İstanbul Emirgan Korusu Pembe Köşk

İstinye tarafından, Hakim Tahsin yolu ile Emirgan Korusuna girerseniz yaklaşık 50 metre sonra, sağda Pembe Köşkü görürsünüz.

Adına uygun olarak, sardunya pembesine boyanmış alımlı bir köşktür. Protokol kapısı, ön kapı ve personel kapısı olmak üzere köşkün üç giriş kapısı vardır.

Köşkün bahçesi teraslanıp İstanbul Boğazı’na hâkim bir konuma getirilmiştir. 

Yemek yiyebileceğiniz gibi, yalnız bir meyve suyu içerek de boğazı seyredebilirsiniz. 

Katıksız bir Osmanlı evi tarzında ve ahşap kaplamalı olan Pembe Köşk iki katlıdır.

Ön girişte büyük bir salon ve salona açılan iki oda vardır. Protokol kapısından girildiğinde ise gizli bir oda daha varmış. Gizli oda ile birlikte üç odanın bulunduğu bu katta ayrıca tuvalet, banyo ve mutfak bulunmaktadır.

Üst kata, salondan geniş bir merdivenle çıkılır. Alt katta olduğu gibi, bu katta da büyük bir salon ve bu salona açılan iki büyük oda bulunur. Salonla bağlantılı bir ara koridora girilince; bu koridora açılan beş büyük odanın yanı sıra iki küçük sandık odası da bulunur. 

İstanbul’da mutlaka görülmesi ve gezilmesi gereken kasır, köşk ve koruları anlamak ve tanımak için Mısır Hıdivlerini tanımak gerekir.

Başta Çubuklu Korusundaki Hıdiv Kasrı olmak üzere; Beykoz Kasrı, SSM Müzesi olarak kullanılmakta olan Atlı Köşk, Borusan Holding yönetim Merkezi olarak kullanılan Perili Köşk, Sait Halim Paşa Yalısı, Emirgan Korusu ve bu korudaki köşkler ve daha niceleri Mısır Hıdivlerinin İstanbul’a bıraktıklarıdır.

Mısır Hıdivi İsmail Paşa ve Emirgan Korusu

Amcası Said Paşa’nın ölümü üzerine, 1863 yılında Mısır Hıdivi olan İsmail Paşa, Avrupa’dan etkilenmiş birisiydi. Mısır’da; yollar, okullar, operalar ve Nil Nehri kıyısında Avrupalı konukları için muhteşem villalar yaptırdı. İngiltere’deki şehir parklarından ve Avrupa’daki saray bahçelerinden esinlenerek, büyük ve gösterişli bahçeleri halkın hizmetine sundu. Bu uygulamalarını, bağlılığını bildirdiği Osmanlı Sultanı Abdülaziz tarafından kendisine hediye edilen Emirgan Korusu’na da taşıdı. 19. yüzyılda ortaya çıkan ve ‘’İngiliz Bahçeleri’’ olarak adlandırılan park düzenlemeleri, seçilen mekânın doğasını bozmadan ortaya çıkanlardır. EMİRGAN PARKI 2013 Bütün mekânlar ‘’Doğa ile Uzlaşma’’ üzerine kurulmuştur. Emirgan Korusu, Çubuklu Korusu ve Beykoz’daki Mecidiye Kasrı koruluğunda bu oluşum vardır. Buna karşılık pek çok Avrupa kentinin parkları ‘’Barok Dönem Bahçeleri’’ olarak düzenlenmiştir. Çoğu eskiden bir sarayın bahçesi olan bu parklarda; birbirini dikine kesen yollar, dikdörtgen çiçek tarhları, budanarak geometrik biçimler verilmiş ağaç ve çalılar yer alır. İstanbul’daki korularda doğa ile uzlaşma ön plana çıkarken, koru içerisinde yapılan köşklerin uygulanmasında Barok Dönem etkileri görülmektedir. Avrupa’daki saray bahçeleri daha çok seyirlik olurken, Osmanlıdaki saray bahçeleri yaşamı gözönüne almıştır. Mısır Hıdivleri olan İsmail Paşa ve Abbas Hilmi Paşa’nın düzenlemelerinde de bu özellikler görülür. Başka bir gelenek de İslam ülkelerinde uygulanan bahçe düzenlemeleridir.EMİRGAN PARKI 2013 İslam’da bahçe ‘’Cennetin Simgesi’’ olmuştur. Bu düzenlemelerde en önemli öge ‘’Su’’ dur. Havuz, fıskiye ve kaskad gibi biçimler İslam Mimarlığında başarılı bir biçimde kullanılmıştır. Bu, geometrik yanı ağır basan bir bahçe düzenlemesidir.  Emirgan Korusu ve Çubuklu Korularında olduğu gibi insanların rahatlıkla dolaşabileceği bu bahçelerde bitki çeşitliliği, taşlar, su havuzları ve fıskiyeleri, sincap ve kuş yuvaları, yüzey dokuları büyük bir başarı ile uygulanır. İnsanların, kuşların ve diğer canlıların yaşam alanlarıdır ayrıca korular.EMİRGAN PARKI 2013 İnsanın da doğanın bir parçası olduğu düşüncesiyle oluşturulan bu bahçelere ya da ülkemizdeki adıyla korulara çok iyi bakılır. Kamuya açık park işlevini üstlenirler. 472 000 m2 lik bu büyük bir araziye sahip Emirgan Korusu’nda bütün bu özellikler uygulanmıştır. Mısır Hıdivliği döneminde İsmail Paşa, bu arazide, 1871-1878 yılları arasında Sarı Köşk, Beyaz Köşk ve Pembe Köşk adındaki köşkleri de yaptırır. Emirgan Korusu;  florasının zenginliği, çeşitli çiçek ve gülleri, hala koruyu terk etmeyen bülbülleri ve 120’den fazla ağaç türü ile ilgi çeker. Emirgan Koru’su, 1930 lı yıllara kadar hanedanın mülkiyetinde kalmış ve İsmail Paşa’nın varislerinden Satvet Lütfi Tozan’a geçmiş, bilahare İstanbul Belediyesi tarafından satın alınarak 1943 yılında halka açılmıştır.

