Bir Endülüs Cenneti Marbella
8 Mart 2015 Pazar, Marbella…
Melia Banus Marbella’daki odamızda sağlam bir kahvaltı yaptıktan sonra Puerto Banus Marbella’da panoramik bir gezinti yaptık. Muhteşem marina çevresinde milyonluk araba ve yatları izledikten sonra alış veriş merkezine gittik. Ne var ki, bu yörede Pazar günleri alış veriş merkezleri kapalıymış. Yapacak daha iyi bir işimiz olmadığından, ani bir kararla, Marbella’ya gitmeye karar verdik. 69 Av. de las Naciones Unidas Caddesi üzerinden Salvador Dali’nin Gergedan adlı yapıtının bulunduğu kavşağın yanındaki otobüs durağına gittik. Fazla beklemeden gelen yereı yönetim otobüsüne bindik. Kaptan tarafından bilet satışı yapılıyordu. Kişi başı bilet ücreti 1,17 Euro’yu ödeyerek boş bulduğumuz koltuklara yerleştik. Yabancı olduğumuzun farkına varan yan koltuklardaki İspanyollar Marbella Centro’da inmemizi söylediler. Kent merkezi orasıymış.
A7 otoyolundan Av Bulevar Príncipe Alfonso de Hohenlohe bulvarına giren belediye otobüsümüz, Paseo Maritima olarak adlandırılan yürüyüş ve bisiklet yollarına paralel bir rota izliyordu. Otobüsün solundaki pencere kenarında oturduğum için, birden bir cami ile minaresini gördüm. Kendi kendime burasını ziyaret etmeliyim dedim. Sonradan öğrendim ki, caminin bulunduğu yer özel alan olup, Suudi Prens Abdül Said el Suud’un yazlık sarayı imiş. Gördüğüm cami de Kral Abdül Aziz Camisi imiş. Marbella Camisi olarak da biliniyor. Marbella, başta Suudi kralının tüm sülalesiyle, bilmem kaç uçak ve tırlarla geldiği gözde tatil beldesi olmanın yanı sıra Avrupa jet sosyetesinin sevdiği yerlerden biri…
Pencereden gördüğüm Mezquita Rey Azil olarak Google Haritalarda yer alan Camiyi geçiyoruz. Yolumuzun sağında ve solundaki villalar, beyaz badanalı yapılar, portakal ağaçları yer alıyor. Akdeniz ikliminin hâkim olduğu 150.000 nüfuslu Marbella, İspanya’nın en popüler tatil yerlerinden biri. Yaz aylarında gelen ziyaretçilerle beraber nüfusu 800.000’i geçiyormuş.
Yılın 300 günü güneş alan bu kentte yaşam hiç bitmemekte diyor tanıtım yazıları. Yaşamın hiç bitmediği bu kentin merkezine, Marbella Centro’ya ulaşıyoruz nihayet. Otobüsten indiğimizde İlk gözümüze çarpan, palmiye ağaçlarının yükseldiği yemyeşil bir vaha… Google haritalarda Alameda Parkı olarak adlandırılıyor. Bazılarına göre ise Museo Bonsai Marbella… Şirin bir botanik parkı… Museo Bonsai ya da Alameda Park’ta bitki çeşitliliği ve boy atmış ağaçlar göz alıcı…
Fıskiyeli havuzları ve ateşin çiçeklere dönüştüğü seramiklerden oluşturulmuş oturma yerleri, yani banklar dikkatimizi çekiyor. Özellikle oturup, bankları inceliyor ve fotoğraflarını çekiyoruz. Parktan çıkıp, sahile yöneldiğimizde bir sürprizle karşılaşıyoruz. Parkın devamında, Marbella Marina tarafında yer alan Salvador Dali’nin yapıtları bizim için sürpriz… Bu kentin bence en ilginç tarafı, denize doğru uzayan Avenida del Mar olarak adlandırılan Dali meydanında karşımıza çıkan emsalsiz açık hava heykel sergisi oldu.
Salvador Dali’ye ait 10 bronz heykel, bu trafiğe kapalı cadde boyunca art arda sıralanmış olarak bizi bekliyordu. Dali’nin Marbella Belediyesine hediye ettiği bronz heykeller… Yöneticiler ve belediye başkanları sanata ve sanatçıya ne kadar değer verdiklerini ortaya koymuşlar. Bu anlayıştan ötürü Salvador Dali ve Dali gibiler dünyanın en önemli ressam ve heykel sanatçısı oluyor. Marbella halkı ve konukları bu parkı gezerken eserlerle iç içe yaşıyorlar . Gıpta ettim. Gördüğümüz en hoş açık hava sergisi diyebilirim.
Sanatçının imzasını taşıyan eserlerin sonuncusu ise, kumsalın üzerindeki fil heykeli oldu. Heykel, aynı zamanda denize girenlerin duş alabilmesi için tasarlanmış. Burada üç tane yat limanı bulunmakta olup, Puerto Banus’taki en büyüğü ve lüks olanı. Bütün zenginler burada. Ayrıca Avrupa’da old city olarak adlandırılan en güzel tarihi şehir merkezlerinden biri de Marbella’da. Çok şirin ve bakımlı olan old city’ye ben Antik Marbella adını verdim.
Fotoğraflar çekildikten sonra Av. Duque de Ahumada Bulvarı’na giriyoruz. Devamında Paseo Maritima bulunuyor. Bu tür yerler hiçbir eksiği olmayan keyif bulvarları… Paseo Maritima’ya kadar olan bölümünde taşıt, bisiklet ve yaya yolları ile plajlara bakan yeme içme mekânları bulunuyor. Paseo Maritima’da ise bisiklet ve yaya yolları bulunmakta olup, taşıt trafiğine kapalı. Bulvar boyunca sıralanmış çok güzel restoranlar ve tapas barları var.
Buralarda, meze olarak sunulan tapasla şarap ya da biralarını keyifle yudumlayanlar, denizin panoramik manzarasının yanı sıra bulvardaki yaya ve bisikletlileri seyrediyorlar. Yaya ve bisikletlilerin bir bölümü, yaklaşık 7 km uzaklıktaki Puerto Banus’a kadar gidip geliyorlar. Nitekim bu muhteşem bulvar üzerinde ben de iki kez yürüyerek yolculuk yapacak ve büyük keyif alacağım.
Eşimle ben her iki keyif bulvarında bir saate yakın dolaştıktan sonra, Av. Puerta del Mar’a bağlı sokaklardan birinde bulunan Casa Curro Taberna adlı restoranda karnımızı doyurmak ve bir şeyler içmek için oturuyoruz. Menüde çorba, paella, zeytin ve tatlı vardı. Yanına biralarımızı da söyleyip, keyifli bir yemek molası veriyoruz. Bir saate yakın oturup, yemek yediğimiz bu yerden, kişi başı 8 Euro ödeyerek ayrılıyoruz. Bu kez Alameda Park ve keyif bulvarlarını gezdik. Bir sonraki gelişimizde Old City olarak tanımlanan bölgeyi gezmeyi aklımıza koyarak, Puerto Banus Marbella’ya dönmek üzere otobüs durağına gidiyoruz.