İzmir Kemeraltı
İzmir İlinden söz edildiğinde ilk aklıma gelenler; İzmir Fuarı, Kordon Boyu, Konak Meydanı ve Kemeraltı Çarşısıdır. Meydan ve çevresini oluşturan alanın en önemli yapısı hiç kuşkusuz İzmir Hükümet Konağı’dır. Konak; ayrıca Saat Kulesi, Belediye Sarayı, Vapur İskelesi, Yalı Camii, Ankara Palas, Anafartalar Caddesi girişi, Askeri Kıraathane, Milli Kütüphane, Kemeraltı ve günümüze kadar ulaşabilmiş ya da geçmişin anıları içinde kalmış birçok mekânı barındırmış bir semttir.
Konak Meydanı’ndaki Saat Kulesi’nin altındayken, sırtınızı denize dönüp ileriye bakarsanız karşınıza İzmir’in ünlü Kemeraltı Çarşı’sı çıkar. İstanbul’un Mahmutpaşa semtini andıran Kemeraltı, ‘’iğne atsan yere düşmez’’ deyimine uygun bir kalabalık tarafından gezilmektedir. Konak Meydanı’ndan başlayarak Mezarlıkbaşı semtine kadar uzanan Kemeraltı ticari işlemlerin yoğun olduğu bir çarşı olarak karşımıza çıkıyor. Fevzipaşa ve Eşrefpaşa Caddeleri çarşının kara sınırlarını oluşturuyor.
İlk Çağda İzmir Limanı, İpek Yolu’nun batı ucundaki ticaret merkeziydi. İzmir limanı, Hisar Camii’nin bulunduğu bölgeye kadar giderdi. Limanın ağzında ise, 12. yüzyılda Bizanslılar tarafından kurulan İzmir Liman Kalesi bulunmaktaydı. Kale tarafından korunan limanın sağ kıyısında ise Frenk tüccarlarının dükkânları ve limanın iç kısmında da kervansaraylar bulunurdu
İpek Yolu’nu takip eden deve kervanlarıyla İzmir Limanı’na getirilen mallar bu kervansaraylara indirilir, Ceneviz tüccarları aracılığı ile de limandan gemilere yüklenerek ihraç edilirdi. İlk Çağda bir iç liman olan Kemeraltı bölgesini, bu bölgede bulunan İzmir Liman Kalesini almak için, Yıldırım Beyazıt döneminde, Osmanlılar çeşitli saldırılar düzenlemişler, ancak başarılı olamamışlardır.
İzmir Liman Kalesi’ni düşürmek, 1402 yılında, iç limanı taşlarla doldurarak kaleyi savunmasız bırakan Timurlenk’e nasip olmuştur. 1640-1670 yıllarından sonra, iç denizin tamamen doldurulması ve yeni yerleşim yerleriyle birlikte ticarethanelerin ve kervansarayların açılması ile Kemeraltı ’nın ilk çekirdeği oluşmuştur.1592 de yapılmış bulunan Hisar Camii’nin bulunduğu yerden başlatılmış olan bu yapılanmanın eski deniz kıyısı hattını günümüzdeki Anafartalar Caddesi oluşturmuştur.
Bu dönemde yapılmış yapılardan günümüze ulaşanlardan en önemlisi ‘’Kızlarağası Hanı’’dır. Sakız Adası’nın Osmanlı egemenliğine geçmesinden İran savaşlarının durdurulup, “Kasr-ı Şirin Antlaşması’na’’ dönülmesinden sonra İpek Yolu’nun Anadolu’dan geçen bölümünün tekrar ulaşım ağına girmesi, İzmir Limanı’nın önemini artırdı. Doğudan ve Anadolu’dan İzmir’e yönelen kervanların taşıdığı malları depolamak, pazarlamak ve tüccarlar ile kervanları barındırmak için yeni han ve kervansaraylara ihtiyaç duyuldu.
Bu gereksinim üzerine 1744’te Kızlarağası Hacı Beşir Ağa tarafından inşa ettirilen ve uzun yıllar İzmir’de önemli bir boşluğu dolduran Kızlarağası Hanı, 1993 yılında aslına uygun olarak yenilenip, turistik çarşı olarak hizmete girmiş. Orta avlusunda öğle yemeği veren lokantalar var, yazın serin bir yer. İçi turistik eşya satıcıları ağırlıklı dükkânlarla dolmuş. Bir zamanların ünlü hanı yeniden hayata dönmüş.
Osmanlı mimarisinin günümüze gelen İzmir’deki nadir eserlerinden Kızlarağası Hanı, uzun mesafe hanlarından biriydi. Her ‘uzun mesafe hanında olduğu gibi iki katlıydı. Üst katta, galeriye açılan odalarda yatmak isteyenler kalır, zemin katta ise yükleriyle develer, tüccarlar ve hizmetkarların kalabileceği odalar, malların boşaltıldığı ve pazarlandığı dükkanlar ile pazarlık yapan insanlar bulunurdu.
Zaman içinde bu bölgede yerleşim gelişmiş, hanlar, hamamlar, camiler, kiliseler, havralar, şadırvanlar inşa edilmiştir. Bölge, bir ticaret merkezi olarak gelişmiştir.
Kemeraltı Çarşısı ilk yıllarında üzeri tonoz ve kiremit örtülü, sokakları kapsayan bir kapalı çarşı görünümünde idi. Çarşı 19. yüzyılın sonlarına kadar bu özelliğini korumuştur. Kemeraltı Çarşısı’nda halen tarihten süzülüp bozulmadan günümüze kadar gelen bir düzen ve yapı vardır. Tarihi mekânları görülmeye değerdir. Kaynaklar, çarşının ismini; ana caddeyi boydan boya aralıklarla süsleyen ‘arasta’ adı verilen kemerlerden aldığını bildiriyor.