Samos’da güzel bir dağ köyü Manolates

 

İzmir’den yaklaşık 45 dakikada ulaştığımız Seferihisar Sığacık beldesi Teos Marina’dan, gümrük işlemleri ve çıkış vizesinden sonra, saat 08,00 de kalkan feribotla Samos Adası’na hareket ediyoruz. Kuşadası Marina’dan da Samos’a daha kısa sürede ulaşmak mümkünmüş. Kuşadası’ndan kalkan feribotlar yaklaşık 1,5 saat sonra Pythagoras limanında Samos’a ayak basmanızı sağlıyormuş.

Her neyse, İzmir’deyiz ve en uygun feribot seferi Teos Marinadan… Yaklaşık 2 saat sonra, Feribotla adaya yaklaşırken, adanın tüm yüzeyinin yeşil bir halı ile kaplı olduğu izlenimini ediniyoruz. Yüzlerce yıllık zeytinlikler, ulu çınarlar, devasa çamlar, göğe yükselen kalem servilerle denizin kucaklaşması bir cenneti andırıyor. Zaten  Samos kelimesi de Fenike kökenli olup, yüksek dağlarla çevrili kıyı şeridi demekmiş. Osmanlı’nın susam ihtiyacını karşıladığı için adanın ismi Sisam olarak anılmış.  Bu cennet adanın birçok yeri 1500 metreye ulaşan dağlar ve yükselip alçalan tepelerden oluşmakta gördüğümüz kadarıyla.

Limana girmeden önce adanın panoramik fotoğraflarını çekmeye çalışıyorum. Bir hayli fotoğraf çektikten sonra, adanın kuzeyinde bulunan Karlovasi limanına giriş yapıyoruz. Karlovasi limanında gümrük ve adaya giriş işlemleri tamamlandıktan sonra da Karlovasi beldesine giriyoruz.

Karlovosi Samos Yunanistan

Karlovasi adanın ikinci büyük yerleşim yeriymiş. Zengin bir kültürel ve endüstriyel geçmişi olan Karlovasi, 1900’lü yılların başında gelişmiş bir tabakhane ve tütün üretim merkezi olan bir şehirmiş. II. Dünya Savaşı’ndan sonra deri pazarı çökmüş. Çanak-çömlek ve tuğla yapımı, büyük ve en önemli gelir kaynağı haline gelmiş. Karlovasi Limanı’nın Seferihisar’ın Sığacık’la olan bağlantısı da adaya çok sayıda Türk turist getiriyor. Türklerin ilgisiyle birlikte ada Turizmi en başta gelen gelir kaynağına dönüşmüş.

Karlovasi ’nin içinde bulunduğu Samos Adası 1835 yılında II. Mahmut döneminde, Osmanlı İmparatorluğunda otonom bir prenslik haline getirilen Sisam eyaletiymiş. 1835 ile 1912 yılları arasında, özerk Sisam Eyaleti olarak varlığını sürdürmüş olan Samos, Yunanistan’ın Türkiye’ye en yakın Adası’dır. Kuşadası Dilek Yarımadası’nda bulunan Güzelçam Mahallesinden sadece 1600 metre uzaklıktadır.

Karlovosi Samos Yunanistan

Dilek Yarımadası uçlarından denize giren iyi bir yüzücü 300-400 kulaç atarak adaya ulaşabilir diye düşünüyoruz. Ne var ki Dilek Yarımadası kıyıları jandarma bölgesidir. Yeşili ve doğal yapıyı koruyabildiğimiz nadir kıyılardan biridir. Bize bu kadar yakın olan Sisam Adası Yunanistan’ın Osmanlı’dan aldığı son ada olarak biliniyor.

Gümrük çıkışında turla gelenlerinin otobüslerinin yanı sıra kiralık otomobil ve jeep’ler de var. Daha önce adaya Kuşadası’ndan gelmiş ve araç kiralamış olan eşim hemen 40 Euro’ya bir araç kiralıyor. Az daha unutuyordum. Dört kişilik bir ekip halindeyiz. Bize eşlik edenler kayınbiraderim Ahmet ile aile dostumuz Hülya. İzmir’de Hülya’nın konuklarıyız eşimle. Direksiyonunu sert bulduğu için eşim kaptan olarak da Ahmet’i görevlendiriyor. Kiraladığımız bu araçla merkezi yönetim şehri olan Samos’a kadar olan kuzey bölgesini ve dağ köylerini gezmek istiyoruz.

Eşimin uyarısı üzerine, kaptanımız Ahmet’in kullanacağı kiraladığımız araçta yerlerimizi alarak adanın kuzey doğusuna doğru hareket ediyoruz. Önce Karlovasi ’den 12 km uzaklıktaki bir dağ köyünü, Platanos’u görmek istiyoruz. Kıyı boyunca 2 km’lik yolumuz var. Kıyı boyunca giderken görüyoruz ki Samos, yemyeşil dağları ile denizi birleştiren olağanüstü güzellikte bir ada… 2 km gittikten sonra Platanos levhasını görüp, deniz seviyesinden 530 metre yükseklikteki köye tırmanmaya başlıyoruz. Muhteşem ormanların arasından geçerek yaptığımız zirve tırmanışı sırasında yolumuzun her iki tarafındaki yeşil ormanlar göz kamaştırıyor.

