Madrid Kraliyet Parkı

Bir şehri tanımanın en iyi yolu meydanlarını gezmek, bulvar, cadde ve sokaklarında dolaşmak, önceden belirlenen yerlerde mola vermektir. Bir başka deyişle, şehrin havasını solumak ve şehirle bütünleşmeye çalışmaktır.  Madrid’i tanımaya çalışırken de aynı yöntemi izledik eşim Serap ile… Madrid’de kaldığımız süre içinde Kibele Meydanını nirengi noktası seçtik.

Plaza de Cibeles madrid

Madrid’in en önemli nirengi noktalarından biri Plaza de Cibeles olarak bilinen Kibele Meydanıdır. Cibeles ismi bize oldukça tanıdık bir isim. Meydana ismini veren ve meydanın tam ortasındaki aslanların çektiği arabalı heykel, Yunan mitolojisindeki Cibeles, yani bildiğimiz ismiyle “Bereket Tanrıçası Kibele” dir. Meydanın ortasındaki Cibeles çeşmesinin yapım tarihi ise 1782 olarak belirtilmiş.

Plaza de Cibeles-Kibele Çeşmesi

Cibeles Meydanı‘nın en önemli özelliğinin çevresinde bulunan harika mimari eserlerdir. Meydanın çevresinde göreceğiniz saray benzeri büyük beyaz bina Palacio de Cibelestir. Bu anıtsal bina son yıllara kadar Madrid merkez postanesi olarak kullanılmış. Yenilenmeden sonra belediye binası olarak hizmet vermeye başlamış. Meydana bakan harika mimari eserlerden biri de ünlü Banco de Espana binasıdır.

Puerta de Alcalá-Özgürlük Meydanı

Kibele Meydanının doğu-batı ekseninde Calle de Alcala olarak biline Alkala Caddesi yer almaktadır. Alcala ismi Arapça kökenli bir kelime olup “el-kale” yani “kale” kelimesinden gelmektedir. Doğu bölümünde Plaza de la Independencia Meydanı ve Puerta de Alcala anıtı yer alır. Puerta de Alcala, Madrid’de bulunan sembolik bir şehir kapısıdır. Bu anıta Alcala denmesinin nedeni ise üzerinde bulunduğu bu yolun Madrid’in batısındaki Alcala de Henares Şehri’ne gitmesidir. 18. Yüzyıl’da Madrid henüz bakımlı ve gelişmiş bir şehir değilken dönemin Kralı XII. Alfonsso şehre yeni ihtişamlı eserler kazandırmak istemiş ve sadece bir patika olan Alcala de Henares Yolu’nu 1778‘de genişleterek üzerine bu Neo-Klasik anıtsal kapıyı koydurmuştur. Kurtuluş Kapısı olarak da bilinen Puerta de Alcala Kraliyet Bahçelerinin giriş kapısına da yakındır.

İyi bir başlangıç noktası olarak seçilen Kibele Meydanı iki önemli ulaşım aksının birleştiği yerdedir. Kuzey-güney aksını Kastillana ve Prado Bulvarları oluştururken, doğu-batı aksını Calle de Alcala 0luşturmaktadır. Her ikisi de, özellikle Kastillana Bulvarı, keyif bulvarıdır. Meydandan kuzeye doğru harekete geçilirse, Paseo de Recoletos’in bitim noktasında Plaza de Colon karşımıza çıkar. Sonra Paseo de la Castellano devam eder. Plaza de Castillano’ya ulaşıncaya kadar ünlü Estadio Santiago Bernabeu stadının yanı sıra her iki yanında tarihi binalar, müzeler ve keyif mekânları kendini gösterir. Bitiminde de Puerta Europa olarak bilinen İkiz Kuleler sizi karşılar. Toplam 5 500 metre yürümeniz gerekmiştir.

