1961 yılında Taksim Cumhuriyet Anıtı
18 Kasım 1961 Cumartesi, Çapa…
Geçen bir buçuk aylık sürede Çapa Öğretmen Okulu’na uyum çabalarımın yanı sıra öğretmenlerimin üzerinde olumlu bir izlenim bırakmaya çalıştım. İlkokuldan bu yana, okulların açıldığı ilk bir buçuk ay boyunca derslere hazırlıklı girer, öğretmenleri dikkatli dinler ve sınıfa sorulan her soruda parmaklarım havada olurdu. Burada da öyle oldu.
İlk kalkan parmaklardan biri benimki olduğundan, ilk soruların yanıtlarını da doğru olarak verdim. Böylece öğretmenlerce ilk tanınan öğrenci de ben oldum. Bütün öğretmenlerimin üzerinde çalışkan bir öğrenci izlenimi bıraktım. Müzik ve Resim dersleri dışındaki derslerimin yazılıları notları 9 ve 10 oldu.
Kendimi ödüllendirmek istedim. Bu Cumartesi öğle yemeğinden sonra okuldan ayrılarak, Pera olarak bilinen öteki yakaya, Taksim’e gittim. Taksim Cumhuriyet Anıtı’nı tanımak istemiştim.
Meydanlar, kentin karakterini yansıtan simgesel alanlardır. Demişti Tarih Öğretmenimiz Niyazi Akşit. Öyle ki, yerel yönetimlerin kentsel politikalarına da bağlı olarak, sosyal canlılığın ve aktivitelerin odak noktalarıdır. Bir başka deyişle, kentin kalbi, biraz da bu meydanlarda atar.
Cumhuriyetin kurulmasından önce, Osmanlı İmparatorluğu döneminde; idari ve dini yapıların gölgesindeki Sultanahmet ve Beyazıt Meydanları, İstanbul’un iki önemli kentsel meydanıydı. Cumhuriyet kurulduktan sonra; İstanbul’un yeni meydanı, kentin yeni yerleşim bölgesindeki Taksim Cumhuriyet Meydanı olmuştu. İstanbul’un Beyoğlu ilçesi sınırları içinde yer alan Taksim Cumhuriyet Meydanı kentin en ünlü ve en işlevsel meydanıydı.
Adını, eskiden, Galata ve Beyoğlu suyunun taksim edildiği ‘’Maksem” den almıştı. Beyoğlu, Galata ve Karaköy’ün su ihtiyacını karşılamak üzere yapılan su deposu” Maksen”, günümüzde, Taksim Cumhuriyet Sanat Galerisi adı altında kapılarını sanatseverlere açmıştı.
Beyoğlu İlçesi sınırları içerisinde yer alan Taksim Cumhuriyet Meydanı, başlangıçta, bu günkü sınırlarına göre, oldukça küçük bir alanda hayata geçirilmişti. Kuzeyinde Tarlabaşı Bulvarı, doğusunda Anıt caddesi, güneyinde İstiklal Caddesi ve batısında” Maksem” su taksim binaları ile sınırlanmıştı.
Eski Cumhuriyet Meydanının ortasındaki Cumhuriyet Anıtı ve çevresi, günümüzde, tören yeri olarak kullanılıyor ve toplulukların buluşma yeri işlevini üstleniyor. Meydanın İstiklal Caddesi başlangıcında, Tünel’e kadar giden, nostaljik tramvay çalışıyor. Tek vagonlu nostaljik tramvay, yerli ve yabancı turistlerin büyük ilgisini çekiyor ve her zaman, tam kapasite ile seferlerini sürdürüyor.
Taksim Cumhuriyet Meydanının simgesi haline gelen Cumhuriyet Anıtı, İtalyan heykeltıraş Pietro Cananico’ya yaptırılmış ve 1928 yılında da şu andaki yerine yerleştirilmiştir. Dairesel bir alanın ortasına dikilen anıtta, iki yüzünde de bronz figürlerin yer aldığı geleneksel mimari kullanılmış. 11 metre yüksekliğindeki anıtın kaidesinde pembe trentino ve yeşil suza mermerleri kullanılmış.
Anıtın bir yüzü Cumhuriyet Türkiye’sini, karşıt yüzü de Kurtuluş Savaşını simgelemektedir. Cumhuriyet Türkiye’sinin simgelendiği yüzünde; Mustafa Kemal Atatürk ile sağında İsmet İnönü, solunda Fevzi Çakmak yer alırken, arkalarında yurttaşlar ve iki Rus generali yer almaktadır. Kurtuluş Savaşının betimlendiği yüzünde ise Mustafa Kemal Atatürk ile, Kurtuluş Savaşını birlikte yürüttüğü yurttaşlar, kadınlarımız ve kağnıları ilgi çekmektedir. Anıtın yan yüzlerinde ise birer asker ve taşıdıkları bayrak ve sancaklar bulunmaktadır.
Taksim Cumhuriyet Anıtı çevresinde defalarca dolanarak içime sindirdikten sonra İstiklal Caddesi üzerinden Tünel Meydanına kadar yürüdüm. Bar başka yazı konusu yapacağım İstiklal Caddesi sonunda yer alan Tünel, dünyanın en eski ikinci Metrosu’dur demişti Tarih öğretmenimiz.
Yokluğu en çok, Karaköy’ü Galata’ya bağlayan Yüksekkaldırım Yokuşunu çıkmak zorunda kalanlar tarafından hissedilen Tünel’in İstanbul’un sosyal hayatına girmesiyle insanlar bu yokuşu arşınlamaktan kurtulmuştu. Büyük güçlükle inilip çıkılan bu yokuşun yerini 90 saniyelik yolculuk aldı. Füniküler adını da alan tünelle Karaköy’e indikten sonra Galata Köprüsü’nden geçerek Sirkeci’deki boynuzlu otobüslere ulaşarak okuluma döndüm.