Karşılaşan iki motorlu aracın birbirini zorlukla geçebildiği dar ve çok virajlı asfalt yolda aracımızı kayın birader Ahmet ustalıkla kullanıyor. Yaklaşık 30 dakikada köye ulaşıyor ve seramik atölyeleriyle dolu köyü geziyoruz. Yaklaşık 40 dakika kaldığımız Platanos’dan ayrılıyor ve gerçekten görülmeyi hak eden bir yer olarak duyduğumuz diğer bir dağ köyü Manolates’e gitmek üzere aracımızda yer alıyoruz.

Yaklaşık 25 km yolumuz var. Bunun 10 km’lik bölümü kıyıya ulaşmak için…10 km sahil boyunca ilerledikten sonra Manolates kavşağına geliyor ve 4 km boyunca oldukça dar, eğimli ve virajlı yolda tırmanmaya başlıyoruz. Muhteşem ormanların arasından geçerek yaptığımız zirve tırmanışı sırasında yolumuzun her iki tarafındaki yeşil ormanlar göz kamaştırıyor. Bu yollarla ilgili dikkatimizi çeken bir şey, neredeyse her 100 metrede bir minik bir kilise maketi gibi kuş evi boyutunda yapılar yol kenarlarında duruyor. Hepsinin önünde birer cam kapağı var, dayanamayıp duruyor ve bir tanesini kapağını açıyoruz. İçinde mini ikonaların ve mumların bulunduğunu görüyoruz.

Yaklaşık 15 dakikada köye ulaşıyor ve köyün biraz üstünde bulunan ücretsiz otoparka aracımızı park ediyoruz. Köy biraz aşağıda kalıyor. Bulunduğumuz yerden Samos’un en büyük ve en uzun plajlarından biri, Kokkari Plajı görünüyor. Muhteşem bir görüntüsü var. Bu yükseklikte iken kendimizi Olympos dağındaki tanrılara, tanrılardan Deniz Tanrısı Poseidon’a benzetiyoruz. Zeus’un iki erkek kardeşinden biridir. Bu yüzden adları Zeus ile birlikte anılan Olympos tanrıları grubunda yer alır.

Manolates Samos Yunanistan

Samos’un ormanları için elimdeki notlara tekrar bakıyorum. Sık çam ormanları içerisinden geçen 40’dan fazla yürüyüş parkuru ile adanın çok çeşitli bitki örtüsünü görme imkânı sunmaktaymış. Kerkis ve Ambelos (Karvounis) dağları zengin bitki örtüsüne sahip olup, 1400’ün üzerinde yöresel nadide bitki türlerini içlerinde barındırır. Dağ “Ambelos” adını, antik çağdan bu yana bölgede çok sayıda yetiştirilen üzümlerden almış.

Pitoresk (resimsi) ve taş döşeli patika yollarda, ormanların, derelerin, üzüm bağlarının ve dağ yamaçlarına kurulu otantik köylerin arasında yapılan büyüleyici geziler insan ve doğanın uyumlu birlikteliğini sağlamaktadır. Muhteşem ve vahşi güzelliğiyle bakire yerler doğayı ve dağcılığı sevenler için idealdir.

Tekrar kendimizi Olympos tanrıları sandığımız Manolates Köyüne odaklanıyoruz. Biraz yokuşlu, Arnavut kaldırımlı ve merdivenli sokakları ile köyün alt bölgelerindeki merkezine ulaşmaya çalışıyoruz. Köyün en büyük özelliği seramik atölyeleri… Köyü gezerken neredeyse her köşe başında bir seramik atölyesi görebilirsiniz. Buradan çok güzel hediyelik eşyalar bulunuyor. Köydeki evler de çok güzeller, rengârenkler ve büyük bölümünün renkleri Yunanistan bayraklarının renkleri. Fotoğraf çekmek için güzel kareler yakaladım.

Manolates merkezinde biraz yürüdükten sonra ardı ardına birbiriyle içiçe sıralanmış bir sürü restoranla karşılaşıyorsunuz. Bunlardan biri Manolates AAA adındaki restoran… Muhteşem manzaralı dağ köyünün, muhteşem yerel lokantası. Minicik ama şık mekân ve küçücük bahçede sunulan büyük lezzet. Manolates’te daha modern yorumlu bir mutfakta yemek isterseniz, Manolates AAA olmalı. Kendi içinde minicik bir meydan havasında konumlanmış masalar… Güleryüz… Sıcaklık… İyi bir şef… Hızlı bir servis… İçerisi de özenle dekore edilmiş. Amatör ama çok hoş. Ahşabın sıcaklığı sarmış. Öyle ki tuvaleti bile çok özenli…

Manolates Samos Yunanistan

Manolates ’in merkezindeki bir aile işletmesi restoranda koyun veya keçi sütüyle yapılan kızarmış feta peyniri, meze, Yunan Salatası, patates ve şarap istiyoruz. Yunan Salatası olmazsa olamazlardan… Üzerinde koca bir dilim feta peyniri ile altındaki iri kıyım domates parçaları, salatalık, kırmızı soğan dilimleri ve biber parçalarından oluşuyor. Ortaya konulan 4 kişilik soslu patates ve mezelerle birlikte şarabımızı da içerek gezimizi taçlandırıyoruz. Sonra da yolcu yolunda gerek diyerek köyden ayrılıyoruz. Yeni rotamız Kokkari…

Share Button