İspanya’nın Manevi Başkenti Toledo
Toledo’yu, Kelt Kralı Tubal’ın oğlu Tago kurmuştu. Galya ve İngiltere’yi fethetmek isteyen Romalılar, M.Ö. 190′ lı yıllarda,İber Yarımadasına geçip, Toledo’yu fethettiler.
Kenti, askeri garnizona dönüştürüp, Toletum adını verdiler.Konutlar, idari binalar, köprüler, su kemerleri, kaleler ve surlar yaparak, kenti yerleşime açtılar.
600 yıl sonra, Batı Roma zayıflayınca, Toledo Gotların istilasına uğradı.Gotların bir kolu olan Vizigotlar’a 350 yıl başkentlik yaptı.
Cebelitarık Boğazını geçen Tarık Bin Ziyad komutasındaki Müslüman Arap birlikleri İber Yarımadasının büyük bir bölümünde denetimi ele geçirdiler.
712 yılında da Toledo’yu aldılar. Adını Tuleytula olarak değiştirdiler. Toledo’da Endülüs Emevileri dönemi başladı. Endülüs Emevileri İber Yarımadasını 750 yıl, Tuleytula’yı 350 yıl yönettiler. Endülüs Emevilerinin Başkenti Cordoba komuta merkezi ise Toledo oldu.
Üç büyük dine ev sahipliği yapan Toledo’da; kilisenin yanı sıra, Endülüs döneminden kalma iki küçük cami ve bir sinagog da bulunuyor.
Kentin en önemli yapıtlarından biri, Toledo Katedrali olup, İspanya’nın en büyük üçüncü katedralidir. Gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri olarak biliniyor.
Fotoğraf çektiğimiz yerden bakınca; kentin bütün otantik, tarihi ve fiziksel yapısı ortaya çıkıyor. Alkazar ve katedral gibi devasa yapılar hemen dikkat çekiyor.
On altıncı yüzyıldaki görünümü, sanki sihirli bir sopayla dokunularak dondurulmuş gibi, tarihi ve otantik yapısı hiç değişmeden günümüze kadar gelivermiş.
Bu çok özel yapı ve konumundan ötürü, kentin tamamı, UNESKO tarafından ”Dünya Kültür Mirası Listesi”ne eklenmiş.
6 Nisan 2008 Pazar, Toledo…
Madrid merkezli İspanya turumuzun dördüncü günündeyiz. Bu gün ekstra olarak düzenlenen Toledo turumuz var. Yaklaşık 550 yıl Büyük İspanya İmparatorluğunun Başkentliğini yapmış olan Toledo, unvanını Madrid’e kaptırdıktan sonra İspanya’nın manevi başkenti olmuş. Üç tarafı Tajo nehri ile çevrili olan Toledo bir yarımada biçimindedir.
Sınırlı günlerin olduğu bu tür yurt-dışı gezilerde zamanı verimli kullanmamız gerekiyor. Rehberimizin uyarılarını dikkate almamız ve zamanında tur otobüsünde olmalıyız. Bu nedenle, sabah saat 06,30’da kalkmış ve 07,30’da kahvaltıya inmiştik. Otel Barcelo’nun sabah kahvaltıları mükemmel…Saat 08,30’da tüm katılımcılar kahvaltılarını bitirmişlerdi. Rehberimizin uyarısıyla tur otobüsünde yerlerimizi aldık. Yoklama sonrasında da Madrid’in yaklaşık 80 km kuzey-doğusunda bulunan Toledo yolculuğumuz başladı. Toledo’ya ulaşmak bir saatten fazla bir zaman gerektirdiğinden, Rehberimiz Demir bey bu süreyi İspanya ve Toledo tarihini özetleyerek değerlendirmek istedi.
