Keyifli bir gezinti yeri Edirne Saraçlar Caddesi
Günümüzde çağdaş kentlerin vazgeçilmez elemanları olan yaya alanlarının büyüklüğü, uzunluğu ve zenginliği kentlerin yaşam kalitelerinin en önemli göstergelerinden biridir. İstanbul’daki İstiklal, Madrit’teki Arenal, Barselona’daki La Rambla Caddelerinde olduğu gibi. Oysa hızlı kentleşme ve otomobil kullanımının artması ile birlikte kentlerimizde ulaşım neredeyse tamamen araçlara yönelik düzenlenmeye başlamış. Ulaşımda ana unsurun yaya olduğu unutulmuş, kaldırımlar daralmıştır.
İnsanoğlu en ilkel çağlardan beri bir araya gelme gereksinimini her zaman hissetmiştir. Bir toplum olmanın gereksinimi olan bu duygu için, açık ya da kapalı olmak üzere mekânlar tasarlanmıştır. Özellikle tarihî yerleşimlerdeki kentler yaya dolaşımları temel alınarak planlanmıştır. Yaya alanları, kentsel mekânların vazgeçilmez öğeleridir. Yayalara ayrılmış alanlar, kentsel yaşamı canlandıran mekânlardır.
Örneklersek, İstanbul’daki İstiklal Caddesi ile Ankara’daki Atatürk Bulvar’ının Kızılay bölümü gibi yerler bu özellikleri taşır. Yaya alanlar kentte yaşayan herkesin, hatta kent yaşamına kısa bir süre için katılan kişilerin, kentle ilişki kurduğu ve ortak bir platform oluşturduğu yerlerdir. Yaya alanları; farklı insanların birbirlerini tanıyıp iletişim kurduğu, kenti, kentliyi ve kente özgün kuralların öğrenilmesini sağlar. Öyle ki, yaya alanları, kentleşme sürecini olumlu yönde etkileyen ve kentsel yaşama fiziksel, sosyal ve ekonomik katkıları olan mekânlardır.
Selimiye Camii’ni gezmiştik. Mimar Sinan Caddesi üzerinden Ulu Camii olarak da bilinen Eski Cami’ye ulaşmak istiyoruz. Caddenin solunda, Selimiye Külliyesi içerisinde yer alan Mimar Sinan Anıtı’nı görüyor ve anıt önünde fotoğraflarımızı çekerek ve çektirerek, fotoğraflarda ölümsüzler arasına giriyoruz.
Fotoğraf çekimleri sona erdikten sonra Londra Asfaltı’na yönlenen Talatpaşa Bulvarı’na giriyoruz. Londra Asfaltı yönünde yaklaşık 100 metre ilerliyoruz. Sağda Hükümet Caddesi ve girişin sağında da Üç Şerefeli Burmalı Camii yer alıyor. Sultan II. Murat tarafından 1438-1447 yılları arasında yaptırılmış. Osmanlı Camii mimarisinde önemli bir örnek olarak ortaya çıkmış. Üç Şerefeli Burmalı Camisini sonra görmek üzere, soldaki Saraçlar Caddesi’ne giriyoruz.
Saraçlar Caddesi, Edirne’deki kentsel yaşamı canlandıran önemli bir mekân olarak karşımıza çıkıyor. Tıpkı, İstanbul’daki İstiklal Caddesi gibi. Kentin en önemli ticari aksının odak noktası olarak biliniyor. Mimar olan eşim Serap, çevreyi Mimari özellikleriyle görmeye ve yorumlamaya çalışıyor. Saraçlar Caddesi’nde, Cumhuriyet öncesi dönemden günümüze kalabilmiş, korunması gerekli taşınmaz kültür varlığı niteliği taşıyan birçok ticari yapı bulunuyor.
Toplam uzunluğu 700 metre olan caddenin iki kanadında karakteri farklı yapılar var. Geçmişte verilmiş farklı imar izinleri önemli karakter farklılığı yaratmış. Alipaşa Kapalı Çarşısı’na komşu batı kanadında genişliği 3-6 metre arasında değişen dar cepheli üç veya daha az katlı birçoğu taşınmaz kültür varlığı niteliği taşıyan yapıların hâkim olduğunu görüyoruz. Çoğunluğu kuyumcu, beyaz eşya, ayakkabı ve kafeteryalardan oluşan batı kanadındaki bu yapıların çoğu özgün niteliklerini korumuşlar.
Doğu kanadında ise az sayıda birkaç yapı korunabilmiş. Koruma altına alınamadan, yıkılıp yerine yeni yapılar inşa edilmiş. Doğu kanadında yer alan yapılar postane, banka, iş hanları gibi işlevlere sahiptir. Caddenin her iki kanadında yer alan bu yapıların tasarımları arasındaki uyumsuzluk, hem görsel kirliliğe hem de korunması gerekli kültür varlığı niteliğindeki bu yapıların kaybedilmesi sonucunu doğurmuş. Eşimin yorumlarını dinleyerek Saraçlar Caddesi üzerinde ilerliyoruz.
Solda PTT Başmüdürlüğü’nün tam karşısında Alipaşa Çarşısı’nın giriş kapılarından biri bulunuyor. Çarşının altı giriş kapısı varmış. Yerli ve yabancı turistlerin akınına uğrayan bu çarşıda 130 dükkân bulunduğunu öğreniyoruz. Saat 13.15 olmuş, karnımız da iyice acıkmış. Bu kapı aksı üzerinden Alipaşa Çarşısı’nı geçersek Ortakapı Caddesi’ne çıkacakmışız. Edirne’nin en iyi ciğercisi Niyazi Usta bu caddenin solunda, Maarif Caddesi köşesinde bulunuyormuş.
Ciğerci Niyazi Ustada karnımızı doyurduktan sonra, yine Alipaşa Çarşısı içerisinden geçerek Saraçlar Caddesi’ne çıkıyor ve sağa yöneliyoruz. PTT yi geçince sağ tarafta Sevda Çeşmesi olarak adlandırılan anıtsal bir yapı var. 2009 yılında, Saraçlar Caddesi’nin trafiğe kapatılıp yayalara açıldığı dönemde yapılmış. Nehirlerin ve kültürlerin buluşma noktası olan Edime; Trak, Roma ve Bizans medeniyetlerinin önemli bir şehriydi. Ayrıca Osmanlı İmparatorluğu’na 92 yıl başkentlik yaptı. Sevda Çeşmesi adlı bu eserde aslan kafesi maskları ile Edirne’de yaşam süren eski medeniyetler, şadırvan ve üzerindeki rölyeflerle Osmanlı dönemi anlatılmıştır.
Selimiye ve Üç Şerefeli Burmalı Camiden sonra en çok fotoğrafı çekilen objelerden biri Sevda Çeşmesi. Barışı ve özgürlüğü simgeleyen genç kadın ve erkek figürleri ise genç Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmektedir.’’ Denmektedir. Cadde ile birlikte, bu caddeye paralel olan Maarif Caddesi’ni de dolaştıktan sonra, Ulu Camii karşısındaki kafeteryalardan birine grupça oturduk. Birer çay içtikten sonra ben gruptan ayrılarak Edirne Sarayiçi’ne gittim. İzlenimlerimi bir başka yazıda anlatacağım.