Ankara Anadolu Medeniyetleri Müzesi Frig Krallığı
Frigler denince aklıma ‘’Eşek Kulaklı Midas’’ miti geliyor. Liseli yıllarımızda tarih derslerini sıkıcı olmaktan kurtarmak isteyen bazı öğretmenlerimiz senaryolar ve mitlerle derse girerlerdi. Yalan söyleyen, adil davranmayan yöneticilerle politikacıların kulaklarının eşek kulağına dönüştürülerek cezalandırılacaklarını mitolojik kavramlarla anlatmaya çalışırlardı.
Ben de bu senaryolardan biri ile, Eşek Kulaklı Midas ile Frigler konusunu işlemek istiyorum.
Telmessos ya da günümüzdeki Fethiye’den Kral Yolu üzerinden Ankara’ya doğru eski bir araba ile yola çıkan Midas’ın yanında yaşlı annesi ile orman işçisi babası bulunmaktadır. Telmessos ve liman kenti Patara’yı geride bırakalı günler olmuştur. Bazen aç ve susuz kaldıkları bu zorlu ve acı yolculukta Bey Dağları ve Batı Torosları aşıp, Kuzey Frig ülkesine yönelmişlerdir. Başkent Gordion’a ulaşmaları an meselesidir.
Frig Kralı Gordios ölmüştür. Halk çok üzgündür. Kralın yerine geçecek kimse yoktur. Ülkenin ileri gelenleri toplanır ve kahinlerden yardım isterler. Kahinler toplanır ve bir süre sonra da kehanette bulunurlar. Şu andan itibaren Gordion’a arabasıyla ilk giren kral olacaktır. Derler…
Kehanetin gerçekleşmesi için zaman da geri sayım başlamıştır. Zorlu bir yolculuktan sonra, kehanete uygun olarak, Gordion’a arabasıyla ilk giren Midas’tır. Gordion’lu kâhinlerin kehaneti uyarınca Frig Kralı seçilir.
Midas Frig ülkesinin bilinen iki kralından bir tanesidir. Frigya en parlak dönemini Kral Midas’la yaşamıştır. Midas şüphesiz çağının en ünlü krallarından biridir. Döneminde Frigya güçlenmiş, zenginleşmiş, bolluk ve refaha ermiştir. Öyle ki, mecazi anlamda da olsa, Kral Midas’ın dokunduğu her şey altına dönüşmektedir.
Krallığı gibi yaşamı ve ölümü üzerine de mitler yaratılmıştır. Kral seçilmeden önceki yaşamı boyunca acılar çekmiş olan Midas, “eşek kulaklarıyla” ve dokunduğu her şeyi ”altına çevirmesiyle” ünlenmiştir.
UNESCO Geçici Dünya Mirası Listesi’nde yer alan Türkiye’nin eski Gordion kenti, Anadolu tarihine fazlaca ışık tutmaktadır. Türkiye’nin başkenti Ankara’nın yakınında, Gordion antik kentinde bulunan Yassıhöyük köyü, 19. yüzyılda yapılan bir demiryolu inşaatı sırasında keşfedilmiştir.
M.Ö. 1200-700 yılları arasında hüküm sürmüş olan Frig Krallığının başkenti Gordion olup adını, ilk kralları Gordios’ tan almıştır. Gordion, Ankara’ya 94 km uzaklıkta olup, Polatlı’nın 29 km kuzey-batısındadır.
Frigler’ in asıl yerleşimleri, Gordion merkez olmak üzere; Sakarya bölgesine bağlı olan Afyon, Kütahya ve Eskişehir’dir. Eskişehir, Kral Midas’ın altın şehirlerinden biridir.
Sakarya Irmağı ile Büyük Menderes’in yukarı çığırları arasında kalan bölgenin antik çağdaki adı Frigya olarak bilinmektedir. Bu ad, Balkanlar’dan gelip bu bölgeye yerleşen Friglerden gelmektedir.
