İstiklal Caddesi İstanbul

İstanbul

İstiklal Caddesi & Grand Rue de Pera

Beyoğlu, İstanbul’un Avrupa yakasında bulunan en eski ilçelerinden biri olup; Beyoğlu demek, biraz da İstiklal  Caddesi demektir.

Topkapı,Ayasofya,Sultanahmet ve Süleymaniye camilerinin yer aldığı Tarihi Yarımadanın karşısında gelişen bu bölge, öteden beri, Yunanca’da ”karşı yaka” ya da ”öte”anlamına gelen ”Pera” adıyla anılmış,1925 yılına kadar da, bütün yazışmalarda ”Pera” kullanılmıştır. 1925 yılında ”Pera” adı resmi yazışmalardan çıkarılmış ve Beyoğlu adı kullanılmaya başlamıştır. Bu nedenle, günümüzde ”Pera” adı pek bilinmemektedir. Eskiler, anılarında, Perara ve Pera Palas’tan söz ederler.

İstiklal Caddesi; Osmanlı İmparatorluğu döneminde,Büyük cadde anlamında ”Cadde-i Kebir”, Fransızca’da ise ”Grand Rue de Pera” adlarıyla anılmaktaydı. Dünyanın her yerinden insanların gezindiği ve 72 dilin konuşulduğu bu caddede, Taksim Meydanı ile Tünel arasında hala çalışan, 1650 metre uzunluğunda bir tramvay hattı bulunmaktadır. Bu hattaki tramvay hizmeti 1869 yılında başlamış.İlk vagonlar atlarla çekilmiş.Daha sonra, İstiklal Caddesi’yle birlikte İstanbul’un diğer semtlerine de elektrikli tramvaylar devreye girmiş. 1961-1963 yılları arasında, İstanbul’daki öğrencilik yıllarımda ben de binmiştim elektrikli tramvaylara. Her nedense, 1966 yılında, tramvay uygulamasına son verildi ve rayları da her yerden söküldü. Yazık oldu.

1990 yılında, motorlu araç trafiğine kapatılan İstiklal Caddesinde, biraz da turistik amaçlı olmak üzere,Taksim-Tünel arasında ”Nostaljik Tramvay” adıyla,tramvay hizmeti tekrar başlatılmıştır.1650 metre uzunluğundaki tramvay yolu tek hatlı olup,çekici ve römorktan oluşan iki vagonlu tramvay, günde ortalama 2500 kişi taşımakta olup, ticari amaç gütmemektedir. İstiklal caddesi, istisnasız, Türkiye’nin en kozmopolit bölgesidir. Her dil ve dinden insanlar bu bölgede yaşar ve eğlenirler.

İstanbul

İstanbul

İstanbul’a gelen yerli ve yabancı turistlerin,ziyaret edilmezse İstanbul anlaşılamaz,dedikleri ve mutlaka ziyaret ettikleri bir mekandır. Barselona’nın La Rambla Caddesiyle Madrid’in Gran Via Caddeleri gezilmeden bu kentler anlaşılamıyorsa, İstiklal caddesi gezilmeden de İstanbul’un ruhu anlaşılamaz.

Galata, Cenevizlilerin kolonisi ve surlarla çevriliyken,”Pera” ya da ”Öteki Yaka”, bağ ve bahçelerle, bu bahçelerdeki bağevlerinden ibaretti.Bu bağevleri oldukça revaçta olup, yabancılar tarafından tercih edilmekteydi. Galata Kolonisi Osmanlılara geçtikten sonra, Osmanlı Padişahlarının tanıdığı bazı ayrıcalık ve güvencelerle, bu bölgedeki ticari yaşam canlandı ve gelişti. Başta Fransa olmak üzere İngilizler, Venedikliler ve diğer milletlerden gelenler nedeniyle, Galata surları içindeki konut ve insan yoğunluğu arttı. Pera Platosu sırtındaki dar bir yol çevresinde yapılaşma ve sayfiye yeri oluşturma çalışmaları hızlandı.Bu günkü Fransız elçiliğinin bulunduğu yere Fransız sarayı yapılırken, sırtı Haliç’e bakan yamacına da İngiliz sarayı yapıldı.

Böylelikle,Avrupalılar bu bölgeye yerleştiler. Alışkanlıklarını, gelenek ve göreneklerini de beraberinde getirdiler.Sanat atölyeleri açıldı, tiyatro toplulukları kuruldu, pasajlar yapıldı.Paris ya da Cenova’nın havasını oluşturmaya çalıştılar.

İstanbul

İstanbul

Beyoğlu İstanbul

Beyoğlu İstanbul

O dönemden kalan en ünlü pasajlardan biri de tarihi ”Çiçek Pasajı”dır. Tanzimat döneminde, Sultan Abdülhamit ve Sultan Abdülaziz tiyatro seyretmek için Beyoğlu’na, İstiklal Caddesi ile Sahne Sokağı’nın bulunduğu köşede yer alan ünlü Naum Tiyatrosu’na gelirlermiş. Verdi’nin ünlü operası “El Trovatore”, Paris’ten önce İstanbul’da Beyoğlu’ndaki Naum Tiyatrosu’nda oynamıştı. Naum Tiyatrosu’nda sahnelenen İtalyan operaları nedeniyle İstanbul ve Avrupa’nın sayılı kültür merkezleri arasına girmişti.

Naum Tiyatrosunun1870 Beyoğlu yangınında yanması üzerine, bina yıkılarak yerine yapılan binaya ”Cite de Pera” adı verilmiş. Rusya’daki Ekim Devriminden kaçan  Rus kadınları, baronesleri burada çiçek satmaya başlayınca, bölgedeki çiçekçilerde burada toplanınca, pasaj, ”Çiçek pasajı” olarak anılmaya başlamış.

