Antik Pergamon Krallığı

Üzerinde yaşadığımız Anadolu toprakları üzerinde kurulmuş birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan Bergama, üzerinde yaşayan toplulukların kültürel birikimlerinin en büyük tanığı olarak, insanlık tarihi için yüksek uygarlıkların oluşumuna ve gelişimine katkı sağlamıştır. Bunlardan biri de Pergamon Krallığı’dır.

Pergamon, eski çağlarda Misya bölgesinin önemli merkezlerinden biri, günümüzde ise İzmir iline bağlı Bergama ilçe merkezinin yerinde kurulu antik kentin adıydı.  Pergamon Krallığı’nın içinde bulunduğu Misya (Mysia) bölgesi; Antik Çağ’da Anadolu’nun kuzeybatısında yer alan ve günümüzde yaklaşık olarak Bandırma, Erdek, Balıkesir İlinin tümünü, Manisa, İzmir, Bergama, Kütahya, Bursa ve Çanakkale illerinin bir kısmını kapsayan coğrafi bölge ve çevrenin adıydı.

Tanrıların tanrısı Zeus’un kanat gerdiği, aklı ve zekayı temsil eden Kızı Tanrıça Athena’nın koruduğu Bergama Şehri inci gibi serpilen anıtsal sanat eserleriyle işlenmiş, bir pırlanta taç gibiydi. Pergamon Atina’nın kültürel varisi olma rolüne soyunmuş, heykel ve mimariyle bu temayı görsel olarak pekiştirmişti. Bergama Akropolü, Sağlık Tanrısı Asklepios’ un kültü, Athena Tapınağı, Zeus Sunağı, Kütüphane, Büyük Saray insanlık tarihindeki yerini unutulmazlar arasında yazdırmıştır.

Bergama Krallığı sadece Anadolu topraklarında yaşanmış tarihi bir süreç olarak kalmamıştır. Antik dönem medeniyetlerini; sağlık, tıp, şehir mimarlığı ve şehir yasaları, kütüphanesi, yazılı kültürün en önemli parçası Parşömeni icat edip, insanlığa armağan etmiş ve bu kültürleri beslemiştir.

M.Ö. 283-133 yıllarını kapsayan Helenistik dönemin 150 yılı boyunca en görkemli kültür ve sanat merkezlerinden biri olmuştur. Bergama ve Pergamon Krallığı, dünya medeniyetleri tarihinde ilklerin merkezi olmasıyla dünyadaki yerini almış, birçok uluslararası yayınların, kitap ve makalelerin kaynağı olmuştur.

Bergama Krallığı, hüküm sürdüğü Helenistik Dönem içerisinde, yetenekli ve çalışkan Anadolu çocuklarının, kudretli krallarının idaresinde medeniyet ve kültür alanında bir güneş gibi doğmuştu. Anadolu topraklarında doğan bu güneş, sadece Anadolu’yu aydınlatmakla kalmayıp, dünya insanlık ve kültür tarihine de ışık tutmuştu.

Bergama’yı ideal bir merkez olarak seçip büyük hamleler gerçekleştiren krallar, dünyanın önde gelen bilim adamlarını, yazarlarını, sanatçılarını Bergama topraklarında ağırladılar. Tapınaklar, saraylar, tiyatrolar, agoralar, jimnazyumlar, Asklepion ve kütüphane gibi yapılar inşa ettirdiler. Helenistik çağda ön plana çıkmış olan İskenderiye ve Suriye’nin kuvvetli bir rakibi olmuştu.

Büyük bir kale görünümündeki Pergamon Kentinin Akropolü, yani “Kentin Yukarı Bölümü”, Bakırçayı’nın suladığı ovaya egemen, 300 metre yükseklikteki bir tepenin üzerinde yer almaktadır. Büyük bir kale görünümündeki Bergama Akropolü Bergama Krallığı’nın yönetim merkeziydi. Akropole giriş aşağı kentteki Eumenes kapısında başlıyordu. Büyük bir kale görünümündeki Akropol’ ün ana kapısına varmadan solda Heroon’un kalıntıları bulunmaktaydı.