Prada Müzesi Madrid

Biz Kibele Meydanının güneyine yöneliyoruz. Rotamız üzerinde keyifli bir yolculuk yapabileceğimiz Passeo de Prado var. Prado Bulvarı gerçekten muhteşemdi. Ortada, 3 gidiş ve 3 geliş olmak üzere, toplam 6 şeritlik yol otomobillere ayrılmıştı. Sağında ve solunda, oldukça geniş bir şerit üzerine, mükemmel bir peyzaj uygulamasıyla; yürüyüş ve bisiklet yolları, küçük parklar, kafeler oturtulmuştu. Uygulanan peyzajın sağında ve solunda, ikişer şeritlik yollar da toplu taşım araçlarına ayrılmıştı. Bu keyif bulvarında yaptığımız 750 metrelik bir yolculuktan sonra Prado Müzesi’ne ulaşıyoruz. Doğu tarafında, arka tarafında da Kraliyet Bahçeleri olarak bilinen Retiro Parkı var. Ne var ki biz müzeye ulaştığımızda kapanmıştı. Biraz üzüldük ama yine de çevresinde dolaşarak fotoğraflar çektik.

Museo del Prado( Prado Müzesi)

Prado Müzesi, İspanya’nın başkenti Madrid’de yer alan bir müze ve sanat galerisidir. 12nci yüzyıldan erken 19ncu yüzyıl eski İspanyol Kraliyet koleksiyonuna dayalı dünyanın en güzel Avrupa sanat koleksiyonları başrolde oynar. Resim ve heykel müzesi olarak kurulmuş olup, ayrıca 5.000 den fazla çizim, 2.000 baskı, 1.000 madeni para, Madalyalar ve yaklaşık 2.000 süs eşyaları ve sanat eserlerini içerir.  Madrid’de en çok ziyaret edilen yerdir.

Prada Müzesi Madrid

Dünyanın en önemli müzelerinden biri olan, 19 Kasım 1819′da Jean de Villanueva’nın yapmış olduğu yapıda hizmete giren Prado Müzesi, krallık koleksiyonlarının bir araya getirilmesiyle oluşturulmuştur. İspanyol ressamlarının (El Greco, Velazquez, Goya, vb.) ve Hollanda ressamlarının (Bosch, Rubens, vb.) pek çoğunun yapıtlarının yanı sıra, birçok heykel, çizim vb. sanat yapıtı içermektedir. Dünya müzeleri arasında hiç tartışmasız en ilgi çekici müze konumunda olan Prado Müzesi, 1819′da İspanya Krallığının resim koleksiyonunu sergilemek üzere kurulur.

Madrid Anıları

Madrid Prado Bulvarı

Avrupa resim sanatının baş eserlerinin yer aldığı eşsiz zenginlikteki bu müzede Romanesk, Barok Çağ, Aydınlanma (Altın çağ) dönemi sanat eserlerinin en iyi örnekleri bulunur. İspanya Krallığı’nın resim sanatının en seçkin örneklerini bu müzede toplaması bir rastlantı eseri değil, bilinçli ve öngörüsel bir tavırdır. İspanya tahtının kral ve kraliçeleri müzenin açılış tarihi olan 1819 yılına gelene kadar bir koleksiyon oluşturma fikrini bilinçli bir biçimde uygulamışlardır. Ayrıca Prado ’da İspanyol resminin Napoli, Valencia, Endülüs ve Katalan resim tarzları en iyi biçimde sunulmaktadır.

Prada Müzesi Madrid

Prado Müzesi, Avrupa’da 19. yüzyıl başında ilk kurulan müzelerden biridir. Prado, aynı zaman diliminde kurulmuş olan Hermitage, National Gallery Londra, Rijk Museum Amsterdam ve New York Metropolitan müzelerinin kuruluş ve yönetimi açısından farklılıklar taşır. Her ne kadar özerk bir görünüm sergiliyorsa da kuruluşundan bugüne kadar hala krallık yönetiminde sayılır. İspanya’nın yaşamış olduğu bütün siyasi rejimlerden bağımsız kalmış. Krallık yönetimi, I ve II. Cumhuriyetler, iç savaş, Franco diktatörlüğü, demokrasi ve sosyalist rejimlerden etkilenmemiş bir müzedir.

