Fatih Korusu Beykoz İstanbul

Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nü kullanarak, İstanbul’un Rumeli yakasından Anadolu yakasına geçtiğinizde, sağ tarafta dalgalanan bağımsızlık sembolümüz şanlı bayrağımızın bulunduğu alan Fatih Korusu’dur.

Fatih Korusu’na girer girmez, Fatih Sultan Mehmet Köprüsü’nün Anadolu ayağı ile önünüzde Vehbi Koç’un büstü ile karşılaşırsınız.

Hemen önünüzde güller ve geniş bir çevrede iyi düzenlenmiş bir koruluk ilgimi ve dikkatinizi çeker.

Karşılaşacağınız bilgilendirme levhasına göre Fatih Korusu’nda; Heliport, Vehbi Koç Anıtı, Nilüfer Gölü, Manolya Terası, Servi Terası, Erguvan Terası, Meşe Terası ve WC bulunuyor.

Koruda ilerliyorsunuz…

Sağ tarafında Fatih Sultan Köprüsü ile bağlantılı olan çevre yolu yer alır.

Çevre yolunun öbür tarafında ise Kanlıca’ nın önemli mekânlarından biri olan Mihrabat Korusu görüş alanınıza girer.

Fotoğraf çekerek köprü ayaklarına doğru ilerleyin lütfen…

Boğaziçi’nin karşı tarafında, Rumeli yakasında, Levent ve Maslak semtleri ve gökdelenleri belirmeye başlar.

Koruda biraz daha ilerleyince Nilüfer Gölü ile FSM Köprüsü’nün Anadolu ayağı karşınıza çıkar.

Nilüfer Gölünün ortasından geçen nostaljik bir köprü yapılmış.

Tam orta yerine gelince görüş alanı büyür. Bu kez, köprünün Rumeli ayağı görülüyor derken,

”Aman Allah’ım, O da ne? ”

Dersiniz.

Rumelihisarı ve önünde İstanbul Boğazı bütün güzelliği ve çekiciliği ile karşınızda durmaktadır.

Büyülenirsiniz adeta ve bir süre kendinizden geçerek, bu masalımsı panoramik manzarayı seyredersiniz.

Biraz daha ilerleyince Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, İstanbul Boğazı’nın ikinci inci gerdanlığı kendini gösterir.

Fatih Korusu’ndan bakıldığında; İstanbul Boğazı’nın panoramik görüntüsü çok etkileyici, masalımsı ve gizemlidir.

İstanbul Boğazı’nın bu kadar geniş bir açıdan seyredilebildiği bir başka mekân da olmadığı kanısına ulaşırsınız.

İstanbul Boğazı’nın inci gerdanlıklarından ikincisi olan Fatih Sultan Köprüsü’nden Anadolu yakasına geçerken, köprü bitiminin hemen sağında ve oldukça yüksek bir tepede dalgalanan devasa Ay-Yıldızlı bayrağımızın yerini hep merak etmiştim. İlk fırsatta bu yeri öğrenmeye çalışıp, ziyaret etmek istedim. İnternet yardımıyla edindiğim bilgiler, bayrağımızın Otağtepe’deki Tema-Koç Doğa Kültür Merkezi’nin yer aldığı Fatih Korusu içende yer alıyordu. Fatih Korusu’na ulaşmanın en kestirme yolunu aradım ve rotamı belirledim. Beşiktaş’tan iskelesinden deniz otobüsleriyle Üsküdar’a geçtikten sonra Beykoz’a giden belediye otobüslerinden birine bindim. Anadoluhisarı durağında indikten sonra biraz geri giderek  Setüstü Sokak aracılığı ile Otağtepe’ye tırmanmaya başladım. Eski adı Otağtepe Parkı olan bu yer sırasıyla Fatih Korusu Tema Vehbi Koç Doğa Kültür Merkezi  ve sonraki yıllarda Fatih Korusu olarak anılacaktı.