Arkeolojik bulgulara göre, M.Ö. 1360 yılında Anadolu ve Yunanistan çok şiddetli bir depremle sarsılır ve birçok kent yerle bir olur. Söylentilere göre Atlantis kıtası da bu depremde yok olmuş, sulara gömülmüştür. İşte bu felaketten sonra Eski Yunanistan ve Makedonya’nın Trakya kavimleri topraklarını terk ederek yeni yurtlar aramaya başlarlar.
Söylenceye göre; bunlardan bir bölümü Karadeniz’in kuzeyine yönelir. Aralarında İran adlı bir kavmin de bulunduğu bu grup Kırım üzerinden Kafkasya’yı aşar ve bugün İran olarak anılan topraklara yerleşirler. Diğer bir bölümü ise deniz yoluyla Mısır’a gider, ancak Firavun III. Ramses onları Mısır’a sokmaz, Anadolu’ya yönelirler.
Trakya’dan göç eden diğer bir grup da M.Ö. 1200 yıllarında boğazları geçerek Anadolu’ya girer ve zamanla Anadolu’daki Hitit hâkimiyetine son verir. Frigler, başkenti Gordion olan bir krallık kurarak, kısa zamanda büyür ve Orta Anadolu’nun tümünü egemenlikleri altına alırlar.
Bir mitolojiye göre göre ilk Frig Kralı Gordios, tahta çıkışı sırasında sabanı olarak bilinen arabasının boyunduruğuna bir kördüğüm atarak tapınaktaki sütunlardan birine bağlamıştır.
Gordion’lu kâhinlerin “Tapınakta bulunan Kral Gordios’a ait arabayı sütunlara bağlayan halatın kördüğümünü çözebilen kişi, tüm dünyaya hâkim olur” şeklindeki kehanetini, yine Makedonya’dan gelen İskender, aklı ve kuvveti yoluyla çözümlemiştir.
Tek düşüncesi dünya hükümdarı olmak olan Makedonya’nın genç kralı İskender, o yıllarda Anadolu’ya hâkim olmanın, dünyaya hâkim olmak anlamına geldiğini biliyordu. Gordion’a geldiğinde, tapınaktaki kördüğümü gördü, Gordion’lu kâhinlerin kehanetini öğrendi ve kılıcını kaldırdı, tüm gücüyle düğümün üzerine indirdi.
Kördüğüm çözülmüştü. Artık Philip’in oğlu İskender’in Anadolu’ya sahip olması için hiçbir engel kalmamıştı. Gordion düğümü, Büyük İskender‘e atfedilen bir söylencedir. Genellikle, çözümü zor bir sorunun kaba kuvvetle çözülmesi anlamında metafor olarak kullanılır.
Dokunduklarını altına çeviren Midas
Şarap tanrısı Dıonısos’un yoldaşı Satıros, birgün Frigyayı gezerken, Midas’ın sarayının gül bahçesinde uyuyakalır. Kral Midas’ın adamları, Satıros’u bulurlar ve Midas’ın yanına getirirler. Midas, Satıros’u uzunca bir süre sarayında ağırlar, izzet ikramda bulunur. Midas’ın konukseverliğinden çok etkilenen Şarap Tanrısı Dıonisos, kralın kendisinden bir dilekte bulunmasını ister. Kral Midas ” dokunduğum her şey altına dönüşsün, böylece daha zengin olayım ” der.
Midas’ın dileği, Şarap Tanrısı tarafından kabul edilir. Ancak aynı gün akşam yemeğinde, dokunduğu yiyecek ve içeceklerin altına dönüştüğünü görünce, tanrı Dıonısos’tan, bu uğursuz gücü geri almasını ister. Midas’ın durumuna acıyan tanrı, krala Paktalos ırmağında yıkanmasını söyler. Bu ırmakta yıkanan Midas, tuttuğu her şeyin altına dönüşmesinden kurtulur. O günden beri de, bu ırmakta bulunan altın parçacıkları, bu efsaneye bağlanır.
