Sapanca’da Mola

 

İstanbul’dan Ankara’ya, paralı Anadolu Otoyolu ile giderken, İzmit’ten sonra içine daldığımız ağaç denizi birden yoğunlaşır ve sağ taraftaki dağlar bin bir çeşit ağaç ve çiçeklerle donatılmış olarak karşımıza çıkar. Derken, sol tarafımızda da, doğanın yeşili ile bütünleşmiş masmavi bir göl, adeta cennetten çıkmış bir su denizi beliriverir.

Sapanca girişi

Burası, İstanbul’dan yaklaşık 150 km uzaklıkta, Adapazarı’nın şirin ilçelerinden biri olan Sapanca’ya ait Sapanca Gölü’dür. Etrafı, her türlü ağaç ve bitki deniziyle çevrili olan Sapanca Gölünün manzarası oldukça görkemlidir. Otoyoldan geçenleri hayranlıkla seyrettiği Sapanca Gölü, kendisine bakanları adeta davet eder.

İstanbul’da oturmakta olan eşimin yeğeni Engin Dörter, Sapanca’daki yazlık evinden söz edildiğinde, evini şöyle tanımlamıştı.  Gözlerinizi kapatın. Sessiz, sakin, yemyeşil bir ağaç deniziyle kucaklaşmış masalımsı ve masmavi bir göl ve gökyüzü hayal edin. Şehirden ve stresinden, yoğun trafiği ve çalışma temposundan uzaksınız…

Kuş cıvıltıları arasında, çiçeklerin ve ağaçların etrafa yaydıkları huzur verici ve dinlendirici kokular arasında, hamağınızda kitabınızı okuyor ya da uyuyorsunuz. İstediğiniz zaman sapanca Gölü kıyısına inerek, göle hâkim bir salaş kâffede demli çayınızı yudumlarken, masmavi gölde gözlerinizi ve gönlünüzü dinlendirme olanağı bulursunuz. Her hafta sonu bu keyfi yaşamak için can atıyorsunuz…

İşte SAPANCA BUDUR…

İstanbul’dan Ankara’ya giderken Sapanca’ya ve eşimin yeğeni Engin Dörter ailesine uğramaya karar verdik. Telefondaki adres tarifi ile yerlerini bulamayacağımız anlaşılınca, Engin bizi otomobiliyle karşılayarak, yol gösterdi. Engin’in evini ve bahçesini gördükten sonra, yaptığı tanımın eksik olduğunu düşündüm. Ayrıca, bahçesindeki havuzunda nilüferler de ortama ayrı bir güzellik katmıştı. Engin’in eşi İnci, demli çayların yanında pasta börek ikram ederken, Engin de, uzunca bir sopanın ucuna bağladığı çengelli bir bıçakla, incir ağacının en üst dallarında kalmış incirleri kesiyordu.

Sapanca Gölü

İkramlar ve aramızda tatlı bir sohbetten sonra izin isteyerek, göl kıyısına indik. Yerel yönetimler güzel bir düzenleme gerçekleştirmiş göl kıyısında. Doğanın bin bir türlü yeşilliği ile gölün maviliği bir araya gelince, göl çevresinde cennetten köşeler oluşmuş.  Sapanca’nın iklim özellikleri ve toprak yapısı sayesinde, göl çevresinde ve dağ yamaçlarında zengin bir flora oluşmuş.

Az tuzlu toprak ve havadaki nem ileyeterli ve uygun güneş ışığı, bu bölgedeki  zengin flora yapısı için en ideal ortamı oluşturmuş. Böylelikle; bitkiler daha canlı ve parlak, sağlıklı ve iri yapraklı gelişerek, gıpta edilecek bir orman denizi oluşturmuşlar. 100 den fazla değişik ağaç ve bitki türünün bulunduğu Sapanca Gölünün çevresindeki orman denizi, yazlık konutları bağrına basmış, sarmış, sarmalamış ve görünmez olmalarını sağlamış.Anadolu Otoyolundan geçenler tarafından görülmeyen yazlık konutlar çevreye doğal uyum sağlamışlar.

Flora zenginliği içindeki konutlar adeta yok olmuşlar. Göl ün çevresinden de  bakıldığında, turistik tesisler dışında, bir yapılanma gözünüze çarpmaz. Kendinizi yalnızca bir orman denizi içinde zannedersiniz. Sapanca’nın zengin ve göz alıcı bitki varlığı (florası) içinde; kayın, gürgen, kestane, ıhlamur ve çınar gibi geniş yapraklı ağaçlar ile kızılçam, karaçam, ladin, mavi çam sadece birkaç örnektir.

Bunların dışında; ceviz, incir, erik, elma… Gibi meyve ağaçları da yerini alıyor. Ağaçların dışında, binlerce süs bitkisi de bitki topluluğunu taçlandırıyor. Göl çevresinde ve ilçe genelinde pek çok botanik bahçesinin bulunduğunu öğreniyoruz.apanca’ya gelen ve doğaya meraklı konuklar, Sapanca yöresindeki bitki varlığı, çeşitliliği konusundaki bilgilerini tazeledikleri gibi beğendikleri ya da bulmakta zorluk çektikleri süs bitkilerini de uygun fiyatlarla alma fırsatını yakalamış oluyorlar. 