Otağtepe deniz seviyesinden bir hayli yukarıda. Eğimi de oldukça büyük olan cadde ve sokaklardan yürümek zorundayım. Setüstü Sokak beni İnönü Caddesi’ne, İnönü Caddesi de Doğal Sokak aracılığı ile Tema Vehbi Koç Doğa Kültür Merkezi’nin bulunduğu Fatih Korusu’na götürecekti.

 Tema-Vehbi Koç Doğa Kültür Merkezi

Fatih Korusu’na girer girmez bir bilgilendirme levhası ile karşılaşıyorum. Ayrıca Fatih Korusu’nun restorasyonunda sponsor olan Koç Holding’in kurucusu Vehbi Koç’un büstü de girişte yer alan ögelerden biri. Hemen önümde güller ve geniş bir çevrede iyi düzenlenmiş bir koruluk ilgimi ve dikkatimi çekiyor. Bilgilendirme levhasından öğrendiğime göre Fatih Korusu’nda; Heliport, Vehbi Koç Anıtı, Nilüfer Gölü, Manolya Terası, Servi Terası, Erguvan Terası, Meşe Terası ve WC bulunuyor.

Koruda ilerliyorum. Sağ tarafında Fatih Sultan Köprüsü ile bağlantılı olan çevre yolu yer alıyor. Çok yoğun bir trafik akışının gürültüsü kulaklarımıza geliyor. Yolun öbür tarafında ise Kanlıca ’nın önemli mekanlarından biri olan Mihrabat Korusu yer almakta. Fotoğraf çekerek köprü ayaklarına doğru ilerliyorum. Boğazın karşı tarafında, Rumeli yakasında; Rumelihisarı, Levent ve Maslak semtleri ile gökdelenleri görülüyor.

TEMA KOÇ KÜLTÜR P (9)

Biraz daha ilerleyince Nilüfer Gölü ile FSM Köprüsü’nün Anadolu ayağı karşıma çıkıyor. Nilüfer Gölünün ortasından geçen nostaljik bir köprü yapılmış. Tam orta yerine gelince görüş alanımın büyüdüğünü görüyorum. Bu arada, köprüden geçmekte olan bir grubun üyelerinden birinden rica ederek fotoğrafımı çektiriyor ve ölümsüzlüğümü belgeliyorum. Değişik açılardan Nilüfer Gölü’nün fotoğraflarını çektikten sonra İstanbul Boğazı’na doğru ilerliyorum.

Bu kez, köprünün Rumeli ayağı görülüyor derken, aman Allah’ım, O da ne? Rumelihisarı ve önünde İstanbul Boğazı bütün güzelliği ve çekiciliği ile karşımda duruyor. Büyüleniyorum adeta ve bir süre kendimden geçerek, bu masalımsı panoramik manzarayı seyrediyorum. Birden aklıma geliyor ve bu güzellikleri ölümsüzleştirmek için fotoğraf makinemi çalıştırmaya başlıyorum. Biraz daha ilerleyince Fatih Sultan Mehmet Köprüsü, İstanbul Boğazı’nın ikinci inci gerdanlığı kendini gösteriyor. TEMA KOÇ KÜLTÜR P (41)

İstanbul

Köprünün Rumeli ayağının sağ tarafında da haşmetle dalgalanan devasa Ay-Yıldızlı bir bayrak daha görüyorum. Sonradan öğrendiğime göre; TCK 17. Bölge Müdürlüğü Köprü Güçlendirme işi Kontrol Şubesi içinde bulunan bir direkte dalgalanıyormuş. Rumeli yakasında, köprünün sağ tarafında Emirgan Semti, Sakıp Sabancı Müzesi ve Emirgan Korusu fotoğraf karelerimize giriyor. Biraz daha ilerleyip, fotoğraf makinemi sola, korunun güneyine çevirdiğimde içerisinde Boğaziçi Köprüsü’nün de yer aldığı masalımsı bir görüntü ile karşılaşıyorum.

