Ölümlü olan insanların düşlerinde, ölümsüz olduğuna inanılan kurmaca Tanrı ve Tanrılar her zaman yücedir. Yüce yerlerde, yükseklerde yaşamışlardır antik Yunan Tanrıları…

Üç bin metreyi bulan yüksekliğiyle Yunanistan’ın en yüksek noktası olan Olympos Dağı, Yunan mitolojisinin, başta ZEUS olmak üzere, en haşmetli tanrılarının yuvası olmuştur. Varlıklarını da Homeros’un ünlü destanında bulmuşlardır.

Azra Erhat’ın deyimiyle İlyada ve Odysseia, Antik Çağdan bu yana Batı edebiyatını da derinden etkilemiş, modern dillere sayısız çevirileri yapılmış eski Yunan’ın en büyük destanıdır. Bu destanın asıl değeri, tanrılar ve kahramanlık serüvenleriyle ilgili yüceltici anlatımdan sıyrıldığı bazı bölümlerinde derin İnsanî duyguları da işleyen şiirsel dilinden gelmektedir.

İda sözcükleriyle ilk kez, 1958-61 yılları arasında İvriz İlköğretmen okulunda, okul kütüphanesinden aldığım Homeros’un İlyada ve Odysseia adlı eserinde rastlamıştım. Sonraki yıllarda da rahmetli Yaşar Kemal’in” Bir Ada Hikâyesi” üçlemesinde okumuştum. İda’nın Kaz Dağlarının antik adı olduğunu da Bir Ada Üçlemesi hikâyesinden öğrenmiştim.

Çanakkale’den bir kaptıkaçtıya binersiniz. Kentten çıkıp biraz yükseldiniz mi, boğaz rüzgârı püfür püfür eser. Bir yanınız deniz, bir yanınız çamlık, zeytinlik: alabildiğine maviler, yeşiller, sarılar, kümeler halinde kırmızı gelincikler. İçiniz bir hoş olur, çünkü bu toprak başka toprak, kahramanlık destanları anlatılır size karış karış. Yüzyılları birbirine katmış da hep doğu ile batı arasında kavgaya, dövüşe sahne olmuş bu toprak.

Kaz Dağları’nın kuzeyinde Çanakkale ve Balıkesir illeri, güney eteklerindeki Güre, Pınarbaşı ve Kazdağı Millî Parkı bölgenin iyi bilinen yerleridir.

8 Aralık 2016 Perşembe, Akçay Güre…

Geldiğimiz 3 Aralık’tan bu yana Akçay, Edremit, Ayvalık, Cunda Adası ve Kaz Dağları etekleri gezildi. Bugün konaklama yerimizin bulunduğu Güre Beldesini yürüyerek tanımak ve keşfetmek istiyorum.

Öncelikle, Güre Limanından Güre Köyü’ne giden cadde boyunca, köye doğru yürümeye başlıyorum. Daha önce farkına varmamışım. Caddeye paralel olarak, zeytin ağaçları arasına yaklaşık 3 metre genişliğinde bisiklet ve yürüyüş yolu yapılmış. Yol dağlardan toplanan Kayrak Taşları ile döşenmiş.

Yaklaşık bir km iç bölgeye gittikten sonra geri dönerek Balıkçı Barınağına ulaşıyorum. Balıkçı Barınağı üç aşamalı… Güre Yat Limanının birinci aşaması olarak tamamlanmış. Kıyıdaki bir balıkçı teknesine yanaşıyor ve ağlarını tamir etmekte olan balıkçıya ”kolay gelsin” dedikten sonra sohbeti koyulaştırıyoruz. Güreli balıkçılar her sabah erken saatlerde denize açılıp tuttukları bölgenin en nefis balıklarını saat 10’dan önce tezgâhlarında yer almasını sağlarlarmış.

