Cote Azur da Bir Picasso Şehri Antibes
24 Mayıs 2015 Pazar, Antibes…
Fransa Rivierası olarak da bilinen Cote D’Azur bölgesindeki Villeneuve-Lobut kasabasında ikinci günümüz. Önceden yaptığımız program gereği, bugün 8 km güneybatıda kalan Antibes’e giderek serbest takılmak istiyoruz.
Cumartesi günü Antibes’e gidiş rotasını ve toplu taşım araçlarını belirlemiştim, 200 nolu otobüsle ulaşmak mümkün olduğu gibi trenle de gitmek mümkün Antibes’e.
Antibes Nice ile Cannes arasında, rengarenk tarihi evleri ve tertemiz plajları ile Alp Dağları eteklerinde gezilesi bir sahil kasabası. Cote D’Azur’ daki Picasso kasabası aynı zamanda.
Dünyanın Sanatçıya Adanmış İlk Müzesi olma özelliğini taşıyor Antibes Picasso Müzesi. 12. asırda inşa edilmiş Monaco Kraliyet Ailesine ait Grimaldi Şatosu, 1946 yazını ve sonrasını sevgilisi ile Antibes’te geçirmiş olan Picasso şatonun bir bölümünü atölye olarak kullanmış. Buradaki çalışmalarından yaklaşık 150 eserini şatoya hediye ederek görülesi harika bir müzenin oluşumunu sağlamış.
Grimaldi Şatosu Antibes’te 12. asırda Monaco Yönetim İdaresi yerleşkesi olarak inşa edilmiş. Şato 1925 yılında Antibes kent yönetimi tarafından satın alınmış. 1966 yılında Picasso Müzesi’ne dönüştürülmüş.
Antibes Picasso Müzesi’ne ev sahipliği yapmakta olan bu büyülü kenti görmek ve gezmek için cumartesi günü araştırma yapmıştım.
Kuvvetli bir sabah kahvaltısı yaptıktan sonra Appartement Marina Baie des Angesi’in arkasındaki bir alt geçitten yararlanarak otobüs durağına ulaştık. Saat 10,00 da gelen 200 numaralı otobüse binip kişi başı birer Euro ödeyerek Antibes yolculuğunu başlattık. Sol tarafımızda demiryolu ve ötesinde Akdeniz sahili yer alırken sağ tarafımızda da en fazla iki katlı konutların yer aldığı yerleşim alanları yer alıyordu.
Yaklaşık 20 dakika sonra Antibes merkezindeki duraklardan birinde indik. Hangi caddeyi izleyerek sahile ve Grimaldi Şatosu’na ulaşabiliriz tartışmasını yaparken öğrenci olduğu belli olan oldukça şirin bir genç kız bize yaklaşarak, ‘’Türk müsünüz?’’ dedi.
Adının Tuğçe olduğunu öğrendiğimiz genç kızımız gerçekten de öğrenciymiş. Tanışma faslından sonra, O da bizim gruba dâhil oldu. Boulevard Albert üzerinden sahile ulaştık.
Antibes, Cannes’a çok yakın ve çok güzel bir Fransız kenti. Komşusu Cannes’a göre daha büyük ve daha çok görülmesi gereken bir yer. Hem denizle iç içe oluşu hem de tarihi sokakları, pazarı, duvarları Cannes’a göre daha ilgi çekici olarak biliniyor.
Fransız zenginlerinin sayfiye bölgesi olarak bilinen Antibes, Havaalanından uzaklaşıldı için plajların çakıl taşlarıyla döşenmesi uygulaması buralarda pek yok. Bu nedenle, Antibes’ ten Cannes’a kadar çok güzel plajlar var. Özellikle ikili arasında kalan Juan les Pins kasabası plajları ile meşhur bir yer.
Sahili 180 derece tarayıp, çevreyi gözden geçirirken kuzeyinde ‘’Eski Antibes’’ kent surlarını gördük. Rotamızı Old Antibes’e doğru çevirdik.
Surlar, deniz ve denizdeki yelkenliler muhteşem bir tablo oluşturmuştu. Bu görüntünün fotoğraflarını çektik ve keyfini çıkardık. Surlar ile kıyı arasında özel olarak düzenlenmiş yaya yolundan yürürken, bir taraftan da muhteşem taş evlerle kapılardaki, pencerelerdeki, duvarlardaki ve balkonlardaki çiçekleri kıskançlıkla izledik. Bu arada elimizdeki notlardan kentin tarihçesine baktık.
Antibes tarihçesinin İzmir ve Antik İyon kentleri ile bağlantılı bir yönü vardı. Bilindiği gibi Phokaia-İzmir’in Foça İlçesi’nin Antik Çağ’da ve Bizans Dönemi’ndeki adı olup, On iki İyon kentinden biriydi. İlkçağlarda Marsilya’ya yerleşen Phokaialarca bir ticaret üssü olarak kurulmuş olan Antibes’ in ilk adı Antipolis’ ti.
Antibes tarihçesinin İzmir ve Antik İyon kentleri ile bağlantılı bir yönü vardı. Bilindiği gibi Phokaia-İzmir’in Foça İlçesi’nin Antik Çağ’da ve Bizans Dönemi’ndeki adı olup, On iki İyon kentinden biriydi. İlkçağlarda Marsilya’ya yerleşen Phokaialarca bir ticaret üssü olarak kurulmuş olan Antibes’ in ilk adı Antipolis’ ti.
Antipolis daha sonra Romalıların eline geçmiş. 1384-1608 arasında da kıyı bölgesine egemen olan Grimaldi ailesinin mülkü olmuş. Oldukça geniş ve çok uzun kollarıyla Cenevizli soylu bir aile olan Grimaldi torunları Monaco Prensliğini yönetmektedir.