Madrid Kraliyet Parkı 

Müzeyi görme ve gezme fırsatını kaçırmış olduğumuzdan, arka tarafındaki park ve bahçelere yöneldik. Kraliyet Botanik parkının hiç olmazsa bir bölümünü görmek istedik. Şehrin imajına uyum sağlayan parklar vardır. El Retiro Parkı tam bir Madridli. Ankara’daki Gençlik Parkı aklıma geldi. Gençlik Parkının her ne kadar 1960-70’li yılları kalmamışsa da, yine de tam bir Ankara parkıdır. Hem asil hem çok doğal olan bu Kraliyet Parkında teknelerle gezinti yapacağınız gölet, rengârenk çiçekler, yeşilliklerin arasına serpiştirilmiş kanepeler ve harika kafeler bulabilirsiniz.

Madrid Kraliyet Parkı

Retiro Parkı ya da Parque del Buen Retiro yani Keyifli Bir Sığınak Parkı Madrid’in merkezinde yer alan en büyük parklardan birisidir. IV. Felipe’nin sarayının bahçesinde yer alan bu parkın planlanması ve yapılması 17. yüzyıla kadar uzanır. 19. yüzyılın sonlarına kadar İspanyol Kraliyet ailesine ait olan park, bu tarihten sonra halka açık bir parka dönüştürülmüştür. Madrid şehrinin en çok ziyaret edilen yerlerden birisidir. Bir zamanlar Madrid şehrinin dışında iken günümüzde tamamen şehir tarafından kuşatılmıştır. Birçok heykelin, anıtın, galerilerin ve bir göletin yer aldığı parkta periyodik olarak pek çok etkinlik düzenlenmektedir.

Madrid Anıları

Madrid Anıları

Botanik parkındaki peyzaj düzenlemesini hafızama kaydedecek şekilde izlemeye karar vererek, bahçeye giriş yaptık. Botanik bahçelerinin tarihçesine bakıldığında, karşımıza İspanya Kralı Carlos III çıkıyor. Onun iradesi ve emriyle yapımına başlanmış. Madrid’in merkezinde, Prado Müzesine yakın bir vaha olarak karşımıza çıktı. Yıl boyunca uygun bir iklime sahip olan Madrid’de, öğle aralarında dinlenmek için favori mekânlardan biri olup, popüler turizmin çekim merkezi olarak biliniyor.

Madrid Kraliyet Parkı

20 dönümlük bir alana yayılmış olan Kraliyet Botanik Bahçesi, dünyanın en büyük bahçelerinden biri olarak biliniyor. Bahçede; yaklaşık 30 000 çeşit bitki ve çiçek çeşidiyle 1 500 ağaç çeşidinin varlığı biliniyor. Flora ve beş ayrı kıtadan gelen ağaçlar, özel bir plan ve peyzaj uygulamasıyla, teraslara yerleştirilmiş. Botanik bahçesinde; Güney Afrika’dan gelen orman gülleri, Şili’den gelen ağaçlar ya da Çin’den gelen şakayıklarla karşılaştık.

Madrid Tren istasyonu da Avrupa’nın en meşhur botanik bahçelerinden biri. Atocha Tren İstasyonu: Atocha tren istasyonu aynı zamanda botanik bahçesidir. 1851 yılında inşa edilen bu istasyon Madrid’in en büyük istasyonudur. Şehir merkezindeki birçok önemli noktaya yakındır. Kibele Meydanına 1,5 km ve Puerta del Sol’a 1,8 km uzaklıktadır.

Share Button
4075 cevaplar

Yorumlar kapalı.