Sapanca Gölü, sakinliğinin ve huzur verici yapısının yanı sıra, spor etkinliklerinin de yapılabildiği bir yapıya sahiptir.Kıyıda, sıralanmış olarak bekleyen deniz bisikletleriyle, gölde keyifli bir gezinti yapabileceğiniz gibi, eşiniz ya da sevgilinizle bir kayık kiralayarak romantik bir göl gezintisi de yapabilirsiniz. Bir ya da iki gün konaklamak üzere gelenler; getirebildikleri dağ bisikletleriyle, hoş kokular yayan zengin bitki topluluğu içinde pedal çevirebilirler.

Rahat bir çift yürüyüş ayakkabısı getirebilenler, bin bir çeşit bitki, ağaç ve çiçeklerin arasında yürüyüş yapabilirler. Bu yürüyüşler sırasında küçük dere ve hendekleri atlayarak geçebilir, ağaçların dallarında, daldan dala atlayan sincapların peşinden giderken ciğerlerinizi oksijenle doldurabilirsiniz.

Birkaç gün konaklamak üzere Sapanca’ya gelenler; ucuz pansiyonlardan yararlanabilecekleri gibi, süper lüks otellerde de konaklayabilirler. Biz, bu otellerden birine, Güral Sapanca’ya giderek, bilgilenmek istediğimizi söyledik.

EZX phone

Böylelikle, hem otelin içini hem de dışını gezme fırsatı yakaladık. Kütahya Porselenin kurucusu Nafi Güral’ın 20 milyon dolara yaptırdığı Güral sapanca Wellness Park’ın koltuğunda Hediye Güral Gür oturuyor. Otelin bulunduğu arazide, 1940 yılında, 2. Piyade Tümenine bağlı Ulaştırma bölüğü kurulmuş.

1981 yılına kadar burada görev yapan Ulaştırma bölüğü, grev yükünün azalması üzerine, Adapazarı kışlasına taşınmıştır. Ulaştırma Bölüğünün taşınmasıyla birlikte boş kalan arazi Kırkpınar Belediyesine devredilmiştir. Belediye de bu araziyi, Turizm amaçlı kullanılmak üzere, kullanım hakkını 49 yıllığına Güral Sapanca’ya vermiştir.

Sapanca Sakarya

Arazideki doğal yapının zarar görmemesi için, TEMA VAKFI’ndan yardım istenmiş, peyzaj ve uygulaması Tema Vakfı’nca yapılmıştır. Gür’ün yönettiği SPA markalı otel, 90 000 metrekare ormanlık arazi üzerine kurulmuş. SPA, yani ‘’Sudan Gelen Sağlık’’ markalı otelin fiyatları oldukça pahalı.

Müşteri kabulündeki görevliler, orijinal adı ‘’Salus Per Aquam’’ olan ‘’Sudan Gelen sağlık’’ Romalılardan günümüze kadar uygulanan su tedavilerine verilen isim olduğunu söylüyorlar. Türkiye’deki uygulaması, şifalı sular ve kaplıcalar. Termal geleneği ve kaplıca geleneğimizin olmasına karşın, yabancı zengin turistlerin ilgi gösterdiği ve çok para harcadığı SPA konusunda henüz bir marka olamamıştır.

SPA konusunda örnek bir marka Almanya’dır. SPA müşterileri zengin olup, çok döviz bırakmaktadırlar. Almanya’yı örnek alan yatırımcılarımız, Avrupa ve Almanya standartlarının üzerinde yapılandırdıkları otelleriyle markalaşma yolunda önemli adımlar atmaktadırlar. Sapanca bölgesine ilk yerleşimin, İ.Ö 1200 yıllarında, Frigyalılar  tarafından gerçekleştiği sanılıyor.

Bu konuda yazılı kanıtlar yok ya da ulaşılamamış. İ.Ö 378 yılında, Britanya Krallığı tarafından kurulan  Sabandja ya da Sabandghe’nın günümüze Sapanca olarak ulaştığı düşünülmektedir. Eski Britanya Krallığı kayıtlarında Sapanca Gölü yer almamaktadır.

Daha sonraki yıllarda, Doğu Roma Eyaletlerinden birinin başkenti İzmit olunca Sapanca Gölünün izine rastlanmaktadır. İzmit valisi olan Plinius’un çılgın projelerinden biri, Karadeniz’i İzmit Körfezine bağlayacak olan kanal projesidir. Sakarya Nehrinden yararlanarak, önce, Karadeniz bir kanalla Sapanca Gölüne birleştirilecek, ikinci aşamada da Sapanca Gölünü İzmit Körfezine bileştirecek kanal açılacaktır.

İzmit Valisinin bu çılgın projesi gerçekleşememiştir. Sonraki yıllarda, Osmanlı İmparatorluğu da böyle bir proje ile ilgilendiyse de, teknoloji, insan kaynakları ve mali yetersizlikler nedeniyle rafa kaldırılmıştır. Ne zamana kadar? Akdeniz’i Kızıldeniz’e bağlayan Süveyş Kanalı çalışmaları başlayıncaya kadar, kanal projelerinden uzak durulmuş. 

Mısır Valisi Sait Paşanın onayı ile Fransız mühendislerin oluşturdukları Süveyş Kanalı Projesi; yeterli teknoloji, donanım., insan kaynakları ve yeterli mali desteği bulduğu için, 1861 yılında başlayan çalışmalar 1869 yılında, Mısır Valisi İsmail Paşanın gayretleriyle hizmete açılmıştır.

Sapanca’da geçirdiğimiz huzur dolu ve masalımsı bir kaç saatten sonra, tekrar uğramak üzere göl kıyısından ayrılıyor ve Ankara’ya olan yolculuğumuzu sürdürüyoruz.

Share Button
724 cevaplar

Yorumlar kapalı.