Ağlarını tamir etmekte olan balıkçıya teşekkür ettikten sonra, Balıkçı Barınağının en uç noktasına kadar gidiyorum. Bu uç noktadan Kazdağları muhteşem görünüyor. Aklıma Yunan mitolojisinde pek çok efsaneye ev sahipliği yapmış olan Güre’nin, Herodot İlyada’sında belirttiği gibi, “Bin Pınarlı İda”ya yaslanmış olduğu geliyor…

Truva Savaşlarına neden olan Paris’in büyüdüğü, Afrodit’in ilk kez âşık olduğu ve güzelliğinin taçlandırıldığı, üç büyük tanrıça arasında geçen dünyanın ilk güzellik yarışmasının yapıldığı yer Güre ve yaslandığı Kazdağları…Muhteşem…

İda sözcükleriyle ilk kez, 1958-61 yılları arasında İvriz İlköğretmen okulunda, okul kütüphanesinden aldığım Homeros’un  İlyada ve Odisse adlı eserinde karşılaşmıştım. Sonraki yıllarda da İda sözcüğü rahmetli Yaşar Kemal’in ”Bir Ada Hikâyesi” üçlemesinde karşıma çıkmıştı.  Kaz Dağlarının ”İda” olduğunu da Bir Ada Üçlemesi hikâyesinden öğrenmiştim.

Güre Balıkçı Barınağının en uç noktasından Kazdağları’nın yeterince fotoğraflarını çektikten sonra barınaktan ayrılıyorum. Yöre halkının Kordon Yolu olarak tanımladığı Sahil Yoluna giriyor ve Akçay istikametinde yürümeye başlıyorum. Yolda yürümekte olan ve yöre halkından sandığım birilerine Kordon Yolu hakkında bilgilenmek istediğimi söylüyorum. Nazikçe yardımcı oluyorlar, yolun Akçay’a kadar gittiğini söylüyorlar. Aklıma İspanya’nın Endülüs Bölgesi Malaga İlinin kıyı bölgesi Costa del Sol geliyor. 

Güre Belediyesi’nin yapmış olduğu bisiklet ve yaya yürüyüş yolunun kıyısı halka açık kumsal. İstediğiniz yerden denize girebiliyorsunuz. Kordon Yolu boyunca aydınlatma direkleri, çeşmeler, çöp kutuları ve dinlenme bankları yerleştirilmiş. Güre limanı ile Akçay Cumhuriyet meydanında bulunan İskeleye kadar yaklaşık 3,4 km’lik bu sahil yoluna dağlardan toplanan Kayrak Taşları döşenmiş.

Yöre halkının Kordon Yolu dedikleri bu düzenleme çok hoşuma gitti. Endülüs’te, Puerto Banus Marbella ile Marbella Beldesi arasındaki 7 km’lik bisiklet ve yürüyüş yoluna gıpta ile bakmıştım.  Demek ki bizde de yapılabiliyormuş. 

Kordon Yolunda Akçay’a doğru yürürken bir taraftan da Güre’nin tarihine bakıyorum internetten düzenlediğim notlara. 1987 yılında Belediye olmuş Güre’de nüfus, kışın 5000 iken yazın 60.000’e ulaşmaktadır.

Güre’de bulunan Yazıtlı Çeşme ve Hamam kalıntıları ile 1323 tarihli zeytinyağı fabrikaları ön cephesiyle mimarı açıdan zengin tarihsel yapıyı oluşturmaktadır. Güre sahilde bulunan zeytin evinde yörede yetişmiş her tür zeytin çeşidi, zeytin yağını ve baharatları bulabilirsiniz. Güre zeytin evi adeta bir zeytin müzesi…Pek çok arkeolojik haritada ve tarihi metinde Güre kaplıcalarının ününden özellikle söz edilmiştir. 

Kordon yolunda Akçay’a doğru yaklaşık bir km yürüdükten sonra geri dönerek Kazdağı Milli Parklar Şefliği ofisinin yanından bir zeytin denizine giriyorum. Girdiğim zeytin denizi içindeki yazlıklar adeta kaybolmuş.

