İvriz Bolkar eteklerinde nergisler açtı

İvriz’deki uzun, karlı, fırtınalı, soğuk ve karanlık kış aylarından sonra gelen bahar, doğaya yepyeni bir yaşam sağlamıştı. Günler uzamış, çiçekler açmış, ağaçlar ve çalılar yeniden filizlenmiş ve hayvan dünyası da kış uykusundan uyanmıştı. Güneşin parlak ve sıcak ışıkları altında renklenen bir İvriz yerleşkesi taşıyla, toprağıyla, gökyüzüyle, yıldızıyla yaşadığını ve yaşattığını hissettiren bir baharla beraber karşımızda duruyordu.

Baharın gelmesiyle birlikte İvriz’in yaslandığı Torosların etekleri ve ziraat çiçeklerle kaplanmıştı. Son yağan yağmurlarla birlikte dağların etekleri rengârenk çiçeklere bürünüp, doyumsuz bir renk cümbüşü oluşturmuştu. Coşkulu bir doğa vardı çevremizde. Torosların eteklerinde açan ‘Tirfil’ çiçekleri, etkileyici güzellikleriyle göz kamaştırıyordu. Çayır otu çeşitlerinden biri olan tirfil, hayvan yiyecekleri arasında da yer alıyordu. Yaprakları bildiğimiz yonca kadar gösterişli olmamakla birlikte çiçekleri çok güzeldi. Papatyalarla iç içe açan tirfil çiçekleri, pembe- beyaz renklerinin canlılığıyla dikkati çekiyordu.  Yabani Çiçekler içinde dikkatimizi çeken öyle biri vardı ki kokusuyla bizleri sarhoş ediyordu. Adı Nergis’ti…

Soğuk rüzgâr esintisinin bulunduğu iklim koşullarında yabani olarak yetişen Nergis, bir diğer bilinen adı ile Fulya, sıra dışı güzelliğin çiçeğiydi. Doğaya verdiği aroma kokusuyla doğa severleri büyüleyen nergisin açık sarı rengi ve yetiştiği Toros etekleri bizi bu renk cümbüşüne davet ediyordu. Başta en yakın arkadaşım ve can dostum Emin olmak üzere, 8-10 kişilik bir arkadaş grubuyla bu davete kayıtsız kalmadık. Kalmadık çünkü doğadaki bu coşku bizlere de geçmişti. Üstelik İvriz Kaya Anıtı ile ilgili araştırma ve çalışmalar yapan Tarih Öğretmenimiz Hüseyin Seçmen’in ‘’İvriz Kaya Anıtını mutlaka görmelisiniz.’’ Uyarısını da göz önüne alarak bu renk cümbüşüne daldık ve Kaya Anıtı yönünde yola koyulduk.

En az kokusu kadar güzel olan nergis yanından geçerken bile bıraktığı aroması baş döndürecek kadar keskindi. Bu olağanüstü çiçek nasıl bir çiçekti?  Birden geçtiğimiz aylarda okulumuza da uğramış olan Âşık Veysel’in okuduğu bir anonim türkünün dizeleri aklımıza geldi. 

Nergis der ki ben nazlıyım

Sarp kayalarda gizliyim

Mavi donlu gök yüzlüyüm

Benden ala çiçek var mı?

Al baharlı mavi dağlar

Yârim gurbet elde ağlar

Arkadaşlarımla hep birlikte söylemeye başladık ve büyük bir neşe ve coşku içinde adeta koşarcasına yürümeye başladık Toros eteklerinde.

Hayranı olduğum öğretmenlerimden biri olan Tarih öğretmenimiz Hüseyin Seçmen araştırmayı seven biriydi. Derslerini hikâyelerle renklendirirdi. İvriz Kaya Anıtı’nın yanı sıra çevresindeki doğa ile de ilgilendiğini bilirdik. Adını yakışıklılığı dillere destan Narkissos gibi mağrur birinden almıştı Nergis. Dedikten sonra nergis çiçeğinin  hikayesini anlatmıştı bize. Efsaneye göre dünyanın en yakışıklı erkeği Narkissos, İzmir Karaburun’da yaşamaktaydı. Bu güzel ve yakışıklı erkeğe civarda yaşayan tüm kızlar, hatta periler bile âşıktı. Ama kimsenin aşkına karşılık vermiyordu Narkissos. Narkissos’ tan yüz bulamayan perilerden biri Tanrı Zeus’a yalvararak Narkissos ’un cezalandırılmasını istemişti. Zeus perinin bu isteğini kabul etmiş veBaşkalarını sevmeyen kendisini sevsin.” Demişti.

Erkek güzeli Narkissos bir gün su içmek için göle eğildiğinde suda kendini görmüş ve kendine âşık olmuştu. Sıkça sudaki görüntüsüne bakar olmuştu. Sudaki görüntüsüne, aşkına karşı koyamamış, kendisine bakarken düştüğü gölde boğulup ölmüştü. Narkissos’a âşık periler sevdikleri yakışıklı adamı sudan çıkarıp gömmeyi düşünürlerken, sudan hiç bilmedikleri, görmedikleri bir çiçek çıkmaya başlamıştı. Periler rengiyle, kokusuyla çok beğendikleri çiçeğe Narkissos adını vermişlerdi. Nergis adı da buradan gelmişti. Fulya olarak bildiğimiz çiçekti Nergis…Efsane ile Aşık Veysel’i bir potada eritmiştik.

Sadece ozan olarak bildiğimiz âşık Veysel’in köklerinin aslında ne kadar derinlerde olduğunu gösterir bu türkü demişti Hüseyin Seçmen. Hayatının çoğunu karanlıkta geçirmiş bir insanın, birçoğumuzdan daha aydınlık bir yolda yürüdüğünü göstermektedir diye devam etmişti. Öğretmenimizin Nergis konusundaki bilgileriyle birlikte  ‘’ Nergis der ki ben nazlıyım’’ türküsünü de söyleyerek yolumuzu kısaltmış ve İvriz Kaya Anıtına gelmiştik.

Share Button