Madrid’in Yaşam Caddesi Gran Via
Meydanlar ve Ana Caddeler, kentin karakterini yansıtan simgesel alanlardır. Demişti Tarih Öğretmenimiz Niyazi Akşit.
Öyle ki, yerel yönetimlerin kentsel politikalarına da bağlı olarak, sosyal canlılığın ve aktivitelerin odak noktalarıdır.
Bir başka deyişle, kentin kalbi, biraz da bu meydanlarda atar. Paris’te Şanzelize, İstanbul’da İstiklal Caddesi, Barselona’da La Lambla Caddesi gibi…
Oldum olası, bilinçli bir gezgin olarak, ziyaret ettiğim kentlerle bütünleşmek isterim.
Bunun için de, şehre gitmeden önce tarihi ve yapılanması hakkında bilgi edinirim. Yetmez, cadde ve meydanlarını yürüyerek gezerim. Madrid’de de böyle oldu.
Kraliyet saraylarından şehrin dört bir yanına dağılmış yemyeşil bahçelerine kadar uzanan eşsiz turistik yerlere ve meydanlara sahip Madrid.
İspanya’nın büyüleyici ve kültürel yönden ulaşılması gereken başkentidir Madrid.
Heyecan uyandıran görülecek yerleri ve eğlence dolu aktivite olanakları ile günün her saati canlı olan bir şehirdir.
1819 yılında açılan ve otuz beş binden fazla eseri bünyesinde barındıran Prado Müzesi, şehrin en işlek meydanı Puerta del Sol, Neo-klasisizm akımının etkilerinin gözlemlendiği Puerta de Alcala ve Roma klasiğini yansıtan Kibele Meydanı, Madrid’de gidilmesi ve görülmesi gereken yerler arasında ilk sıralardadır.
Madrid Şaheserleri Turlarını düzenleyen bütün rehberler, gezginlerin genel bir izlenim edinmeleri amacıyla, Madrid Meydanlarını gezdiriyorlar konuklarıma.
Bir başka deyişle Madridliler, öncelikle, Meydanlarını pazarlayarak para kazanıyorlar turist ve gezginlerden.
4 Nisan 2008 Cuma günü İspanya Meydanının tanıtımı ile birlikte, Madrid Şaheserleri Turu sona ermiş ve tura katılanlar rehberimiz tarafından serbest bırakılmıştı.
Herkes kendine göre bir rota seçecekti. Eşimle ben gruptan ayrıldık. İspanya Meydanından çıkıp, kuzeye doğru yönelerek Gran Via caddesine ulaştık.
Gran Via, İspanyolcada Uzun Yol olarak algılanabildiği gibi Harika Yol olarak da algılanabiliyor.
Harika Yol ”Gran Via”, Keyif Bulvarı ”Paseo de la Castellano” ile birlikte, İspanyol operetleri ve kitaplarında geçen, filmlerde defalarca gösterilen Madrid’in en ünlü caddesidir Gran Via.
Zamanda geriye, 19. yüzyıla gidebilseydik, Harika Yol Gran Via, kentin kuzey-batı bölgesini kentin merkezine birleştiren küçük, karmaşık ve labirent gibi bir sokakta görünümünde olduğunu görecektik.
Madrid Belediyesi tarafından, 1901 yılında onaylanan bir teklifle, inşaatı 1910 yılında başlamış ve 1929 yılında günümüzdeki görünümünü kazanmıştı.
Yaklaşık 1,5 km uzunluğu olan Gran Via İspanya Meydanı’ndan başlayıp, Alkala Caddesine kadar uzanır.
Adından da anlaşılacağı üzere bu Büyük Yol boyunca mağazalar, oteller, bankalar, restoranlar, barlar, sinemalar ve tiyatrolar bulunmakta olup şehrin en önemli ticaret bölgelerinden biri haline gelmiştir.
İstanbul’daki İstiklal Caddesi’ne benzettim. Bir farkla, Gran Via daha geniş ve daha bakımlı bir cadde olup, Gran Via Caddesi’nin iki yanında yer alan yapıların dokusu epeyce korunmuş.
Caddeye Gran Via adı, İspanya’da faşist Franco sonrası demokrasinin yeniden kurulduğu, 1981 yılında Madrid’in en sevilen belediye başkanı Enrique Tierno Galvan tarafından verilmiş.
Caddenin Alkala Caddesine ulaştığı köşesinde simge yapılardan bir olan 45 metre yüksekliğindeki Metropolis 1910 yılında ofis binası olarak yapılmış.
Madrid’in sembollerinden biri olan Metropolis anıtsal bir yapıdır. Mimarları Jules ve Raymond Fevrier binaya geçmiş yüzyıllar havası yaratmayı amaçlayan Fransız Beaux-Arts tarzını uygulamışlar.
Amerika’da gelişen Beaux-Arts Tarzı büyük, gösterişli evler, geniş bulvarlar ve büyük parklar ile planlı mahallelere yol açmıştı.
İnşaatın bittiği 1910 yılında olağan dışı bir yapı olarak görülmüştü.
Sade zemin üzerinde kubbeli, ilk iki kat sütunlarla çevrili olan Korint bir destek, çifte saçakları alegorik 4 heykeli ile kaide ticaret, tarım, sanayi ve madencilik sektörü temsil edilmektedir.
Üzerindeki yuvarlak kule 24 ayar altın 30 000 yaprak ile kaplanmış olup, muhteşem bir görünüme sahiptir.
Gran Via, Madrid’in kültür ve sanat duraklarından biri olmasının yanında şehrin kalbinin attığı en kalabalık yerlerden biridir.
Maya sanatından ilham alan Art Deco mimarisi ve görkemli binaları ile göz alıcı bir ziyaret vaat eden bu meşhur caddeyi her gün binlerce kişi ziyaret etmektedir.