Akropolde birçok tapınak bulunmasına karşın, Kentin koruyucusu sayılan akıl ve savaş tanrıçası Athena adına yapılan Athena Tapınağı, Akropol’ ün en önemli mekânıydı.  Tapınak Andezit taşından yapılmış olup Dor nizamlı ve çevresi sütunlarla çevrili planlıydı. Tapınak kısa kenarda 6, uzun kenarda ise 13 adet Dor düzenli sütun ile çevrelenmişti. 

Antik Yunan ve Roma’da, tapınaklardan sonra en önemli yapılanmalar tiyatrolar olduğundan, Athena Tapınağı’nın batısındaki dik yamaçta antik bir tiyatro yer almaktadır.  Dik bir yamaç üzerine yükselen Bergama Tiyatrosu etkileyici görünümüyle Helenistik dönemin en güzel mimari eserlerinden biridir. Pergamon kale tepesine su temini için Helenistik dönemde, 900 metre yükseklikteki Madra Dağı’ndan 45 km uzunluğunda, 240 bin toprak künkten oluşan yüksek basınçlı su hattı Pergamonluların bir mimari başarısıdır. 2011’de UNESCO tarafından Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilen Pergamon, 2014’te ise Dünya Mirası olarak tescil edildi.

13 Temmuz 2014 Pazar, Bergama…

İlk kez 1979 yılında ziyaret ettiğim Bergama’da ancak bir gün kalabildiğimiz için, Antik Bergama ve akropolü gezme fırsatı bulamamıştım. Kısmet 2014 yılınaymış…

İzmir‘in 100 km kuzeyinde Bakırçay Havzasında yer alan 8.500 yıllık tarihi geçmişi olan Bergama Antik Kenti, uygarlık tarihinin en eski yerleşim yerlerinden birisidir. Tarih boyunca birçok uygarlığa ev sahipliği yapmış olan kent, olağanüstü güzel doğası ve şifalı doğal kaynaklarıyla Doğu’nun en batısında, Batı’nın da en doğusunda yer alan bir yerde kurulmuş, Orta çağın önemli stratejik konumdaki kentlerinden biriydi.

Bergama Akropolisi

Bergama Akropolisi

İyon, Helen, Roma, Bizans dönemlerinin en etkileyici anıtsal eserlerine sahip olan Bergama, Helenistik dönemin kültür, bilim ve sanat merkezi olarak önemini sürdürdü. Sanat eserleri; ulusların varlıklarının, gelişmişliklerinin ve geçmişlerinin en iyi kanıtlarından biri olarak karşımıza çıkar. Sanat eserleri bir ülkeyi ve kültürünü daha iyi tanı(t)maya yardımcı olur. Sanat, hukuk ve hukuk kurumlarını da beraberinde getirir.

Bergama Akropolisi

Bergama Akropolisi

Telif haklarıyla birlikte ortaya çıkan hukuk, her alanda bireyin haklarının korunmasına yardımcı olur. Bireyin hakları ve hukukuna dayalı devlet yapılanması ortaya çıkar. Sanat eserinden yoksun toplumlar, hukuk kavramlarından da yoksun olacaklarından, tarih sahnesinde uzun ömürlü olamamışlardır.  Sanat kültürü zengin bir geçmişe sahip uluslar, bağımsız devletler kurdukları gibi bunların sürekliliğini de sağlamışlardır. Sanat eserlerini tanımak ve anlamak, güzeli ve estetiği tanımaktır. Güzeli ve estetiği tanıyan bireyler ve toplumlar gelişmişlik kategorisinde yer alırlar.

