancak, bu sınırsız harcama, şatafat ve israfın yanı sıra sınırsız güç, 1789’da açların, yoksulların ve düzene karşı olanları ayaklandırır. Fransa’da İhtilal, büyük bir halk hareketine dönüşür. Saray işgal ve talan edilir. Versallais sessizliğe gömülür ve hanedan kanlı bir biçimde sonlandırılır.
Rehberimizin tanıtım eşliğinde Royal Palace of La Granja de San Ildefonso saray bölgesin de girmiştik. Kastilya Kralı Enrique IV tarafından, San Ildefonso adındaki din adamı Ganja’ya çiftlik evi ve arazisinin bağışından 200 yıl sonra, Paris’teki dedesi 14. Louis’i resmi ziyarette bulunan Philip V, boş kalan zamanlarında, Versallais sarayını ve bahçelerini gezer ve çok etkilenir. Geri dönüşte, San İldefonso’nun çiftlik evini, Versallais Sarayı ve bahçelerine dönüştürmeye karar verir. Saray ve bahçeler içinde, Başpiskoposluk yapılanması yeniden düzenlenecek ve şapelden daha büyük bir kilise de yapılacaktır.
Saray çalışmaları, 1721 yılında, İspanyol Mimar Theodore Ardemans başkanlığında başlanır. Saray bahçeleriyle sarayın uyum içerisinde yapılandırılabilmesi için Fransız mimar, heykeltıraş ve tasarımcılardan yararlanabilmek için, Paris’e elemanlar gönderilir. Fransa Kraliyet binalarının tasarımlarını yapan mimar ve tasarımcılarla görüşülür ve Fransa Kralının izniyle, İspanya’ya gelmeleri sağlanır.1.500 dönümlük arazide yapımı sürdürülen sarayın çevresinde, 18. yüzyıl Avrupa bahçe tasarımının en iyi örneklerinden biri ortaya çıkar. Bahçenin, görsel açıdan desteklenmesi için su, su kanalları, çeşmeler, nehirler ve çağlayanlar yapmak gerekir. Yeterli ve basınçlı, rezervuar etkisi yapabilecek su için, dağlarda eriyen karlar tarafından beslenecek yapay bir göl tasarlanır. Böylelikle, yeterli doğal kaynak dağlardan sağlanır.

Orijinal su kanalları ve boru hatları hala işlevseldir. Parkın, yaklaşık 40 metre yükseğinde oluşturulan gölden gelen su, ortalama beş atmosferlik bir basınç sağladığından, çeşmelerde akış mükemmeldir. 40 metre yükseklik, tatlı ve doğal bir eğimle sonlandırılmış tasarımcıları tarafından. Fransa Kraliyet binalarının tasarımlarını yapan ve uygulayan Robert de Cotte ve Rene Carlier tarafından. 26 anıtsal çeşmede, mitolojik öyküler dillendirilmiş ve bahçelere fantastik bir hava verilmiştir. Çeşmeler; Tüm Yunan tanrılarıyla ilgili, alegori ve mitlerdeki sahneleri içeren klasik mitoloji temaları temsil edecek şekilde tasarımlanır ve uygulanır.
İnsan yaşamına ve davranışlarına yönelik anlatımlar da sembolik karakterler ve ifadeler kullanılmasının alegori olduğu biliniyor mitolojide. Bir görüntü, bir yaşantı veya bir davranışın daha iyi kavranmasını sağlamak için göz önünde canlandırıp dile getirmenin en iyi yöntemi olarak biliniyor o günlerin tasarımcılarında. Tasarımlar ve denetim, Fransız Kraliyet binaları projelerini denetleyen ve uygulayan Robert de Cotte tarafından gerçekleştirilmiş. Kraliyet sarayı müze haline getirilmiş. Kapalı olduğu için, bahçeleri gezmek, heykel ve çeşmeleri incelemekle yetindik. Segovia ‘ya gitmek üzere, tekrar tur otobüsümüzde yerlerimizi aldık.
Yorumlar kapalı.