İspanya topraklarında ilk yerleşim merkezlerini M.Ö 1100 yıllarında Fenikeliler kurmaya başladılar. Onları Keltler ve Yunanlılar izledi. İspanya daha sonra Kartacalıların egemenliğine girdi. MÖ 202 yılında Romalılar Kartacalıları İber Yarımadasından attılar. Roma İmparatorluğu bu tarihten itibaren İspanya’da birliği sağladı ve zamanla Hristiyanlığı burada kabul ettirdi. Milattan Sonra 5. yüzyılda İspanya, Germen kabilelerinin saldırılarına hedef oldu. Sırayla Alanlar, Suevler ve Vandalların ardından Vizigotlar İspanya’ya hâkim oldu. Vizigotların hâkimiyeti uzun sürdü ve Hristiyanlığı kabul eden Vizigotlar, İspanya’da Hristiyanlığın yayılmasını sağladı. 711 yılında, Kuzey Afrikalı berberi komutan Tarık Bin Ziyad’ın, bugün adını verdiği, Cebel-i Tarık boğazından geçerek fethettiği İber Yarımadası, tarihte görülmemiş gelişmişlikte bir dönemin, Endülüs Döneminin doğuşunu başlattı.
Bilindiği gibi Endülüs, bugün İspanya’nın güneyinde bir bölge olmaktan çok öte kadim bir medeniyet ve kültür mirasıdır. Tarihte ise Endülüs, İslam, Katolik ve Musevi kültürlerinin aynı potada eriyip mükemmel bir karışım oluşturduğu yerdir. Endülüs dönemi 750 yıl boyunca İber Yarımadasına hükmetmiş, birçok ilklere imza atmış, dünya kültür ve bilim mirasına önemli eserler bırakmış bir medeniyet olarak biliniyor.İber Yarımadasında Endülüs Döneminin başladığı yıllarda, Büyük İspanya İmparatorluğu çalışmaları da başlamıştı. İspanya Yarımadasından Müslüman Emevilerin kovuluşu olan Reconquista, yani Yeniden Doğuş süreci, Kastilya’daki iç savaşı kazanarak tahta çıkan Kastilya kraliçesi Katolik I. İsabel ile Aragon kralı Katolik II. Fernando’nun evlenmesi ve iki hanedanın birleşmesiyle sonuçlandı. Bundan sonra da Endülüs’teki Ronda, Seville, Kordoba ve İspanya’nın manevi başkenti Toledo gibi şehirler iki hanedan tarafından ele geçirildi.
İspanya, ”Yeniden Fetih” rüyasını gerçekleştirdikten sonra, 16. yüzyılda Avrupa’daki en büyük güçlü imparatorluk olmuş. Bu dönemden 18. yüzyıla kadar Avrupa’daki meselelerle oldukça yakından ilgilenmiş. İspanya kralları Avrupa’nın birçok yerine yayılmış eyaletlere hükmetmiş. İspanyol İmparatorluğunun, evrensel bir imparatorluk olduğunu ve birçok yerde, özellikle de Amerika’da koloniler kurarak yayılmıştır. Öyle ki İspanyolcanın, bugün bile, İspanya sınırları dışındaki 200 milyonun ana dili olduğunu hatırlatan rehberimiz Demir Bey sözü gitmekte olduğumuz Toledo’ya getirdi.
Toledo’yu, Kelt Kralı Tubal’ın oğlu Tago kurdu. Galya ve İngiltere’yi fethetmek isteyen Romalılar, M.Ö. 190′ lı yıllarda,İber Yarımadasına geçip, Toledo’yu fethettiler. Kenti, askeri garnizona dönüştürüp, Toletum adını verdiler.Konutlar, idari binalar, köprüler, su kemerleri, kaleler ve surlar yaparak, kenti yerleşime açtılar. 600 yıl sonra, Batı Roma zayıflayınca, Toledo Gotların istilasına uğradı.Gotların bir kolu olan Vizigotlar’a 350 yıl başkentlik yaptı. Cebelitarık Boğazını geçen Tarık Bin Ziyad komutasındaki Müslüman Arap birlikleri İber Yarımadasının büyük bir bölümünde denetimi ele geçirdiler. 712 yılında da Toledo’yu aldılar. Adını Tuleytula olarak değiştirdiler. Toledo’da Endülüs Emevileri dönemi başladı. Endülüs Emevileri İber Yarımadasını 750 yıl, Tuleytula’yı 350 yıl yönettiler. Endülüs Emevilerinin Başkenti Cordoba komuta merkezi ise Toledo oldu.