Akropolden Bergama

Akropolden Bergama

Nitekim başta İyonya Devletleri olmak üzere, sanatta gelişmiş olan Antik Çağ Devletleri en özgür ve bireyi birinci sıraya koyan devletler olarak karşımıza çıkıyor. İon, Helen, Roma, Bizans dönemlerinin en etkileyici anıtsal eserlerine sahip olan Bergama, Helenistik dönemin kültür, bilim ve sanat merkezi olarak önemini koruyor.Devrinin sağlık ve şifa merkezi özelliğini taşıyordu. Müzik, tiyatro, spor, güneş, çamur gibi doğal tedavi yöntemlerinin ilk defa kullanılmıştı. Tıp ve eczacılık bilimlerinin simgesi olan yılanın bulunduğu, tarihteki ilk büyük hastane olan Asklepion’un kurulduğu bir kent olma özelliğini taşıyordu. Yine psikoterapi’nin ilk defa yapıldığı, ilk afyon tarzındaki ilaçların hazırlandığı bir sağlık kentiydi.

Bergama İzmir

Bergama İzmir

İzmir’in tarihi ve turistik yerleriyle birlikte, Efes Antik kenti ile Eski Foça’yı gezmiş biri olarak Bergama Antik Kenti’ni gezmemiş olmak büyük bir eksiklikti. Bu eksikliği gidermek amacıyla, önce İzmir’e gittim. İzmir’de yaşamakta olan küçük kayınbiraderim Ahmet Bergama’yı çok iyi tanıyordu. İzmir’e gitmeden önce yaptığımız görüşmede; arabasıyla beni Bergama’ya götürebileceği gibi, rehberlik de yapabileceğini söylemişti. 14 Temmuz 2014 Pazar günü İzmir’den hareketle, öğle üzeri Bergama’ya ulaştık.

Kızıl Avlu Bergama

Kızıl Avlu Bergama

Rehberim ve yol arkadaşım Ahmet, ‘’Enişte, önce Kızıl Avlu buluntularına uğrayalım.’’ Dedi. Pergamon’un en büyük antik yapısı olan Kızıl Avlu, “Mısır Tanrıçaları Tapınağı” olarak da biliniyor. Mısır yeraltı tanrısı Serapis ve ona bağlantılı olan İsis ile Harporakes’e adanan yapı, daha sonra Havari Yuhanna’ya adanmış ve Vahiyin 7 kilisesinden biri olmuştur. Roma İmparatoru Hadrianus zamanında yapılmış olup, tuğla duvar yapısı kırmızı mermer levhalarla kaplanmış olmasından dolayı Kızıl Avlu olarak adlandırılmıştır.

Kızıl Avlu Bergama

Kızıl Avlu Kilisesi

Pergamon’un bu büyük antik yapısının, yaklaşık 200 m x 100 m boyutlarındaki avlusunun büyük bir bölümü Bergama kenti evlerinin altında kalmıştır. Bazı tarihçiler Kızıl Avluyu ”Küçük Ayasofya” olarak adlandırıyorlar. Görkemi ve konumu ile onları haklı çıkartan abidevi eser, simetrik kuleleriyle bir farklılık da yaratmaktadır. Kulelerden bir tanesi daha sonra camiye çevrilmiş bulunduğundan dolayı diğerine oranla daha iyi durumda. Diğer kule cami olan kuleye oranla biraz daha harap hale gelmiş. Aslında, kulelerden biri Osmanlı İmparatorluğu zamanında hapishane olarak kullanılmış ama sonuçta bir tanesi uzun süre kullanım dışı  kaldığından oldukça harap bir duruma gelmiş. Bazilika ise içler acısı bir durumda olmasına rağmen hala görkemini koruyor.  

Bergama Akropolü yolu

Bergama Akropolü yolu

Kızıl Avlu’yu gezip, fotoğrafladıktan sonra Akropole doğru yola çıkıyoruz. Akropol, kentin yukarı bölümü olarak adlandırılıyor. Akropole giriş aşağı şehirdeki Eumenes kapısında başlıyor. Akropol, son derece dik bir tepe üzerinde kurulmuş. Yaklaşık 300 metre yükseklikteki bu tepeye vida gibi kıvrılarak tırmanan bir yoldan çıkıyor. Eumenes kapısından girişte, ziyaretçilere kolaylık olsun diye bir teleferik kurulmuş. Rehberim ve yol arkadaşım Ahmet, otomobille çıkmayı öneriyor. Böylelikle tüm Bergama’nın panoramik bir görüntüsünü de görme ve fotoğraflama olanağı bulacağımızı söylüyor.