İstanbul

İstanbul

Görüntünün sağ tarafında Rumelihisarı kuleleri ile Boğaziçi Köprüsü’ne doğru Bebek ve Arnavutköy yer alıyor. Görüntünün ya da İstanbul Boğazı’nın sol tarafında ise Anadoluhisarı, Cemile Sultan Korusu, Kandilli ve Üsküdar yer almakta. Büyülenmiş bir halde bu masalımsı ve gizemli görüntüyü, kendimden geçerek dakikalarca seyrediyorum. 152 000 m2 lik alana sahip olan bu doğa ve gezinti parkını dolaşmak epey vaktimi alıyor. İstanbul Boğazı’nın en muhteşem manzaralarından birine sahip olan Fatih Korusu’nun 80 000 m2 yeşil alanı ile birlikte 4 000 metre uzunluğa ulaşan yürüyüş ya da koşu yolunun bulunduğunu öğreniyorum. Fazla ziyaretçisi yoktu.

Halihazırdaki ziyaretçileri de, gelinlikleriyle fotoğraf çektirmekte olan yeni evliler ya da evlenmek üzere olanlardı. Ziyaretçi sayısının azlığı bakılırsa, parkın henüz keşfedilmemiş bir yer olduğu anlaşılıyor. Birden, görme ve gezme şansına sahip olduğum Barselona’daki Montjuik Tepesi aklıma geldi. Yerli ve yabancı turistlerin akınına uğramıştı. Barselona’yı şöyle bir yukarıdan görmek isteyenlerin Montjuik Tepesine çıkmaları gerekiyor denmişti. Bu tepeden  tüm Barselona’yı görmek mümkün oluyordu. Barselona’nın güney batısında yer alan Montjuik, çok yüksek bir tepe olup; Barselona’nın panoramik görüntüsünün yanı sıra Kolomb Meydanı ve yeni liman bölgesi Port Well’i de görmemizi sağlamıştı. Yahudi Tepesi olarak da bilinen Montjuik Tepesi’ni ziyaret eden binlerce kişi kente önemli ölçüde döviz bırakıyordu. Fatih Parkı’nı gördükten sonra, Montjuik Tepesi’nden daha üstün olduğunun farkına vardım ama yeterince ziyaretçisi yoktu, tanıtılması gerekiyordu.  

TEMA KOÇ KÜLTÜR P (4)Piyerloti tepesinde olduğu gibi, belki burada da kurulacak bir teleferik hattı yararlı olabilirdi. Benden önermesi. Böylelikle yerli ve yabancı turist sayısı artabilir ve bir döviz girdi kaynağı olabilir. Fatih Korusu’ndan bakıldığında; İstanbul Boğazı’nın panoramik görüntüsü çok etkileyici ve masalımsı ve gizemlidir.  İstanbul Boğazı’nın bu kadar geniş bir açıdan seyredilebildiği bir başka mekân da olmadığı kanısına ulaşıyorum. Parkın sağında ya da kuzeyinde Fatih Sultan Mehmet Köprüsü ve Anadolu Otoyolu ile Mihrabat Korusu yer almaktadır. Kuzeye, daha ileriye baktığımızda ise Beykoz’a kadar olan Boğaz sularını görebildiğimiz gibi Rumelikavağı sırtları da görüş alanımıza girer. Tam karşısında ise Rumelihisarı bulunuyor. Fatih Parkı, Otağtepe’nin en yüksek noktası olmaktadır. Parktan Fatih Sultan Mehmet Köprüsü kuşbakışı görülebildiği gibi, güneyindeki Boğaziçi Köprüsü de Boğazın en değerli inci gerdanlıklarından biri olarak karşımıza çıkar. Barselona’daki Yahudi tepesinin gördüğü ilgiyi görmemesi beni üzdü.