Endülüs Emevi Devletinde yaşayan bütün azınlıklar, ki en önemlileri Yahudiler idi, büyük bir hoşgörü içerisinde yaşadılar. Dilleri ve dinlerini özgürce kullandılar.Ticaret yapıp, zenginleştiler.10. yüzyılda Mısır’daki Fatımiler kendilerini halife ilan edince,Abbasilerin gücü azaldı. İslam önderliği bölündü. Bu ortamda Endülüs Emiri III. Abdurrahman 16 Ocak 929 tarihinde kendisini halife ilan etti. Kurtubayı da başkent yaptı.Endülüs Emevileri’nin başarıları 11. yüzyıl başlarına kadar devam etti. 1031 yılında halifelik parçalanarak küçük beyliklere bölündü ve eski gücünü kaybetti. Son Toledo Emiri El Kadir, Badajoz Emiri ile giriştiği savaşta, Kastilya Kralı Alfonso’dan yardım aldı, ancak, bu yardım kendisine pahalıya patladı. Alfanso, El kadir’i Valencia’ya sürdü, 1085 te Toledo’nun hakimiyetini ele geçirdi. Toledo; Orta Çağda Hristiyan, Müslüman ve Yahudi kültürlerinin kaynaştığı bir yer olmuş ve Toledo Katedrali de bu dönemde inşa edilmiş. Aynı yerde daha önce bir Vizigot katedrali, daha sonra da bir cami varmış.
Üç büyük dine ev sahipliği yapan Toledo’da; kilisenin yanı sıra, Endülüs döneminden kalma iki küçük cami ve bir sinagog da bulunuyor. Kentin en önemli yapıtlarından biri, Toledo Katedrali olup, İspanya’nın en büyük üçüncü katedralidir. Gotik mimarinin en güzel örneklerinden biri olarak biliniyor. Gotik tarzının önemli özelliği sivriliktir. Yaygın kubbeler yerine, dilimli kubbeler, yuvarlak kemerler yerine, sivri ve birbirini kesen kemerler kullanılmıştır. Dini yapılarda aranan diğer bir husus ise büyüklük ve yücelik hissinin uyandırılmasıdır. Pencerelerin bol olması, pencere camlarının renkli olması, çatılardaki ok biçimindeki kuleler dikkati çeken diğer özelliklerdir.Yapımına 1226 yılında başlanmış ve 226 yıl sonra bitirilebilmiş.Katedralin içi; Valasquez, Rubens, Goya ve El Greco’nun tablolarıyla süslenmiş. Resimde görüldüğü gibi, katedralin girişi bile muhteşem ve bir sanat şaheseri. Otobüsümüzde bulunan arkadaşlardan biri, El Greco için;”El Greco gerçekçi bir ressam değildir: Bizanslı sanatçılar gibi perspektif kurallarına hiç uymaz. Ayrıca garip yansımalı renkler kullanır ve kişilerin hatlarını değiştirip uzatarak üslûbunun en büyük özelliği olan son derece uzun yüzler çizer. Kültürü yaşayışı ve eserleriyle 20. yüzyıl sanatçılarını etkileyen Greco çağdaş resmin öncülerinden biridir.” Diyerek, katedral ve Toledo’daki bazı yapıtları konusunda bilgilenmemizi sağladı.
El Greco, uzun yıllar Toledo’da yaşamış ve belli ölçüde de eserleriyle damgasını vurmuş. Ölünceye kadar Toledo’da kalan El Greco, eserleriyle, kentin değişik yerlerini süslemiş. İspanya ve Toledo’ nun tarihi ile ilgili sohbetimizle, zamanın nasıl geçtiğinin farkına varmamıştık. Bir anda, Toledo, bütün ihtişamıyla otobüsümüzün penceresinde belirivermişti. En iyi panoramik görüntü alabileceğimiz yerde, otobüsümüz durdu, indik ve fotoğraf makineleri çalışmaya başladı. Fotoğraf çektiğimiz yerden bakınca; kentin bütün otantik, tarihi ve fiziksel yapısı ortaya çıkıyor. Alkazar ve katedral gibi devasa yapılar hemen dikkat çekiyor.