Beyoğlu İstanbul

Beyoğlu İstanbul

Taksim Meydanının güney ucundan İstiklal caddesine  girip, sol koldaki Galeri Hacı Baba Restorantı geçince Meşelik sokak karşınıza çıkar. Sol konumunda, yaklaşık 50 metre ileride,”Ayia Triada Rum Ortodoks Kilisesi” bulunur.Yüksek duvarların çevrelediği geniş bir alan içinde yer alan kilise, 18. yüzyıl Avrupa eklektik(seçmeci) mimarisinin bütün özelliklerini taşıyor.Devasa ve kütlesel bir görünüşü olan kilise avlusu içinde kiliseye ait lojman ve idari binalarla birlikte, Aya Yorgi’ye ithaf edilmiş bir de Ayazma (Kutsal Su Pınarı) bulunmaktadır.Kutsal Su pınarları olarak tanımlayabileceğimiz Ayazma’lar, aynı zamanda şifalı su kaynakları olup, Anadolu’nun birçok yöresinde bulunur.

İstiklal Caddesinde Tünel’e doğru giderken, uğramadan geçilemeyecek yerlerden biri de, İstanbul’un en meşhur muhallebicisi, ”Saray Muhallebicisi” dir. İstanbul Büyükşehir Belediye başkanı Kadir Topbaş’ın dedeleri tarafından 1949 yılında faaliyete geçirilen muhallebi dükkanı, müşterilerine sunduğu muhteşem damak tadıyla kısa sürede ünlenir ve kalitesini bozmadan günümüze kadar gelir. İstiklal Caddesi’ne her gelişimizde, uğramadan  edemediğimiz mekanlardan biridir Saray Muhallebicisi.Bu gelişimizde de uğradık. Ben kazandibi söylerken, eşim su muhallebisi söyledi. Yarı yarıya paylaşarak, her ikisinden de tatmış olduk.Her ikisi de damak tadı yönünden             muhteşemdi. İstiklal Caddesine uğrayanlara tatmalarını öneriyoruz.

Beyoğlu İstanbul

Beyoğlu İstanbul

Taksim ile Tünel’in tam orta yerinde galatasaray Lisesi yer alır. Evliya Çelebi’nin aktardığı üzere; II. Beyazıt (1481 – 1512) bir kış günü Galata sırtlarında avlanırken son derece bakımlı büyük bir bahçe içinde köhnemiş küçücük bir kulübe görür. Kulübenin sahibi Gül Baba ile tanışan padişah, onu bahçeye gösterdiği özenden dolayı ödüllendirmek ister. Gül Baba’nın isteği üzerine bu bahçeye bir mektep ve bir darülşifa (hastane) yaptırır.Daha sonraki padişahlar tarafından ”Galata Sarayı Ocağı”adı altında, Osmanlı saray eğitiminin önemli bir parçası olur.

Sonraki yıllarda gün geçtikçe önemi ve işlevi artan kurum, Osmanlı‘da Batılılaşma döneminin ve Tanzimat uygulamalarının bir sembolü olur.Bu amaç doğrultusunda 1 Eylül 1868‘de Abdülaziz‘in katıldığı bir törenle Mekteb-i Sultani adıyla kurum yeniden faaliyete geçer. Dönemin Paris Büyükelçisi Cem  Paşa ile Hariciye Nazırı Fuad Paşa ‘nın çabalarıyla kurum Fransa‘daki lise eğitimine denk ve aynı kalitede öğrenci yetiştirir. 1907 yılında kurum, Galatasaray Lisesi adıyla ve Cumhuriyet devrimlerine uygun olarak eğitime başlar.

 

Beyoğlu İstanbul

Beyoğlu İstanbul

Teneffüslerde Fransızca konuşma zorunluluğu kaldırılır ve genel kültür dersleri Türkçe verilmeye başlar. 1967 yılında okula kabul edilen kız öğrenciler için Feriye Sarayları hizmete açılır. Bir yıl sonra Mektebi Sultani’nin 100. Kuruluş Yılı Kutlamaları nedeniyle dönemin Fransa Cumhurbaşkanı Charles De Gaulle liseyi ziyaret eder. 1975′de ise kurum, Anadolu Lisesi konumuna getirilir ve eğitim 8 yıl olur. Son olarak, 14 Nisan 1992 yılında Fransa Cumhurbaşkanı François Mitterrand ile 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal arasında imzalanan protokolle ilkokul ve üniversite eğitimini de kapsayan Galatasaray Eğitim Öğretim Kurumu  hayata geçirilir. Bu kurum, 1994 yılında Galatasaray Üniversitesi’ne dönüşür.

Beyoğlu İstanbul

Beyoğlu İstanbul

Taksim’den başlayan yürüyüşümüzün sonu Tünel Meydanıdır. Beyoğlu’nu Galata’ya bağlayan yeraltı tren yolunun bir kapısı Karaköy’de, diğeri Tünel semtindedir. 17 Ocak 1875 tarihinde açılan tünel, İngiliz ve Fransız ortak yapımıdır. Karaköy ile Şişhane arasında bir tünel işletmeyi ilk düşünen ise Gavan adındaki Fransız mühendisidir. Gavan’ın aklına bu parlak fikir, turist olarak geldiği İstanbul’da Yüksek Kaldırım’ı nefes nefese çıkarken gelir. Osmanlı Sarayı’na duyurduğu bu fikir büyük ilgi görünce 1871′de tünel inşaatına başlanır ve 1874′de de tamamlanır.

Share Button
3519 cevaplar

Yorumlar kapalı.