Kral Midas’ın Eşek Kulakları
Mitolojide; müziğin, sanatların, güneşin, ateşin ve şiirin tanrısı Apollon ile kır tanrısı Pan arasında, bir çalgı yarışması düzenlenir.
Dağ Tanrısı Tmolos ile Kral Midas da hakem olurlar.
Önce Pan kavalını inletmeye başlar. Gerçekten güzel sesler çıkarır, dinleyenleri büyüler.
Daha sonra Apollon gümüş lirini çalmaya başlar.
O kadar güzel çalar ki, dinleyenler ve doğadaki bütün canlılar susup büyük bir hazla onu dinler.
Hakemlerden Dağ Tanrısı Tmolos Tanrı Apollon’ u yarışmanın galibi ilan eder ve başarı çelengini ona verir.
Ancak Midas Tanrı Tmolos’ unun tersi bir kararla Pan’ın daha güzel çaldığını iddia ederek oyunu ondan yana kullanır.
Midas’ın bu kasıtlı kararı Apollon’u çok kızdırır.
Apollon Midas’ı adil davranmamakla, yalancılıkla suçlar ve kralı cezalandırmaya karar verir.
“Güzel müziği ayırt edemeyen kulak insan kulağı olamaz, sana eşek kulağı yakışır” diyerek Midas’ın kulaklarını eşek kulağına dönüştürür.
Kral Midas kulaklarını halkın görmemesi için çaresiz kocaman bir külah giyer. Midas’ı sürekli külahla gören halk büyük bir merakla, ‘’Midas neden külah takıyor?’’ Midas’ın berberi kralın külah takmasının sırrını bilmektedir ancak bu sırrı kimselere söyleyemez. Söylediği zaman kralın kendisini öldürteceğini bildiği için susmak zorunda kalır.
Günler ilerledikçe bu sırrı saklamakta zorlanmaya başlar. Bir süre daha dayanır ama sonunda bu sırrı daha fazla tutamayacağını anlar, tenha bir yerdeki kurumuş bir kuyuya bağırarak sırrı söyler, “Midas’ın kulakları eşekkulakları” diye bağırır ve rahatlar.
Ancak sesi kör kuyudan tarlalardaki sazlara, sazlıklara yayılır. Rüzgâr esince sazlıklardan yankılanan sesi bütün insanlar duyar. Zor durumda kalan Kral Midas kulaklarını kestirir. Ama kulaklar kısa zamanda yeniden büyüyerek eski haline döner. Bunun üzerine Midas Apollon’a yalvarır. ‘’Bütün servetimi al ama benim kulaklarımı düzelt’’ Apollon onu bağışlar ve eski kulaklarını geri verir ama onun canını alır.
Kral Midas adil olmamanın, kurallara bağlı olmamanın cezasını böyle çeker.
Bütün bunlar bir söylence. İşim aslı Kral Midas adil ve çalışkan birisidir. M. Ö. 8. yüzyılın ikinci yarısında Kral Midas ile Frig Devleti büyük güç kazanmıştır.
Ancak M. Ö. 7. yüzyılın başlarında Kimmer akınları ile zayıflamış; daha sonra Lidya egemenliğine girmiştir. 550 yıllarında da Pers istilası ile bağımsızlığını tamamen yitirmiştir.
Frigler’de Yaşam ve Sanat
Frigler’in siyasi yaşantıları ve sanatları, Erken ve Geç olmak üzere iki evrede gelişmiştir. Frig sanatının Erken Evresi hakkındaki bilgiler az olup, asıl bilgiler İ. Ö. 750 yıllarından sonraya aittir. Frig kültürünün en önemli özelliklerinden birisi Tümülüslerdir. Bunlar, İ.Ö. 8. yüzyıl ile İ.Ö. 6. yüzyılın ilk yarısı arasında yapılmış yapay mezarlardır. Sayıları yüz civarındadır. Friglerden önce bu yapılar Anadolu’da görülmemiştir.