Güre’nin içlerine doğru ilerliyorum. Güre çevresinde birçok doğa güzelliği yer alıyor. Geniş vadiler arasında çam, söğüt, ıhlamur ağaçlarının yoğun bulunduğu bölgelerin başında Pınarbaşı gelmektedir. Pınarbaşı piknik yapabileceğiniz mesire yeri. Pınarbaşı, Güre’ye gelmeden Taşköprü mevkiinden kıvrılarak buraya ulaşabilirsiniz. Güre’de kanyon ve şelaleleri keşfetmek yapabileceklerinizden sadece bazıları.

Güre ‘de her yıl Sarıkız şenlikleri yapıldığını öğreniyorum. Bu yörede kazlarıyla Sarıkız Efsanesi ünlüdür. Demişti konakladığımız yerdeki görevlilerden biri. Güre Amfitiyatrosu ‘nda her yıl ünlü tiyatro grupları sahne almaktadır. Ayrıca her yıl düzenlenen Geleneksel deve güreşlerine de ev sahipliği yapmaktadır.

Güre’nin Tahta Kuşlar köyünde Türkiye’nin ilk etnografya müzesi yer almaktadır. Güre gecelerinde, birçoğu eski zeytinyağı fabrikalarından dönme bar, Disco ve restoranlarda her tür eğlenceyi bulmanız mümkündür.

Güre içlerine doğru ilerlediğim zeytin denizinden konaklama yerimize dönüyorum. Konaklama yerimiz olan Hattuşa Astyra Termal Resort’un bulunduğu Küre tam bir termal su cenneti…

Edremit Körfezi’nin kıyısında bereketli topraklarıyla Ege Denizi’ne uzanan Güre, tarihi Afrodit kaplıcalarıyla yıllardır konuklarına şifa dağıtmaktadır. Güre sahilinde bulunan Termal tesisler yılın 12 ayı konuklarına kaplıca hizmeti vermektedirler. Son yıllarda Güre’nin sembolü haline gelen kaplıcalar 10 günlük kürler uygulamaktadırlar. Güre kaplıcalarının şifalı suyu birçok rahatsızlığa iyi gelmektedir.

Gönüller de şifalansın diye Güre’de faaliyet gösteren tüm işletmeler doğal yapının bozulmaması için el birliği yapmışlar. Yapılaşmada doğayla uyuma özen gösterilmiş. Zeytin ağaçlarına zarar verilmemeye özen gösterilmiş. Zeytin ağaçları ile kaplanmış konaklama yerleri herkesin huzur içinde tatil yapabilmesi için tasarlanmış.

Güre 11 km’lik sahil şeridi ile Kazdağları ve Termal kaynakları ile tam bir cennet. Edremit körfezinde Kazdağları’nın eteklerinde yeşilin mavi ile kucaklaştığı, oksijen cenneti yörenin kalbinde şifalı sıcak ve soğuk suları ile her tür turizm faaliyetine imkân sağlayacak koşullara sahip cennet bir beldedir.

Güre, köyden kente dönüşüm yapan şirin bir beldedir. Güre’de tabiat oldukça bonkördür. Yeşilliğini zeytin ağaçları, endemik bitkiler, çam ve köknar ağaçları oluşturur. Güre’de Patlak Çınar, Ağlayan Şelale, Pınarbaşı görülmesi gereken mesire yerlerindendir.

Dünyada ilk güzellik yarışması Güre’de yapılmıştır. Homeros İlyada’yı Güre’de yazmıştır. 12 ay turizmin yapılabildiği ender turizm merkezlerinden biri olan Güre pırıl, pırıl bir denizi, denizin hemen yanı başında 65 derece sıcaklıkta çıkan şifalı suyu, bu kaynaktan sadece 1 km uzaklıkta buz gibi akan Pınarbaşı mesire yerini bir arada bulunduran bir tatil beldesidir.