TEMA KOÇ KÜLTÜR P (39)Fatih Parkı aynı zamanda bir yürüyüş parkı olarak karşıma çıktı. 2011 yılında kayınbiraderim Lütfi ve ailesi ile Fatih Parkı’na komşu olan Güzelcehisar Cafe’ye brunch için gelmiştik. Boğaz’ın gizemli ve masalımsı fotoğraflarını çekmiştim ama Fatih Parkı’ndan çektiklerim çok daha güzel oldu. Proje kapsamında sahaya 16.500 adet, estetik değeri yüksek ağaç fidanı dikilmiş olup, sahada yürüyüş yolları, çim ve çiçek alanları, seyir terasları, yapay gölet bulunmaktadır. Proje 2001 yılında tamamlanmış olup, düzenli olarak bakım ve kontrolleri yapılmaktadır. Tema Vehbi Koç Doğa Kültür Merkezi, Avrupa Konseyi’nin 50. yıl kutlamaları nedeniyle düzenlenen Avrupa Ortak Miras Kampanyası’na kabul edilmiş.

Tema-Koç Doğa Kültür Merkezi Tarihçesi

TEMA KOÇ KÜLTÜR P (62)Ankara Üniversitesi’nden Prof. Dr. Yüksel Öztan’ın hazırladığı proje kapsamında, 1998 yılında Tema Koç Holding işbirliğinde çalışmalara başlanmış ve iki yılda bitirilmiş. Ancak, bu günkü durumuna gelebilmesi için 5 yıl emek verilmiş. Koç Holding’in katkılarıyla Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı’nca (TEMA) yapılan “Tema-Vehbi Koç Doğa Kültür Merkezi” 2000 yılında törenle açılmış. Açılışta konuşan Rahmi Koç, erozyonun bir ülke için en tehlikeli tabiat olaylarından biri olduğunu ifade vurgulayarak, Türkiye’de erozyon sonucu her yıl 1,5 milyon ton toprak kaybedilmektedir.

TEMA KOÇ KÜLTÜR P (61)Bunun da, Kocaeli ve Bursa illerini 30 santimetre kalınlıkta kaplayacak miktarda verimli bir arazinin yok olması anlamına gelmektedir. Bunun önüne geçilmediği takdirde Türkiye’nin daha da hızlı çölleşeceğini anlatan Koç, ömrünü erozyonla mücadeleye adayan TEMA Başkanı Hayrettin Karaca’nın çalışmalarıyla bu konuda önemli kazanımlar elde edildiğini kaydettikten sonra, Hayrettin Karaca’ya teşekkür etmiştir.  

TEMA KOÇ KÜLTÜR P (63)Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) Başkanı Hayrettin Karaca da, dünya nüfusu arttıkça tarım ürünlerinin azaldığına dikkati çekerek, “Geleceğin en korkunç silahı, biyolojik silahlar değil, buğday olacaktır. Buğday azlığı ya da buğdayın giderek azalması toplumların en önde gelen sorunlarından biridir” diye konuştu.

Bir ülkenin toprağının verimli olmasının o ülkeyi bağımsız kılacağını, ülkeye sosyal barışı ve toplumsal mutluluğu getireceğini anlatan Karaca, “Topraklarımızı bereketli kılmak için verdiğimiz mücadele ülkemizin bağımsızlık mücadelesidir” demiştir. Dönemin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ali Müfit Gürtuna her iki kuruluşa teşekkür etmiş. İçinde Osmanlı hanımlarından Fatma Sultan için yapılan köşk ve sarnıcın bulunduğu bu arazinin TEMA tarafından yapılmadan önce harap bir halde olduğunu ifade ederek, her iki kuruluş tarafından “İstanbul’a nadide bir köşe kazandırıldı.’’ Demiştir.

Share Button
1324 cevaplar

Yorumlar kapalı.