Pembe Köşk ve Emirgan Korusu

EMİRGAN PARKI 2013 (152)2011 yılının nisan ayında, lale festivalinin açılışından sonra birçok defa gezme fırsatını yakaladığım Emirgan Korusunu bu yıl tekrar gezmek ve izin verilirse köşklerin içinin fotoğraflarını çekmek istiyorum. Eyüp İlçesinin merkez mahallesi konumunda olan Göktürk’ten Emirgan’a ulaşmaya çalışacağım. 2 Haziran 2012 Cumartesi günü sabah kahvaltısından sonra; önce dolmuşla Şişli’ye, sonra da İstinye’ye giden belediye otobüslerinden birine binerek yolculuğumu sürdürdüm. Göktürk’ten hareketimden, yaklaşık bir buçuk saat sonra, İstinye Bayırı caddesinin son durağında indim ve Baltalimanı yönüne, Sakıp Sabancı Caddesine girdim.EMİRGAN PARKI 2013 (146)Yaklaşık 300 metre sonra, sağdaki hâkim Tahsin Sokağa girip, 200 metre daha yürüdükten sonra kendimi Emirgan Korusunun girişinde buldum. Girişten yaklaşık 50 metre sonra, sağda Pembe Köşk’e ulaştım. Köşkün bahçesi teraslanarak İstanbul Boğazı’na hâkim bir konuma getirilmiş. Yemek yiyebileceğiniz gibi, yalnız bir meyve suyu içerek de boğazı seyredebilirsiniz. Katıksız bir Osmanlı evi tarzında ve ahşap kaplamalı olan Pembe Köşk iki katlıdır. Adına uygun olarak, sardunya pembesine boyanmış alımlı bir köşktür. Protokol kapısı, ön kapı ve personel kapısı olmak üzere köşkün üç giriş kapısı vardır.EMİRGAN PARKI 2013 (147)Ön girişte büyük bir salon ve salona açılan iki oda vardır. Protokol kapısından girildiğinde ise gizli bir oda daha varmış. Gizli oda ile birlikte üç odanın bulunduğu bu katta ayrıca tuvalet, banyo ve mutfak bulunmaktadır. Üst kata, salondan geniş bir merdivenle çıkılır. Alt katta olduğu gibi, bu katta da büyük bir salon ve bu salona açılan iki büyük oda bulunur. Salonla bağlantılı bir ara koridora girilince; bu koridora açılan beş büyük odanın yanı sıra iki küçük sandık odası da bulunur. 1982 yılında Turing Otomobil Kurumunun sponsorluğunda, Çelik Gülersoy ve ekibi tarafından aslına uygun onarımı yapıldı. Tam bu noktada Çelik Gülersoy’u anmak bir vefa borcudur diye düşünüyorum. Köşk 1995 yılında İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne devredildi. Sonra da işletmecisi olan Beltur’un katkılarıyla yeniden düzenlendi,  Köşkün içindeki ve bahçesindeki çeşmelerin mermerlerindeki ince el işleri raspalanarak, eski yerlerine yerleştirildi. Köşk baştan aşağı büyük bir bakımdan geçirildi ve halkın hizmetine sunuldu.

Köşk 1878 Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa döneminde zamanın paşalarına seyir mekanı olarak hizmet vermiştir. Bugün ise bu köşklerden sadece bürokratlar değil, halkında faydalanabilmesi için, üç yıldızlı işletme fiyatına, beş yıldızlı hizmetle, restoran ve kafeterya olarak halkın hizmetine açılmıştır

Kaynaklar:

1)   http://tr.wikipedia.org

2)   http://www.beltur.com.tr/

Share Button
1319 cevaplar

Yorumlar kapalı.