On altıncı yüzyıldaki görünümü, sanki sihirli bir sopayla dokunularak dondurulmuş gibi, tarihi ve otantik yapısı hiç değişmeden günümüze kadar gelivermiş. Bu çok özel yapı ve konumundan ötürü, kentin tamamı, UNESKO tarafından ”Dünya Kültür Mirası Listesi”ne eklenmiş. İspanya ve Toledolular da kültür miraslarına sahip çıkarak, gözleri gibi korumuşlar. Bundan ötürüdür ki, İspanya’ya gelen bütün turistler, Toledo’yu görmeden İspanya’dan ayrılmazlar. Önemli turizm geliri sağlayan kentlerden biri olarak kalır hep. Yedinci yüzyıldan kalma duvarlar ve Tajo nehriyle çevrili, nehirden 730 metre yüksekteki bir tepeye kurulmuş olan Toledo, tarihte, hep önemli bir kent olarak ortaya çıkmış.Müslümanlar, 1085’te, kenti Hristiyanlara teslim edip gidince; Toledo, Kastilya Krallığı ve İspanyol İmparatorluğunun başkenti olmuş.
Kristof Kolomb’un Amerikayı keşfi ve yeni sömürgelerin İspanya’ya bağlanmasıyla, Dünya İmparatorluğunun merkezi olmuş. 1492 de Yeniden Fetih hayalinin gerçekleşmesi ile, İber Yarımadasının tamamını Hristiyanlaştırma çerçevesinde; Yahudilerin ve Müslümanların Hristiyan olması istenmiş. Kabul etmeyenlerin mal ve mülklerine el konularak, ülkeyi terk etmeye zorlanmışlar. Yeniden Fetih’in sonucunda Arapların İspanya topraklarından tasfiye edilmesiyle Hristiyanlaşan İberia yarımadasında, Toledo Orta Çağ dönemi boyunca çok önemli dini bir merkez olarak varlığını sürdürmüş.
Endülüs egemenliğinin sona ermesinden sonra, 1561 yılına kadar, İspanya’nın başkenti olarak kalmış.1561’de Kral Felipe II, İspanya’nın merkezinde olduğu için şehri başkent yapmayı uygun bulmuş.Bu andan itibaren de, Toledo, İspanyanın manevi ve tarihi başkenti olarak yerini almış.Pek çok tur rehberi, Toledo gezisi öncesi şu cümleyi kurar diyor rehberimiz Demir bey.”Eğer İspanya’da yalnız bir gününüz varsa ve bu bir günlük sürede, tüm İspanya’yı gördüm demek isterseniz, Toledo’yu mutlaka görmelisiniz.”
Meydandaki lokantalardan birinde karnımızı doyurduktan sonra, doğal klima etkisi sağlayan ve düşmanların toplu olarak gelmesini engelleyen daracık sokaklardan yürümeye devam ediyoruz.Daracık sokaklara bakan pencerelerdeki saksılarda yetiştirilmiş olan çiçeklere de gıpta ile baktığımı söylemeliyim. Rehberimiz, Toledo’nun silah ve otantik kılıçlar yapımıyla ünlü olduğunu, hala, otantik bir kılıç fabrikasının olduğunu söyleyerek, bizleri bu fabrikaya götürüyor. Başkentin Madrid’e taşınmasından sonra büyük ekonomik kayıplara uğrayan Toledo’ya, kayıplarını bir ölçüde karşılamak üzere Kral Felipe II tarafından kılıç fabrikası yaptırılıyor. Ünlü kılıç ustaları tarafından da ünlü savaşçılara ve şövalyelere el yapımı kılıçlar üretiliyor.
Fabrikadaki el yapımı kılıçları ve ustalarını tanıdıktan sonra ayrılıyoruz. Çıkışta, hediyelik eşya satan tezgahlarla ilgileniyoruz. Bazı arkadaşlar,Toledo hatırası olmak üzere, otantik ve minyatür kılıçlardan aldılar. Ben, hediyelik eşya almak yerine, açık olan müzeleri tercih etmiştim. Toledo’daki katedral ve diğer kiliseler müze statüsünde olup, ücretli. Katedrali gezebilmek için ücret ödemiştim hediyelik eşya yerine. Rehberimiz sayesinde, keyifli, bilgilendirici bir gezi olmuştu Toledo turu. Hediyelik eşyaların da alınmasından sonra, tur otobüsünde yerlerimizi alarak Madrid’e geri dönüş yolculuğunu başlattık.
Yorumlar kapalı.