Büyük olasılıkla Frigler Avrupa’daki ölü gömme geleneklerini Frigya’ya yerleşince de devam ettirmişler. Tümülüslerin içindeki oda mezar, ana zemin üzerine inşa edilmiştir. Friglere ait yazılı belgeler, İ.Ö. 8.yüzyıl ile İ.Ö. 4.yüzyıl arasındaki dönemden kalmadır. Yapılan Tümülüs kazıları, onların ağacı geometrik motiflerle bezeyerek eşsiz mobilyalar yaptıklarını, tahtadan küçük boğa – aslan boğuşması, at heykelcikleri, mitolojik sahnelerin yer aldığı ahşap kabartma levhaların yanı sıra kendi sanat üsluplarını yansıtan fildişinden figürler de yaptıklarını ortaya koymuştur.
Ana tanrıça “Kybele” heykel ve kabartmalarında ve “Kybele” kült yerlerindeki betimlemelerde de küçük buluntulara paralel stil özellikleri görülür. Frigler’in baş tanrıça olarak kutsadıkları Kybele, M. Ö. 2. binde Hitit panteonunda “Kubaba” olarak yer almıştır.
Bereketi, çoğalmayı temsil eden, genellikle yanlarında aslan ve leoparlarla betimlenen ana tanrıça, daha sonra Frigler aracılığıyla Sardis üzerinden batı dünyasına, Helenistik ve Roma çağlarına geçmiştir. Anadolu medeniyetleri Müzesindeki Kibele heykel ve kabartmaları Boğazköy’de, Ankara ve Gordion da bulunmuştur.
Müzede bulunan bir diğer eser grubu ise Ankara civarında bulunmuş olan, Ankara taşı olarak bilinen andezitten işlenmiş kabartmalardır. Geç Hitit ve Asur Sanatının etkisinin görüldüğü bu kabartmalar ortostad biçiminde yapılmış aslan, at, boğa, griffon ve sfenks kabartmalarıdır. Bu eser grubu, Friglerin bir yandan Batı Anadolu, öte yandan Geç Asur ve Geç Hitit sanatından etkilendiklerini gösteren canlı örneklerdir. Frigler’in başkentleri Gordion’dur.
Gordion, güçlendirilmiş surlarla çevrili ve korunaklı bir kenttir. Gordion’daki resmi yapılarda; dikdörtgen planlı, taş temel üzerine kerpiç ve ağaçla inşa edilmiş “Megaron” denilen yapı tipi kullanılmıştır. Megaron yapı tipi, Batı Anadolu’da İ. Ö. 3. bin yılından beri kullanılan yapı tipidir.
Frigler bu yapıların ön cephelerini; Batı Anadolu gelenek ve göreneklerine göre pişmiş toprak bezekli levhalarla kaplamışlardır. Bazı yapıların tabanlarını da geometrik motifli renkli mozaiklerle süslemişlerdir. Bu levhalardaki motifler; savaşçılar, aslan – boğa boğuşmaları, insan başlı at gövdeli veya kuş başlı varlıklar, hayat ağacının iki yanındaki keçileri gösteren figürler gibi konuları içermektedir.
Tümülüsler Frig krallarının ve soylularının gömüldüğü tepecikler olarak karşımıza çıkıyorlar ve yığma yapılar olarak hazırlanıyorlar. Binlerce yıldan bu yana varlıklarını sürdürmeleri ise onların anıt mezarlar olarak hayli başarılı olduğunu kanıtlıyor.
Gordion çevresinde bu anıt mezarlardan 100’den fazlası bulunuyor ve içlerinde en büyüğü Kral Midas adına dikilmiş olan Midas Tümülüs’ü. Bu Tümülüs hayli büyük ve içerisinde bulunan mezar odasına ulaşmak için 80 metrelik bir tüneli sonuna kadar takip etmek gerekiyor.
Kaynaklar:
1) http://www.anadolumedeniyetlerimuzesi.gov.tr
2) tr.wikipedia.org/
3) Müzedeki bilgilendirme yazıları
Yorumlar kapalı.