Akropole çıkış yolunun başlangıç kısmı oldukça dar ve dik. İki otomobilin yan yana geçmesi bazı bölümlerde zor. Yine de 15 dakikalık bir zaman aralığında Akropole ulaştık. Vida gibi dönerek, bir tarafı uçurum olan bu dar yoldan sonra ulaştığımız Antik Yukarı Kent beni sanki göğün tavanına ulaştırmış gibi oldu. Bütün Bergama, Bergama Ovası ve barajı ayaklarımızın altındaydı.

Bergama Akropolisi

Bergama Akropolü

Bergama Akropolü

Pergamon kentinin Akropol’ü, Bakırçayı’nın suladığı ovaya egemen bir tepenin üzerinde yer alır. Bütün ovaya ve aşağı kente hakim bir konumdadır. Büyük bir kale görünümündeki Akropol’ün ana kapısına varmadan solda Heroon’un kalıntıları vardır. Heroon, Antik Yunanistan’da bir kahraman ya da yarı tanrı adına yapılmış ve çevresi sütunlu bir galeriyle çevrili kutsal yerlerin adıydı. Heroon’da, dinsel törenin yapıldığı oda (kült odası) geniş bir ön galerinin arkasındaydı. Heroon’un kuzeyinde Helenistik dönemden kalma bir dizi dükkândan oluşan uzun bir yapı bulunuyordu.

Kentin koruyucusu sayılan akıl ve savaş tanrıçası  Athena adına yapılan Athena Tapınağı, Akropol’ün en önemli mekânıydı. Tiyatro terasının üzerinde bulunan bu tapınak, Dor düzeninde yapılmıştı. Kazılarda Athena Tapınağı’nın birçok parçası Berlin’e götürülerek aslına uygun biçimde orada yeniden kurulmuştur. Pergamon’da ise yalnızca temelleri kalmıştır. Athena Tapınağı’nın kuzeyinde dört salonlu bir kütüphane vardı. Burası Helenistik dönemin en büyük kitaplıklarından biriydi. Kütüphanede “Pergamon derisi” olarak adlandırılan parşömen üstüne yazılmış 200 bin kitap bulunduğu bilinmektedir. 

Bergama Akropolisi

Bergama Akropolisi

Bergama Akropolisi

Roma İmparatoru Sezar’ın bir suikast ile öldürülmesinden sonra yönetimi ele alan üç kişiden biri olan ve Doğu Roma olarak adlandırılan bölgeyi yöneten  Marcus Antonius, MÖ 41 yılında kitapların tümünü Mısır Kraliçesi Kleopatra ziyarete geldiği Kilikya’nın başkenti Tarsus kütüphanesine  armağan etmiştir. Athena Tapınağı’nın güneyindeki bir terasta Zeus Sunağı yer alıyordu. Zeus Sunağı da Berlin’e götürülmüş ve onarılarak oradaki Pergamon Müzesi’ne koyulmuştur. Helenistik dönemi mimarisinin en güzel örneği olan sunağın Pergamon’da yalnızca temelleri kalmıştır.

Athena Tapınağı’nın batısındaki dik yamaçta, yaklaşık 10 bin kişilik bir tiyatro yer alır. Helenistik dönemde yapılan tiyatronun uçuruma bakan ön tarafı setlerle sağlamlaştırılmıştı. Tiyatronun ahşap bir sahnesi vardı ve bu sahne sökülüp takılabilecek biçimde yapılmıştı. Akropol’ün bir başka tapınağı olan Dionysos Tapınağı, tiyatro terasının kuzeyindeydi. 25 basamakla çıkılan bir podyum üzerinde bulunan tapınağın yalnız ön yüzünde sütunlar vardı.

Bergama Akropol Tiyatrosu

Bergama Akropol Tiyatrosu

Kaynaklar:

1)     http://www.izmirkulturturizm.gov.tr/TR,77442/bergama.html

2)     tr.wikipedia.org/wiki/Pergamon

Share Button