Rotamız üzerinde ve oldukça ileride Grimaldi Şatosu’nun kuleleri görülüyordu. Juan-Les-Pins’de yer alan Grimaldi Şatosu, 12. yüzyıldan kalma ve Monaco kraliyet ailesinin eskiden yaşadığı bir yer idi…
Çağlar boyunca birçok kez yenilenmiş olan Grimaldi Şatosu, 1946’da burada kalmış olan Pablo Picasso’nun yapıtlarının sergilendiği bir müze haline getirilmiş. Picasso, 1946’da şatonun bir bölümünü atölyesi olarak kullanmış ve buradaki çalışmalarının ürünü olan 150 kadar eserini buraya bağışlamış.
Antibes’ in kale surları, adeta bu eski yerleşim bölgesini zamana karşı da korumuş. Grimaldi Şatosu’nun yakınlarındaki bir kemerin altından surları geçerek Eski Kent Antibes’e adım atıyoruz. Bu fazla el değmemiş eski kent doğal Provençal yaşam tarzını merak edenler için adeta bir cennet…
“Fransız usulü kır yaşamı” olarak tanımlanan Provence stilinin doğum yeri Fransa’nın güney kıyıları ve arkasındaki dağlık bölgedir. Akdeniz kıyıları ve lavanta tarlaları bu stilin ilham kaynağı olmuştur. Bölgede yaşayan insanların kültürlerinin çok uzun bir zaman süreci içinde coğrafya, iklim ve en önemlisi bitki örtüsünün etkisinin yaşam tarzlarına yansımasıyla ortaya çıkmış Provençal Yaşam Tarzı.
Oldukça bağımsız bir tarz olarak ortaya çıkmaktadır. Bu bağımsız tarzın tek ortak yönü ise renk paleti ve kullanılan malzemelerin doğadakine en yakın olarak seçilmesi ve kullanılmasıdır.
Bol güneşli ve doğa ile iç içe olan Cote D’Azur evlerinin baskın rengi beyaz olsa da aksesuarlar için her renge açık… Yeşil rengin açık tonları, patina gri ve krem rengi, gökyüzünün en uçuk tondaki mavisi, tozpembe, açık sarı ve lavanta rengi kullanılmıştır.
Kentte denize açılan kale surları boyunca yürürken tarihi taş binaları, seramik ve el sanatları dükkânları, küçük kâffeleri ve dondurmacıları ile gezmeye doyamadığımız ara sokaklara dalıp çıkmak çok keyifli oldu. Aniden karşımıza çıkan Yerel pazar, Marche Provençal ile karşılaşmak arayıp da bulamadığımız bir mekân oldu.
Yerel Pazar alanının sabahları meyve sebze öğlenden sonra ise sanat eserlerine ayrılmış olduğunu öğreniyoruz. Fransa da nedense bu semt pazarları öğlene kadar açık…
Bin bir çeşit kokuların ve renklerin birbirine karıştığı bu yerel pazar görsel bir şölen. Zeytinler, reçeller, ballar, baharatlar, meyve ve sebzeler, lavanta sabunları ve keseleri, şapkalar, hasır sepetler ve çiçekler. Yerel pazarın etrafında, bölgesel yiyecekler ve eşyalar satan dükkânlar var. Zeytinyağı, bal, baharatlar, kaz ciğeri ve peynir çeşitleri…
Marche Provençal’ da fiyatlar biraz pahalı olmakla beraber meyve ve sebzenin yanı sıra kahvaltılık alınabilir. Nitekim eşim, eski kent sokaklarında dolaştıktan sonra, bir fırsatını bulup bu yerel pazara uğradı ve adeta kendini kaybetti. Özellikle kahvaltılıkları bir şöleni izlercesine dakikalarca seyretti. Bir hayli alışveriş yaptı
Antibes, 25 km uzunluğunda 48 plajıyla Cote D’Azur’un en güzel bölgelerinden biri. 25 km’lik bir sahil söz konusu olunca bir sürü de limandan söz etmek gerekir. Bu limanlardan birçoğu günümüzde lüks ve ihtişamlı yatların konaklama adresidir.
Eski kent içinde yeterince dolaştıktan sonra, surların dışına liman bölgesine girdim. Bölgedeki Port Vauban, Avrupa’nın en büyük yat limanı olarak biliniyor. 2000 yatın demirleyebileceği bir alana sahipmiş. Bu liman aynı zamanda eski bir Yunan kenti olan Antipolis’ in de tam kalbinin attığı yerde bulunuyor. Antibes yat limanı yanında surlarla korunmuş, ufak kapalı halk plajı oldukça popüler olmalı ki çok kalabalıktı.
Güneşlenenler için, bir taraflarında çarşaf gibi Akdeniz diğer taraflarında ise Grimaldi Şatosu ve Picasso Müzesi manzarası… Mükemmel olmalı…
Liman bölgesinde biraz dolaştıktan sonra Port Valuban kapısından kale dışına çıkıyorum. Yaklaşık 100 metre batıya gidiyor ve merdivenlerle kale duvarları üzerine çıkıyorum. Marinanın onlarca panoramik fotoğraflarını çektikten sonra tekrar Eski Kent Antibes’e tekrar giriş yapıyorum. Old City olarak bilinen eski kent içinde panoramik bir turun yanı sıra onlarca fotoğraf çekiyorum. Yerel pazarda alışveriş yapan eşimle buluşuyor ve konaklama yerimiz olan Villeneuve Lobut’a geri dönmek için otobüs durağına gidiyoruz…